Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED Küresel Yatırım Günleri Ankara etkinliğinde konuşan YASED Başkanı Engin Aksoy, 44 yıldır Türkiye’nin yatırım ortamının rekabetçiliğini ve Türkiye’deki uluslararası doğrudan yatırımların hacmini artırmak için çalıştıklarını belirterek, “Bu yatırım kararları, küresel ve bölgesel siyasi ve ekonomik gelişmelerin belirsizlikleri her geçen gün artırdığı, uluslararası doğrudan yatırım çekme konusundaki rekabetin de her geçen gün daha da çetin bir hal aldığı bir ortamda gerçekleşiyor” dedi. Engin Aksoy, küresel sektörel gelişmelere ve teknolojik ilerlemelere duyarlı, kamu-özel sektör diyaloğunu merkeze alan bir mevzuat geliştirme ve uygulama sistematiğinin, öngörülebilirliği artırarak ülkemize olan güveni güçlendireceği vurgulayarak, “Başta dijital ve yeşil dönüşümün düzenleyici altyapısı olmak üzere, mevzuat ve uygulamalarımızın rekabet içinde olduğumuz ülkelerin gerisinde kalmaması, daha yenilikçi ve yatırımcı dostu olmayı hedeflemesi önümüzdeki dönemin en önde gelen gerekliliklerinden” dedi.
Uluslararası Yatırımcılar Derneği YASED, bu sene 3 Haziran tarihinde başlattığı “YASED Küresel Yatırım Günleri” etkinlikleri kapsamında, Türkiye’deki uluslararası doğrudan yatırım trendleri ve gerçekleşmelerini mercek altına alan bir dizi etkinlik düzenliyor. 5 Haziran tarihinde Ankara Sheraton Otel’de düzenlenen geniş katılımlı etkinlikte Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve YASED Başkanı Engin Aksoy konuşmacı olarak yer alırken, başta YASED üyesi şirketlerin yöneticileri olmak üzere, kamu kurum ve kuruluşlarının, yabancı misyonların, uluslararası kuruluşların ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri de etkinliğe katılım sağladı.
Küresel Yatırım Günleri Ankara Resepsiyonu etkinliğinin açılış konuşmasını yapan Engin Aksoy, Türkiye iş ve yatırım ortamını uluslararası doğrudan yatırım çekme konusunda rekabet içinde olunan ülkelerle mukayeseli bir şekilde analiz eden tüm çalışmalarda yatırım yapma kararını en çok etkileyen faktör olarak makroekonomik istikrar ve düzenleyici çerçevenin öngörülebilirliğinin öne çıktığını söyledi.
Şubat ayında basın lansmanı yapılan YASED PULSE CEO Anketi’nde makroekonomik istikrar ve düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirlik başta olmak üzere, yatırım kararını etkileyen temel alanlarda gerçekleştirilecek iyileştirmelerin, önümüzdeki dönemde Türkiye’ye gelebilecek 18,6 milyar dolarlık yatırımı harekete geçirebileceğinin ortaya çıktığını hatırlatan Engin Aksoy, şunları söyledi.
“Ülkemizin, 2023 yılında bir önceki yılla mukayese edildiğinde yaklaşık 3 milyar dolar kayıpla 10,6 milyar dolar yatırım çektiği ve bunun yüzde 30’dan fazlasının gayrimenkul yatırımı olduğu dikkate alındığında, halihazırda ülkemizde yatırımı olan şirketlerimizin geleceğe yönelik olumlu öngörüsünü destekleyecek iyileşmelerin 2024 yılında ülkemizin de öncelikli gündemi olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu vesile ile yakın zamanda kamuoyunun bilgine sunacağımız güncel anket sonuçlarına ilişkin ön değerlendirmelerimizi paylaşmak isteriz. Öncelikle katılımcı uluslararası şirketlerin, Türkiye’deki operasyonları için güçlü bir büyüme öngörüsü olduğunu belirtebilirim. Üyelerimizin çoğunluğu geçmiş 6 ayda olduğu gibi ihracatlarını, çalışan sayılarını ve yatırım miktarlarını önümüzdeki 6 ay içinde de artırmayı öngörüyor. Ancak şunu da belirtmek isterim. Biz bu anketi bu yılın başında yaptığımızda, ankete katılanların sadece yüzde 8’i küresel ekonomide bir daralma bekliyordu. Yıl ortasında tekrarladığımız yeni anketimizde ise maalesef küresel ekonomide sınırlı bir daralma bekleyenlerin oranı yüzde 57’yi buldu. Biraz da bu nedenle üyelerimiz bu yılın ikinci yarısında ihracatlarının mevcut seyrini sürdüreceğini ama yeni güçlü bir artışın kaydedilemeyeceğini öngörüyor.”
