Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nin ardından düzenlediği basın toplantısında, Cenevre BM İnsan Hakları Konseyi’nin Kuran-ı Kerim’i yakma eylemini ‘dini nefret suçu’ olarak tanımlayıp, kınama kararından memnuniyet duyduklarını belirterek, “Konsey üyeleri içinde bu tasarıya ret oyu veren ülkelere, özgürlük ve insan hakları anlayışlarını gözden geçirmelerini özellikle tavsiye ediyoruz. İnsanların kutsallarına saldırmak fikir hürriyeti değil; barbarlıktır, ilkelliktir, bir nevi terör eylemidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta gerçekleştirilen NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nin ardından basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Vilnius’taki NATO Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirvesi’nin, NATO-Ukrayna Konseyi oturumuyla tamamlandığını ve ittifakın 74 yıllık tarihindeki kritik bir zirveyi daha başarıyla gerçekleştirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ev sahiplikleri ve misafirperverlikleri için Litvanya Cumhurbaşkanı Gitanas Nauseda ve Litvanya makamlarına teşekkür etti.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve ekibine de teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine bu vesileyle 6 Şubat depremlerinde sergiledikleri dayanışma için tüm müttefiklerimize ülkem ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. 50 bini aşkın insanımızın vefat ettiği bu büyük felakette bize destek veren dostlarımızı her zaman minnetle yâd edeceğiz” dedi.
Rusya-Ukrayna savaşında 504’üncü günün geride kaldığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Çatışmalar uzadıkça yıkım, kan ve gözyaşı da artarak devam ediyor. Savaşın faturasını sadece taraflar değil Avrupa’dan Afrika’ya, Asya’dan Balkanlar’a farklı coğrafyalardaki pek çok ülke ödüyor. Afrikalı kardeşlerimizi etkileyen gıda sıkıntısı, tüm dünyada son 50-60 yılın zirvelerine çıkan enflasyon oranları, enerji fiyatlarındaki fahiş artışlar bunlardan sadece birkaçıdır. Türkiye olarak müttefiklerimizle dayanışma içinde hareket ederken aynı zamanda savaşın sona ermesi için yoğun çaba harcıyoruz. İlk günden itibaren Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni titizlikle uyguladık. Savaş gemilerinin Türk Boğazlarından geçmesine müsaade etmedik. Böylece çatışmaların diğer bölgelere sıçramasının önüne geçtik.
“KARADENİZ GİRİŞİMİ’NİN TEKRAR UZATILMASI İÇİN GÖRÜŞMELERİMİZ DEVAM EDİYOR”
İstanbul süreciyle başlayan temas trafiği; Ukrayna tahılının sevkine izin veren Karadeniz Girişimi ve esir takaslarıyla devam etti. Yaptığımız görüşmeler neticesinde tahıl anlaşması iki kez uzatıldı. Mutabakat kapsamında bugüne kadar 33 milyon tondan fazla tahıl ürünü dünya pazarlarına ulaştırıldı. Ancak söz konusu mekanizmanın süresi 17 Temmuz’da doluyor. Yüz milyonlarca insana umut olan Karadeniz Girişimi’nin tekrar uzatılması için görüşmelerimiz devam ediyor. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy’nin geçen cuma günü ülkemize yaptığı ziyarette diğer meselelerle beraber bu konuyu ele aldık. Sayın Zelenskiy girişimin devamından yana, Sayın Putin’in de bazı önerileri oldu. Bu önerileri de dikkate alarak çözüm odaklı çalışıyoruz.”
“DAYANIŞMA TÜM MÜTTEFİKLERİN İÇSELLEŞTİRMESİ GEREKEN BİR İLKE”
Her iki ülkeyle olan yakın diyaloğu, Karadeniz Girişimi’nin uzatılması ve krizlerin çözüme kavuşturulması için kullanmayı sürdüreceklerini bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hep söylediğimiz gibi savaşın kazananı, barışın da kaybedeni olmaz. Bölgemizde barış umutlarını yeniden yeşertmek istiyoruz” dedi.
Zirvenin ilk oturumunda müttefiklerin savunulmasını ilgilendiren konuları ele aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin müttefiklerini savunma taahhüdüne bağlı olduğunu, İttifak dayanışması çerçevesinde sorumluluklarını her zaman yerine getirdiğini bir kez daha vurguladım. Tabii dayanışma sadece bizim değil tüm müttefiklerin içselleştirmesi ve rehber edinmesi gereken bir ilkedir. Esasen ittifakın üzerinde yükseldiği taşıyıcı sütun budur. Bazı müttefiklerimizin bilhassa PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD/YPG ile kurdukları çarpık ilişki, ittifakın birlik ve bütünlüğüne zarar veriyor. Bu yaklaşımın makul ve mantıklı hiçbir açıklaması yoktur” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı onca acıya rağmen terörle mücadele konusunda hâlâ bunların konuşulmasının düşündürücü olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Müttefiklerimize, ‘Terör örgütleri arasında ayrım yapmayın, İslam düşmanlığı ile mücadele edin’ demeyi kendimize zül sayıyoruz. NATO’nun iki temel tehditten biri olarak gördüğü terörizmle mücadele alanındaki gayretlerin arttırılması şart. Yaklaşık 40 yıldır bölücü terör örgütüyle mücadele eden bir ülkeyiz. Şimdiye kadar binlerce vatandaşımızı terör örgütlerinin kanlı saldırılarında kurban verdik. Daha ağzı süt kokan bebeklerden dört yıllık eğitimi sonrasında öğrencileriyle buluşmanın sevincini yaşayan öğretmenlerimize, evine ekmek götürmeye çalışan işçilerimizden kadınlara nice masum insanımız bizden kopartıldı. Daha üç gün önce iki kahraman Mehmetçiğimiz teröristler tarafından kalleşçe şehit edildi.
İsveç’in yaşadığı kötü tecrübelerin diğer ülkelere ibret olacağı kanaatindeyim. Zirvenin, NATO’nun caydırıcılığını artırma yanında bizim açımızdan en önemli çıktısı gerek terörizmle mücadele, gerek Avrupa Birliği üyelik sürecimiz, gerekse ülkemize yönelik yaptırımların kaldırılması noktasında yeni başlangıçlara, kritik kararların alınmasına vesile olmasıdır. Yapacağımız hamlelerle, elde ettiğimiz bu kazanımları inşallah daha da sağlamlaştıracağız. Ülkemizin çıkarlarını, milletimizin hak ve hukukunu her platformda çok güçlü bir şekilde savunmaya devam edeceğiz. Yakın gelecekte yaşanacak her gelişmenin, Türkiye’nin rolünü, ağırlığını ve etkinliğini daha da artırdığını hep birlikte göreceğiz.”
