Cumhurbaşkanı Erdoğan, G20 Yeni Delhi Liderler Zirvesi sonrası yaptığı basın açıklamasında, “Yüz binlerce insanın canına mal olan Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için yoğun çaba harcıyoruz. Tarafları aynı masa etrafında toplayan İstanbul Süreci’nden, esir takaslarına ve Karadeniz Girişimi’ne kadar pek çok diplomatik hamleye imza attık” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’de düzenlenen G20 Liderler Zirvesi sonrası basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fas’ta meydana gelen depremde hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yaralılara şifa diledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm Fas halkına “geçmiş olsun” dileğinde bulunarak, “Daha 6 ay önce asrın felaketini yaşamış bir ülke olarak tüm imkânlarımızla Faslı kardeşlerimize yardıma hazırız. 18’inci G20 Liderler Zirvesi’ni Hindistan’ın ev sahipliğinde tamamlamış bulunuyoruz. Bu vesileyle dönem başkanlığı görevini başarıyla icra eden Hindistan’ı, şahsım, milletim adına tebrik ediyorum. Şahsıma, eşime ve heyetime gösterdikleri misafirperverlik için Başbakan Sayın Modi başta olmak üzere emeği geçen herkese müteşekkirim” diye konuştu.
Bu seneki zirvenin temasının “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” olduğunu hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirve oturumlarının ilkinde gezegenin karşılaştığı çevre sorunlarını istişare ettiklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iklim değişikliği, biyolojik çeşitliliğin kaybı ve üçlü gezegen krizinin etkisini daha fazla hissettirdiğini anlatarak, orman yangınlarından, sel felaketlerine, kuraklıktan ısınmaya kadar geniş bir yelpazede bunun yıkıcı sonuçlarını gördüklerini söyledi.
“NÜKLEER VE HİDROJEN YATIRIMLARINDA ÖNEMLİ ADIMLAR ATIYORUZ”
Türkiye’nin özellikle sera gazı salınımlarında sorumluluğunun oldukça düşük olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, buna rağmen Türkiye olarak dünyanın ve insanlığın ortak geleceğini ilgilendiren bu hayati meselede elini taşın altına koyduklarını vurguladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Paris İklim Anlaşması’na “2053 net sıfır emisyon” ve “yeşil kalkınma” hedefleriyle en anlamlı katkıyı yapan ülkeler arasında olduklarını belirterek, şunları kaydetti: “Hem yenilenebilir enerji hem de nükleer ve hidrojen yatırımlarında önemli adımlar atıyoruz. Yenilenebilir kurulu güç bakımından Avrupa 5’incisi dünya 12’ncisiyiz. Enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji alanlarında attığımız adımlar, yıllık 90 milyon ton karbon eş değeri sera gazı emisyonunu engelledi. ‘2053 yılı net sıfır emisyon’ hedefimiz doğrultusunda 2030 senesine kadarki emisyon azaltma hedefimizi iki katına çıkardık. Çölleşme ve erozyonla mücadelede dünyanın lider ülkelerinden biriyiz. Geniş bir alanda hayata geçirdiğimiz projelerle daha yeşil, daha temiz, daha yaşanabilir bir Türkiye ve dünya için çalışıyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eşi Emine Erdoğan’ın öncülüğünde hayata geçirilen Sıfır Atık Projesi’nin bu süreçte bir dönüm noktası olduğunu anlatarak, “Dünya Ortak Evimiz” sloganıyla yürütülen projenin üçü Birleşmiş Milletler ofis ve programlarından olmak üzere beş uluslararası ödüle layık görüldüğünü söyledi.
“GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERE FİNANSMAN VE TEKNOLOJİ TRANSFERİNİN ARTTIRILMASINA DİKKAT ÇEKTİK”
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu kararıyla Sıfır Atık Projesi’nin küresel bir harekete dönüştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu kararla 30 Mart ‘Uluslararası Sıfır Atık Günü’ olarak ilan edildi. Önerimiz sayesinde G20 bildirgesinde sıfır atık girişimlerinin önemine dikkat çekildi. Zirvenin ilk oturumunda gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasındaki yük paylaşımının adil bir şekilde yapılmasının önemini vurguladık. Ayrıca gelişmekte olan ülkelere yönelik finansman ve teknoloji transferinin arttırılmasının ehemmiyetine dikkat çektik” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonra da dünyanın korunması için çalışmaya devam edeceklerini dile getirerek, “Tek Aile başlıklı ikinci oturumda hiç kimsenin geride bırakılmaması, buradan hareketle küresel dayanışmayı güçlendirmeye yönelik çabalarımızı aktardık. Mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin kendi ülkelerine gönüllü, güvenli ve onurlu bir şekilde geri dönüşleri için yapılması gerekenleri ifade ettik” şeklinde konuştu.
“HEPİMİZ 8 MİLYARLIK BÜYÜK İNSANLIK AİLESİNİN BİRER FERDİYİZ”
Bir hususun altını özellikle çizmek istediğini belirterek, “İnancımız, kültürümüz ve kökenimiz ne olursa olsun hepimiz 8 milyarlık büyük insanlık ailesinin birer ferdiyiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir parça ekmek ve su bulamadıkları için çocukların öldüğü, her yıl on binlerce umut yolcusunun çöllerde hayatını kaybettiği, denizlerimizin hızla devasa bir mülteci mezarlığına dönüştüğü, savaşlar ve çatışmalar dolayısıyla milyonların evlerini terk ettiği, onca retoriğe rağmen insan hayatının giderek değersizleştiği, ezcümle hemen yanı başımızda yürek parçalayıcı trajedilerin yaşandığı bir dünyada, hiçbirimiz kendimizi güvende hissedemeyiz. Bir tarafta 735 milyon kişi açlıkla mücadele ederken, diğer tarafta lüks, şatafat ve israf alıp başını gitmişse burada çok ciddi bir sorun var demektir.”
