Açılış konuşmalarından önce kısa bir müzik dinletisi vardı.
Gazi Üniversitesi öğretim üyesi iki sanatçı Türk ve Dünya müziğinin sevilen eserlerini seslendirdi.
Müzik dinletisinden sonra açılış konuşmalarına geçildi.
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Konferans Salonu’nda yapılan Kongre Açılış konuşmalarıyla başladı.
Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Musa YILDIZ konuşmasında, şunları söyledi: “Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında düzenlenecekken, Ulusumuzun yaşadığı deprem felaketinin şoku ve acısı ile ertelenen, açışını bugün yaptığımız, ‘Dördüncü Ulusal Eczacılık Eğitimi ve Akreditasyon Kongresi’ne hoş geldiniz.
Ülkemizde ‘eğitim’ alanında köklü geçmişi, yeri olan, kazanımlarını araştırma, geliştirme, toplumsal katkı alanlarındaki atılımları, oluşturduğu kalite kültürü ile perçinleyen Gazi Üniversitemiz adına sizleri saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyorum. Eczacılık Eğitimi Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği ve Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi iş birliğinde büyük özveri ve emek ile hazırlanan kongrenin bütün sürecini yakından takip ettim.
Çok değerli Kongre Yöneticilerine, Bilimsel Kurula, Düzenleme Kuruluna, emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler.
Şunu dile getirmek isterim ki kongrenin dikkat çekici olan, vurgulandığı için mutlu olduğum ‘‘Öğrencisinden Öğretim Üyesine Eczacılık Eğitiminde Akreditasyon Farkındalığı’ mottosu çok değerlidir.
Araştırmacı, katılımcı, girişimci, sosyal öğrenci Üniversitemizin benimsediği, içselleştirdiği sürekli iyileştirmelere konu olan önceliklerimizdendir. Kalite kültüründe; eğitimin kalitesi, eşgüdümü, akreditasyon süreçleri öğrenci ve öğretim elemanlarının yetkinliği ve mutluluğu önemli bileşenlerdir.
Araştırma Üniversiteleri arasındaki Üniversitemiz, Yüksek Öğretim Kurulunun değerlendirmesiyle 2022 yılında 30 yükseköğretim kurumu arasından 5 yıllık tam Kurumsal Akreditasyon alma başarısını gösteren 3 devlet üniversitesinden biri olmuştur. Kararlı ve özverili bir çabanın sonucu olarak elde ettiğimiz bu başarıların sürdürülebilir kılınmasında Akademik birimlerimizin çabaları, destekleri en önemli kazancımızdır. Eczacılık Fakültemiz de ikinci kez lisans eğitimi akreditasyonunu alarak akademik birimlerimiz arasında göz bebeğidir ve itici güçtür. Her türlü etkinliğinde, başarısında, talebinde takdir ve teşvik mekanizmalarımızla Fakültemizin yanında olmaya devam edeceğiz.
ECZAKDER’in sağlık alanında Eczacılık Eğitimi Akreditasyonu ile ilgili gönüllü ve yürekli çabalarını takdirle izliyorum, şahsım ve Üniversitemiz adına her bir üyesine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Süreçlerin Fakülteler arasında yaygınlaşması, farkındalık artırması adına Üniversitemiz Eczacılık Fakültesi iş birliğinde gerçeklemesine fırsat sağladıkları kongrenin başarılı, bol çıktılı ve yararlı olmasını diliyorum.”
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erden BANOĞLU da konuşmasında, “Eczacılık alanında eğitimin kalitesini artırmak ve standartları yükseltmek için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Kongre, bizim için büyük bir öneme sahip; çünkü sağlık sektöründe etkili ve kaliteli eğitim, geleceğimizin temelini oluşturuyor.
Eczacılık, sağlık hizmetlerinin temel taşlarından biridir. Her gün milyonlarca insan, eczanelerde aldıkları ilaçlarla sağlıklarını koruyor ve iyileştiriyorlar. Dolayısıyla, eczacılık eğitiminin kalitesi ve standartları, toplum sağlığı açısından son derece kritik bir öneme sahiptir.