“TERÖRLE ‘AMANSIZ VE AMASIZ MÜCADELE’ BİZİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR”
Terörle ‘amansız ve amasız mücadele’ bizim kırmızı çizgimizdir. Artık tüm müttefiklerimizden kararlı ve net bir tavır bekliyoruz. Bu konudaki mesajımızı açık bir şekilde mevkidaşlarıma ilettim. NATO tarihinde ilk defa Genel Sekreter tarafından Terörizmle Mücadele Özel Koordinatörü atanacağı duyuruldu. 10 yılı aşkın süredir güncellenmeyen rehber ilkelerin gözden geçirilmesi çalışmalarına başlanması kararı alındı. Ayrıca aramızda konuşup mutabakat sağlanan ilave pek çok husus var. Bunlar ittifakın terörizme karşı duruşunu teyit ve tahkim eden adımlardır. Bu kararların alınmasına Türkiye’nin yürüttüğü çalışmaların büyük tesiri olmuştur.”
Zirvenin ikinci oturumuna Asya-Pasifik ortakları, Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore Devlet ve Hükûmet Başkanlarının da katıldığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu değerlendirmelerde bulundu: “Bu ülkelerle NATO ilişkilerinin nasıl geliştirilebileceği konularının yanı sıra bölgedeki gelişmeleri ele aldık. Küresel güvenlik risklerinin arttığı günümüzde Asya-Pasifik bölgesindeki ortaklarımızla hem ikili düzeyde hem de NATO aracılığıyla siyasi diyaloğumuzun ve kapsamlı iş birliğinin ilerletilmesi gayet doğaldır. Bu ilişkilerin üçüncü bir ülkeyi hedef almadan güçlendirilmesi gerektiğini görüşmelerimizde özellikle dile getirdim. Zirvenin son oturumu ise yeni kurulan NATO-Ukrayna Konseyi formatında düzenlendi. Bu yeni formatla NATO-Ukrayna ilişkilerini siyasi anlamda bir üst düzeye taşımış olduk.”
NATO’nun açık kapı politikasına ilişkin, “Türkiye, NATO’nun açık kapı politikasını daima desteklemiş bir ülkedir. Şimdiye kadar hiçbir ülkenin ittifaka girmesine keyfi sebeplerle engel çıkarmadık” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ittifak tarihine bakıldığında, sırf anayasal isminden dolayı tam 17 yıl kapıda bekletilenlerin görüleceğine işaret etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Aynı şekilde, Avrupa Birliği üyelik sürecimizde yarım asırdan fazla süredir karşılaştığımız çifte standartlar herkesin malumudur. Biz, haksızlığa, hukuksuzluğa maruz bırakılsak da başkalarına haksızlık yapmadık. Ne tutamayacağımız sözler verdik ne de bize verilen sözlerin kulak arkası edilmesine rıza gösterdik. Finlandiya’nın üyeliği, NATO ilkelerine riayet eden, müttefiklik hukukunu içselleştiren ülkelere yönelik tavrımızı teyit etmiştir. Türkiye, ittifakın genişlemesine verdiği ilkeli desteği böylece bir kez daha ortaya koymuştur.”
İSVEÇ’İN NATO’YA ÜYELİK SÜRECİ
Zirve toplantılarında ve ikili görüşmelerde İsveç’in NATO’ya katılımı meselesinin gündemlerinde yer aldığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvenin hemen öncesinde NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile üçlü formatta bir araya geldiklerini dile getirdi.
Bu toplantıda, Türkiye’nin beklentilerini, üçlü muhtırada kayıtlı hususları, bugüne kadar İsveç’in taahhütlerini yerine getirme noktasında güncel durumunu değerlendirdiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Yaptığımız ortak açıklamayla İsveç’in üyelik süreciyle ilgili önümüzdeki dönemde atılacak adımları tespit ettik. Buna göre Üçlü Daimi Ortak Mekanizma’nın yanı sıra İsveç’le bakan düzeyinde kurulmasına karar verilen İkili Güvenlik Mekanizmasıyla terörle mücadelede iş birliğini artıracağız. İsveç, tüm terör örgütleriyle mücadele başta olmak üzere Üçlü Muhtıra’da kayıtlı hususların uygulanmasını içeren bir yol haritası sunacak. Ayrıca İsveç, ülkemizin Avrupa Birliği üyelik sürecine, ekonomimiz açısından kritik önemi haiz Gümrük Birliği Anlaşması’nın güncellenmesine ve vize serbestisine birlik üyesi sıfatıyla aktif destek verecek. Türkiye’ye uygulanan özellikle savunma sanayi alanındaki kısıtlamaların kaldırılması noktasında İsveç, üzerine düşeni yapmayı sürdürecek. Bu temel üzerinde yapılacak mütalaalara göre biz de İsveç’in katılımıyla ilgili sürecin bir sonraki safhasına geçeceğiz.”
KUR’AN-I KERİM’E YÖNELİK SALDIRI
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kur’an-ı Kerim’e yönelik yapılan alçakça saldırı sonrasında, İsveç hükûmetinin saldırıyı tasvip etmediklerine dair beyanlarını not ettiklerini belirterek, “Dünya genelindeki 2 milyar Müslüman’ı öfkelendiren ve rencide eden nefret suçlarına müsaade edilmemelidir” dedi.
Cenevre BM İnsan Hakları Konseyinin bugün, Kur’an-ı Kerim’i yakma eylemini “dini nefret suçu” olarak tanımlayıp kınadığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, söz konusu karardan memnuniyet duyduklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Konsey üyeleri içinde bu tasarıya ret oyu veren ülkelere, özgürlük ve insan hakları anlayışlarını gözden geçirmelerini tavsiye ediyoruz. İnsanların kutsallarına saldırmak fikir hürriyeti değil; barbarlıktır, ilkelliktir, bir nevi terör eylemidir. Sadece İsveç’in değil, İslam düşmanlığının yükseldiği diğer ülkelerin de bu konuda kararlı tedbirler alması gerekiyor. Bu beklentimizi görüşmelerimizde dile getirdik.”
“İsveç’in NATO’ya katılım protokollerini onaylayacak merci, millî iradenin temsilcisi TBMM’dir. Bizim gibi milletvekillerimiz de süreci yakından takip edecek” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’ten, mutabakata varılan maddelerde somut ilerlemeler göreceklerine inandığını söyledi.
“ÜLKEMİZİN ÇIKARLARINI HER PLATFORMDA SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Türkiye’nin sınırları içinde veya dışında terör örgütlerine vurulan siyasi, askerî, diplomatik ve hukuki her darbenin, ülke için kazanım olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “FETÖ ve PKK/PYD/YPG mensupları için terör propagandası yapmak, terör örgütlerini desteklemek, şiddeti ve terörü övmek, işledikleri onca suça rağmen ellerini kollarını sallayarak gezmek çok daha zor olacaktır. Türkiye’nin bu konudaki hassasiyeti, Avrupa toplumlarında habis bir ur gibi büyüyen PKK tehdidinin boyutunu gözler önüne sermiştir.
