Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Numan Kurtulmuş Kurtulmuş, “Şimdi artık sözün bittiği yerdeyiz. Bu kadar büyük zulümlerin yaşandığı Gazze’de acilen, hemen şu an, hiç lafı eğip bükmeden kalıcı bir ateşkesin temin edilmesi insanlık adına ortak bir çabanın en temel beklentisidir.” dedi.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Meclis’te, parlamento muhabirleri ve basın kuruluşlarının Ankara temsilcileriyle iftarda bir araya geldi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, iftarın ardından yaptığı konuşmada, ramazanın hayırlar getirmesini dileyerek, her bakımdan bir yenilik olan ramazandan en güzel şekilde istifade etmeyi, sağlık ve afiyet içerisinde Ramazan Bayramı’na ulaşmayı temenni etti.
Ramazan ayının aynı zamanda yardımlaşma, dayanışma, insani değerlerin en üst seviyede yeniden yaşandığı bir iklimi oluşturduğunu da ifade eden Kurtulmuş, “Bu anlamda hem toplumsal dayanışmanın hem yardımlaşmanın hem başkalarıyla paylaşmanın güzel örneklerini yaşadığımız unutulmaz bir ramazan ayını geçirmemizi de temenni ediyorum.” diye konuştu.
12 Mart’ın, İstiklal Marşı’nın TBMM’de kabulünün 103’üncü yıl dönümü olduğunu hatırlatan Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“İstiklal Marşımız, en zor şartlarda büyük bir kurtuluş mücadelesi veren, birbirine sıkı sıkıya sarılarak milli hedefleri ve milli istikametleri doğrultusunda yedi düvele karşı savaşarak ‘Ya Allah’ diyerek ayağa kalkan, bağımsızlığını, istiklalini ve istikbalini kazanan milletimizin ruh halinin, milli hassasiyetlerimizin, özgürlük anlayışımızın, milli egemenliğe sahip çıkma irademizin somutlaşmış, metne dökülmüş bir ifadesidir. İstiklal Marşı’mızın her bir kelimesinin, her bir mısrasının arkasında asırlardır birikmiş olan büyük bir milli birikimin olduğunu da biliyoruz. Mehmet Akif’in, ‘Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazmak nasip etmesin’ duasını tekrar ediyoruz. Mehmet Akif merhumun ruhunda, onun dizelerinde ete kemiğe bürünmüş ve milletimizin ortak milli hafızasına nakşedilmiş olan cesareti, kararlılığı, özgürlüğü, dayanışmayı, milli hassasiyetleri bünyesinde barındıran İstiklal Marşı’mızın kıyamete kadar aziz milletimize rehberlik etmesini temenni ediyorum.”
İstiklal Marşı’nın verdiği milli hassasiyetlere her zaman sahip çıkarak yola devam edeceklerini belirten Kurtulmuş, bugünün türbülanslı uluslararası ilişkilerinin ortaya koyduğu, özellikle bölgedeki sıkıntıların giderek yoğunlaştığı dönemde, İstiklal Marşı’nın sağladığı bu ruh hali içerisinde dimdik ayakta duracaklarını, ortak hedeflere doğru, Türkiye’yi cumhuriyetimizin ikinci asrında, Türkiye Yüzyılı’nda hedefleriyle buluşturacak çalışmaları gerçekleştireceklerini bildirdi.
Kurtulmuş, “103’üncü yılında olduğumuz İstiklal Marşı’mızı her gün belki defalarca duyuyoruz, dinliyoruz ama her dinlediğimizde bütün ruhumuzla hissederek ve oradaki ‘Korkma’ diye başlayan cesaret veren, ilham veren o cümleleri hayatımızda rehber etmek herhalde bizim milli hassasiyetlerimizi çoğaltmak ve sürdürmek bakımından en önemli gücümüzdür, en kuvvetli milli ortak değerimizdir.” ifadesine yer verdi.
“1971’in 12 Mart’ını da öncesi ve sonrası ortaya koyduklarıyla hiç unutmamamız gerekir” 12 Mart’ta, Türkiye’nin yakın döneminde bir başka yaşanan gelişmenin de bulunduğunu, onu da kötü hatıralarla andıklarını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:
“Belki aramızdaki birçoğumuz o dönemi yaşamadık ama o dönemin yakın hatıralarına sahibiz. 12 Mart 1971 darbesinin, Türkiye’de milli iradeye ne kadar büyük bir darbe vurduğunu, belki dönemin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç ve arkadaşlarının, dönemin cumhurbaşkanına ‘32. Hükümet düşsün, istifa etsin’ talebini dile getirdiği bir muhtıraydı ama maalesef Türkiye’nin siyaset yapısına yapmış olduğu o müdahaleyle uzun yıllar boyunca Türkiye siyasetinin denkleminin yerli yerine oturmasını da engellemiş olan bir antidemokratik darbeydi.
Bu özelliğiyle 1971’in 12 Mart’ını da öncesi ve sonrası ortaya koyduklarıyla hiç unutmamamız gerektiğinin altını çizmek isterim. Nasıl İstiklal Marşı bize özgürlüğümüzü, milli hassasiyetlerimizi, milli hasletlerimizi, bir ve beraber olmamızı ifade eden manifesto mahiyetinde bir bildiri ise bu anlamda ortak milli hassasiyetlerimizi yansıtan bir milli deklarasyon ise aynı şekilde 12 Mart da demokrasiye, milli iradeye sahip çıkmamızı bize hatırlatan fevkalade değerli ortak bir uyarı mesajıdır.”