“600 BİNE YAKIN SURİYELİ İNSAN ONURUNA YAKIŞAN BİR ŞEKİLDE VATANINA GERİ DÖNDÜ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gelinen noktada Afrika’dan Asya’ya milyarlarca insanın bir avuç elitin keyfi ve refahı için çok kötü şartlarda çalıştığını ve ter döktüğünü kaydederek, “Bu ne adildir ne insanidir ne de vicdanidir. Sorunlarımızın sebebi kaynak kıtlığı değildir, merhamet eksikliğidir” dedi.
Türkiye olarak bu adaletsizliklere itiraz ettiklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Millî gelire oranla dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz. Ülkemize sığınan dört milyonu aşkın mazlum ve mağdura sahip çıkıyoruz. Suriye’nin kuzeyini terör örgütlerinden temizleyerek, bu bölgede kardeş ülkelerin desteğiyle kalıcı konutlar inşa ederek, eğitimden güvenliğe her alanda ihtiyaçları gidererek, insanları göçe zorlayan asıl nedenleri kaynağında ortadan kaldırıyoruz” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şimdiye kadar 600 bine yakın Suriyelinin güvenli, gönüllü, insan onuruna yakışan bir şekilde vatanına geri döndüğünü, projelerinin hayata geçmesiyle de bu sayının daha da artacağını dile getirdi.
“33 MİLYON TON TAHIL ULUSLARARASI PİYASALARA ULAŞTIRILDI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1,5 yıldır devam eden ve yüz binlerce insanın canına mal olan Rusya-Ukrayna savaşını sonlandırmak için yoğun çaba harcadıklarını söyledi.
Tarafları aynı masa etrafında toplayan İstanbul Süreci’nden, esir takaslarına ve Karadeniz Girişimi’ne kadar pek çok diplomatik hamleye imza attıklarına dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Karadeniz Girişimi çerçevesinde, 33 milyon ton tahıl uluslararası piyasalara ulaştırıldı. Girişim sayesinde gıda krizinin daha fazla derinleşmesinin önüne geçtik. Şahsi temaslarımız sonucunda, girişim üç kez uzatıldı. Hafta başında, pazartesi günü Sayın Putin’in daveti üzerine Soçi’ye yaptığım ziyarette bu meseleyi kendisiyle bir kez daha enine boynuna konuştuk” değerlendirmesinde bulundu.
“KARADENİZ’DE SÜKÛNETİ BOZACAK HER TÜRLÜ ADIMDAN UZAK DURULMALI”
Rusya-Katar ve Türkiye olarak gıda sıkıntısı çeken Afrika ülkelerine yönelik bir milyon ton tahılın işlenerek, ulaştırılmasına önem verdiklerine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “El ele vererek bunu gerçekleştireceğiz. Tahıl meselesinde Rusya’yı dışlayan bir sürecin sürdürülebilir olma ihtimali çok düşüktür. Karadeniz’de sükûneti bozacak, bölgede gerilimi tırmandıracak her türlü adımdan uzak durulması gerektiği kanaatindeyiz. Bugüne kadar Montrö’yü titizlikle uygulayarak ve taraflarla sürekli diyalog hâlinde kalarak, böyle bir duruma mahâl vermedik. Küresel gıda güvenliğine katkı için yakın zamanda Gıda Güvenliği Çalışma Grubu’nu toplayacağız. Gerek Rusya gerek Ukrayna gerekse Birleşmiş Milletler ve uluslararası toplumla yakın temas içinde olmayı sürdüreceğiz. Zirve bildirgesinde ülkemizin tüm bu çabalarından hakkıyla bahsedildi.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, zirvede ayrıca Afrika Birliği’nin G20’ye daimi üyelik talebinin Türkiye’nin de güçlü desteğiyle karara bağlandığını ifade ederek, “Afrika Birliği’nin şahsında tüm Afrikalı kardeşlerimizin G20 üyeliğinin hayırlı olmasını diliyor, kendilerine aramıza hoş geldiniz diyorum” şeklinde konuştu.
“MÜSLÜMANLARI VE MÜLTECİLERİ HEDEF ALAN SALDIRILAR TAHAMMÜL SINIRLARINI AŞTI”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Tek Dünya, Tek Aile ve Tek Gelecek” idealine en büyük zararı tıpkı bir veba gibi yayılan İslam düşmanlığı ve yabancı karşıtlığının verdiğini belirtti.
Müslümanları ve mültecileri hedef alan saldırıların kimi Batı ülkelerinde artık tahammül sınırlarını aştığını, bazı yerlerde de nefret furyasına dönüştüğünü dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Demokrasi ve insan hakları savunuculuğu yapan ülkelerin çoğu bu barbarlık karşısında maalesef üç maymunu oynamaktır. Polis koruması altında Kur’an-ı Kerim yakılması fikir özgürlüğü değil, çok açık bir provokasyondur, nefret suçudur. Hiç kimse bizden buna sessiz ve tepkisiz kalmamızı bekleyemez. İnsanlığın ortak geleceği adına İslam düşmanlığının yükseldiği tüm ülkelerin, bu konuda artık daha kararlı politikalar izlemesi gerektiğine inanıyorum. Mevzuatla ilgili bir açık varsa giderilmelidir. Kanun gerekiyorsa süratle yapılmalıdır. Uluslararası camianın sorumlu bir üyesi olarak, ‘Dost acı söyler’ prensibinden hareketle hakikatleri tüm açıklığıyla söylemeyi görev biliyoruz. Bununla birlikte başta Birleşmiş Milletler olmak üzere üyesi bulunduğumuz platformlarda bu konuyu gündeme getiriyoruz.”