ZİRVE KAPSAMINDAKİ İKİLİ GÖRÜŞMELER
Zirve toplantılarında ve marjında birçok devlet ve hükûmet başkanıyla da bir araya gelme fırsatı bulduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, pazartesi günü İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’le üçlü görüşme yaptıklarını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca zirve kapsamında sırasıyla; AB Konseyi Başkanı Charles Michel, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, Kanada Başbakanı Justin Trudeau, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni, Almanya Başbakanı Olaf Scholz, ABD Başkanı Joe Biden, İspanya Başbakanı ve AB Dönem Başkanı Pedro Sanchez, Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama ve AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ile bir araya geldiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, diğer liderlerle de ayaküstü sohbetlerinin olduğunu vurgulayarak, “Bu görüşmelerde ikili münasebetlerimizin yanında NATO bünyesindeki iş birliğimizi ele alma imkânı bulduk” dedi.
Gazetecilerin sorularını da cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rus askerlerinin Karabağ’da bulunmasına ilişkin düşüncesinin sorulması üzerine, “Bildiğiniz gibi buradaki anlaşma 2025’e kadar Rusya’nın bu belirlenen yerlerde kalmasıdır. 2025 yılında ise Rusya buraları terk edecektir, anlaşma bu istikamettedir. Ben de Rusya’nın bu anlaşmaya sadık kalacağına inanıyorum. İlham Aliyev de bunu zaten yakından takip ediyor” diye konuştu.
“Rusya ve Ukrayna arasında yapılabilecek olan bir görüşmede sizin ara bulucu olabileceğinizden bahsediliyor. Eğer koşullar müsaade ederse böyle bir ara buluculuğa nasıl bakarsınız?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Taraflar eğer bizim ara bulucu olmamızı teklif veya kabul ederlerse bizler memnuniyetle böyle bir ara buluculuğu kabul ederiz. Buna yönelik potansiyele zaten Türkiye olarak biz sahibiz. Bildiğiniz gibi tahıl koridoru konusunda İstanbul nasıl bir merkez olduysa bu tür adımlarda da bizler ara bulucu olmaya her an hazırız, böyle bir teklifin gelmesi hâlinde. Çünkü gerek Rusya’yla gerek Ukrayna’yla şu anda görüşebilen liderlerden herhâlde bir tanesi biziz. Ama böyle bir teklif henüz gelmiş değil.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliği sürecindeki takviminin nasıl işleyeceğinin sorulması üzerine, şunları kaydetti: “Şu anda tabii bir yol haritası mevcut ve İsveç makamları pazartesi akşamı yaptığımız görüşme çerçevesinde bu yol haritasını bize sunacaklar. Bu yol haritasını bize sunduktan sonra biz de bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na sunacağız. Çünkü bir draft pazartesi akşamı ortaya çıktı ve bu yedi maddelik draftı bizler Meclisimize göndermek suretiyle, açıldığı zaman süratle Meclis Başkanımızın inanıyorum ki uluslararası sözleşmelerde öne çıkaracağı sözleşme bu olacaktır. Tabii ki onay makamı birinci derecede Meclis’tir. Meclisten geçtikten sonra da benim onayıma gelir ve bunları da bizler yakın takipte takip edeceğiz. Bir an önce bu sürecin bitmesini de istiyoruz, isteyeceğiz.”
Ukraynalı bir gazetecinin Azov Taburu komutanlarıyla ilgili sorusunu yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bundan sonrası Sayın Zelenskiy’e ait, onlar zaten bu komutanları aldılar ve Ukrayna’ya götürdüler, ondan sonrası kendilerine ait” şeklinde konuştu.
“AB’DEN OLUMLU BİR YAKLAŞIM BEKLİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, Avrupa Birliği’ne üyelik konusunda yeni bir aşamaya geçilip geçilmeyeceğine ilişkin sorusu üzerine, “Biz bunu bütün liderlerle görüştük. Gerek gümrüklerle ilgili güncelleme gerekse vize serbestisi, en son Von der Leyen ile de bu konuyu görüştük ve kendilerinden olumlu bir yaklaşımı bekliyoruz. Bu konuyla ilgili de şu anda Büyükelçim Çağatay Bey bu işin takipçisi, görev onda. Temenni ederim ki yarın Brüksel’de yapılacak görüşmelerde tekrar bu ele alınacak” değerlendirmesini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Joe Biden ile ikili görüşmesine ve görüşmede F-16 konusuna değinilip değinilmediğine ilişkin soru üzerine şunları kaydetti: “Sayın Başkan’ın özellikle bizlere ifade ettiği konu, onlarda da Kongre’nin bağlayıcı olduğunu söylüyorlar. Kendisi elinden gelen her şeyi yapacağını bizlere söyledi, ‘Takipçisi olacağım ve umutluyum’ dedi. Ama aynen işte bizde de nasıl Parlamento’dan geçmesi gerekiyorsa orada da Kongre’den geçmesinin gerektiğini ve zaman zaman demokratlardan bazen cumhuriyetçilerden engel çıktığını ifade ettiler. Fakat gerek Sayın Başkan gerek Dışişleri Bakanı bu konuyla ilgili takipçisi olacağını bizlere söylediler. Temennimiz odur ki bu süreç içerisinde olumlu bir neticeyi alırız. Her zamankinden ben de daha umutluyum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir gazetecinin, “NATO’da İsveç’e onay verdiniz. Bu, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı için de bir yolculuğun başlangıcı mıdır?” sorusu üzerine, “Ben ağzın bal yesin diyeyim. Temennim odur ki aynen senin umutlandığın gibi biz de umutlanalım” ifadelerini kullandı.
Azov Taburu komutanlarının serbest bırakılmasının Putin ile ilişkileri nasıl etkileyeceğine yönelik soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu aslında Rusya ve Ukrayna arasındaki bir görüşme neticesinde bize yansımıştı. Bizler de cuma gününe kadar olan süreçte bunlara ev sahipliği yaptık ve bu ev sahipliğimizin neticesinde de bu talep gelince biz de talebe karşı aslında olumlu bir istikamette yaklaşım sergileyelim dedik ve altı Azov komutanını kendilerine teslim etmiş olduk. Önce tabii Rusya’dan bazı açıklamalar oldu. Ama daha sonra onlar da bazı durumları öğrenince durum olumlu istikamete dönüştü. Ağustos ayı içinde Sayın Putin’le bir yüz yüze görüşmemiz olacağı kanaatindeyim. Orada da bunları tekrar yeniden ele alacağız.”