“Hiç kimsenin, halkın oyuyla gelmiş olan bir iktidara ayak oyunları oynamaya hakkı yoktur” Türkiye’nin 75 yıllık demokrasi tarihinde, çok partili siyasi hayatında beş darbeyle karşılaştığını, bunlardan birisinin 12 Mart 1971 muhtırası olduğunu aktaran Kurtulmuş, şunları kaydetti:
“Bunların her birisi, hakkında saatlerce konuşulabilecek kadar Türkiye’ye büyük zararları olan maalesef antidemokratik müdahalelerdir. Türkiye her bir antidemokratik müdahaleyle neredeyse onlarca yılını kaybetmiş, geriye gitmiştir. Biz 12 Mart’ı hatırlatırken ders alalım diye hatırlatmak istiyoruz; bu ülkede bir daha hiç kimsenin, milli egemenliğin üstünde milletin iradesinin üstünde bir gücü, bir niyeti ortaya koymaması gerektiğini ifade etmek istiyorum. Bunun için nasıl İstiklal Marşı bize özgürlüğü ve milli hassasiyetleri hatırlatıyorsa, 12 Mart muhtırası da milli egemenliğin ancak ve ancak hakimiyet bilakaydüşart milletindir ifadesinde tecelli eden tam manasıyla milli hakimiyetin sağlanmasından geçtiğini gösteriyor.
Hiç kimsenin, halkın oyuyla iktidara gelmiş olan bir iktidara elinde ne güç olursa olsun bir şekilde ‘Bu iktidarı değiştirin, bu hükümeti istifaya zorlayın’ diye talimat vermeye ya da antidemokratik oyunlar, ayak oyunları oynamaya hakkı yoktur. Türkiye demokrasisi 12 Mart tarihli bu iki önemli olay üzerinden inşallah kendi demokrasisini, kendi özgürlüklerini ve bunların üstünde yükselmiş milli hakimiyet fikrini kıyamete kadar sürdürecektir.”
“Gazze, insanlığın bittiği bir dramı yaşamaktadır” İftar saatinde rahat ve güvende olmayan milyonlarca Müslümanın olduğunu da hatırlamak gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir kısmının zaten sofralarında iftarlarını açabilecekleri doğru dürüst yarım dilim ekmekleri, bir bardak temiz suları olmayan dünyanın birçok yerinde milyonlarca Müslüman olduğunu biliyoruz. Aynı şekilde başta Gazze olmak üzere yine dünyanın birçok yerinde, bu iftar saatine yaklaşırken Allahuekber nidasını beklerken sofrasına koyacak bir lokması olmadığı gibi, yemeğini tamamlayacak bir emniyetin de olmadığı nice Müslümanlar vardır. Burada biz konuşurken biraz sonra haberlerde duyacağız; maalesef lokmalar ve sözler boğazımızda düğümleniyor, belki bu akşam iftar saatinde yine onlarca Filistinli masum, sivil, kadın, çocuk, bebek İsrail’in uçakları, bombalarıyla hayattan koparılmış olacak.
Gazze, insanlığın bittiği bir dramı yaşamaktadır. Gazze, beş ayı aşkın bir süredir bütün insanlığın seyrederek müdahale etmekte aciz kaldığı bir büyük katliama şahit olmaktadır. Ölenlerin yüzde 75’inin çocuk, kadın ve ihtiyarlar olduğunu bütün dünya biliyor. Buna rağmen bir yalanın peşine takılarak dünyada hakkı hukuku ortadan kaldıran her türlü adımı atan İsrail’in gasıp, saldırgan hükumetine karşı dünya hiçbir şey yapamıyor.”
“Sadece Netanyahu ve hükümeti değil bütün insanlık hesaba çekilmektedir” “Filistinli masumların şehadeti dünyayı arş-ı alayı tutuyor.” diyen Kurtulmuş, Uluslararası Adalet Divanındaki davayla birlikte Filistin davasında da yeni bir sürecin başladığını söyledi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş şöyle devam etti:
“Ben bir kere daha buradan, Ankara’dan, Türkiye’mizin başkentinden birinci apartheid rejimini yıkan Güney Afrika halkına ve Güney Afrika’nın hükümetine ikinci apartheid rejimini yıkmak üzere başlattıkları Uluslararası Adalet Divanındaki bu başlangıç, bu mahkeme için şükranlarımızı ifade ediyorum. Dünyada insafın, vicdanın ve insanlığın ölüp ölmediğinin tartışıldığı bir yerde ‘İnsanlık ölmemiştir’ çıkışı Güney Afrika hükümeti tarafından uluslararası hukuk mecrasına taşınmıştır. Ümit ediyoruz ki bunun arkasından da yeni dönemin gerekli adımları atılacak ve en sonunda bu büyük katliamların faili olan, soykırıma varan bu büyük insanlık suçlarını her gün bilerek, isteyerek, inatla ve ısrarla işlemeye devam eden Netanyahu Hükümeti, Netanyahu ve çetesi sonunda Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde hesap vereceklerdir. Bu çerçevede bu süreç içerisinde ilk günden bugüne kadar ve bundan sonra belki on yıllar boyunca sürecek bu Filistin davası içerisinde sadece Netanyahu ve hükümeti değil bütün insanlık bir hesaba çekilmektedir, bütün insanlık bir sınav verilmektedir. Ne yazık ki başından itibaren İsrail’in saldırganlığına kayıtsız şartsız destek verenler hiç şüphesiz İsrail Hükümetinin işlediği bu suçların birebir ortağı, birebir bu katliamın paydaşlarıdır.”