Son iki ankette döviz kuru ve enflasyonun, YASED üyelerinin faaliyetlerini en fazla etkileyen dışsal faktörler arasında yer aldığını, bugün bu endişelerde sınırlı da olsa iyileşmeler gördüklerini vurgulayan Engin Aksoy şöyle devam etti:
“2023 Aralık döneminde yaptığımız ankette, ankete katılan uluslararası şirketlerin CEO’larının yüzde 88’i önümüzdeki 12 ayda faaliyetlerini en fazla etkileyecek dışsal tehdit olarak, döviz kuru oynaklığını belirtmişti. Bu anketi 17 Mayıs-4 Haziran arasında yenilediğimizde, bu değerin yüzde 81’e gerilediğini görüyoruz. Benzer bir durum enflasyon için de geçerli. Biz makroekonomik istikrar önemli derken aslında bu duruma işaret etmeye çalışıyoruz. Emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar, jeopolitik istikrarsızlıklar, iklim değişikliği gibi dışsal tehditlerin yanında halen makroekonomik istikrar gündemin ilk sırasında yer almaya devam ediyor. Anket sonuçlarında, Türkiye’nin iş ortamına ilişkin geleceğe yönelik ihtiyatlı bir iyimserliğin devam ettiğini söyleyebiliriz. Yani her ne kadar riskler olsa da atılan mevcut adımlar geleceğe yönelik beklentileri, biraz daha iyileştirmiş durumda. Örneğin, bu yılın başındaki ankette, iş ve yatırım ortamı açısından gelecek 6 ay için iyileşme beklentisi yüzde 24 iken bu oranın yüzde 30’a yükseldiğini görüyoruz. Ancak katılımcıların neredeyse yarısı iş ve yatırım ortamında bir gelişme beklemediklerini ifade ediyorlar. İş ve yatırım ortamını etkileyen gelişmelerin üyelerimizin genel merkezlerle iletişimleri ve Türkiye’deki yatırımların artırılması üzerindeki etkilerini de bu çalışmada ayrıca değerlendiriyoruz. Üyelerimize iş ve yatırım ortamının hangi alanlarında gerçekleşecek gelişmelerin, iyileşmelerin beraberinde yatırım getireceğini sorduğumuzda; yüzde 81’i makroekonomik performansa da dayanan risk göstergelerindeki iyileşmeyi, yüzde 77’sinin ise düzenleyici çerçevede öngörülebilirliğin artırılmasına işaret ettiğini görüyoruz. Belirttiğim gibi bir önceki anketimizde önümüzdeki 6 ay içerisinde, risk göstergeleri ve düzenleyici çerçevede iyileşmeler yaşanırsa, 18,6 milyar dolar büyüklüğünde ilave bir yatırım potansiyelinin harekete geçirilebileceği tespit edilmişti. 2024’ün ikinci yarısı için bu rakamı tespit etmek üzere çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu ay sonunda sizlerle güncellenen rakamı da paylaşmayı planlıyoruz.”
“Mevzuat taslakları belirli bir süre askıda kalmalı”
Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu (YOİKK) platformuna YASED’in tüm uluslararası bilgi ve tecrübesiyle katkı sağlamayı önceliklendirdiklerini hatırlatan Engin Aksoy, son dönemde ilerleme kaydedilen ve Türkiye’ye daha fazla uluslararası doğrudan yatırım çekilmesini sağlayacak gündem maddelerini de şöyle özetledi:
“Öncelikle tüm gündem maddeleri üzerinde önemli etkisi olan bir konuya değineceğim: Mevzuat Hazırlık ve İstişare Süreçlerinin Geliştirilmesi. Dünya standartlarında rekabetçi bir yatırım ortamına sahip olmamızın en önemli iki bileşeninden birisi düzenleyici çerçevedeki öngörülebilirlik. Bizler mevzuat hazırlama süreçlerinde özel sektörün görüş ve önerilerini kurallı bir şekilde, bir takvim dahilinde ele alan bir mekanizma geliştirilmesini önemsiyoruz. Düzenleyici etki analizleri ile desteklenen, özel sektörün düzenlemelere uyum süreci için gerekli süreleri ve gerekirse destekleri tanımlayan bir yaklaşımın hem mevzuatla beklenen etkinin hayata geçmesinde hem de şirketlerin bütçe ve plan öngörülerinin isabetini yükselteceğini düşünmekteyiz. Mevzuat taslaklarının belirli bir süre askıda kalmasını sağlayacak etkileşimli bir dijital altyapının oluşturulması bu açıdan önem taşıyor. Gündemimizdeki önemli tematik konuları da, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK), Esnek Çalışma, İklim Kanunu / Emisyon Ticaret Sistemi, İnternet Altyapısı ve Dijital Piyasalar Kanunu olarak özetleyebiliriz.”
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır Türkiye sağlam yatırım ortamı olmaya devam edecek
Küresel Yatırım Günleri kapsamında yaptığı konuşmada, uluslararası doğrudan yatırımlar konusunda, uygulamaya alınan Yatırım Ortamının İyileştirilmesi Koordinasyon Kurulu Eylem Planı’nın önemine değinen Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır da, “Uluslararası Doğrudan Yatırımların ülkemizin rekabet gücü kazanmasında, istihdamı artırmasında ve Ar-Ge ekosisteminin beslenmesinde kritik rol üstlendiği bilinciyle hareket etmeye devam edeceğiz. Geçtiğimiz günlerde yayımladığımız 57 maddelik YOİKK Eylem Planı yatırımcıların karşılaştıkları sorunları çözme ve iş yapma ortamını daha da iyileştirmeye yönelik kararlılığımızın nişanesidir. Türkiye uluslararası yatırımcıların sağlam ve dayanıklı yatırım ortağı olmaya devam edecek” dedi.