“MÜMKÜN OLDUĞU KADAR KISA ZAMANDA BU İŞİ BİTİRMEK BİZİM HEDEFİMİZ”
“TBMM, İsveç’in NATO’ya katılım sürecine ilişkin kararını ekim ayında alabilir mi?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2 aylık bir Meclis tatili var. Tabii ekim ayında bu tatilden çıkma durumu söz konusu değil. Zira birçok uluslararası sözleşmeler var, birçok görüşülmesi gereken yasa önerileri var. Bunların önem sırasına göre bu attığımız adım da burada yerini alacak ama mümkün olduğu kadar kısa zamanda bu işi bitirmek bizim hedefimiz” yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin F16 alımı konusunda, ABD kongresinin “Yunanistan gibi komşu ülkelere karşı saldırgan tavırların olmaması” şartını koyduğunun hatırlatılması ve Avrupa Birliği’ne (AB) katılım sürecinde insan hakları, hukuk ve demokrasi alanında yeni reformların yapılıp yapılmayacağına ilişkin soru üzerine, “Görüyorum ki, birinci derecede Türkiye’yi tanımıyorsunuz. Yani Türkiye’nin demokrasi, hak ve özgürlükler konusunda bir sıkıntısı yok. Dünyada yüzde 90’a yakın bir katılımla seçim yapıldığını hangi ülkede gördünüz, kaç tane ülke var? Herhâlde parmak sayılarını bulmaz ama bizim bu son seçim yüzde 88 katılımla neticelendi ve ben oradan seçildim” diye konuştu.
Türkiye’nin hak ve özgürlükler konusunda hiçbir eksiğinin bulunmadığının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Terör örgütü istediği gibi her yerde kendine göre ne yazık ki istediklerini yapıyor, istedikleri gibi at koşturuyor. Ama bunlara karşı da tabii herhâlde devlet, devlet olmanın gereğini yapacaktır” dedi.
“F16’LARIN BU İSTİKAMETTE KULLANILMASI SÖZ KONUSU OLAMAZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ile görüşme yaptıklarını aktararak, şöyle devam etti: “Bizim düşman kazanmak gibi bir derdimiz yok. Erdoğan’ın hedefi düşmanları artırmak değil, dostları artırmaktır. Bizim hedefimiz budur ve bugüne kadar da biz hep bunu yaptık. Bugünkü görüşmemizde de bu dostluğumuzu nasıl daha fazla perçinleyeceğiz, nasıl bu dostluğumuzu daha da güçlendireceğiz, onun görüşmelerini yaptık. Bugünkü görüşme adeta bunun temellerinin yeniden atıldığı bir görüşme oldu. Asla F16’ların bu istikamette kullanılması diye bir şey söz konusu olamaz, bugüne kadar olmadığı gibi.”
Türkiye, İsveç ve NATO’nun üçlü görüşmesinin ardından uluslararası medyada yer alan “Türkiye’nin istediklerini elde ettiği” yorumlarına ilişkin değerlendirmeleri sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bu yorumlar gayet güzel ama biz tabii bunu uygulamada görmek istiyoruz. Uygulamada bunun neticelerini alırsak onu zaten Türkiye medyasıyla da dünya medyasıyla da paylaşırız. Temennim odur ki, bu beklentileri biz de yaşayalım, görelim. Çünkü dünya artık hele hele siyasiler için de menfaatlerin üzerine kurulu. Ne kadar menfaat elde ederlerse o kadar kendilerini başarılı kabul ederler. Biz de tabii attığımız adımları hep buna göre atıyoruz. Halkımın menfaatini ne kadar artırabilirsek kendimizi o kadar başarılı addederiz.”
“PETROL HATLARININ AÇILMASINDAN YANAYIZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin, Irak’ın kuzeyinden petrol sevkiyatına devam edebilmesi için ne gerekiyor, müzakerelerin tekrar yapılması mı lazım?” sorusuna, “Bizim Irak’tan petrol alımına yönelik bir sıkıntımız söz konusu değil. Bu tamamen Irak içerisinde, merkezi yönetim ile Kuzey Irak arasındaki sıkıntıdan kaynaklanan bir şey. Bu konuda da ilgili arkadaşlarım görüşmelerini yapıyorlar. Bizim de bu konuyla ilgili attığımız adım, Kuzey Irak yönetimi ile merkezi yönetimin arasındaki sıkıntıyı aşmalarıdır. Aştıkları anda biz zaten petrol hatlarının açılmasından yanayız. Çünkü kazan-kazan esasına göre onlar da kazansın biz de kazanalım” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ile görüşmesine ilişkin soruyu da şöyle cevapladı: “Sanchez, benim iyi bir dostum, kendisini çok çok severim. İspanya’nın iç işlerine karışmak gibi olmasın ama iki hafta sonraki seçimde de kendisine başarılar diliyorum. Savunma sanayisinde önemli iş birliğimiz var. İspanya ile biliyorsunuz uçak gemisini birlikte yaptık. Şimdi belki ikincisini yapma durumumuz olacak. Bunun yanında Airbus’larla ilgili atacağımız bazı adımlar olacak. Dolayısıyla bu dönem başkanlığında Sanchez’den tabii ki destekler istedim. O da her zamanki gibi desteğinin bizimle beraber olacağının müjdesini verdi. Ben de Sanchez’in şahsında tüm İspanya halkına, şahsım ve milletimin selamlarını, sevgilerini gönderiyorum.”
Türk Standartları Enstitüsü’nün 64”üncü Olağan Genel Kurul Toplantısı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla Ankara’daki TSE Merkez Yerleşkesi’nde düzenlendi.
Türk Standartlar Enstitüsü genel kuruluna Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih KACIR katıldı.
Genel kurulda “Güçlü sanayi, güçlü Türkiye vurgusu” yapan Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’nin yıllık ürün ihracatının 265 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin yüksek ihracatı rakamı olduğunu söyledi.
Mehmet Fatih KACIR, Türk Standardları Enstitüsü’nün 64’üncü olağan genel kurulunda hazır bulundu. “Güçlü Sanayi, Güçlü Türkiye’ sloganıyla, son 22 yılda sanayi ve teknolojide büyük adımlar attıklarının altını çizen Bakan Kacır, yıllık ürün ihracatının, 265 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine ulaştığını hatırlattı.