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 15 Mart’ın “İslamofobi ile Mücadele Uluslararası Günü” olarak kabul edilmesine katkı sağladıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gerek İnsan Hakları Konseyi’nin gerekse Genel Kurul’un, Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılarla ilgili kararları bu minvalde önemlidir. Kimi ülkelerin, bu eylemler karşısında çeşitli idari ve hukuki tedbirler aldığını görüyor, bundan da memnuniyet duyuyoruz. Ülkemizin teklif ve gayretleriyle, kutsal kitaplara saldırı G20 bildirisinde de kınanmıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insani değerleri savunan, insan hak ve hürriyetlerine önem veren, farklı inanç mensuplarının barış içinde yaşayabileceğine inanan herkesi, Türkiye’nin çabalarına destek vermeye çağırdığını ifade etti.
“HİNDİSTAN İLE BAŞTA EKONOMİ OLMAK ÜZERE PEK ÇOK ALANDA CİDDİ BİR POTANSİYELE SAHİBİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu yıl MIKTA’nın 10. kuruluş yıl dönümünün idrak edildiğini belirterek, “Endonezya’nın dönem başkanlığında liderler olarak, MIKTA’nın son 10 yılını ve geleceğe dair planlarımızı gözden geçirdik. Ziyaretim çerçevesinde Sayın Hindistan Başbakanı Modi ile ikili bir görüşmemiz oldu. Güney Asya’daki en büyük ticaret ortağımız olan Hindistan ile başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda ciddi bir potansiyele sahibiz” dedi.
Özellikle seçim belirsizliğinin geride kalmasıyla birlikte bu potansiyeli en üst seviyede hayata geçirebilecek imkâna kavuşulduğuna inandığını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüzde 90’ları bulan rekor katılımla gerçekleşen 14-28 Mayıs seçimleri, hem Türk demokrasisinin gücünü hem de milletimizin iktidarımıza olan güvenini teyit etti. Attığımız her adımla bu güveni daha da perçinliyoruz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çarşamba günü kamuoyuyla paylaştıkları Orta Vadeli Program’ın, hem içeride hem yurt dışında takdirle karşılandığını gördüklerini ifade ederek, şöyle konuştu: “Dünya Bankası tarafından yapılan açıklama, Türkiye ekonomisine duyulan güvenin bir tezahürüdür. Dünya Bankası Grubu 17 milyar dolarlık yatırım paketinin üzerine, 18 milyar dolarlık yeni bir yatırım paketi daha ekledi. Böylece bankanın, Türkiye’de önümüzdeki üç yıl içinde planladığı yatırımların büyüklüğü 35 milyar dolara ulaşacak. Ülkemize yönelik önyargılar kırıldıkça, Dünya Bankası’na yeni kurumlar eklenecektir. Ekonomimizdeki başarılarla birlikte uluslararası yatırımların daha da arttığını hep birlikte göreceğiz.”
“TÜRKİYE YÜZYILI HEDEFİMİZDEN ASLA KOPMAYACAĞIZ”
Bir taraftan 6 Şubat depremlerinin yaralarını süratle sararken, diğer taraftan da Türkiye Yüzyılı hedeflerinden asla kopmayacaklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyaretinin, diğer hususların yanında, büyüyen ve güçlenen Türkiye gerçeğinin daha iyi anlaşılmasına vesile olduğu kanaatine vardığını söyledi.
Zirvenin ev sahibi Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin yanı sıra iki günlük zirve boyunca pek çok ikili görüşme gerçekleştirdiklerini anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu kapsamda Japonya Başbakanı Kişida Fumio, Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Muhammed Bin Zayed Al Nahyan, Güney Kore Devlet Başkanı Yoon Suk Yeol, Almanya Federal Cumhuriyeti Başbakanı Olaf Scholz, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman bin Abdülaziz El Suud, Avrupa Birliği Konseyi Başkanı Charles Michel, Dünya Bankası Başkanı Ajay Banga ile son derece verimli görüşmeleri olduğunu aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, iki gün boyunca gerçekleştirdikleri tüm istişarelerin hayırlı olmasını temenni etti. Hindistan Dönem Başkanlığına teşekkürlerini sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, görevi devralan Brezilya’ya da başarılar diledi.
Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’yla ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu: “Her şeyden önce bu koridorla ilgili çalışmamızda, Körfez ülkeleri buna dâhil, Irak buna dâhil ve Türkiye üzerinden böyle bir koridorun açılmasıyla Körfezi, Basra’dan Avrupa’ya bağlayan bir koridor. Bu koridorla ilgili özellikle de Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Türkiye burada hassas davranıyoruz ve süratle de bu projeyi hayata geçirmenin gayreti içerisindeyiz. Şu an itibarıyla Dışişleri Bakanlarımız, Ulaştırma Bakanlarımız müşterek bir çalışmanın içerisine girerek, bunu birkaç ay içerisinde uygulamaya geçirmenin gayreti içinde olacağız.”
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile görüşmesi sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ağırlıklı olarak Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinin yarınlarına yönelik ne gibi adımlar atılacağının üzerinde durduklarını; siyasi, ekonomik, kültürel birçok konuyu aralarında görüştüklerini aktardı.