Mehmet Şimşek: Kırılganlıklar azaldı
Etkinlik kapsamında bir konuşma yapan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de yapısal reform programının ekonomik tarafta beşerî sermaye, yatırım ortamı, sermaye piyasaları, kamu maliyesi yönünden planlandığını, siyasal tarafta ise hukuk devleti, siyasi istikrar, kurumsal kapasite, hesap verilebilirlik ve kaliteli regülasyon tarafından planlandığını kaydetti. Şimşek, ekonomik programda dezenflasyon aşamasına gelinmekte olduğunu, piyasa beklentilerinin biraz gecikmeyle hedefe yaklaştığını belirterek, “Program çalışıyor, hem de saat gibi” dedi.
Yatırımcılara seslenen Mehmet Şimşek, “Türkiye’nin kırılganlıkları azaldı, kaygılanmanıza gerek yok. Türkiye doğru yolda ve hızla ilerliyor” dedi. Şimşek, halen 250 civarında olan risk priminin gelecek yıl 100’lü seviyelere ineceğini kaydetti.
Cevdet Yılmaz: 2028’de küresel UDY’de yüzde 1,5 paya ulaşırız
Küresel Yatırım Günleri programı kapsamında bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz da Türkiye’nin sahip olduğu stratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu, güçlü altyapısı ve ekonomik potansiyeliyle her zaman uluslararası yatırımcılar için cazip bir ülke olduğunu vurguladı. Seçimlerin bittiği bir ortamda siyasi istikrar ve öngörülebilirliğin sağlandığını, geçen yıl hazırlanan Orta Vadeli Program ve On İkinci Kalkınma Planı ile politika anlamında öngörülebilir bir çerçeve oluşturduklarını belirtti.
Küresel uluslararası doğrudan yatırımların, çok olumlu bir seyir sergilemediğini, geçen yıl bu rakamın 1,3 trilyon dolar civarında olduğunu belirten Yılmaz, bu rekabetçi ortamda Türkiye’nin payını yükseltmesinin, gelecekte küresel sermaye hareketleri yükseldiğinde, nicelik olarak çarpan etkisinin çok daha yüksek olacağını ifade etti. Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerinin yeniden şekillendiği bir dönemde yeni bir global üretim merkezi olmaya aday olduğunu belirten Yılmaz, bu kapsamda uluslararası şirketlerin yatırımlarını daha da artırmalarını beklediklerini ve gerekli desteği vermeye hazır olduklarını söyledi. Türkiye’nin yeni Uluslararası Doğrudan Yatırım Stratejisi’ni yakın zamanda kamuoyuyla paylaşacaklarının altını çizen Cevdet Yılmaz şunları söyledi:
“Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi tarafından hazırlanan yeni strateji, yüksek katma değerli, sürdürülebilir dijital dönüşümü destekleyen, yüksek teknolojiye dayalı ve kaliteli istihdam sağlayan yatırımları ülkeye çekmeyi hedefliyor. Ülkemizin küresel sermaye pastasından aldığı payı 2028 yılı itibarıyla yüzde 1,5’a çıkarmak istiyoruz. Bugün yüzde 1 civarında olan payımızı yüzde 1,5’a yükseltmek istiyoruz. Stratejimizde yine sürdürülebilirlik, dijitalleşme, küresel değer zincirine entegrasyon, yetenek havuzunun geliştirilmesi ve ülkemizin yatırım ortamının etkin tanıtımı gibi alanlara odaklandık. Tamamladığımızda bunu kamuoyuyla paylaşacağız. Son aşamalara gelmiş durumdayız. Ayrıca yine eylül ayında Yatırım Danışma Konseyi Toplantısı’nı gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Burada da Sayın Cumhurbaşkanımız ile uluslararası şirketlerin CEO’larını bir araya getirip uluslararası doğrudan yatırım meselelerini tartışmak istiyoruz.”
Yapay zekâ yatırımlarında artış
Financial Times fDi Intelligence Editörü Jacopo Dettoni de “Küresel Yatırımlarda Yeni Bir Dönem İçin Şafak Vakti ve Uluslararası Doğrudan Yatırım Haritasını Yeniden Şekillendiren Üç Yıkıcı Güç” konulu çevrim içi bir sunum gerçekleştirdi. Jeopolitik gelişmeleri, sürdürülebilirlik ve dijitalleşmeyi, dünyada rol oynayan önemli güçler olarak niteleyen Dettoni, COVID-19 salgının etkisiyle uluslararası doğrudan yatırımların Çin’den ABD, Kanada, Almanya ve Japonya’ya yöneldiğine işaret etti. Yapay zekanın da çok fazla tartışılır hale geldiğini vurgulayan Dettoni, “Yapay zekanın dünyanın dört bir tarafında milyonlarca istihdamı etkilemesi bekleniyor. Yapay zekâ firmaları ve projeleri, yapay zekâ komponenti olan projeler küresel anlamda yatırım kaynağı olmaya ve istihdam yaratmaya başladı. Ekonomik ekosistemin de önemli birer parçası haline geldiler. Yapay zekayla ilgili uluslararası doğrudan yatırımlarda artış var. Birleşik Arap Emirlikleri ve Hindistan bu alanda atak davranan ve mevzuatını yapay zekanın geliştirilmesi konusunda güçlendiren ülkeler” değerlendirmesinde bulundu.