Kongrede, farklı ülkelerden gelen uzmanlar ve paydaşlar olarak bir araya gelerek, eczacılık eğitimindeki mevcut durumu değerlendirecek ve iyileştirmek için neler yapabileceğimizi tartışacağız. Yenilikçi yaklaşımlar ve en iyi uygulamaları paylaşarak, birbirimizden öğrenmek ve birlikte daha iyi bir gelecek inşa etmek için bir fırsata sahibiz.
Kongrenin başarılı geçmesini sağlamak için buradayız ve hepinizin katkıları büyük önem taşıyor. Bu nedenle, etkinlik boyunca aktif katılımınızı ve değerli görüşlerinizi paylaşmanızı bekliyoruz. “dedi
Ankara Eczacı Odası Başkanı Cem ABBASOĞLU ise konuşmasında şunları söyledi: Sözlerime başlarken mesleğimizle ilgili böylesine anlamlı bir kongrede bulunmaktan ve sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyduğumu ifade etmeliyim.
Konuşmamda, eczacılık eğitimi ile ilgili genel bir çerçeve çizmek istiyorum. Türkiye’de bilimsel anlamdaki ilk eczacılık eğitimi 1839 yılında, Osmanlı ordusunun eczacı ihtiyacını karşılamak için askeri bir okul olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’de başladı. 1839 senesi, modern anlamdaki Batılı üniversitelere göre geç kalınmış bir başlangıç olsa da ülkemiz şartlarına göre oldukça eski bir tarih. Şu bir gerçek ki üniversiteleri üniversite yapan ve üniversiteleri ayakta tutan şeylerin başında gelenekleri gelir ve bu gelenekler çok uzun yıllar sonunda oluşur.
Dolayısıyla aradan geçen 185 yılın, eczacılık eğitimi açısından akademik bir gelenek oluşturduğunu, bu bakımından ülkemizdeki pek çok bilim dalına ve akademik mesleğe göre ileride olduğumuzu söyleyebilirim. Tabii ilerleyen süreçte Cumhuriyetin kurulmasıyla beraber üniversitelerde çağdaş bir eğitim verilmesi amacıyla Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde üniversite reformu gerçekleştirildi. 1960 yılında Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nin kurulması, 1962’de de İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne bağlı Eczacı Okulu’nun Eczacılık Fakültesi’ne dönüştürülmesi Cumhuriyetimizin kazanımlarından olan üniversite reformunun bir sonucudur.
1960’lardan 2000’lere kadar ülkemizde 7 Eczacılık Fakültesi varken 2000’li yıllarda hiçbir planlama olmaksızın tamamen popülist kaygılarla ardı ardına Eczacılık Fakülteleri açılmaya başlandı. Bugün ülkemizde bir bölümü henüz öğrenci alımına başlamamış 63 adet Eczacılık Fakültesi bulunuyor. Değerli katılımcılar burada dikkatinizi çekmek istiyorum: 1923’ten 2000 yılına kadar 7 fakülte varken 2024 yılında bu sayı 63’e çıkmış halde. Herhangi fizibilite çalışması yapılmadan plansızca açılan bu fakültelerin birçoğunun öğretim üyesi kadrosu eksik, laboratuvarları tamamlanmamış, kütüphanesi yetersiz, akreditasyonu yok.
Toplum sağlığının ve ülke ekonomisinin ihtiyaçları doğrultusunda yeni Eczacılık Fakülteleri açılabilir. Ancak bir yere fakülte açmak her şeyden önce ihtiyaç ve imkânla ilgilidir. Şunu açıkça söylemeliyim ki bizim ne bu kadar fakülteye ihtiyacımız ne de bu kadar fakülteyi kuracak imkânımız var. Eczacılık fakültelerinin plansızca açılmaya devam etmesinin mesleğimizin geleceğine ve halkımızın sağlığına zarar vereceği ortada. Dolayısıyla fakülteler açılırken popülist kaygılar yerine gerçek ihtiyaçlar gözetilerek bir sistem ve planlama dahilinde hareket edilmesi şart.
Üniversite açmak, fakülte kurmak işin uzmanı olmayan insanların iki dudağından çıkacak söze bırakılmayacak kadar ciddi bir meseledir. Binalar inşa edip üzerlerine tabelalar asmak suretiyle üniversite açılmaz, fakülteler kurulmaz. O nedenle Türkiye’nin insan gücü ihtiyaçları ile örtüşmeyen, arz fazlası oluşturan, eğitimin kalitesini düşüren yeni Eczacılık Fakülteleri açılmamalıdır. Var olan fakültelerin de en azından akreditasyon koşulları bütünüyle ve gerçek anlamda sağlanana kadar öğrenci alması durdurulmalıdır.