“BÖLGEYİ SÜKÛNETE DAVET ETMEKTEN BAŞKA ÇAREMİZ YOK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki son duruma ilişkin değerlendirmesinin sorulması üzerine, şöyle konuştu: “Bununla ilgili bugün Sayın İlham Aliyev’le de görüşme yaptım. Bu görüşmeden sonra da yarın büyük ihtimalle Sayın Paşinyan’la da bir görüşmem olacak. Bölgeyi sükûnete davet etmekten başka çaremiz yok. Fakat burada özellikle Hankendi’de, Karabağ’da şu anda atılan bu adımlar, doğru adımlar değil. Bunu kabullenmek, mümkün de değil. Nitekim Avrupa Birliği üyesi ülkeler de bunu kabullenmiyor. Charles Michel’le de yaptığım görüşmede, onlar da bu gelişmelere olumlu yaklaşmıyorlar. Tabii biz de buna olumlu bakmıyoruz. Nitekim yarın yapacağımız görüşmede, Sayın Paşinyan’a da bu konuda uyarı yapmalarını ve kesinlikle böyle bir seçimi kabullenmenin mümkün olmadığını onlara da ifade edeceğiz. Şu ana kadar görüştüğümüz tüm dost, Batılı ülkeler vesaire böyle bir şeyi zaten seçimi kabullenmiyorlar. ‘Bu olacak bir iş değil. Kabul edilebilecek bir seçim değil’ diyorlar.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya’dan tahıl sevkiyatına yönelik eleştirilerle ilgili bir soruya şöyle cevap verdi: “Doğrusu ben bu eleştirilere katılmıyorum. Çünkü 33 milyon ton, Rusya şu ana kadar Karadeniz koridorundan tahıl ithali yaptı. Fakat burada bir gerçek var, yani bunun yüzde 44’ünü Batı aldı, yüzde 14’ü bize geldi. Bunun yüzde 14’ü Afrika ülkelerine gitti. Sayın Putin’in buradaki ısrarı, ‘Batı bize verdiği sözleri tutmadı’ diyor. ‘Biz ücretsiz olarak bilabedel bu tahılı verelim. Türkiye olarak siz bunu una çevirin. Katar’ı da yanımıza alalım. Bu şekilde fakir Afrika ülkelerine biz bu tahılı gönderelim’ diyor. Sayın Putin’in en son pazartesi günü yaptığımız görüşmede de ısrarla üzerinde durduğu, ‘Fakir ülkelere bu tahılı göndermeye ben varım bilabedel’ Biz de aynı şekilde düşünüyoruz. Katar aynı şekilde düşünüyor. Bu şekilde bu süreci işletmekten yanayız. Bu konuda Sayın Putin şimdilik bir milyon tonu kabullendi. Burada da Sayın Lavrov’la yaptığım görüşmede yine ifade ettim, ‘Bunu, bir milyon tonu bu şekilde bırakmayalım. Yeniden bunu arttırmanın gayreti içerisinde olalım. Çünkü gerçekten fakir Afrika ülkeleri buraya bakıyor. Acaba Rusya’dan ne kadar tahıl gelir?’ ‘Bunun üzerinde düşünelim’ dediler. Biz de telefon diplomasisiyle de olsa çalışmaya devam edeceğiz. Dışişleri Bakanım aynı şekilde bu süreci takip edecek. Çünkü biz fakirlikle mücadelede özellikle Afrika ülkelerine yönelik bu adımlarımızı atmaya devam edeceğiz.”
Soçi ziyareti hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Putin’in tahıl anlaşması için iki isteğinden bahsetmiştiniz. Bununla ilgili olarak BM’nin çalışma yürüteceğini ifade ettiniz. Söz konusu çalışmalara ilişkin Sayın Guterres ile burada görüşme imkânınız oldu mu? Tahıl koridorunun geleceğini nasıl görüyorsunuz?” sorusu üzerine, şu değerlendirmede bulundu: “Tahıl koridorunun yeniden işlevsel hâle gelmesinde ümitsiz değilim, yine bu süreç başlayabilir. Ancak Guterres’in bir mektubu var. Kendisinden bu mektubu güncelleyen ikinci bir mektubun gönderilmesi noktasında bir talebimiz olacak. Bu gerek sigorta gerekse swiftle ilgili olarak bunu güncellemesiyle burada yeni bir gelişme olabilir. Bunun da takipçisi olacağız.”
Afrika Birliği’nin G20’ye üye olduğunun hatırlatılması ve “Bunu adil dünya için bir adım olarak değerlendiriyor musunuz?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Doğrusu bu gelişmeler bana göre olumlu, güzel bir gelişme. Hele hele Afrika’nın buraya bu şekilde üye olması bu süreci daha da bana göre canlandırdı diye düşünüyorum. Bu konuyla ilgili olarak kabul büyük bir alkışla karşılık buldu. Bu da tabii bizi ayrıca heyecanlandırdı” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan sonraki süreçte ilgili ülkelerin Afrika’yla olan münasebetlerini çok daha dikkatli, çok daha hassas yürüteceğini düşündüğünü belirterek, temennilerinin ise ilişkileri daha da canlı hâle getirmek ve bu süreci canlı tutmak olduğunu ifade etti.
“İSVEÇ’İN ÜZERİNE DÜŞEN GÖREVLERİ YERİNE GETİRMESİ LAZIM”
Zirvede, ABD Başkanı Joe Biden ile F-16 konusuyla ilgili bir teması olup olmadığı sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Burada da Sayın Biden’la bir görüşmemiz ayaküstü de olsa oldu. Orada F-16 konusunu da görüştük. Tabii F-16 konusunda maalesef dostlar işi alıyorlar, götürüyorlar, ‘İsveç de İsveç’ diyorlar. Şimdi bu şekilde yaklaşım bizi ciddi manada üzmektedir. Böyle dendiği zaman benim vereceğim bir cevap var. Siz her şeyi kongre kongre diyorsunuz. Benim de kongrem var. Benim kongrem neresi? Türkiye Büyük Millet Meclisi. Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu tür bir karar geçmediği sürece benim ‘evet’ demem mümkün değil. Tek başıma karar verecek noktada değilim. Meclisimden geçmesi lazım. İsveç’in üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım. O da üstüne düşen görevleri yerine getirmediği sürece tabii ki ben Meclisimin vereceği kararı beklemek durumundayım.”