Zalimle mazlumu ayırt etmeksizin zalimin yanında mazluma laf söylemeye kalkanların, insanlığın vicdanında mahkum olacağını söyleyen Kurtulmuş, Türkiye olarak, devlet ve milletçe ilk günden itibaren bu katliamların karşısında durmayı bir insanlık vazifesi olarak bildiklerini, her platformda bu saldırganlığın sona erdirilmesi için ellerinden gelen bütün gayreti gösterdiklerini vurguladı.
“Oscar Ödül Töreninde bile insanlığın vicdanı açıkça dile geldi” Oscar Ödül Töreninde bile insanlığın vicdanının açıkça dile geldiğini kaydeden Kurtulmuş, törenin, siyasetten uzak bir zemin olarak görülmesine rağmen, o zeminin insanlıktan uzak olmadığının gösterildiğini belirtti.
Yakalarına rozetlerini takanlara, ödül töreninde insanlık adına konuşup Filistin’in mazlum halkına sahip çıkanlara teşekkür eden Kurtulmuş, “Filistin’e karşı sürdürülen bu insanlık dışı katliamlar çok açık bir şekilde insanlık cephesini uyandırmıştır.” diye konuştu.
İçinde azcık insanlıktan pay olan, insafı, vicdanı olan herkesin bu büyük katliamın karşısında olduğunu ifade eden Kurtulmuş, “Şimdi artık sözün bittiği yerdeyiz. Bu kadar büyük zulümlerin yaşandığı Gazze’de acilen, hemen şu an, hiç lafı eğip bükmeden kalıcı bir ateşkesin temin edilmesi insanlık adına ortak bir çabanın en temel beklentisidir.” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, “İnsanlık, her ateşkes çağrısı yaptığında Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde veto hakkını kullananlar, aslında kendi insanlıklarını veto ettiler; kendi insanlıklarının aleyhine bir karar aldılar. Şimdi, bundan sonra hiç kimsenin geldiğimiz bu noktada atılacak ateşkesin sağlanması yönündeki bir adıma engel olmasının mümkün olmadığını düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir insani yardım gemisinin yola çıktığını anlatan Kurtulmuş, dünyanın dört bir tarafından insani yardımların hızla yerine ulaştırılmaya çalışıldığını söyledi.
“Gazze’deki katliamın bir an evvel durdurulabilmesini ümit ediyorum” Kurtulmuş, Netanyahu ve hükümetinin sadece insanların öldürülmesini değil, aynı zamanda insanların, çocukların açlıktan ölmesi için zemin hazırlamaya gayret ettiğini söyledi.
Kurtulmuş, her sene ramazan ayı geldiğinde Filistin’de acının diz boyu haline geldiğini, her yıl ramazanda yeni birtakım baskıların ortaya konulduğunu hatırlatarak, “Biz, Gazze ile meşgul olurken şu anda Filistin topraklarının tamamında Filistin halkına karşı büyük bir zulüm işlenmeye devam ediyor. İslam’ın üç büyük kutsal mekanından birisi olan Mescid-i Aksa’ya bu ramazan ayında da insanların rahatça girmesi engelleniyor. Bütün bunların ortadan kaldırılabilmesi için kararlı ve şuurlu bir şekilde hareket etmemiz lazım.” şeklinde konuştu.
İsrail ve Netanyahu hükümetinin giderek uluslararası alanda daha yalnız hale geleceğini belirten Kurtulmuş, buna karşı başta İslam ülkeleri olmak üzere bölge ülkelerinin şuurlu bir şekilde, bunu önleyecek adımlarını atmak mecburiyetinde olduğunu kaydetti.
Kurtulmuş, dünyanın dört bir yanındaki insanların da zulmün durdurulması için seslerini daha fazla çıkarması gerektiğine işaret etti.
Türkiye’nin gelecek dönemde, Gazze başta olmak üzere birçok meselede üzerine birçok sorumluluk düştüğünü ifade eden Kurtulmuş, “Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da büyük bir etkinlikle bu meselenin adalet temelinde çözülebilmesi için gayretlerimizi sürdüreceğiz. Ama her şeyden önemlisi içeride birliğimizi ve beraberliğimizi koruyarak, dirlik ve birlik içerisinde ortak milli hassasiyetlerimizi özenle koruyarak hep birlikte daha ileriye doğru gideceğiz.” ifadesine yer verdi.
Türkiye’nin gücü arttıkça dünyadaki mazlum milletlerin Türkiye’den beklentisinin de arttığına dikkati çeken Kurtulmuş, son aylarda katıldığı bütün uluslararası programlarda bu manzarayı gördüğünü söyledi.