UNCTAD: Yatırımcılar, bilgiye erişim ve şeffaflığa çok önem veriyor
“Küresel Yatırım Günleri”nde, Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansının (UNCTAD) İşletme ve Yatırım Bölümü yetkilisi Amelia U. Santos-Paulino, “Yatırımları Kolaylaştırma ve Dijital Devlet” temalı bir sunum gerçekleştirdi. Amelia U. Santos-Paulino dünyada yenilenebilir enerji, sürdürülebilir ulaştırma altyapısı gibi uluslararası proje finansmanıyla yapılmakta olan birçok proje olduğunu belirterek, dijital yatırımın kolaylaştırılması ve yatırım ortamının dijitalleştirilmesinin, gelişmekte olan ülkeleri pozitif etkilediğini söyledi. Santos-Paulino şu bilgileri paylaştı:
“Gelişmekte olan ülkeler için iki yatırım türü büyük önem arz ediyor. Bunlar, sabit sermaye yatırımları ve uluslararası yatırım projesi finansmanı. Küresel uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 3 artarken gelişmekte olan ülkelerin aldığı yatırımda geçen yıla göre azalma oldu. Önümüzdeki yıllarda umuyorum ki yatırım raporu daha pozitif rakamları bize gösterecek ama yine karşımızda birçok belirsizlik var. Türkiye’nin uluslararası yatırım projesi finansmanı türünde aldığı uluslararası doğrudan yatırım akışlarında önemli artış var. Bunların büyük bir kısmı enerji dönüşümüyle ilgili projeler; buna 2023 yılında diğer sektörlerin de eklendiğini görmekteyiz.”
Santos-Paulino, yatırım trenini bütün ülkelerin aynı şekilde yakalayamadığına işaret ederek, bu treni yakalayabilmek için ülkelerin küresel değer zincirine katılmış olmaları, kalkınma stratejilerinin, ticaret ve yatırım politikalarının uygun şekilde oluşturulması gerektiğini anlattı. Santos-Paulino, “Yatırımcılar bilgiye erişim, şeffaflık gibi konulara ve aynı zamanda regülasyonlara çok önem veriyorlar. Kendi işleriyle ilgili doğru bilgi akışının sağlanması ve doğru bir mevzuat çerçevesinin çizilmiş olmasını istiyorlar. Biz de dijital devlet araçlarıyla yatırım ortamının düzenlenerek şeffaflığın artırılması için uğraşıyoruz” diye konuştu.
“Türkiye’nin Uluslararası Doğrudan Yatırım Rekabetçiliğinin Artırılması Paneli” düzenlendi
Küresel Yatırım Günleri’nin sonunda YASED Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Ericsson Türkiye Genel Müdürü Işıl Yalçın moderatörlüğünde “Türkiye’nin Uluslararası Doğrudan Yatırım Rekabetçiliğinin Artırılması” konulu bir panel düzenlendi. Panelde soruları yanıtlayan Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Zekeriya Çoştu, Ar-Ge ve teknoloji girişimciliği ekosisteminin geliştirilmesinin önemine işaret ederek, hedeflerinin teknoloji girişimciliği alanında Türkiye’yi küresel çekim merkezi yapmak olduğunu söyledi. Çoştu, dünyanın belirgin bir küresel eğilim içinde olduğunu belirterek, son dönemde tedarik zincirlerinde stratejilerin de değiştiğini söyledi. Türkiye’nin konumu, gücü ve kapasitesi itibariyle gelecek dönemde bazı avantajlarının olacağını dile getiren Coştu, teknolojik dönüşüm ve sürdürülebilirlik konularının önemine işaret etti. Çoştu, bu iki makro faktörün, sürdürülebilir, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı, elektrikli mobilite ya da sağlık teknolojileri gibi konularda yatırımlar açısından yeni oyun ve hareket alanları doğurduğunun altını çizdi. Gelecek 30 yıl dünyanın yatırım ortamını şekillendirecek konu başlıklarında bir yarışa girildiğini belirten Çoştu, “Türkiye için de bu yeni ortaya çıkan yatırım konularını bir fırsat alanı olarak görüyoruz. Dünyada sert bir rekabet ortamı da oluşmuş durumda. Bu yeni yatırım alanlarında oluşan bu dönüşüm mevcut sektörlerde yıkıcı etkiler oluşturacak. En yakın örneği otomotiv sektöründe yaşanıyor.” diye konuştu.