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in zirveye katılmaması hatırlatılan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İkili görüşmelerde bu konu gündeme geldi mi? İki liderin yokluğu zirveye nasıl yansıdı? Sizce gelecek G20 Zirvesi’nde bu iki lideri görebilecek miyiz?” şeklindeki soruyu da her iki lideri de temsilen Dışişleri Bakanlarının zirvede bulunduğu cevabını verdi.
Çin Başbakanı Li Çiang ve Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi ile görüşmediğini ama Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’la uzun uzadıya bir görüşme yaptığını aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Konuyla ilgili gerek Rusya’nın buradaki duruşuyla ilgili zaten pazartesi günü Soçi’de de görüşmelerimiz olmuştu. Burada da bu görüşmeleri yaptık. Tabii ki Şi Cinping’in de burada olması isabetli olurdu ama kendilerini temsilen başbakanı gönderdiler. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bizler bulunacağız. Orada birçok liderler şüphesiz ki yine bulunacak. Onlardan da gelenlerle orada görüşmelerimiz muhakkak etraflıca olacaktır” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, siyasetin boşluk kabul etmeyeceğini, kendilerinin siyasette bu boşluklara fırsat vermeyeceklerini dile getirdi.
“BAE İLE İLİŞKİLERİMİZ GÜÇLÜ BİR KONUMDADIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelinen aşamada Türkiye-Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ilişkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz? BAE, Orta Doğu, Avrupa ve Hindistan arasındaki ekonomik koridorun geliştirilmesine nasıl katkıda bulundu?” sorusu üzerine, özellikle Orta Doğu’yla ilgili koridor çalışmasında BAE dâhil, Suudi Arabistan, Irak, Türkiye birlikte bu çalışmayı yürüteceklerini dile getirdi.
Bunun için de zaman kaybına tahammülleri olmadığını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, hızla bunu devam ettireceklerini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son Körfez seyahatinde 50 milyar doların üzerinde tutarı olan 13 anlaşma imzaladıklarını anımsatarak, “Bu 13 anlaşmayla özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile Türkiye arasındaki iş birliği çok daha güçlü bir noktaya taşındı, çok daha farklı bir konuma geldi. Burada da Muhammed Bin Zayed’le yine etraflıca bir ikili görüşmemiz oldu. Bundan sonraki süreçte de bu görüşmelerimizi gerek Bakan arkadaşlarımız, gerekse şahsım devam ettireceğiz. Şu anda ilişkilerimiz güçlü bir konumdadır” ifadelerini kullandı.
Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen bölgelerdeki son durumla ilgili soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Öncelikle deprem bölgesine yönelik depremzedelerin bir an önce konutlarına kavuşabilmesi için çalışmalarımızı çok yoğun bir şekilde devam ettiriyoruz ve hedefimiz köy evleri, normal konutlar, bunları bir yıl ile iki yıl içerisinde tamamlamak. Şu anda ilgili Bakan arkadaşım ekipleriyle TOKİ, bu çalışmaları sürdürüyor. Dikey mimari değil daha çok yatay mimariyle bu konutları yapacağız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Ekonomik Koridoru’na ilişkin soru üzerine şunları söyledi: “‘Tek Kuşak Tek Yol’, biliyorsunuz Çin’in bir projesiydi. Bu projeyi Çin takip ediyor, devam ediyor ama diğeri ise daha çok Körfez ülkelerinin sahiplendiği, bizim de içinde olduğumuz, Türkiye, Irak, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, hep birlikte attığımız bir adım. Temenni ediyorum ki bütün bunlar tarihteki İpek Yolu’yla koordineli bir adım. En güzel şekilde bunun neticesini almak için kararlı olmamız lazım, çalışmamız lazım. Gerek altyapı gerek üstyapı çalışmalarını da sürdürmemiz gerekiyor. Bunları yaptığımız takdirde kısa zamanda netice alacağımıza inanıyorum.”
Ev sahibi ülke Hindistan’ın Başbakanı Narendra Modi’nin Rusya-Ukrayna Savaşı’nda barışı sağlama adına attığı adımlara ilişkin soruyla ilgili Cumhurbaşkanı Erdoğan, herkesin gayretinin karşılığını alacağını, Hindistan’ın Başbakanı Modi’nin de kendisine göre bu alanda attığı bazı adımların olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisinin de bu alanda attığı adımların olduğunu hatırlatarak, “Pazartesi günü Soçi’de olduğumu söyledim ve Soçi’de heyetler arası görüşmeler yaptık, Sayın Putin’le benim ikili görüşmem oldu. Bütün bunların hepsi acaba Rusya ile Ukrayna arasındaki bu savaşı nasıl durdururuz? Nasıl buna noktayı koyarız ve bölgeyi bir barış bölgesi hâline yeniden getiririz? Derdimiz bu” değerlendirmesinde bulundu.
“BİZİ 50 YILDIR AB ÜYESİ ÜLKELER HEP OYALAMIŞTIR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gazetecilerin Avrupa Birliği (AB) Konseyi Başkanı Charles Michel’le görüşmesi hatırlatılarak AB’ye katılımla ilgili Türkiye’nin perspektifinin sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Tabii ki yani şu an Michel ile neyi görüşeceksin? AB’yi görüşeceksin. Görüştük ama Sayın Michel’in tek başına karar verme yetkisi yok. O da tabii bütün AB üyesi ülkelerle görüşerek bir karar vermenin gayreti içerisinde. Bizi 50 yıldır AB üyesi ülkeler hep oyalamıştır, bugün de oyalıyorlar, hâlâ oyalamaya devam ediyorlar. Oyalasalar da oyalamasalar da Türkiye Türkiye’dir, biz yolumuza devam ederiz.”