Kurtulmuş, “Dünyada birçok ülke, birçok mazlum millet Türkiye’nin gözünün içine bakmaktadır. Onun bizim güven ve istikrar içerisinde, birlik ve beraberlik içerisinde yolumuzu en güzel şekilde devam ettirmemiz lazım.” dedi.
Gençlik ve Spor Bakanlığı, yarıyıl tatiline çıkacak öğrencilere yönelik ‘GSB Gençlik Kış Kulübü Programı’ başlatıyor.
81 ildeki Gençlik Merkezlerinde ücretsiz olarak uygulanacak programla gençlerin sosyal, kültürel, sportif ve sanatsal alanlarda gelişimlerinin desteklenmesi amaçlanıyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından, 20 Ocak Pazartesi günü başlayacak olan 2024-2025 eğitim-öğretim dönemi yarıyıl tatili için özel bir program hazırlandı.
Gençlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün yürüteceği GSB Gençlik Kış Kulübü Programı, gençlerin yoğun geçen ilk dönemin ardından eğlenerek dinlenmelerini ve sosyal bağlarını güçlendirmelerini amaçlıyor.
Program, gençlere spor yapma alışkanlığı kazandırmanın yanı sıra ilgi alanlarını ve yeteneklerini keşfetme imkanı da sağlayacak. Eğlence ve öğrenme dolu etkinlikler GSB Gençlik Kış Kulübü Programı, gençlerin sosyal, kültürel ve fiziksel gelişimini destekleyen birbirinden farklı ve zengin etkinlikler sunacak. Programda yer alan faaliyetler arasında akıl ve zeka oyunları, sportif aktiviteler, değerler eğitimi, bilgi yarışmaları, el sanatları ve görsel sanatlar gibi alanlar bulunuyor. Ayrıca gençler, sokak oyunları, drama ve tiyatro etkinlikleriyle eğlenceli anlar yaşayacak.
Sabah sporu, halk oyunları, iletişim becerilerini geliştirme oyunları gibi aktiviteler, gençlerin fiziksel ve zihinsel gelişimini desteklerken, takım çalışması ve değerler eğitimi ile sosyal becerilerini güçlendirecek. Programda ayrıca il gezileri ve aile buluşmaları gibi toplumsal farkındalık ve aile katılımını teşvik eden etkinlikler de yer alıyor.
Gençlik merkezlerine başvuru yapan her genç, programdan faydalanabilecek
GSB Gençlik Kış Kulübü Programı, 20 Ocak ile 1 Şubat tarihleri arasında Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı Türkiye genelindeki tüm il ve ilçe gençlik merkezlerinde gerçekleştirilecek.
Program kapsamında, 9-12 yaş arası gençler birinci grup, 13-15 yaş arası gençler ise ikinci grup faaliyetlerine katılacak. Ebeveyni eşliğinde gençlik merkezlerine başvuru yapan her genç, programdan faydalanabilecek. Her dönem sonunda, gençlerin aileleri de özel olarak düzenlenen kapanış programına davet edilecek.
Bu etkinlikte, gençlerin atölyelerde ürettikleri ürünler sergilenecek. Kapanış programında ayrıca sokak oyunları, baba-oğul veya anne-kız yarışmaları, müzik, tiyatro ve açık hava sineması gibi eğlenceli aktiviteler yer alacak.
Ankara’da düzenlenen Türkiye Büyükler Taekwondo Şampiyonası beşinci ve son gün müsabakalarıyla sona erdi.
Taha Akgül Spor Salonu’nda gerçekleştirilen ve 68 ilden 609 kulübe bağlı 1645 sporcunun mücadele ettiği şampiyonada kadınlar ve erkeklerde 8’er siklette şampiyonlar belli oldu. Sikletlerinde Türkiye şampiyonu olan sporcular ve kulüpleri şu şekilde:
-Kadınlar- 46 kg: Emine Gögebakan (ASKİ Spor Salonu) 49 kg: Aleyna Demir (Samurçay Spor Kulübü) 53 kg: Merve Dinçel Kavurat (ASKİ Spor Salonu) 57 kg: Hatice Kübra İlgün (Bursa Spor Kulübü) 62 kg: Hatice Pınar Yiğitalp (Samurçay Spor Kulübü) 67 kg: Işıl Zafer (EGO Spor Kulübü) 73 kg: Sude Yaren Uzunçavdar (İlbank Spor Kulübü) +73 kg: Nafia Kuş Aydın (Balıkesir Büyükşehir Belediye Spor Kulübü)
-Erkekler- 54 kg: Furkan Ubeyde Çamoğlu (ASKİ Spor Salonu) 58 kg: Yusuf Badem (İlbank Spor Kulübü) 63 kg: Ömer Faruk Dayıoğlu (Türk Telekom Spor Kulübü) 68 kg: Eren Özdemir (Beşiktaş Jimnastik Kulübü) 74 kg: Mehmet Kani Polat (İstanbul Büyükşehir Belediyesi Spor Kulübü) 80 kg: Yiğithan Kılıç (ASKİ Spor Kulübü) 87 kg: Orkun Ateşli (Beşiktaş Jimnastik Kulübü) +87kg: Emre Kutalmış Ateşli (Beşiktaş Jimnastik Kulübü)
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Aile Yılı Tanıtım Programı’nda yaptığı konuşmada, “Güçlü fertlerin güçlü aileye, güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği yalnızca sosyolojik bir tespit değil aynı zamanda tarihî bir hakikattir. Bu hakikatin ışığında aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin bir miras bırakmak hepimizin görevidir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen Aile Yılı Tanıtım Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, burada yaptığı konuşmada, son kabine toplantısında 2025 senesini “Aile Yılı” olarak ilan ettiklerini, bu önemli haberi de milletle paylaştıklarını söyledi.