“Otomotivde artan bir rekabet ve dönüşüm var”
Panel konuşmacıları arasında yer alan YASED Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve TOFAŞ CEO’su Cengiz Eroldu da otomotiv sanayisinde artan bir rekabet ve hızlanan dönüşüm olduğuna dikkati çekerek, üreticilerin yatırım kararlarında pazara yakınlık ve verimliliğin ön plana çıktığını söyledi. Türkiye’de değerli bir iş gücünün olduğuna işaret eden Eroldu, “Çok eğitimli, iddialı, işine son derece bağlı. Diğer dünya ülkeleriyle karşılaştırdığımız zaman iş gücü indikatörlerinde birçok ülkeden daha iyi durumdayız.” dedi. Türkiye’de otomotivin geleneksel parçaları konusunda ciddi bir yan sanayisi olduğunu belirten Eroldu, “Ar-Ge konusunda Türkiye’de yapılan otomotiv sanayi açısından önemli yatırımlar var. Otomotiv sanayi bugün Türkiye’deki birçok ileri teknoloji işlerine de bir zemin oluşturdu.” diye konuştu. Eroldu, Türkiye ve Çin’deki otomobil üretim kapasitelerine ilişkin karşılaştırma yaparak, “Dolayısıyla aramızdaki ölçek farkının da farkındayız. Türkiye pazarında genç bir nüfus olması ve mobilite ihtiyacının artarak devam etmesi de aslında pazara yakınlık anlamında Türkiye’ye gelecek olan yatırımlar için de bir avantaj.” ifadesini kullandı.
“Diğer uluslararası yatırımcıların da buraya gelmesini sağlayacağız”
Diğer panel konuşmacısı olan YASED Yönetim Kurulu Üyesi ve Bosch Türkiye ve Orta Doğu Bölge Temsilcisi ve Başkanı Daniel Korioth da Bosch olarak yaklaşık 114 yıldır Türkiye’de olduklarına dikkati çekerek, Türkiye’nin genç bir nüfusa ve yüksek bir tüketici kitlesine sahip olduğunu söyledi. Bosch’un Türkiye’ye yatırımlarına ilişkin değerleri paylaşan Korioth, “Yapılması gereken şey öncelikle öngörülebilir olabilmek. Paydaşlar sürekli olarak değişiyor olabilir ancak kısa, orta ve uzun vadede planlarınızın olması gerekiyor.” dedi. Korioth, hızlı gelişen durumlara adapte olmaya çalıştıklarını ifade ederek, “Ben kendi yönetim kuruluma şunu söylüyorum; başka ülkelerdeki yatırımlarımızı da buraya çekmemiz lazım. Ama biraz zaman geçmesi gerekiyor. Çok büyük bir şirketiz ve bu tip kararları alırken oldukça etkin kararlar alabiliyoruz. Biz Türkiye’yi desteklemeye devam edeceğiz ve diğer uluslararası yatırımcıları da kendi tecrübelerimizle destekleyip, onların buraya gelmelerini sağlayacağız” diye konuştu.
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin açıldığı ve Türk Milletinin egemenliğini ilan ettiği tarihtir.
Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz’ Mustafa Kemal Atatürk.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1924’te 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929 tarihinde Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiş ve bu tarihten itibaren 23 Nisan yurt sathında Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Çocuklara armağan edilen tek evrensel bayram olma özelliği taşıyan 23 Nisan, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin onlara güveninin göstergesidir. Atatürk, dünya tarihinde çocuklara bayram armağan eden tek liderdir.
UNESCO’nun 1979 yılını “Dünya Çocuk Yılı” olarak ilan etmesiyle, bu bayram dünya çocuklarıyla bir arada, büyük bir coşku ve heyecanla kutlanmaktadır. Dünya barışı adına, geleceğin büyükleri ve yöneticileri olan çocukların bu gün vesilesiyle bir araya gelmeleri, çocukça bir masumiyetle birbirleriyle kucaklaşmaları bizim için gurur kaynağı olmuştur.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, gelecek nesillere verdiği önemi şu sözleriyle ifade etmektedir; “Küçük hanımlar, Küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” Sözleriyle çocuklarımızın geleceğin umudu ve mimarı olduklarını belirtmiştir.
“Çocuklar bu ülkenin temeli, yarının umududur. Onlara göstereceğimiz sevgi, geleceğe yapılmış en değerli yatırımdır.” 23 Nisan bayramınız kutlu olsun!
Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nden Bağımsızlık Günü ve Bangalore yılı resepsiyonu.
Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık ve Milli Gününün 54’inci, Bangladeş ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 51’inci yıldönümü ile 1432 Bengal Yeni Yılı Ankara’da kutlandı.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçiliği’nce, Milli Gün dolayısıyla Ankara Divan otelde bir resepsiyon düzenlendi.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Amanul Haq ile Eşi Hanımefenfi Runa Mahzabeen AHMED, Divan oteldeki resepsiyona ev sahipliği yaptı.
Bangladeş Milli Günü resepsiyonunda Türkiye’yi Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU temsil etti.
Bangladeş Milli Gün resepsiyonunda, Büyükelçiler, Askeri Ataşeler, Büyükelçilik görevlileri ve seçkin bir davetli topluluğu da hazır bulundu.
Eski Başbakan yardımcısı ve TBMM Başkanı Bülent ARINÇ da resepsiyona katıldı.
Bangladeş Milli Gün resepsiyonu iki ülkenin Milli marşlarının seslendirilmesiyle başladı.
Milli marşların seslendirilmesinin hemen ardından kürsüye ilk olarak Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Ekselansları Amanul Haq geldi.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Ekselansları Amanul Haq konuşmasında, şunları kaydetti:
Bayanlar ve Baylar, iyi akşamlar ve hepinize çok sıcak bir hoşgeldiniz.
Burada bulunmaktan büyük bir gurur ve derin bir sevinç duyuyorum. Bağımsızlığın 54. yıldönümü ve ulusal gün. Aslında 26 Mart’tayız ama o Ramazan ayına rast geliyordu. Bu yüzden bugün kutluyoruz, 1971’de bu günde büyük ulusumuz özgürlüğe doğru ilk adımını attı.