Ukrayna Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Oleg Nikolenko’nun G20 Sonuç Bildirgesi’nden memnun olmadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Onu yine kendisine sormak lazım. Biz gurur duyulacak bir deklarasyon olduğuna inandık ve altına imzalarımızı koyduk, hayırlı olsun” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hindistan’ın Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyindeki (BMGK) hedefiyle ilgili soru üzerine de şunları söyledi: “Hindistan gibi bir ülkenin orada bulunmasından iftihar ederiz ama biliyorsunuz dünya 5’ten büyüktür. ‘Dünya 5’ten büyüktür’ derken burada sadece ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa, 5 ülke olsun istemiyoruz. Şu anda gerek daimi üyeler gerekse geçici üyeler, mademki bunlar 5+15, biz diyoruz ki tamamı burada daimi üye olsun, dönüşümlü olsun ve dünyada şu anda mevcut Birleşmiş Milletler’deki 195 üyenin hepsini daimi üye yapacak hâle gelelim, dönüşümlü olarak. Mademki dünya beşten büyüktür, burada hepsi de daimi üye olmak suretiyle bunun tadını alsın. 5 tane üyenin iki dudağının arasına dünyayı sıkıştırmayalım. Tüm dünyada Birleşmiş Milletler’de şu anda bulunan ülkeler, daimi-geçici ayrımına tabi olmadan, burada daimi üye olursa inanıyorum ki tüm dünya bundan mutluluk duyacaktır.”
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 100’üncü Yıl Salonu’nda düzenlenen Film Festivali’nde 7 kısa film yer aldı.
Film gösteriminden önce Sri Lanka’nın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Sarantya HASANTHI kısa film festivalinin açılış konuşmasını yaptı.
Büyükelçi HASANTHI’nin konuşmasından sonra davetlilere 7 kısa film gösterimi yapıldı.
Film gösteriminden sonra İstanbul’da Doktorasını yapan Sri Lanka lı öğrenci film yapımcısı Eranda MAHAGAMAGE şunları söyledi: “ Benim film 2023 yılında Türkiye’nin Hatay içinde olan deprem hakkında.
Bu deprem felaketi, O zaman Türkiye’ye büyük zarar verdi. Benim deprem hakkında tecrübem yok.
Sri Lanka‘da böyle bir şey yani hiç olmamış. O yüzden ben araştırma yaptım. Depremi daha önce yaşamış tecrübeli olan arkadaşlar vardı.
Biz filmi çekerken yaklaşık bir sene bu durumda yaşadık. Toplu olarak beraber yaşadık O zaman ben de düşündüm ki; böyle çok bir şeyler olmuş. İnsan depremle birlikte nasıl yaşayabilir ve bir kız çocuğu Kendini nasıl hissediyor?
Örneğin; doktorlar geliyor güvenlikler geliyor. Bunlar kurtarıyor. Ama depremi yaşayan içinde olan insanlar nasıl hissediyor. İçinde olan insan hangi dinden, hangi felsefeye inanıyor ve bunlar nasıl olabilir.
Hayat bir yere geliyor. Kimse yok. İnsanlar tamamen yalnız oluyor ve o zaman nasıl bir psikoloji içinde oluyor?, Deprem anında bir insanın psikolojisi nasıl oluyor?, neler hissediyor.
Filmim bu durumla alakalı, bunu film yaptım.
Ben düşündüm ki böyle bir şeyler.
Dünya olarak birlikte çözüm lazım, arkadaş olarak dostluk olarak bir ülkeye yardım edin. Bu gibi bir durumu çözmek lazım. Bu hayatta her şey olabilir. Çok güzel ve masum bir kız, bir saniye içinde depremde bütün hayatı farklı oluyor.
Bu küçük felsefe hayat felsefesi. Anlamak lazım. Bu benim filmimde ana hikaye.
Filmde hikaye yok zaten, küçük fragmanlar var ve onu öyle oynuyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”
Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.
Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.
İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.
Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.
Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.
28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.
Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.
‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.
“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”
30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.
2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.
7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”
Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.
Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.
“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”
Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.
Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.
“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.
Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.
“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”
Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.
Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.
Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.
“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”
Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.
Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.
“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”
Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.
Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.
Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.
“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.
“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.
Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”
Ankara Hacı Bayram Üniversitesi’nde ASEAN GÜNÜ “ASEAN-Türkiye Ortaklığı: Gelecek İçin Fırsatlar ve Zorluklar” temasıyla yapıldı.
Kısa adı ASEAN olan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği Günü Ankara’da “ASEAN-Türkiye Ortaklığı: Gelecek İçin Fırsatlar ve Zorluklar” temasıyla Hacı Bayram Üniversitesi’nde masaya yatırıldı.
ASEAN Günü’ne Güneydoğu Asya’nın ASEAN’a üye devletlerin Türkiye büyükelçileri, bazı ülkelerin Büyükelçileri elçilik görevlileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
ASEAN Günü, Hacı Bayram Üniversitesi evsahipliğinde ITRİ KONGRE ve KÜLTÜR MERKEZİ’nde düzenlendi.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Orbay, ASEAN Günü’nde ilk konuşmacı olarak kürsüye geldi.
Rektör yardımcısı Prof. Dr. Metin ORBAY, Itri Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen günde ASEAN ülkeleri ile Türkiye arasındaki bugünü ve gelecekteki fırsatları ele alacaklarını söyledi.
Prof. Dr. Metin Orbay, üniversitelerindeki ASEAN’a üye devletlerden gelen uluslararası öğrenci sayısının artırılması için gayret içinde olduklarına dikkat çekti ve ASEAN GÜNÜ’nün bu yönde bir fırsata dönüşebileceğini dile getirdi.