Aile Yılı kapsamında, ilgili bakanlıkların koordinasyonunda aile kurumunun korunması, güçlendirilmesi ve değerlerin gelecek nesillere aktarılması amacıyla yıl boyunca çok önemli çalışmalar yapacaklarını ifade ettiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “Öncelikle şu hususu net bir şekilde tekraren ifade etmek istiyorum. Aile Yılı çerçevesinde icra edeceğimiz çalışmaları, etkin ve verimli nüfus politikalarıyla destekleyip uzun vadede güçlü ve sürdürülebilir bir zemine taşımak, en büyük önceliklerimizden biridir. 25 Aralık’ta Aile Bakanlığımız bünyesinde faaliyet gösterecek iki önemli kurumu, Aile Enstitüsü ve Nüfus Politikaları Kurulu’nu ihdas ettik. Kurul, hiç vakit kaybetmeden faaliyetlerine başladı, ilk toplantısını da 9 Ocak Perşembe günü geniş bir katılımla Külliyemizde gerçekleştirdi. Bu yeni kurulumuz, sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştirecek. Enstitümüz ise milletimizin geleceği açısından bir beka meselesi olarak gördüğümüz aileye ilişkin ilmi, akademik ve politika geliştirici faaliyetler yürütecek. Değerlerimizin ve nesillerimizin devamı için kritik bir sorumluluğu yüklenen her iki yeni oluşuma da çalışmalarında şimdiden başarılar diliyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa’nın 41’inci maddesinde açıkça zikredildiği üzere ailenin toplumun temeli olduğunu vurguladı.
Bir başka ifadeyle “Aile küçük bir toplumdur, toplum da büyük bir ailedir” ifadesini kullanan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Aile, bizim en kadim, en köklü müesseselerimizden biridir. Sosyal ve kültürel dokumuzun örülmesinde, asırlar ötesinden süzülüp gelen değerlerimizin bugüne ulaşmasında aile daima hayati rol oynamıştır. Toplumun özünü, cevherini, çekirdeğini teşkil eden aile kurumu, millî manevi değerlerimizin muhafazasında, bizler için vazgeçilmez bir yere ve öneme sahiptir. Tarihimize göz attığımızda, aile kurumu etrafında şekillenen toplumsal bilincin yüksek olduğu dönemlerde, devletin de milletin de güçlü bir konumda olduğunu görürüz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Güçlü fertlerin güçlü aileye, güçlü ailenin güçlü millete, güçlü milletin de güçlü devlete giden yolun taşlarını döşediği yalnızca sosyolojik bir tespit değil aynı zamanda tarihî bir hakikattir. Bu hakikatin ışığında aile yapımızı korumak, tahkim etmek ve bizden sonraki kuşaklara zengin bir miras bırakmak, hepimizin görevidir. Tabii eğer aileyi güçlü kılmak istiyorsak, işe evvela aile fertlerinden başlamamız gerektiği de açıktır” diye ekledi.
“ÇOCUKLARIMIZI VE GENÇLERİMİZİ AİLE VE TOPLUM YAPIMIZI TEHDİT EDEN SAPKIN İDEOLOJİLERDEN KORUMAK HEPİMİZİN ORTAK SORUMLULUĞUDUR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, temel ne kadar sağlam atılırsa, binanın da o kadar kuvvetli, dayanıklı olacağını dile getirdi.
Bilinçli anne babaların yetiştireceği evlatların, geleceğin mimarları olarak millî kimliğin yanı sıra, aile kurumunu da koruyacağını, yaşatacağını, yarınlara taşıyacağının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Çocuklarımızın gerek aile içinde gerekse eğitim kurumları bünyesinde bilgiyle, görgüyle, güzel ahlakla yetişmeleri son derece mühimdir. Millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy, bu gerçeği, ‘Bu cehalet yürümez, asra bakın asr-ı ulum, başlasın terbiyeniz ailelerden oğlum” ifadeleriyle dile getirmektedir. Evet, merhum Mehmet Akif’in bu veciz dizelerle ifade ettiği üzere, eğitim, ahlak, terbiye ve şahsiyet inşası, önce ailede başlar. Bilinçli bir ana babanın elinde, huzurlu bir yuvanın çatısı altında büyüyen çocuklar evvela ailelerine, daha sonra da milletlerine ve insanlığa faydalı, örnek kişiler hâline gelir. Vatanına, milletine, bayrağına, mukaddesatına bağlı; tarihini, köklerini ve kim olduğunu bilen, bilgisi ve vizyonuyla çağı iyi okuyabilen bir gençlik hepimizin arzusudur, hedefidir, muradıdır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi zararlı akımlardan, zehirli düşüncelerden, aile ve toplum yapımızı tehdit eden sapkın ideolojilerden korumak da hepimizin ortak sorumluluğudur.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında kelimenin tam anlamıyla tuhaf zamanlarda yaşandığını, neo-liberal kültür akımlarının sınırları aşarak dünyanın dört bir yanına nüfuz ettiğini ve toplumsal dokuyu şekillendirdiğini söyledi.