Biz kendi içimizde sorunlara boğulmuşken dünyanın gündemini gelişen teknoloji, bilimsel gelişmeler ve söz konusu değişimin eğitim üzerindeki etkisi oluşturuyor. Bizim eczacılık anlamında meslek örgütü ve eczacılık akademisi olarak çağdaş dünyaya entegre olma yönünde önemli adımlarımız var ancak yeterli ve kapsamlı çalışmalar olduğunu maalesef söyleyemiyorum. Çünkü Türkiye’deki eğitim sistemi kötü bir durumdayken eczacılık eğitiminin kalitesini artırmanın kolay olmadığı kanısındayım. Bu aşamada hepimize çok büyük görev ve sorumluluklar düştüğünü ifade etmem gerekiyor.
Yeri gelmişken kurulduğu günden bu yana eczacılık eğitimindeki niteliğin korunması ve yükseltilmesi amacıyla canla başla çalışan ECZAKDER’in tüm değerli kadrolarına şükranlarımı sunuyorum. Eczacılık eğitimi konusunda yolumuz uzun ve çetrefilli ama ECZAKDER’in varlığı adeta kutup yıldızı gibi yolumuzu aydınlatıyor, hepimize rehberlik ediyor. Böylesine önemli kongrenin düzenlenmesinde emeği geçen başta ECZAKDER’in kıymetli başkanı Prof. Dr. Seçkin ÖZDEN olmak üzere; tüm değerli hocalarıma bir kez daha teşekkürlerimi iletiyorum. Konuşmamı Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimdir ki bir milleti; ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da esaret ve sefalete terk eder.”
Yüksek Öğretim Kalite Kurulu Üyesi Feyza ARICIOĞLU ve Türk Eczacılar Birliği Başkanı Eczacı Arman ÜNEY de konuşmalarında Eczacılık mesleğinin geldiği yer ve sorunları hakkında katılımcıları bilgilendirdiler.
Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Öğretim Üyesi ve Kongre Başkanı Prof. Dr. İlkay Erdoğan ORHAN, Eczacılık Eğitim Programlarını Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği Başkanı Prof. Dr. M. Seçkin ÖZDEN de kongrede birer konuşma yaptılar.
Açılış konuşmalarından sonra kongrede, oturumlar gerçekleştirildi.
Kongreye, yurt içinden ve dışından çok sayıda bilim insanları katıldı.
Oturumlarda söz alan konuşmacılar, uzmanlık alanları ve yaptıkları çalışmalarla ilgili meslektaşlarıyla bilgilerini paylaştılar.
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin açıldığı ve Türk Milletinin egemenliğini ilan ettiği tarihtir.
Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz’ Mustafa Kemal Atatürk.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1924’te 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929 tarihinde Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiş ve bu tarihten itibaren 23 Nisan yurt sathında Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Çocuklara armağan edilen tek evrensel bayram olma özelliği taşıyan 23 Nisan, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin onlara güveninin göstergesidir. Atatürk, dünya tarihinde çocuklara bayram armağan eden tek liderdir.
UNESCO’nun 1979 yılını “Dünya Çocuk Yılı” olarak ilan etmesiyle, bu bayram dünya çocuklarıyla bir arada, büyük bir coşku ve heyecanla kutlanmaktadır. Dünya barışı adına, geleceğin büyükleri ve yöneticileri olan çocukların bu gün vesilesiyle bir araya gelmeleri, çocukça bir masumiyetle birbirleriyle kucaklaşmaları bizim için gurur kaynağı olmuştur.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, gelecek nesillere verdiği önemi şu sözleriyle ifade etmektedir; “Küçük hanımlar, Küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” Sözleriyle çocuklarımızın geleceğin umudu ve mimarı olduklarını belirtmiştir.
“Çocuklar bu ülkenin temeli, yarının umududur. Onlara göstereceğimiz sevgi, geleceğe yapılmış en değerli yatırımdır.” 23 Nisan bayramınız kutlu olsun!
Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nden Bağımsızlık Günü ve Bangalore yılı resepsiyonu.
Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık ve Milli Gününün 54’inci, Bangladeş ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 51’inci yıldönümü ile 1432 Bengal Yeni Yılı Ankara’da kutlandı.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçiliği’nce, Milli Gün dolayısıyla Ankara Divan otelde bir resepsiyon düzenlendi.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Amanul Haq ile Eşi Hanımefenfi Runa Mahzabeen AHMED, Divan oteldeki resepsiyona ev sahipliği yaptı.
Bangladeş Milli Günü resepsiyonunda Türkiye’yi Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU temsil etti.
Bangladeş Milli Gün resepsiyonunda, Büyükelçiler, Askeri Ataşeler, Büyükelçilik görevlileri ve seçkin bir davetli topluluğu da hazır bulundu.
Eski Başbakan yardımcısı ve TBMM Başkanı Bülent ARINÇ da resepsiyona katıldı.
Bangladeş Milli Gün resepsiyonu iki ülkenin Milli marşlarının seslendirilmesiyle başladı.
Milli marşların seslendirilmesinin hemen ardından kürsüye ilk olarak Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Ekselansları Amanul Haq geldi.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Ekselansları Amanul Haq konuşmasında, şunları kaydetti:
Bayanlar ve Baylar, iyi akşamlar ve hepinize çok sıcak bir hoşgeldiniz.
Burada bulunmaktan büyük bir gurur ve derin bir sevinç duyuyorum. Bağımsızlığın 54. yıldönümü ve ulusal gün. Aslında 26 Mart’tayız ama o Ramazan ayına rast geliyordu. Bu yüzden bugün kutluyoruz, 1971’de bu günde büyük ulusumuz özgürlüğe doğru ilk adımını attı.
Uzun ve sert bir bağımsızlık mücadelesinin başlangıcını işaret eden bir andı. Halkımızın gücü, cesareti ve kendi kaderlerini tayin etmeleri için durmaksızın mücadelenin sembolüdür, Bu ay, ulus Bengali Yeni Yıl’ının başlangıcını kutladı. Bugün, sizinle birlikte Bengal’de Yeni Yıl’ı da kutluyoruz.
Ulusal bir tarihimiz yok, bu fırsatı değerlendirerek içten dileklerimi iletmek istiyorum. Selamlar ve barış, refah ve mutluluk için en iyi dileklerimle, Yeni Yılın başlangıcında, Bengal Yeni Yılı’nın Bangladeş’teki en renkli yıl olduğunu belirtmeliyim.
Bu fırsatta, sarsılmaz destekleri için Türkiye hükümetine ve halkına içten teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Dostluk ve misafirperverlik, Türk halkının Bangladeş ile dayanışması, özellikle zor zamanlarda. Gerçekten paha biçilemezdi. Ayrıca bugün burada bulunan tüm konuklarımıza varlığınızla bizi onurlandırdığınız için derin takdirlerimi sunmak istiyorum, bu kutlamaya katılımınız uluslarımız arasındaki boyutu güçlendiriyor.
Sonuç olarak, hepinizi bana katılmaya davet ediyorum. Bangladeş’in refahı ve ilerlemesi, çiffçiler arasındaki sevgi dolu dostluğa ve barış, adalet ve işbirliğinin paylaşılan değerlerine. Teşekkür ediyorum. Supernova’nın uzun sıcak aile günleri ve ebedi bir dostluğumla birlikte olması gerekir.
Çok teşekkür ederim.
Bangladeş Büyükelçisi Amanul Haq’ın konuşmasının hemen akabinde kürsüye Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU geldi.
Bangladeş’in Ankara Divan Oteldeki resepsiyonununda Türkiye’yi temsil eden Sağlık Bakanı Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU da konuşmasında şunları söyledi: “Değerli dostlar, ülkelerimiz arasındaki sağlık alanında var olan ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleşmesinin önem arz ettiğine inanıyorum. Sağlık alanındaki ilişkilerimiz daha geniş ve işbirliği potansiyeline sahiptir. Bu anlamda 2010 yılında imzalanan iş birliği anlaşması önem arz etmektedir.
Bakanlığımız, insani yardım çalışmalarına aktif katkı sunmaktadır. Türk sahra hastanesi hastalara sağlık hizmeti sunmaktadır. Bu büyük insani kültür paylaşımında, ülkelerimiz arasındaki dayanışmanın somut örneğini teşkil etmektedir.