Rektör yardımcısı Prof. Dr. ORBAY, ASEAN gününde Ünüversitelerinin 2018’de kurulan yeni bir üniversite olmasına rağmen GAZI Üniversitesinden ayrılarak kurulduğundan dolayı ZENGİN bir geçmişe sahip olduğunu da anlattı,
Prof. Dr. Metin ORBAY’dan sonra kürsüye Endonezya Büyükelçisi ACHMAD RIZAL PURNAMA geldi,
Endonezya Büyükelçisi PURNAMA konuşmasında şunları söyledi:”Öncelikle Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne teşekkürlerimi sunmak istiyorum…
Bugünkü Stratejik Forum’a nezaketle ev sahipliği yaptıkları için… Ardından ASEAN Kültür Günü geldi.
Bu etkinliği gerçeğe dönüştüren mükemmel iş birlikleri için Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na ve Ankara’daki tüm ASEAN Büyükelçilerine de teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu kolektif çaba, ASEAN’ı Türkiye’nin Radar Ekranına yerleştirmek için büyük stratejimizin bir tezahürüdür.
Ayrıca tüm ASEAN Dostlarını bu Stratejik Forum’a davet ediyorum.
Ortak geleceğimiz benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya.
Forumumuzun teması olan “ASEAN-Türkiye: Gelecek İçin Bir Ortaklık” sadece güncel değil, aynı zamanda alakalı.
Günümüzde jeopolitik rekabetlerle körüklenen savaşlar dünya çapında şiddetleniyor.
Kritik kaynaklar için yarış yoğunlaşarak gelecekteki çatışmalara zemin hazırlıyor.
İklim değişikliği milyonlarca hayatı etkilemeye devam ediyor ve küçük ada ülkelerinin hayatta kalmasını tehdit ediyor.
Aynı zamanda, mevcut küresel yönetim, mevcut zorluklarla başa çıkmaya uygun olmayan kötü bir durumdadır.
Dünya genelindeki sıradan vatandaşlar artık liderlerin kabul etmekte tereddüt ettiği şeyi tekrarlıyor: Mevcut küresel yönetim sistemi başarısız oluyor!
Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaklaşık 44.000 Filistinlinin hayatını kaybetmesi karşısında BM Güvenlik Konseyi’nin eylemsizliğini başka nasıl açıklayabiliriz?
Geçmiş bir dönemin sembolleri olan Bretton Woods kurumları, herkese refah sağlamayı başaramadı.
Eğer boş durursak, küresel yönetim çökebilir ve gücün hakkı gölgelediği ve düzensizliğin hüküm sürdüğü bir kaos çağına girilebilir.
Bu sert gerçeklerle yüzleşmek için ASEAN-Türkiye ortaklığı, çözümler için bir ortaklık haline gelmeli
sadece halkımıza değil, aynı zamanda küresel barış ve refaha da hizmet eden bir iş birliği feneri.
ASEAN-Türkiye ortaklığı, her iki bölgenin halklarına somut faydalar sağlamalı
karşılıklı saygıya dayalı ve ortak refahı sağlamak üzere tasarlanmalıdır.
Ortaklığımız ayrıca enerji güvenliği gibi acil küresel zorluklarla da mücadele etmelidir.
Ekonomik hırs ve iklim zorunlulukları arasında sıkışmış bir dünyada ASEAN ve Türkiye, bu rekabet eden talepleri uyumlu hale getirmek için eşsiz bir potansiyele sahiptir.
Birlikte… enerji dönüşümü için bir motor… olabiliriz… Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı… ve ASEAN’ın Enerji Görünümü tarafından yönlendirilen.
Bu ortak vizyon sayesinde:
ekonomileri besleyen ve gezegeni koruyan yeşil teknolojiler geliştirebilir ve paylaşabiliriz.
Bir diğer acil küresel sorun… gıda güvenliğidir.
Küresel nüfusun… 2050 yılına kadar… 10 milyara ulaşmasının tahmin edildiği düşünüldüğünde… gıda kıtlığı… bir çatışma kaynağı olabilir.
ASEAN-Türkiye… bu zorluğun üstesinden şu şekilde gelmelidir:
verimi artırmak ve atığı en aza indirmek için… akıllı çiftçilik teknolojilerini benimseyerek…
bölgesel gıda rezervlerini güçlendirerek… herkesi… gelecekteki krizlerden korumak için.
Ortaklığımız… yaygın ekonomik eşitsizlikle de… mücadele etmelidir…
Eşitsizlik… istikrarsızlık yaratır… ve huzursuzluğu körükler.
ASEAN-Türkiye iş birliği… cesur çözümler bulmalıdır:
Dijitalleşmeyi teşvik etmek… dijital altyapıya ve okuryazarlığa erişimi artırmak… milyonlarca kişi için fırsatların kapısını açacaktır!
Endüstriyel aşağı akışı benimsemek… Ulusların… kendi kaynaklarından sürdürülebilir şekilde faydalanmalarını… ekonomilerine katma değer katmalarını sağlamak.
Ortaklığımızın hedefleri… sınırlarımızın ötesine de uzanmalı… daha geniş küresel topluluğa fayda sağlamak için.
Mevcut küresel düzenin işlevsizliği… alternatif çözümler gerektiriyor.
ASEAN-Türkiye gibi bölgesel iş birlikleri… ulusların birleşmesi için… potansiyel yollar olarak ortaya çıkmalı… barış ve istikrara… net katkıda bulunan bir unsur haline gelmeli.
ASEAN’ın son elli yıldır… ortaklarıyla yaptığı şey budur…
sağlam bir bölgesel güvenlik mimarisi oluşturmak…
kapsayıcılık ilkelerine… ve somut iş birliğine dayalı.
ASEAN’ın vizyonunda… büyük güçler, egemen olmak için değil, iş birliği yapmak için rekabet etmelidir.
Büyük güçler barış için savaşmalı… savaş için değil.