Dijital platformlardaki yayınlara işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dijital platformlarda yer bulan diziler, filmler, yayınlar ve daha pek çok içerik, çoğu zaman kültür erozyonu ve kimlik aşınması gibi telafisi zor süreçlere sebep oluyor. Bilinçli, kasıtlı, ısrarlı ve sistematik bir şekilde servis edilen bu içerikler; başta cinsiyetsizleştirme politikaları olmak üzere, LGBT ve diğer gayri fıtri akımların da alan kazanmasına yol açıyor. Gelinen noktada şunu çok net bir şekilde görebiliyoruz; LGBT’nin ‘koçbaşı’ olarak kullanıldığı cinsiyetsizleştirme politikalarının öncelikli hedefi ailedir ve aile kurumunun kutsiyetidir” diye konuştu.
Daha önce de bu konuyu defalarca vurguladığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk etapta “kişisel tercih” denilerek meşrulaştırılmak istenen bu anomalinin bugün faşizan bir dayatmaya dönüştüğünü ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “LGBT eleştirisi, tıpkı siyonizme yönelik getirilen haklı eleştiriler gibi anında susturulmaktadır. Fıtratı, ahlakı ve aileyi savunan herkes ağır bir baskıya maruz kalmakta, küresel kültürün silahşorları tarafından yokluğa mahkûm edilmektedir. Bunun siyasetteki örneklerini hepimiz biliyoruz” diye konuştu.
“KÜRESEL CİNSİYETSİZLEŞTİRME POLİTİKALARI KARŞISINDA KAZANILACAK HER MEVZİ, İNSANLIĞIN GELECEĞİ ADINA TARTIŞMASIZ BÜYÜK BİR BAŞARIDIR”
Bu zorbalığın sadece siyasetle de sınırlı olmadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, iş dünyasından medyaya, sinema sektöründen spora, oyunlardan dijital mecralara kadar hemen her alanda daha nobran, daha baskıcı, daha ürpertici bir gerçeklikle karşı karşıya olunduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: “Henüz 2-3 yaşındaki masum sabiler bile oyunlar ve çizgi filmler üzerinden çok erken yaşlarda bu ‘şenaate’ muhatap oluyor. Birkaç ay evvel, tedbir uyguladığımız dijital bir oyun platformunda tespit edilen ahlaksızlıklar, bunun en çarpıcı örneğidir. Günden güne kesifleşen bu iklime, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dâhil her platformda cesaretle itiraz eden nadir ülke ve liderlerden biriyiz. Önümüzdeki dönemde bu duruşumuzu daha da sağlamlaştıracağız. Sırasıyla bireyi, aileyi, toplumu ifsat eden cinsiyetsizleştirme politikalarına tepki göstermeye kararlılıkla devam edeceğiz. Kim ne derse desin, bu konuda Türkiye’nin tavrı bellidir, bundan geri adım asla söz konusu olmayacaktır.”
Birleşmiş Milletler bünyesinde verdikleri mücadelenin herkesin malumu olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu çabaları, İslam İşbirliği Teşkilatı ve Türk Devletleri Teşkilatı başta olmak üzere diğer uluslararası kuruluşlara da teşmil ettiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bugün bir kez daha tüm kalbimle ifade etmek isterim; küresel cinsiyetsizleştirme politikaları karşısında kazanılacak her mevzi, insanlığın geleceği adına tartışmasız büyük bir başarıdır. İlgili kurumlarımızla birlikte akademi, medya, kültür sanat ve sivil toplum camiamızın bu konuda daha aktif sorumluluk alacağına inanıyorum. Yerel yönetimlerin, millî varlığımızın taşıyıcı kolonlarına hamle yapan bu akımlara prim vermemesi gerektiğini tekrar hatırlatmak istiyorum.”
“TÜRKİYE, GENÇ VE NİTELİKLİ NÜFUS BAKIMINDAN KAN KAYBETMEKTEDİR”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir diğer önemli hususun, genç ve nitelikli nüfusun devamı olduğunu belirterek, her şeyden önce bunun demografik bir sınamadan öte, varoluşsal bir tehdit niteliğinde olduğuna işaret etti.