Sözlerimi sonlandırırken, BANGAL yılı ve bağımsızlık günü vesilesiyle en içten dileklerimi sunuyor, Bangladeş’in, barış, refah ve huzuruna verdiğimiz katkı her zaman önceliğimiz olmaya devam edecektir. Bangladeş milli gününü kutluyor, hepinize teşekkür ediyorum.”
Konuşmalardan sonra resepsiyon için özel olarak hazırlanmış pastanın kesimi yapıldı.
Pasta kesiminin ardından davetlilere Bangladeş ve Türk mutfağından özenle hazırlanmış yemekler ikram edildi.
Resepsiyon, davetlilerin Büyükelçi Amanul HAQ ve Askeri Ataşe Iftequr RAHMAN ile hatıra fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Konuşmalar ve pasta kesiminden sonra Bangladeş Milli Günü resepsiyonu folklor ve müzik ekibinin gösterisiyle devam etti.
Bangladeş Milli Günü dolayısıyla Ankara’da verilen resepsiyondaki konuşmaların ve dans ve müzik gösterisİnin akabinde davetlilere Türk ve Bangladeş mutfağından lezzetli yemeklerin ikramı yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A Hizmete Alma Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Yüzde 80’in üzerinde yerlilik oranıyla 84 yerli ekipman kullanarak geliştirdiğimiz TÜRKSAT 6A ile birlikte Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜRKSAT Gölbaşı Yerleşkesi’nde düzenlenen TÜRKSAT 6A Hizmete Alma Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A’nın, 9 Temmuz 2024’te uzaya fırlatıldığını, ilk test yayınının ise 17 Şubat’ta yapıldığını belirtti.
Tüm süreçlerin sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde tamamlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A’nın ülke ve millet için hayırlı olmasını diledi.
Tasarımından üretimine, nakliyesinden uzaya fırlatılmasına, yörüngeye oturtulmasından test aşamasına kadar projenin başarıyla ilerletilmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, projeye destek olan ve uzay sanayisine gönül vermiş tüm personeli tebrik etti.
En az 15 yıl hizmet verecek TÜRKSAT 6A ile birlikte TÜRKSAT’ın işlettiği haberleşme uydularının sayısının altıya, uzaydaki uyduların toplam mevcudunun da 10’a yükseldiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yer sabit özelliği taşıyan yeni haberleşme uydusunun televizyon yayıncılığı başta olmak üzere acil durum haberleşmesi hizmetlerini de geniş bir kapsama alanında sunacağını söyledi.
Kesintisiz televizyon yayıncılığı açısından kritik önem taşıyan TÜRKSAT 6A ile televizyon yayını yapılan uyduların artık yedeklenebileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzay iletişim ve haberleşme sektörleri için atılmış çok büyük bir adım olan TÜRKSAT 6A uydusunun ülke ve millet için hayır getirmesini temenni etti.
Özellikle haberleşme uyduları gibi teknolojilerin dışa bağımlı olmadan üretilmesinin millî güvenlik açısından son derece önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüzde 80’in üzerinde yerlilik oranıyla 84 yerli ekipman kullanarak geliştirdiğimiz TÜRKSAT 6A ile birlikte Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi. Yeni haberleşme uydumuz, yerli ve millî teknoloji üretme hedefimiz doğrultusunda 20 yıla yayılan titiz, yoğun ve meşakkatli bir çalışmanın ürünüdür.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu noktaya gelmenin kolay olmadığını belirterek, hayata geçirilen teknoloji transfer programıyla 3A, 4A ve 4B uydularının üretiminde TÜRKSAT mühendislerinin de yer almasını sağladıklarını anımsattı.
Devamında 5A ve 5B uydularının yapımında 12 mühendisi tasarım, üretim ve test başlıkları süreçlerine doğrudan dâhil ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllara sâri bu çalışmalar ve tecrübelerle uzay teknolojileri alanında pek çok kritik eşiğin aşıldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece en yüksek yerlilik oranına sahip TÜRKSAT 6A uydusunu üretme imkân, yetenek ve tecrübesine sahip olunduğunun altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yapamayız’ diyenlere inat, ‘Biz yaparız, hatta daha iyisini yaparız’ dedik. Karamsarlık aşılayanlara, kendi ülkesinden, kendi milletinden umudunu kesenlere asla kulak asmadık. Yani yılmadan, yorulmadan, inanç, sabır ve azimle çalışarak bugünlere kadar hamdolsun alnımızın akıyla geldik. Bugünkü başarı, lafa her başladıklarında ‘Bizden bir şey olmaz’ diyerek gençlere umutsuzluk aşılayan eşik zihniyete indirilmiş ağır bir darbedir” diye konuştu.