Bakan Kacır, daha sonra şunları söyledi: “Araştırma ve inovasyon ekosistemimizle, planlı sanayi bölgelerimizle, gelişen girişimcilik kültürümüz ve nitelikli insan kaynağımızla üreterek büyüyen ve kalkınan bir Türkiye’yi hep birlikte inşa ettik. 22 yıl önce 36 milyar dolar olan yıllık ürün ihracatımız, şimdi 265 milyar dolarla Cumhuriyet tarihimizin en yüksek düzeyine ulaştı. Üretimde yüksek kalite Güneş panelinden ticari araçlara, beyaz eşyadan demir çeliğe pek çok alanda, Avrupa değer zincirlerinin en önemli oyuncusuyuz. Kendi SİHA’larını, eğitim uçaklarını, helikopterlerini, deniz platformlarını, kara araçlarını geliştirebilen ve üretebilen bir ülkeyiz. Bu tarihi başarı; üretimde yüksek kaliteyi esas alan bir vizyonun eseridir. Ülkemizde güçlü bir uygunluk değerlendirme altyapısını; müteşebbislerimizin küresel pazarlardaki rekabet gücünün ve ülkemiz sınırları içinde adil ticaretin teminatı olarak görüyoruz. Belgelendirme, muayene, gözetim, doğrulama, deney, kalibrasyon ve eğitim hizmetleriyle; geliştirdiği çağın ihtiyaçlarına uygun standartlarla Türk Standardları Enstitüsü, vatandaşlarımız, sanayicilerimiz ve müteşebbislerimizin destekçisi olmaya devam ediyor. 61 bine yakın belge ve rapor yalnızca geçtiğimiz yıl Enstitümüz; uygunluk değerlendirme alanında düzenlediği 61 bine yakın belge ve raporla gerek girişimcilerimizin, vatandaşlarımızın, güvenli, kaliteli ve çevre dostu ürün ve hizmetlerle buluşmasını teminat altına aldı. Tarife dışı teknik engellerin küresel ticarette yaygın şekilde kullanıldığı bir dönemde, sanayicilerimizin dünya pazarlarına erişimini kolaylaştırdı. ‘Türk Malı’ damgasının dünya pazarlarında kaliteyle özdeşleşmesini sağladı. Güvenli ürün İthalat denetimleri kapsamında gerçekleştirdiği 205 bin ürün denetimiyle, standartlara uygun olmayan 5 bin ithal ürünün Türkiye’ye girişini engelledi. Tüketicilerimizin güvenli ve standartlara uygun ürünlere erişimini teminat altına alan bu denetimleri aynı zamanda yerli üreticimizi haksız rekabete karşı koruyan stratejik bir araç olarak değerlendiriyoruz. Son bir yılda düzenlediği bine yakın eğitim programıyla Enstitümüz, 22 bin vatandaşımızın yetkinliğini belgeleyerek nitelikli insan kaynağımıza önemli katkı sağladı. Standardizasyon kültürünün toplumun geniş kesimleri tarafından benimsenmesini destekledi. Düzenlediği 48 helal uygunluk belgesiyle, vatandaşlarımızın inanç ve değerleriyle örtüşen ürün ve hizmetlere güvenle ulaşmasını mümkün kıldı. Bu alandaki yetkinliğiyle de Türkiye’nin küresel helal ekonomisindeki yükselişine güçlü destek verdi. Enstitümüz; ülkemizin küresel standartların oluşturulmasında aktif rol üstlenebilmesi için kamu, özel sektör, akademi ve sivil toplum temsilcilerini bir araya getirmeye devam ediyor. Bugün, yapay zekdan kuantum teknolojilerine, anti-sismik cihazlardan gemi ve denizcilik sistemlerine geniş bir yelpazede faaliyet gösteren 161 ayna komite ve bu komitelerde görev yapan 2 bin 780 uzman Türk Standardları Enstitüsü’nün rehberliğinde küresel standardizasyon çalışmalarına aktif katkı sağlıyor. Türkiye Yüzyılı’nda enstitümüz aynı zamanda sanayimizin yeşil dönüşümünü hızlandıran önemli görevler üstlenen bir kurum. Yaklaşık 200 başlıkta hizmet veren Türk Standartları Enstitüsü, sahip olduğu kurumsal birikim ve teknik yetkinlikle ülkemizin kalkınmasını desteklemeye devam edecek. Sanayicilerimizin, bugün yurt dışında yüksek maliyetlerle ve uzun bekleme süreleriyle ulaştığı pek çok kritik test ve deney hizmetini; yakında hizmete alacağımız Ankara Kalite Kampüsümüzde çok uygun maliyetlerle, yüksek hız ve güvenilirlikle sunacağız. Bu sayede yalnızca dışa bağımlılığı azaltmakla kalmayacak, üretimde verimliliği artırarak ihracatcımızın küresel pazarlardaki rekabet gücünü daha da pekiştireceğiz. Deney, test ve kalibrasyon altyapısıyla yalnızca Türkiye’nin değil; yakın coğrafyamızın da ihtiyaçlarına cevap verecek bu yatırım sayesinde, Türk Standartlar Enstitüsünü küresel uygunluk değerlendirme pazarında güçlü ve etkili bir oyuncu haline getirmeyihedefliyoruz. Dünyada, siyasi ve ekonomik dengelerin yeniden kurulduğu; ticaretin ve teknolojinin küresel stratejik rekabetin ana eksenine yerleştiği tarihsel bir eşikteyiz. Liberal ticaretin terk edilerek yerini korumacılık eksenli bir ekonomi yaklaşımına bıraktığı bu dönemde gümrük tarifelerinin yanında teknik gözetim ve denetimler de yerli üretimi ve iç pazardaki kalite ve güvenilirliği korumak üzere aktif bir şekilde kullanılıyor”
Türk Standartları Enstitüsü Başkanlığına yeniden seçilen Mahmut SAMİ ŞAHİN de genel kurulda yaptığı konuşmada şöyle dedi.“
Türk Standardları Enstitümüzün 64’üncü Genel Kurulu vesilesiyle sizleri saygıyla selamlıyor, bu önemli toplantımızın Enstitümüz ve ülkemiz adına hayırlara vesile olmasını Cenabı Allahtan temenni ediyorum.
Türk Standartları Enstitüsü, 70 yılı aşan köklü geçmişiyle; güçlü standardizasyon altyapısı, uygunluk değerlendirme ve eğitim alanlarındaki yetkinliğiyle, ülkemizin kalkınmasında önemli rol oynamaktadır.
Sanayi ve ticaret dünyamız için kalite ve güvenin teminatı olan Enstitümüz; aynı zamanda, uluslararası standardizasyon faaliyetlerine katılımda rehberlik yapmakta, küresel gelişmeleri yakından takip ederek, hizmet modelini sürekli güncellemektedir.
Dünyada güç dengelerinin yeniden şekillendiği, stratejik bağımsızlığın ülkeler için temel bir öncelik haline geldiği bir dönem içerisindeyiz.
Bu küresel dönüşüm sürecinde, Sayın Bakanımızın ortaya koyduğu vizyon doğrultusunda hazırlanan, 2030 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi, ülkemizin sanayi ve teknoloji politikalarına yön veren temel yol haritası olarak önümüzde durmaktadır.