Bin yıldır bu topraklara mührünü vurmuş bilgisi, erdemi ve müktesebatıyla medeniyet coğrafyasını karış karış yeşertmiş güçlü nesillerin devamının, gelinen aşamada ülke için “hayat-memat meselesine” dönüştüğünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Şayet büyük ve güçlü bir Türkiye iddiasını taşıyorsak, Türkiye Yüzyılı vizyonumuzu hayata geçirmek istiyorsak, yarınlarımızı güvence altına almayı arzu ediyorsak, hâsılı, yakın gelecekte hem hedeflerimize ulaşmayı hem de beka sorunu yaşamamayı temenni ediyorsak şimdiden harekete geçmek zorundayız. Bunu hamaset yapmak için değil, bazı acı gerçeklerle yüzleştiğimiz için söylüyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, doğurganlık oranı ve nüfus artış hızının alarm verdiğine dikkati çekerek, şu bilgileri verdi: “2001 yılında toplam doğurganlık hızımız 2,38 iken, bugün bu rakam 1,51’e düşmüştür. Nüfusun yenilenme düzeyinin 2,1 olduğu dikkate alındığında, durumun vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Yıllık nüfus artış hızımız ise 2022 yılında binde 7 iken, 2023’te binde 1,1’e gerilemiştir. Çocuk ve genç nüfusumuz azalırken, yaşlı nüfusumuz tarihimizde ilk defa yüzde 10’un üzerine çıkmış, ortalama yaşımız da 34 sınırına dayanmıştır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Tüm bunlarla birlikte evlenme yaşı önemli ölçüde yükselmiş, boşanma oranları ise aynı nispette artmıştır. Evlenme hızı 2023’te binde 6,63 olarak gerçekleşti. 1000 nüfus başına düşen boşanma sayısını ifade eden ‘kaba boşanma hızı’ ise 2,01’e çıktı. Boşanmaların yüzde 33,4’ünün evliliğin ilk 5 yılı içinde, yüzde 21,7’sinin ise evliliğin 6 ila 10’uncu yılları arasında meydana geldiği göze çarpıyor. Ülkemizde ilk evlenme yaşının kadınlar için 26’ya, erkekler için ise 28’e yükseldiğini görüyoruz. İlk anne olma yaşı, geçmişte görülmemiş biçimde, 29’u aşmış vaziyette. Bütün bu verilerin, oranların ve istatistiklerin anlattığı şudur; Türkiye, genç ve nitelikli nüfus bakımından, üzülerek söylüyorum, kan kaybetmektedir. Gerekli önlemleri bir an önce almaz, ihtiyaç duyulan politikaları kısa sürede uygulamazsak sorun telafi edilemez boyuta varacaktır. Allah korusun böyle bir durumda yalnızca nüfus değil, nüfuz kaybı da yaşamamız kaçınılmazdır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, karşılarına dikilen bu tehlikeyi yaklaşık 20 sene evvel sezdiklerini, 2007’de doğurganlık ve nüfus artış hızındaki gerilemeye dikkat çekme adına “en az üç çocuk” çağrısı yaptıklarını anımsattı.
“BÜYÜK VE GÜÇLÜ TÜRKİYE İDEALİMİZİ GÜÇLÜ AİLE VE GÜÇLÜ NÜFUS YAPISIYLA GERÇEĞE DÖNÜŞTÜRECEĞİZ”
Bu çağrıdan dolayı hem şahsen hem de hükûmet olarak ciddi baskı gördüklerini, itibar suikastlerine uğradıklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Muhalefetin kışkırttığı birçok grup, yazar-çizer, sanatçı, sözüm ona aydın taifesi, bizi özel hayata müdahaleyle suçladı. Soruna her dikkat çektiğimizde ise bu saldırıların ve ithamların dozu daha da arttı. Şimdi geriye doğru baktığımızda ne kadar haklı olduğumuz, bize yönelik bühtanların da ne kadar mesnetsiz olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye’nin güvenliğine, geleceğine, kalkınmasına ve huzuruna dair her konuda çuvallayanlar, burada da aynı yanlışı tekrarlamışlardır. Tabii bunun sadece bir öngörüsüzlük mü, yoksa arkasında çok daha sinsi emellerin mi olduğunun takdirini milletimizin yapacağına inanıyorum. Şahsi fikrim, nüfus planlaması kisvesi altında yürütülen çalışmaların kesinlikle art niyet taşıdığı şeklindedir. Zamanın, bu konuda da bizi teyit edeceği kanaatindeyim. Tabii biz, doğru bildiğimiz yolda sabırla yürümekten asla vazgeçmedik. Her fırsatta en az üç çocuk çağrımızı tekrarladık.”
Milletin istikbalini garanti edecek çalışmalara devam ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, 10’uncu Kalkınma Planı’na “Ailenin ve Dinamik Nüfus Yapısının Korunması” başlıklı dönüşüm programını ekleyerek, doğurganlık hızının artırılmasını nüfus politikasının öncelikli hedefi hâline getirdiklerini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 12’nci Kalkınma Planı ile doğurganlık oranının nüfusun kendini yenileme seviyesinin üzerine çıkarılmasını kendilerine gaye edindiklerini vurgulayarak, “Politikalarımızı destekleyici düzenlemeleri, projeleri, reform ve hizmetleri tek tek hayata geçirdik. Hak ve özgürlükleri genişlettik, eksiklikleri giderdik, kadın hakları ve aile yapısının iyileştirilmesini merkeze alan devrim niteliğinde adımlar attık. İnşallah bundan sonra da büyük ve güçlü Türkiye idealimizi güçlü aile ve güçlü nüfus yapısıyla gerçeğe dönüştüreceğiz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ettiklerini, bu kapsamda birçok yeni projeyi de hayata geçirdiklerini belirtti.
“AİLE KURMAYI TEŞVİK EDECEK MADDİ DESTEKLER, DANIŞMANLIK HİZMETLERİ VE GENÇ ÇİFTLER İÇİN KONUT DESTEKLERİ GİBİ UYGULAMALARI DEVREYE ALACAĞIZ”
14-28 Mayıs seçim sürecinde millete söz verdikleri “Aile ve Gençlik Fonu”nu geçen sene deprem bölgesinde başlattıklarını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu fonla evliliğe ilk adımını atan gençlere 48 ay vadeli, 2 yıl geri ödemesiz, 150 bin lira tutarında faizsiz kredi desteği sunulduğunu söyledi.