Uzun ve sert bir bağımsızlık mücadelesinin başlangıcını işaret eden bir andı. Halkımızın gücü, cesareti ve kendi kaderlerini tayin etmeleri için durmaksızın mücadelenin sembolüdür, Bu ay, ulus Bengali Yeni Yıl’ının başlangıcını kutladı. Bugün, sizinle birlikte Bengal’de Yeni Yıl’ı da kutluyoruz.
Ulusal bir tarihimiz yok, bu fırsatı değerlendirerek içten dileklerimi iletmek istiyorum. Selamlar ve barış, refah ve mutluluk için en iyi dileklerimle, Yeni Yılın başlangıcında, Bengal Yeni Yılı’nın Bangladeş’teki en renkli yıl olduğunu belirtmeliyim.
Bu fırsatta, sarsılmaz destekleri için Türkiye hükümetine ve halkına içten teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Dostluk ve misafirperverlik, Türk halkının Bangladeş ile dayanışması, özellikle zor zamanlarda. Gerçekten paha biçilemezdi. Ayrıca bugün burada bulunan tüm konuklarımıza varlığınızla bizi onurlandırdığınız için derin takdirlerimi sunmak istiyorum, bu kutlamaya katılımınız uluslarımız arasındaki boyutu güçlendiriyor.
Sonuç olarak, hepinizi bana katılmaya davet ediyorum. Bangladeş’in refahı ve ilerlemesi, çiffçiler arasındaki sevgi dolu dostluğa ve barış, adalet ve işbirliğinin paylaşılan değerlerine. Teşekkür ediyorum. Supernova’nın uzun sıcak aile günleri ve ebedi bir dostluğumla birlikte olması gerekir.
Çok teşekkür ederim.
Bangladeş Büyükelçisi Amanul Haq’ın konuşmasının hemen akabinde kürsüye Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU geldi.
Bangladeş’in Ankara Divan Oteldeki resepsiyonununda Türkiye’yi temsil eden Sağlık Bakanı Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU da konuşmasında şunları söyledi: “Değerli dostlar, ülkelerimiz arasındaki sağlık alanında var olan ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleşmesinin önem arz ettiğine inanıyorum. Sağlık alanındaki ilişkilerimiz daha geniş ve işbirliği potansiyeline sahiptir. Bu anlamda 2010 yılında imzalanan iş birliği anlaşması önem arz etmektedir.
Bakanlığımız, insani yardım çalışmalarına aktif katkı sunmaktadır. Türk sahra hastanesi hastalara sağlık hizmeti sunmaktadır. Bu büyük insani kültür paylaşımında, ülkelerimiz arasındaki dayanışmanın somut örneğini teşkil etmektedir.
Sözlerimi sonlandırırken, BANGAL yılı ve bağımsızlık günü vesilesiyle en içten dileklerimi sunuyor, Bangladeş’in, barış, refah ve huzuruna verdiğimiz katkı her zaman önceliğimiz olmaya devam edecektir. Bangladeş milli gününü kutluyor, hepinize teşekkür ediyorum.”
Konuşmalardan sonra resepsiyon için özel olarak hazırlanmış pastanın kesimi yapıldı.
Pasta kesiminin ardından davetlilere Bangladeş ve Türk mutfağından özenle hazırlanmış yemekler ikram edildi.
Resepsiyon, davetlilerin Büyükelçi Amanul HAQ ve Askeri Ataşe Iftequr RAHMAN ile hatıra fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Konuşmalar ve pasta kesiminden sonra Bangladeş Milli Günü resepsiyonu folklor ve müzik ekibinin gösterisiyle devam etti.
Bangladeş Milli Günü dolayısıyla Ankara’da verilen resepsiyondaki konuşmaların ve dans ve müzik gösterisİnin akabinde davetlilere Türk ve Bangladeş mutfağından lezzetli yemeklerin ikramı yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A Hizmete Alma Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Yüzde 80’in üzerinde yerlilik oranıyla 84 yerli ekipman kullanarak geliştirdiğimiz TÜRKSAT 6A ile birlikte Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜRKSAT Gölbaşı Yerleşkesi’nde düzenlenen TÜRKSAT 6A Hizmete Alma Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A’nın, 9 Temmuz 2024’te uzaya fırlatıldığını, ilk test yayınının ise 17 Şubat’ta yapıldığını belirtti.
Tüm süreçlerin sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde tamamlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A’nın ülke ve millet için hayırlı olmasını diledi.
Tasarımından üretimine, nakliyesinden uzaya fırlatılmasına, yörüngeye oturtulmasından test aşamasına kadar projenin başarıyla ilerletilmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, projeye destek olan ve uzay sanayisine gönül vermiş tüm personeli tebrik etti.
En az 15 yıl hizmet verecek TÜRKSAT 6A ile birlikte TÜRKSAT’ın işlettiği haberleşme uydularının sayısının altıya, uzaydaki uyduların toplam mevcudunun da 10’a yükseldiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yer sabit özelliği taşıyan yeni haberleşme uydusunun televizyon yayıncılığı başta olmak üzere acil durum haberleşmesi hizmetlerini de geniş bir kapsama alanında sunacağını söyledi.