Bu strateji; Türkiye’yi yüksek teknolojili üretim ve ihracatta, lider ülkelerden biri haline getirme, yerli ve milli üretim kapasitesini artırma, stratejik alanlardaki dışa bağımlılığı azaltma ve kritik teknolojilerde küresel ölçekte söz sahibi olma hedeflerini esas almaktadır.
Türk Standardları Enstitüsü olarak bizler de, bu büyük vizyonun ayrılmaz bir parçası konumundayız.
Bu doğrultuda TSE, yüksek teknoloji ürünlerine yönelik yerli standart altyapısını kurarak, dijitalleşme ve yapay zekâ uygulamaları için ulusal standart setleri oluşturarak ve akıllı üretim süreçlerini belgelendirerek sanayimize yön veren etkin bir kurum olmayı sürdürecektir.
Sürdürülebilir kalkınma hedefleri çerçevesinde; çevre dostu üretimi teşvik eden standartların yaygınlaştırılması, karbon ayak izi ölçümünden döngüsel ekonomiye kadar uzanan, geniş bir alanda yeşil dönüşüme katkı sağlanması, enstitümüzün öncelikleri arasında olacaktır.
Avrupa Yeşil Mutabakatı sürecinde, sanayicimizin yanında yer alacak, yeni belgelendirme modelleriyle ihracat kapasitesini destekleyeceğiz.
Bu hedefleri gerçekleştirebilmek adına, TSE’nin kurumsal yapısını da daha güçlü, daha etkin ve rekabetçi bir yapıya kavuşturacağız.
İş süreçlerimizi sadeleştirerek sanayicimize hız ve güven sunacak; test, muayene ve belgelendirme altyapımızı güçlendirerek uluslararası ölçekte rekabet edebilir bir kapasiteyi birlikte inşa edeceğiz.
Tüm çalışmalarımızı, Bakanlığımızın stratejik hedefleriyle uyum içinde, kamu-özel sektör iş birliğini önceleyen bir yaklaşımla sürdüreceğiz.
Yeni dönemde de, standardizasyonun stratejik değerini daha da yükseltecek, sanayimizin küresel rekabet gücünü artıracak ve Türkiye’nin kalkınma hedeflerine katkı sunmak için kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.
Standardizasyon alanında; paydaşlarımızla eş güdüm içinde çalışıyor, uluslararası teknik komitelerde ülkemizin etkinliğini artırmak için gayret gösteriyoruz.
Uygunluk değerlendirme ve eğitim alanlarında ise, Türkiye’nin en geniş hizmet alanına sahip kurumu olmanın sorumluluğuyla çalışıyoruz.
Bu anlayışla, Türk Standardları Enstitüsü olarak, ülkemizin sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlamak, sanayinin ihtiyaç duyduğu kalite altyapısını güçlendirmek ve uluslararası rekabette söz sahibi olmak için, çalışmalarımıza kararlılıkla devam ediyoruz.
Bu doğrultuda, geçtiğimiz dönemde çok sayıda yeni projeyi hayata geçirdik, mevcut hizmetlerimizi geliştirdik ve stratejik iş birliklerine imza attık.
Yeniliği teşvik etmek, kuruluşların inovasyon kapasitelerini değerlendirmek, iş sürekliliğini sağlamak ve kurumsal değişim programlarını desteklemek amacıyla, İnovasyon Yönetim Sistemi Belgelendirme programını başlattık. Havacılık ve uzay sanayimizde bu belgeyi Enstitümüzden alan ilk milli kuruluşumuz TUSAŞ oldu. TOKİ ile imzaladığımız protokol çerçevesinde, inşaatlarda kullanılan belirli yapı malzemelerinin kontrol ve denetimini sağlamak üzere, önemli bir iş birliği başlattık. Bu kapsamda, öncelikli olarak deprem bölgesindeki şantiyelerden alınan numuneler üzerinde, test ve analizler gerçekleştirerek, standartlara uygun yapı malzemesi kullanımına katkı sunduk. Benzer şekilde, Devlet Malzeme Ofisi ile yakın zamanda imzaladığımız protokol sayesinde, kamu mal alımlarında belirlenen ürünlerde, siparişe konu standartlara ve teknik özelliklere uygunluğunun kontrolü ve raporlanması faaliyetini üstlendik. İthalat denetimlerinde süreç bazlı analizlere geçerek, işlemleri yalınlaştırdık ve hizmet sunumundaki etkinliği artırdık. Bu sayede hem zaman hem de kaynak açısından önemli kazanımlar sağladık. TCDD tarafından İstanbul Marmaray banliyö hattı duraklarında, kurulacak güneş enerji sistemlerine yönelik olarak; tasarım doğrulama, kurulum ve montaj gözetimleri, fabrika imalat süreci denetimleri ve kurulum sonrası uygunluk denetimi hizmetlerine başladık.
Ayrıca, milli vagon setlerinin tip onay faaliyetlerini yürüttük ve TÜRASAŞ tarafından üretilen Milli Elektrikli Tren Setine Ulusal Yeterlilik Onayı vererek Tip Onay Belgesini düzenledik. ASELSAN ile imzaladığımız protokol çerçevesinde; standardizasyon, belgelendirme, muayene, test, laboratuvar faaliyetleriyle birlikte millileştirme, tedarikçi geliştirme, kaynak oluşturma ve teknik destek konularında geniş kapsamlı iş birliği başlattık.
Veri merkezi sektörünün sürdürülebilir ve rekabetçi bir yapıya kavuşması için Veri Merkezi Belgelendirme Programı’nı başarıyla yürütüyoruz.
General Electric firması tarafından Akkuyu Nükleer Güç Santrali’nin türbin adası için, Almanya’da üretilen ürünlerin test ve son kontrolleri Enstitümüz tarafından gerçekleştirildi. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı öncülüğünde hazırlanan, Bilgi ve İletişim Güvenliği Rehberi kapsamında, uyum denetimi hizmeti sağlayan personel ve firmalar için belgelendirme programını başlattık. Enstitümüzde, dijitalleşme süreçlerine katkı sağlamak amacıyla hayata geçirdiğimiz projelerle yıllık ortalama 33 milyon liralık tasarruf sağladık.