Bu model, Orta Doğu da dahil olmak üzere diğer bölgelere benzer yollar çizme konusunda ilham verebilir.
Türkiye, kapasitesi ve liderliğiyle bu yolda öncülük edebilir.
Kendi bölgemizin ötesinde ASEAN-Türkiye iş birliği küresel yönetişimin geleceğini şekillendirmede dönüştürücü bir rol oynamalıdır.
Her ikisi de çok taraflılığın ve tüm ülkelerin ortak çıkarlarını yansıtan sadece ayrıcalıklı bir azınlığın değil!
Bu ortaklık yarının zorluklarını öngörmeli ve bugünün çözümleri içintemel oluşturmalıdır.
Bugünkü tartışmaların ASEAN-Türkiye ortaklığının sınırsız potansiyelini açığa çıkaracağından eminim.
adil ve eşit bir dünya için bir ortaklık,
gelecek için bir ortaklık,
Teşekkür ederim.
Purnama’dan sonra kürsüye Dışişleri Bakanlığı Asya-Pasifik Genel Müdürü Esra CANKORUR geldi,
Dışişleri Bakanlığı Asya Pasifik Genel Müdürü Esra Cankorur, ASEAN’ın BARIŞ, İSTİKRAR ve REFAHA desteğiyle bilindiğine işaret ederek Türkiye’nin ASEAN’ın Güneydoğu Asya’da oynadığı merkezi role değerini bildiğini belirtti.
Bu çerçevede ASEAN ve üye ülkelerin Türkiye’nin Yeniden Asya Girişimi’nin merkezinde yer aldığını dile getiren CANKORUR, ASEAN ve ona üye ülkelerle karşılıklı saygı, güven ve anlayış temelinde sağlam ilişkiler içinde olduklarını ifade etti.
Türkiye ile ASEAN’ın bölgelerinde önemli bölgesel aktörler ve ekonomik güç merkezleri olarak artan öneminin stratejik ve geleceğe dönük bir işbirliği yaklaşımını zorunlu kıldığını belirten Cankorur, ASEAN ile ilişkileri geliştirmeye hazır olduklarını ve bu yıl diyalog ortaklığı için başvuruda bulunduklarını söyledi.
Esra CANKORUR, daha derin diyaloğun iki tarafa da fayda sağlayacağını, benzeri alanlarda ilişkilerin karşılıklı işbirliğiyle geliştirilmesi için gayret içinde olduklarını dile getirdi.
ASEAN Parlamentolar Arası Asamblesi Türk Grubu Başkanı Osman Sağlam da konuşmasında şunları söyledi: “ ASEAN Genel Kurulu’nda başlayan bu yoilculuk 45’inci genel kurulda somut kazanımlarla devam etti. Türkiye ilki kez gözlemci üye olarak katıldığı bu genel kurulda Asya ile gelecekteki işbirliğini şekillendirecek güçlü zeminler oluşturdu. Ticaret, enerji, teknoloji ve altyapı projeleri gibi stratejik alanlarda iişbirliğini artırmayı hedefleyen somut adımlar atıldı. Kadınların siyasete girmesi ve kadınların siyasette daha aktif rol alması için geliştirilen öneriler Türkiye’nin bu alandaki öncülüğünü pekiştirmiş ve Asya ülkeleri ile bu konudaki ortak vizyonunu güçlendirmiştir. Ayrıca kültürel ve sosyal bağların kuvvetlerini vermesi adına önemli kararlar alınmıştır. Türkiye’nin ASEAN ile ilişkilerini derinleştirmesi kararlılığı gerek ikili gerekse çok taraflı düzeyde tüm muhataplarımızda paylaşıldı. Bu yalnızca bölgesel iş birliğini değil, küresel barış ve kalkınma hedeflerini destekleyen önemli bir adımdır. Asya’nın Asya-Pasifik ve Hint okyanusu bölgesindeki merkezi rolünün farkında olan Türkiye, geleneksel işbirliği alanlarının ötesine geçerek enerji, dijitalleşme ve sürdürülebilir kalkınma gibi yeni alanlarda daha aktif bir rol almayı hedeflemektedir. AIPA genel kurulları yalnızca iş birliği zeminini geliştirmekte kalmıyor, aynı zamanda kültürel ve ekonomik ortaklıkların derinleşmesine de vesile oluyor. Önümüzdeki dönemde Asya ile ilişkilerimizin stratejik ortaklık düzeyine taşınması ve bölgedeki etkimizin artması için çalışmalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz. Bu süreçte, yakın çevrelerin katkısı büyük önem taşıyor siz değerli katılımcıların Asya Türkiye ilişkileri üzerine yapacağı araştırmalar, bu ortaklığı teorik ve pratik düzeyde daha da güçlenmesine yardımcı olacaktır. Bu vesileyle Asya ile kurduğumuz bu güçlü bağları bölgenin de dünya için vaat parlaklık geleceği ve barışın kapılarını aralayacağına inanıyorum. Bu arada, Peace in the Gazze PEACE in Asya PEACE in the WORLD.
Konuşmalardan sonra, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş’ın moderatürlüğünde ( ASEAN-Türkiye Ortaklığı: Gelecek İçin Fırsatlar ve Zorluklar) temalı bir panel düzenlendi.
Endonezya Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden Dr. Philips Vermonte, ASEAN Sürdürülebilir Kalkınma Çalışmaları ve Diyalog Merkezi Direktörü Büyükelçi Chirachai Punkrasin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ASEAN Parlamentolar Arası Meclisi Türkiye Delegasyonu Sekreteri Dr. Ali Yıldız panele katılan konuşmacılardı.
Panelden sonra ASEAN Günü dolayısıyla ASEAN üye devletlerinin müzik, dans ve yemeklerinin yer aldığı bir etkinlik yapıldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.