Kesintisiz televizyon yayıncılığı açısından kritik önem taşıyan TÜRKSAT 6A ile televizyon yayını yapılan uyduların artık yedeklenebileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzay iletişim ve haberleşme sektörleri için atılmış çok büyük bir adım olan TÜRKSAT 6A uydusunun ülke ve millet için hayır getirmesini temenni etti.
Özellikle haberleşme uyduları gibi teknolojilerin dışa bağımlı olmadan üretilmesinin millî güvenlik açısından son derece önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüzde 80’in üzerinde yerlilik oranıyla 84 yerli ekipman kullanarak geliştirdiğimiz TÜRKSAT 6A ile birlikte Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi. Yeni haberleşme uydumuz, yerli ve millî teknoloji üretme hedefimiz doğrultusunda 20 yıla yayılan titiz, yoğun ve meşakkatli bir çalışmanın ürünüdür.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu noktaya gelmenin kolay olmadığını belirterek, hayata geçirilen teknoloji transfer programıyla 3A, 4A ve 4B uydularının üretiminde TÜRKSAT mühendislerinin de yer almasını sağladıklarını anımsattı.
Devamında 5A ve 5B uydularının yapımında 12 mühendisi tasarım, üretim ve test başlıkları süreçlerine doğrudan dâhil ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllara sâri bu çalışmalar ve tecrübelerle uzay teknolojileri alanında pek çok kritik eşiğin aşıldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece en yüksek yerlilik oranına sahip TÜRKSAT 6A uydusunu üretme imkân, yetenek ve tecrübesine sahip olunduğunun altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yapamayız’ diyenlere inat, ‘Biz yaparız, hatta daha iyisini yaparız’ dedik. Karamsarlık aşılayanlara, kendi ülkesinden, kendi milletinden umudunu kesenlere asla kulak asmadık. Yani yılmadan, yorulmadan, inanç, sabır ve azimle çalışarak bugünlere kadar hamdolsun alnımızın akıyla geldik. Bugünkü başarı, lafa her başladıklarında ‘Bizden bir şey olmaz’ diyerek gençlere umutsuzluk aşılayan eşik zihniyete indirilmiş ağır bir darbedir” diye konuştu.
Mühendislere ve Türkiye’nin uzaydaki varlığına güç katanlara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 yıldır olduğu gibi önce hayalleri hedeflere sonra da hedefleri gerçeklere dönüştürmeye devam edeceklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve millî haberleşme uydusu ile TÜRKSAT’ın hizmet verdiği alanın, Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya’yı da kapsayacak şekilde daha da genişleyeceğini belirterek, “Uydularımızın dünya genelinde ulaştığı nüfus 3,5 milyardan 5 milyara yükselecek” ifadelerini kullandı.
Teknoloji transferi ve tecrübe kazanımı sayesinde Türkiye’nin artık uydu ve bileşenlerinin tasarım ve üretiminde önemli bir pazar payına sahip olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devrim niteliğindeki bu projeyle, yerli ve millî bir haberleşme uydusu platformuna sahip olunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana paydaşların yanı sıra alt yüklenicilerle birlikte uydu üretim ekosistemi kurarak, birçok kurum ve kuruluşun uzay sanayisine katkı vermesini sağladıklarını kaydederek, şöyle konuştu: “Tüm aşamalarda aktif roller üstlenen onlarca mühendis ve personelimizle birlikte uydu ve uzay teknolojileri için insan kaynağı yetiştirmiş olduk. Proje paydaşlarının geliştirdiği ekipmanlarla uluslararası ölçekte rekabet edebilme düzeyine eriştik. İhracat kapasitemizi daha da güçlendirdik. SpaceX ile ortak çalışmalar yürütme yanında fırlatma süreci de TÜRKSAT tarafından yönetildi. Dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlasını yani 5 milyarlık bir nüfusu ihtiva eden kapsama alanıyla uzay çalışmaları ve uydu yayıncılığında parmakla gösterilen ülkeler arasına girdik.”
Elde edilen bu kazanım ve etkinliklerle millî uydu markası oluşturma ve millî uzay şirketi kurulması noktasında önemli bir fırsatın yakalandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelecekteki ay ve derin uzay görevleri, haberleşme uyduları ve takım uydu projelerinin hayata geçirilmesinde de yine bu birikimden istifade edeceğiz” dedi.
Çıtayı sürekli yukarıya çıkartarak hedeflere ulaşacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyadaki gelişmelere baktığımızda şu gerçeği hepimiz görmekteyiz, Türkiye’nin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmaktadır. Küresel sistemde hak ettiğimiz yere gelmeye çok yakınız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç kimsenin bu fırsatı heba etmesine izin veremeyeceklerini vurgulayarak, daha önce dünyada benzer değişimler olurken, Türkiye’nin kendi iç çekişmeleriyle meşgul olduğunu anımsattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler yaşanırken biz millet olarak enerjimizi gereksiz, faydasız, boş tartışmalarla harcadık. Türkiye’nin dışarıyla ilgilenmemesi için her şey yapıldı, her şey denendi. Mezhep, köken, görüş farklılıkları üzerinden bizi iç meselelerimizle meşgul ederek, Türkiye’yi küresel rekabette minder dışına itmeyi başardılar. Bizimle aynı ligde olan ülkeler, teknolojide birbirleriyle kıran kırana bir yarış içindeyken, hatırlayın bu ülkenin gündemi, başörtüsüydü, sakaldı, sarıktı, çarşaftı, irtica idi, yeşil sermayeydi. Kendilerine bir iç düşman ürettiler ve Türkiye’yi o iç düşmanla oyaladılar. Peki, sonuçta ne oldu? Türkiye kaybetti, millet kaybetti. Eller koşar adım ilerlerken, biz yıllarca yerimizde saydık. Rakiplerimizle aramızdaki mesafenin açılmasına engel olamadık. Ekonomide, demokraside, dış politikada, toplumsal barış ve huzurda çok ağır faturalar ödemek zorunda kaldık.”