Ve son olarak, ülkemizin uluslararası standardizasyon alanındaki stratejik rolünü artırmak amacıyla, 2027 yılında ISO Genel Kurulu’na İstanbul’da ev sahipliği yapacağız. 160’tan fazla ülkeden temsilcinin katılımıyla gerçekleşecek bu büyük organizasyon, Türkiye’nin küresel standartlara yön veren ülkeler arasındaki konumunu, daha da güçlendirecektir. Tüm bu faaliyetler, yalnızca bugünün ihtiyaçlarına cevap vermekle kalmayıp, geleceğin güçlü Türkiye’sini inşa etme kararlılığımızın da somut birer göstergesidir. Sayın Bakanım, bu vesileyle bizlere destekleriniz için şükranlarımı sunuyorum, değerli Genel Kurul Üyelerimize, Yönetim Kurulu Üyelerimize, özveriyle emek veren tüm çalışma arkadaşlarıma ve birlikte değer ürettiğimiz kıymetli paydaşlarımıza gönülden teşekkür ediyorum. Tüm bu çalışmaların ortak hedefi, ülkemizin üretim kalitesini artırmak, teknolojik dönüşümünü hızlandırmak ve küresel rekabet gücünü daha da yukarılara taşımaktır. TSE olarak, Türkiye’nin üretim kalitesine, teknolojik bağımsızlığına ve küresel rekabet gücüne katkı sunmaya kararlılıkla devam edeceğiz”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştay’ın 157. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Adaletin tecellisi için uğraşan yargı mensuplarımızın, kimi zaman ailelerini ve çocuklarını da işin içine katarak hedef gösterilmesi, hele hele meydanlarda yuhalatılması yanlış olduğu kadar büyük bir sorumsuzluktur. Nezaket kuralları korunarak eleştiriler yapılabilir ama eleştiri bahanesiyle kimse yargı mercilerine parmak sallayamaz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Danıştay Konferans Salonu’nda düzenlenen, “Danıştay’ın 157. Kuruluş Yıl Dönümü Töreni”ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, binlerce yıllık devlet geleneklerinin en önemli prensibinin “devlet ebed müddet” olarak tarif ettikleri devamlılık olduğunu söyledi.
Devlet anlayışının bu devamlılığının, iki ilke üzerine bina edildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Bunlardan ilki eşref-i mahlukat olan insana atfedilen önemdir. Şeyh Edebali’nin ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ sözü işte bu hakikatin altını çizmektedir. İkincisi ise hiç şüphesiz, mülkün temeli olarak gördüğümüz adalettir. Çünkü bizim inancımızda varlık, adalet üzere yaratılmıştır. Bu yönüyle adalet, hikmeti ilahinin yeryüzünde tecelli etmesi, dirlik ve düzenin ancak bu ölçü ekseninde tesis edilmesidir. Adalet terazisindeki en küçük bir sapma, Allah muhafaza, tamiri de telafisi de mümkün olmayan yıkıcı sonuçları her zaman gebedir.”
“HUKUK DEVLETİNİN EN TEMEL İLKELERİNDEN BİRİ İDARENİN DENETİMİDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her bir vatandaşın hak ve hukukunun korunup gözetilmesi, güçsüzün güçlüye asla ezdirilmemesinin son derece önemli olduğunu belirtti.
“Zor kapıdan girerse töre bacadan çıkar” sözünü anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Divanu Lugati’t-Türk’te yer alan bu söz, toplumdaki nizam ve intizamın, adalete duyulan güvenin, kıyamet kopsa dahi adaletin tecelli etmesinin ancak ve ancak hukuk devletiyle sağlanabileceğini ifade eder. Hukuk devletinin en temel ilkelerinden biri ise idarenin denetimi, yani idari eylem ve işlemlerin tamamının yargısal denetime açık olmasıdır. İşte, Danıştayımız tam 157 yıldır böylesine hayati bir görevi ifade etmektedir. İnceleme, danışma ve karar organı olarak idareyi yargı yoluyla denetlemekte, temyiz merci sıfatıyla kamu ile vatandaş arasındaki uyuşmazlıkları çözüme kavuşturmaktadır. Diğer yüksek mahkemelerimiz gibi Anayasa ve kanunları uyulmasını, meri hukukun titizlikle uygulanmasını sağlamaktadır. Bu itibarla milletimiz adına karar verme sorumluluğunu yüksek bir vazife şuuruyla yerine getiren Danıştay Başkanlığımızın tüm mensuplarına bir kez daha teşekkür ediyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, devletin ancak adaletle hükmettiği takdirde devlet olabileceğini dile getirdi.
Devletin alameti farikasının adalet olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Haksızlığa yol veren, mağduriyetleri gideremeyen, haklıya hakkını teslim edemeyen hiçbir otorite varlığını sürdüremez. Adalete olan inancın temelinden sarsıldığı bir ülkede ne yaparsanız yapın, huzuru, güveni, barışı, demokrasi ve istikrarı tesis edemezsiniz. Gerek adli gerekse idari yargıda görev yapan hâkim ve savcılarımız, milletimizin geleceği, huzuru ve esenliği adına çok önemli bir mesuliyeti yerine getirmektedir. İbn-i Haldun, ‘Basiret gözüyle bakan kimse adaletli ölçüyü bulur’ diyor. Anayasa’ya, kanuna ve hukuka uygun olarak vicdani kanaatleri doğrultusunda karar veren yargı mensuplarımızın bu bilinçle vazifelerini icra etmelerini bekliyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan etkin, güçlü, hızlı ve erişilebilir bir adaletin hükûmetlerinin önceliklerinin en başında olduğunu, göreve geldikleri ilk günden beri hep bunun için çalıştıklarını vurguladı.
Yargı sisteminin güçlendirilmesi ve daha işlevsel bir zemine oturtulması için bugüne kadar pek çok düzenlemeyi hayata geçirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, yasa ve anayasa değişikliklerini reform ve strateji belgeleriyle desteklediklerini dile getirdi.
Adalet hizmetlerinin vatandaşlara en üst seviyede sunulması için tüm imkânları seferber ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Vesayet dönemlerinin acı bir hatırası olarak yıllarca insanımızı bizar eden üstünlerin hukukunu milletimizin de desteğiyle geride bıraktık, yerine hukukun üstünlüğü ilkesini bu ülkede egemen kıldık. Geçmişte, adalet dairesinin merkezi bazılarına daha yakındı. Hamdolsun biz bunu herkese eşit mesafeye getirmeyi başardık. Darbeleri ayakta alkışlayan yargı yerine, 15 Temmuz ihaneti sonrası olduğu gibi milletin iradesine kasteden darbecilere hak ettikleri hükmü giydiren adil ve demokratik bir yargı rejimini kurduk. Yargının bağımsızlığına tarafsızlık ilkesini ekledik. Hak arama yollarını alabildiğine genişlettik, yeni kurumlar ihdas ettik.”
“YAPANIN YANINA KAR KALIYOR TÜRÜ ÖN KABULLERİN TOPLUMDA YERLEŞMESİNE MÜSAADE ETMEYECEĞİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son 23 yılda fiziki ve teknik altyapıdan temel hak ve özgürlüklere, temel kanun ve mevzuat değişikliklerinden ceza infaz sistemine, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinden kurumsal değişikliklere, icra ve iflas sisteminden adli sicil işlemlerine, yargıda hedef sürelerden özlük haklarına çok geniş bir yelpazede adalet hizmetlerini günden güne geliştirdiklerini, iyileştirdiklerini ve tahkim ettiklerini belirtti.