Mühendislere ve Türkiye’nin uzaydaki varlığına güç katanlara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 yıldır olduğu gibi önce hayalleri hedeflere sonra da hedefleri gerçeklere dönüştürmeye devam edeceklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve millî haberleşme uydusu ile TÜRKSAT’ın hizmet verdiği alanın, Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya’yı da kapsayacak şekilde daha da genişleyeceğini belirterek, “Uydularımızın dünya genelinde ulaştığı nüfus 3,5 milyardan 5 milyara yükselecek” ifadelerini kullandı.
Teknoloji transferi ve tecrübe kazanımı sayesinde Türkiye’nin artık uydu ve bileşenlerinin tasarım ve üretiminde önemli bir pazar payına sahip olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devrim niteliğindeki bu projeyle, yerli ve millî bir haberleşme uydusu platformuna sahip olunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana paydaşların yanı sıra alt yüklenicilerle birlikte uydu üretim ekosistemi kurarak, birçok kurum ve kuruluşun uzay sanayisine katkı vermesini sağladıklarını kaydederek, şöyle konuştu: “Tüm aşamalarda aktif roller üstlenen onlarca mühendis ve personelimizle birlikte uydu ve uzay teknolojileri için insan kaynağı yetiştirmiş olduk. Proje paydaşlarının geliştirdiği ekipmanlarla uluslararası ölçekte rekabet edebilme düzeyine eriştik. İhracat kapasitemizi daha da güçlendirdik. SpaceX ile ortak çalışmalar yürütme yanında fırlatma süreci de TÜRKSAT tarafından yönetildi. Dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlasını yani 5 milyarlık bir nüfusu ihtiva eden kapsama alanıyla uzay çalışmaları ve uydu yayıncılığında parmakla gösterilen ülkeler arasına girdik.”
Elde edilen bu kazanım ve etkinliklerle millî uydu markası oluşturma ve millî uzay şirketi kurulması noktasında önemli bir fırsatın yakalandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelecekteki ay ve derin uzay görevleri, haberleşme uyduları ve takım uydu projelerinin hayata geçirilmesinde de yine bu birikimden istifade edeceğiz” dedi.
Çıtayı sürekli yukarıya çıkartarak hedeflere ulaşacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyadaki gelişmelere baktığımızda şu gerçeği hepimiz görmekteyiz, Türkiye’nin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmaktadır. Küresel sistemde hak ettiğimiz yere gelmeye çok yakınız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç kimsenin bu fırsatı heba etmesine izin veremeyeceklerini vurgulayarak, daha önce dünyada benzer değişimler olurken, Türkiye’nin kendi iç çekişmeleriyle meşgul olduğunu anımsattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler yaşanırken biz millet olarak enerjimizi gereksiz, faydasız, boş tartışmalarla harcadık. Türkiye’nin dışarıyla ilgilenmemesi için her şey yapıldı, her şey denendi. Mezhep, köken, görüş farklılıkları üzerinden bizi iç meselelerimizle meşgul ederek, Türkiye’yi küresel rekabette minder dışına itmeyi başardılar. Bizimle aynı ligde olan ülkeler, teknolojide birbirleriyle kıran kırana bir yarış içindeyken, hatırlayın bu ülkenin gündemi, başörtüsüydü, sakaldı, sarıktı, çarşaftı, irtica idi, yeşil sermayeydi. Kendilerine bir iç düşman ürettiler ve Türkiye’yi o iç düşmanla oyaladılar. Peki, sonuçta ne oldu? Türkiye kaybetti, millet kaybetti. Eller koşar adım ilerlerken, biz yıllarca yerimizde saydık. Rakiplerimizle aramızdaki mesafenin açılmasına engel olamadık. Ekonomide, demokraside, dış politikada, toplumsal barış ve huzurda çok ağır faturalar ödemek zorunda kaldık.”