“TÜRKİYE’NİN İSMİ, BÖLGESİNİN BİR KUTUP BAŞI OLARAK HER PLATFORMDA DAHA FAZLA ZİKREDİLİYOR”
Bugün de dünyanın büyük bir dönüşümün arifesinde olduğunu, gümrük tarifeleri restleşmeleri ile küresel ticaretin kurallarının kökten değiştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut krizlerin çözülemediği gibi her gün yeni bir gerilime uyanıldığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası sistemin, Gazze’deki soykırımla birlikte itibarını iyice kaybettiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Batı dünyası ve kurumları eski etkinliğini tamamen yitirmiş durumda. Yapay zekâ teknolojilerinin nereye varacağını kimse kestiremiyor. Yani eski sistem hızla yıkılırken, yerine ne konacağını tam olarak kimse kestiremiyor. Türkiye’nin ismi, bölgesinin bir kutup başı olarak her platformda daha fazla zikrediliyor. Ama böylesi kritik bir dönemde bakıyorsunuz, ana muhalefet partisi eliyle Türkiye tekrar tartışmaların, eski kavgaların içine çekilmek isteniyor. Ülkemize geçmişte bedel ödetmiş bayat senaryolar yine bu çevrelerin figüranlığında tekrar tedavüle konulmaya çalışılıyor. Sokaklarımızın terörize edilmesinden, Türkiye’nin Batıya ve batılı medya kuruluşlarına pervasızca şikâyet edilmesine, üniversite ve lise gençliğinin kışkırtılmasından, boykot çağrılarıyla ülke ekonomisine zarar verilmesine kadar tüm tuşlara aynı anda basılıyor.
Son olarak gerilim ve istismar siyasetlerine Gazze soykırımını alet ettiler. 50 bin masum katledilirken, ‘bize ne Filistin’den’ diyerek tam 18 aydır sustukları, topraklarını savunan Filistinli direnişçilere ‘terörist’ iftirası attıkları bir insani trajediden siyasi rant sağlamaya çalıştılar. Şunu açık ve net söylemek isterim, oyuncular değişmiş olsa da oynanan oyunun aynı olduğunu biz biliyoruz. Milletimiz de ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkında. Dolayısıyla ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, arzu ettikleri kaos ve kargaşa ortamını bir türlü oluşturamıyorlar. Hükûmet olarak biz de hizmet ve eser siyasetimizden kopmayarak onların tuzağına düşmüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Türkiye’nin en stratejik projelerinden biri olan Silvan Sulama Tüneli’nin kazılarına başlayarak neticeyi aldıklarını anımsattı.
“TARİHÎ BİR BAŞARI HİKÂYESİNE ŞAHİTLİK EDİYORUZ”
Yine geçen hafta İstanbul Havalimanı’nda eş zamanlı üçlü bağımsız pist dönemini başlattıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Amerika’dan sonra bu uygulamayı hayata geçiren ikinci ülke olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin “oraya uçak inmez” dediği havalimanına artık aynı anda üç uçağın inip kalktığına dikkati çekerek, “Bugün de hamdolsun TÜRKSAT 6A’yı devreye alıyoruz. Bundan 31 yıl önce TÜRKSAT 1B uydusu ile başlayan uzay maceramızı çok daha yüksek bir düzeye eriştirmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz. İnançla, azimle, emekle her cümlesi bilgi, tecrübe ve alın teriyle yazılmış tarihî bir başarı hikâyesine hep birlikte şahitlik ediyoruz.”
Projede yer alan kurumlarla, mühendislerle, çalışanlarla ne kadar iftihar edilse az olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bütün bunlar, inşa edilmekte olan Türkiye Yüzyılı’nın müjdeleridir. Allah’ın izniyle çok daha iyi yerlerde olacağız. Gençlerimize güçlü, müreffeh ve itibarlı bir Türkiye teslim edeceğiz. Milletimizin desteğiyle çıktığımız bu yolda Rabbim hepimize yardımcı olsun. Bizi daha nice başarılara ulaştırsın diyorum. Bu vesileyle 15 Temmuz hain darbe girişiminde FETÖ’cü teröristler tarafından burada şehit edilen Ahmet Özsoy ve Ali Karslı kardeşlerime Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. İlk yerli ve millî haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A’nın bir kez daha ülkemiz ve milletimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Projede emeği, katkısı, alın teri ve fikir teri olan tüm kardeşlerimi kutluyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.