Danıştayın üye sayılarını artırdıklarını, hâkim ihtiyacını karşıladıklarını ve yardımcı personel sorununu çözdüklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Danıştayı 2012’de yeni hizmet binasına, 2023’te yeni sosyal tesisine kavuşturduklarını söyledi.
İdari yargıdaki mahkeme sayısını yüzde 60 oranında artırarak önemli bir eşiği daha geride bıraktıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002’de 146 olan idari yargıdaki faal ilk derece mahkemelerinin sayısını 233’e yükselttiklerini aktardı.
Hataları asgari seviyeye indirecek ve temyiz mahkemelerindeki yığılmayı önleyecek şekilde istinaf incelemesi yapmak üzere bölge idare mahkemelerini 9 bölgede faaliyete geçirdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece Danıştayın iş yükünü önemli ölçüde azaltırken uyuşmazlıkların daha kısa sürede çözülmesini temin ettiklerini kaydetti.
“VATANDAŞLARIMIZIN HAK VE HUKUKUNUN KORUNMASI NOKTASINDA KARARLIYIZ”
İdari yargı teşkilatını güçlendirmek için daha pek çok yeniliği, değişikliği ve düzenlemeyi hayata geçirdiklerini, 23 Ocak’ta açıkladıkları 4. Yargı Reformu Strateji Belgesi ile tüm çalışmaları bir adım daha öteye taşıdıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları ifade etti: “Son dönemde milletimizi en fazla rahatsız eden cezasızlık algısının önüne geçecek kapsamlı düzenlemeleri kamuoyumuzla paylaştık. Şu konuda son derece kararlıyız. ‘Yapanın yanına kar kalıyor’ türü ön kabullerin her ne sebeple olursa olsun toplumda yerleşmesine müsaade etmeyeceğiz. Hukuka, nizama, kanunlara uyan vatandaşlarımızın hak ve hukukunun korunması noktasında kararlıyız. Bundan en küçük bir taviz vermeyeceğiz. Suç işleyenlerin, suçtan kibirlenenlerin, kendini yasadan, devletten üstün görenlerin tepelerine binmeye devam edeceğiz. Yine bu süreçte ortaya çıkan onca ihanetten sonra bile devlete, millete ve demokrasimize pusu kurmaktan vazgeçmeyen FETÖ ile mücadelemiz güçlenerek devam edecektir. ‘Su uyur ama FETÖ’nün sinsi hücreleri uyumaz’ gerçeği örgüte yapılan her operasyonla kendisini bir kez daha hatırlatıyor. FETÖ ile mücadelede yaşanacak herhangi bir zafiyetin Allah korusun ülkemize, özellikle de devletimize çok ağır bedelleri olacaktır.”
“YARGI MENSUPLARIMIZIN HEDEF GÖSTERİLMESİ, BÜYÜK BİR SORUMSUZLUKTUR”
Yargının, FETÖ’nün nasıl büyük bir tehdit, nasıl habis bir yapı olduğunu en iyi bilen devlet organlarından biri olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Unutmayalım ki tarih, ibret alınmazsa tekerrür eder. Yakın geçmişte yaşadığımız acıların ve ihanetlerin tekrarının önüne ancak akılla, dirayetle, tecrübeyle ve tarihten ibret alarak geçebiliriz. Diğer türlü milletimize, devletimize ve umudunu Türkiye’nin güçlenmesine bağlamış 100 milyonlarca mazluma karşı görevlerimizi ihmal etmiş oluruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda güvenlik ve istihbarat birimleri gibi yargının da gereken dikkat, teyakkuz ve hassasiyeti göstermeyi sürdüreceğine inandığının altını çizerek, şunları kaydetti: “Adaletin tecellisi için uğraşan yargı mensuplarımızın kimi zaman ailelerini ve çocuklarını da işin içine katarak hedef gösterilmesi, hele hele meydanlarda yuhalatılması yanlış olduğu kadar büyük bir sorumsuzluktur. Yargı mercilerinin baskı altına alınmasının hiçbir haklı gerekçesi yoktur. İster siyasetçi ister gazeteci olsun halkın huzuruna herkes, Anayasa ve yasalar çerçevesinde hukukun sorunsuz işlemesine, suç varsa hesabının mutlaka sorulmasına yardımcı olmalıdır. Elbette nezaket kuralları korunarak eleştiriler yapılabilir ama eleştiri bahanesiyle kimse yargı mercilerine parmak sallayamaz.”
Bugüne kadar hükûmetin tasarrufları konusunda yargı organlarıyla aralarında ortaya çıkan görüş ayrılıklarında tavırlarının hep bu yönde olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, kararlarını tenkit etseler dahi yargı mensuplarını ve organlarını daima ayrı bir yerde tuttuklarını, güncel tartışmalarla ilgili aynı özeni gösterdiklerini söyledi.
“TÜRKİYE YÜZYILI’NDA, TECRÜBESİNDEN EN FAZLA İSTİFADE EDECEĞİMİZ KURUMLARIMIZDAN BİRİ DANIŞTAYIMIZ OLACAKTIR”
Kamuoyunun gözünü ve kulağını çevirdiği herkesin aynı itinalı üslupla hareket etmesini ümit ve arzu ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İçinde bulunduğumuz 21. Asrı Türkiye Yüzyılı yapmak hedefiyle yürüttüğümüz çalışmalarda birikiminden, tecrübesinden, vizyonundan ve rehberliğinden en fazla istifade edeceğimiz kurumlarımızdan biri Danıştayımız olacaktır. Özellikle iç kalemizin güçlendirilmesine yönelik attığımız adımlarda devletimizin tüm birimleri gibi sizlerin de desteğine güvendiğimizi, sizlerin de yapıcı katkılarınızı beklediğimizi vurgulamak istiyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasının sonunda Danıştayın 157. Kuruluş yıl dönümünün ülke, millet, hukuk ve yargı camiası için hayırlara vesile olmasını temenni etti.
Törene, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ile yüksek yargı kurumlarının başkanları ve davetliler katıldı.
Başta aziz şehitlerimizin emanetleri olan annelerimiz olmak üzere evlatlarını vatanına, milletine ve insanlığa hizmet yolunda yetiştiren tüm annelerimizin Anneler Günü’nü kutluyoruz.
“Anneler toplumun vicdanıdır. Onların şefkati, duası ve fedakârlıkları hayatımıza anlam katar. Sevgi, merhamet ve mücadele duygularının kaynağı olan anneler, evlatlarına umut verir ve değer kazandırırlar. Sadece ailelerini değil, içinde yaşadıkları toplumu da şekillendirirler.
Dünyamızı şefkatiyle, sevgisiyle güzelleştiren annelerimiz. İyi ki varsınız.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.