Bunu bir adım daha öteye taşıdıklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni evlenecek gençlerimize Aile ve Gençlik Fonu dâhilinde verdiğimiz faizsiz kredi desteğini 81 ilimizin tamamında uygulamaya alıyoruz. Aile ve Gençlik Fonundan artık 81 vilayetimizdeki tüm gençlerimiz istifade edebilecek. Dünya evine girecek gençlerimiz bu imkândan faydalanmak üzere bugün itibarıyla başvurularını yapabilirler. Yuva kuracak tüm gençlerimiz için şimdiden hayırlı uğurlu olsun, diyorum” şeklinde konuştu.
Bu yıl doğum yardımlarını da önemli ölçüde artırdıklarını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu kapsamda, yeni doğacak ilk çocuk için verdiğimiz tek seferlik doğum yardımını bundan sonra 5 bin liraya yükseltiyoruz. Ayrıca, ikinci çocuk için her ay bin 500 lira, üçüncü ve sonraki çocuklar için de her ay 5 bin lira olacak şekilde çocuk yardımlarını devreye alıyoruz. Yeni doğacak ikinci ve sonraki çocuklar için hiçbir şart gözetmeksizin vereceğimiz çocuk yardımlarını her ay annelerimizin hesabına yatıracağız. Bu müjdemizin de ailelerimize hayırlı uğurlu olmasını diliyorum. Aile kurmayı teşvik edecek maddi destekler, danışmanlık hizmetleri ve genç çiftler için konut destekleri gibi uygulamaları devreye alacağız. Esnek ve uzaktan çalışma modelleriyle kadınların, ev ve iş hayatlarını rahatlatacak yeni imkânları hayata geçireceğiz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, çalışan anne babalar için ücretsiz veya düşük maliyetli çocuk bakım hizmetlerini güçlendireceklerini belirterek, çocuk sahibi olmayı teşvik edecek veya kolaylaştıracak tıbbi imkânları ailelerin istifadesine sunmayı da önemsediklerinin altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun haricinde geniş bir alanda faaliyetleri, projeleri ve müjdeleri de yıl boyunca ailelerle paylaşacaklarını bildirdi.
“ÖYLE TALEPLER ÖNE SÜRÜLÜYOR Kİ GENÇLERİMİZ YUVA KURMAKTAN KORKUYOR”
Kanayan bir yaraya da dikkati çekmek istediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Peygamber Efendimiz, aile kurarken bakınız bizlere neyi öğütlüyor. ‘En bereketli nikâh, külfeti en az olanıdır’ buyuruyor. Dolayısıyla nikâh merasimlerinin sade, gösteriş, aşırılık ve israftan uzak olması Efendimiz tarafından bizlere tavsiye ve telkin ediliyor. Ancak, son yıllarda bu alanda sorunlarımız katlanarak artıyor” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, özellikle sosyal medya platformlarının yaygınlaşmasıyla birlikte ataların tabiriyle “Eski köye yeni adetlerin” geldiğini gördüklerini söyledi.
“Öyle talepler, öyle listeler öne sürülüyor ki açık söylüyorum, gençlerimiz yuva kurmaktan korkuyor, çekiniyor, ürküyor, daha yolun başındayken umutları kırılıyor” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, evlenenlerin ise ödemesi en az 4-5 yıl süren ağır faturalarla karşılaştığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, genç çiftlerin, aynı çatı altında beraberce yaşamayı öğrendikleri hassas dönemde, mevcut sıkıntılara ilaveten popüler kültürün veya geleneğin dayatması sebebiyle yüklendikleri maddi külfetlerle uğraştığı değerlendirmesinde bulunarak, sözlerini şöyle sürdürdü: “Erken dönemde yaşanan boşanmaların ana nedenlerinden biri, ‘olmasa da olur’ diyebileceğimiz aşırı talepler dolayısıyla ortaya çıkan işte bu masraflardır. Gençlerimiz bundan fevkalade mustariptir, şikâyetçidir. Aileye, ahlaka, fıtrata, çocuklara yönelik saldırıların arttığı ve medeniyet değerlerimize uygun hayat sürmenin zorlaştığı günümüzde, yuva kurmak isteyen gençlerimize yardımcı olmak mecburiyetindeyiz. İster kız tarafı ister erkek tarafı olsun her kim bunu zorlaştırıyorsa, gençlerin dünya evine girmesine engelliyorsa, büyük bir vebal altındadır. Toplumun bilinçlendirilmesi noktasında Diyanet İşleri Başkanlığımıza ve sivil toplum kuruluşlarımıza gerçekten önemli görevler düşmektedir. İnşallah ‘2025 Aile Yılını’ vesile kılarak, bu sorunların da üzerine kararlılıkla gideceğimize inanıyorum. Rabb’im, evlenecek tüm gençlerimizin yardımcısı olsun diyorum.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2025 Aile Yılı’nın ülke, milleti ve tüm aileler için hayırlı uğurlu olmasını temenni etti.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.