“TÜRKİYE’NİN İSMİ, BÖLGESİNİN BİR KUTUP BAŞI OLARAK HER PLATFORMDA DAHA FAZLA ZİKREDİLİYOR”
Bugün de dünyanın büyük bir dönüşümün arifesinde olduğunu, gümrük tarifeleri restleşmeleri ile küresel ticaretin kurallarının kökten değiştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut krizlerin çözülemediği gibi her gün yeni bir gerilime uyanıldığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası sistemin, Gazze’deki soykırımla birlikte itibarını iyice kaybettiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Batı dünyası ve kurumları eski etkinliğini tamamen yitirmiş durumda. Yapay zekâ teknolojilerinin nereye varacağını kimse kestiremiyor. Yani eski sistem hızla yıkılırken, yerine ne konacağını tam olarak kimse kestiremiyor. Türkiye’nin ismi, bölgesinin bir kutup başı olarak her platformda daha fazla zikrediliyor. Ama böylesi kritik bir dönemde bakıyorsunuz, ana muhalefet partisi eliyle Türkiye tekrar tartışmaların, eski kavgaların içine çekilmek isteniyor. Ülkemize geçmişte bedel ödetmiş bayat senaryolar yine bu çevrelerin figüranlığında tekrar tedavüle konulmaya çalışılıyor. Sokaklarımızın terörize edilmesinden, Türkiye’nin Batıya ve batılı medya kuruluşlarına pervasızca şikâyet edilmesine, üniversite ve lise gençliğinin kışkırtılmasından, boykot çağrılarıyla ülke ekonomisine zarar verilmesine kadar tüm tuşlara aynı anda basılıyor.
Son olarak gerilim ve istismar siyasetlerine Gazze soykırımını alet ettiler. 50 bin masum katledilirken, ‘bize ne Filistin’den’ diyerek tam 18 aydır sustukları, topraklarını savunan Filistinli direnişçilere ‘terörist’ iftirası attıkları bir insani trajediden siyasi rant sağlamaya çalıştılar. Şunu açık ve net söylemek isterim, oyuncular değişmiş olsa da oynanan oyunun aynı olduğunu biz biliyoruz. Milletimiz de ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkında. Dolayısıyla ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, arzu ettikleri kaos ve kargaşa ortamını bir türlü oluşturamıyorlar. Hükûmet olarak biz de hizmet ve eser siyasetimizden kopmayarak onların tuzağına düşmüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Türkiye’nin en stratejik projelerinden biri olan Silvan Sulama Tüneli’nin kazılarına başlayarak neticeyi aldıklarını anımsattı.
“TARİHÎ BİR BAŞARI HİKÂYESİNE ŞAHİTLİK EDİYORUZ”
Yine geçen hafta İstanbul Havalimanı’nda eş zamanlı üçlü bağımsız pist dönemini başlattıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Amerika’dan sonra bu uygulamayı hayata geçiren ikinci ülke olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin “oraya uçak inmez” dediği havalimanına artık aynı anda üç uçağın inip kalktığına dikkati çekerek, “Bugün de hamdolsun TÜRKSAT 6A’yı devreye alıyoruz. Bundan 31 yıl önce TÜRKSAT 1B uydusu ile başlayan uzay maceramızı çok daha yüksek bir düzeye eriştirmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz. İnançla, azimle, emekle her cümlesi bilgi, tecrübe ve alın teriyle yazılmış tarihî bir başarı hikâyesine hep birlikte şahitlik ediyoruz.”
Projede yer alan kurumlarla, mühendislerle, çalışanlarla ne kadar iftihar edilse az olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bütün bunlar, inşa edilmekte olan Türkiye Yüzyılı’nın müjdeleridir. Allah’ın izniyle çok daha iyi yerlerde olacağız. Gençlerimize güçlü, müreffeh ve itibarlı bir Türkiye teslim edeceğiz. Milletimizin desteğiyle çıktığımız bu yolda Rabbim hepimize yardımcı olsun. Bizi daha nice başarılara ulaştırsın diyorum. Bu vesileyle 15 Temmuz hain darbe girişiminde FETÖ’cü teröristler tarafından burada şehit edilen Ahmet Özsoy ve Ali Karslı kardeşlerime Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. İlk yerli ve millî haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A’nın bir kez daha ülkemiz ve milletimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Projede emeği, katkısı, alın teri ve fikir teri olan tüm kardeşlerimi kutluyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.