Cumhurbaşkanı Erdoğan, 24 Kasım Öğretmenler Günü ve Öğretmen Atama Programı’nda yaptığı konuşmada, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile yalnızca bilgiye ulaşan değil, bilgiyi hikmetle birleştiren, erdemi hayatına nakşeden nesiller yetiştirmeyi arzu ve ümit ediyoruz” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul’da 24 Kasım Öğretmenler Günü ve Öğretmen Atama Programı’na katılarak bir konuşma yaptı.
Programdaki konuşmasına öğretmenleri selamlayarak başlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul’da öğretmenlerle bir arada bulunmanın bahtiyarlığını yaşadığını dile getirdi.
Yarın kutlanacak 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü tebrik eden ve eğitim camiasına hayırlı olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yine bu vesileyle görevi başında şehit olan öğretmenlerimizle afetlerde, kazalarda ebediyete irtihal eden öğretmenlerimiz başta olmak üzere vefat eden tüm öğretmenlerimizi rahmetle yâd ediyorum. Aziz hatıralarını her zaman yüreğimizde yaşattığımız şehit Şenay Aybüke Yalçın’ı, Necmettin Yılmaz’ı ve diğer kahraman eğitimcilerimizi rahmetle anıyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkeye, millete ve evlatlara karşı vazifelerini hakkıyla yerine getirdikten sonra emekliliğini yaşayan öğretmenlere de sağlıklı, hayırlı, uzun ömürler niyaz ettiğini söyledi.
Yurt içi ve dışında gerek bakanlık bünyesinde gerek Maarif Vakfına bağlı eğitim gerekse özel öğretim kurumlarında fedakârca görev yapan tüm öğretmenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bugün aynı zamanda bir başka sevincimizi de hep birlikte yaşıyoruz. 20 bin öğretmen adayımızın atama heyecanına inşallah birazdan şahitlik edeceğiz. Az sonra kura ile meslek hayatına adım atacak genç öğretmenlerimiz, bilgileriyle, kültürleriyle ve güçlü karakterleriyle Anadolu’nun dört bir yanına ışık saçacak, evlatlarımızı geleceğe hazırlayacaklardır. Öğretmenlik mesleğine adım atan her bir kardeşimizi de burada gönülden tebrik ediyor, bu ulvi görevin şimdiden kendilerine, ailelerine ve ülkemize hayırlı olmasını diliyorum” ifadesini kullandı.
“EĞİTİM ÖĞRETİM YOLUYLA FİKRİ HÜR, İRFANI HÜR NESİLLER YETİŞTİRME DERDİNDEYİZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlerin gayretleriyle maarif davasının daha da güçleneceğine, yeni bir ritim ve ivme kazanarak yolunda çok daha güçlü bir şekilde devam edeceğine yürekten inandığını belirterek, “Her medeniyet, mensuplarına kimlik kazandıran bir manzume, bir hakikatler silsilesidir. Bu muazzam yapı elbette sadece taşla toprakla değil ilimle, irfanla, ahlakla ve emekle yükselir. Bunların temelinde ise eğitim öğretim vardır. Eğitim yalnızca bilgiye değil hikmeti, adaleti ve şahsiyeti kuşatan genç ve taze zihinleri yüksek bir mefkûreye götüren yoldur. Bu yolun mihmandarı ise hiç şüphesiz öğretmendir” dedi.
Şair-yazar ve fikir insanı Sezai Karakoç’un “İnsanı yüzeysel olandan kurtararak derinliğe ulaştıran öğretmen, sadece bilginin değil hikmetin de taşıyıcısıdır” ifadesinin öğretmeni tanımladığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasında Karakoç’un “Çağ ve İlham-1” kitabından şu bölüme yer verdi: “Eğer Birinci Cihan Savaşı’nda Çanakkale’de, Kafkaslar’da, Sarıkamış’ta, Kanal’da, Gazze’de, Kudüs’te, Selman-ı Pak muharebelerinde ölenleri yeni nesillerimiz bilmiyorlar, unutmuşlar ya da hatırlamıyorlarsa, hatırlasalar da neden öldüklerini, hangi amaçla can verdiklerini bilmiyor ve anlamıyorlarsa, hangi medeniyet ve idealin, hangi yüce manevi değerlerin aşk ve heyecanı, fedakârlığıyla göz kırpmadan şehit olduklarını düşünemiyorlarsa bugünü de anlamıyorlar demektir.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimin Karakoç’un da belirttiği gibi çocuklara kimlik kazandıran, benlik şuuru aşılayan, maziyle güçlü bağlar kurma süreci olduğunu kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, eğitimin köklerinin, ecdadın kendilerine miras kalan değerlerini keşfetme, aynı zamanda bu değerleri kuşatma yolculuğu olduğunu belirterek, Yahya Kemal Beyatlı’nın bunu, “Derler ki; insanda derin bir yaradır köksüzlük, budur âlemde hudutsuz ve hazin öksüzlük” sözleriyle ifade ettiğini kaydetti.
Öğretmenlerin, bilgiyi hikmetle yoğurup kalpleri terbiye eden birer gönül işçisi, milletin değerlerini yarınlara taşıyan birer köprü konumunda olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz eğitim öğretim yoluyla yalnızca meslek sahibi bireyler değil, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetiştirme derdindeyiz. Bir milyon öğretmenimizle, büyük eğitim ailemizin bütün fertleriyle, kökleriyle bağları sağlam kuşakların yetişmesi için gece gündüz çalışıyoruz. Burada şu noktayı özellikle vurgulamak isterim. Bu ideale ulaşmak yalnızca diplomayla ya da bilgiyle değil, şahsiyet inşa eden bir anlayışla mümkündür” diye konuştu.
“ÇAĞIN İHTİYAÇLARINI GÖZETEN, BİLİMSEL YAKLAŞIMA DAYALI BİR EĞİTİM ANLAYIŞINI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, insanlığa yön verecek eserlerin duruşu dik, iradesi güçlü, karakteri oturmuş kişilerin ellerinden çıkacağını belirterek, “Elbette akademik başarı önemlidir, diploma değerlidir. Ama bunlar sağlam bir şahsiyet zemini üzerinde yükseldiği zaman gerçek anlamını bulacaktır. Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli, işte bu iddianın, bu idealin bir tezahürüdür. Bizler bu modelle yalnızca bilgiye ulaşan değil, bilgiyi hikmetle birleştiren, erdemi hayatına nakşeden nesiller yetiştirmeyi arzu ve ümit ediyoruz. Milletimizin tarihî birikimini, köklü değerlerini ve kültürel zenginliklerini merkeze alan modelimizle aynı zamanda çağın ihtiyaçlarını gözeten, bilimsel yaklaşıma dayalı bir eğitim anlayışını hayata geçiriyoruz” ifadelerini kullandı.
Yeni müfredatla, öğrencileri yalnızca akademik anlamda donanımlı kılmayı değil, okuyan, düşünen, sorgulayan, sorumluluk bilinci yüksek, eleştirel bakış açısına sahip kuşaklar olarak yetiştirmeyi de hedeflediklerine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sistemi, bireysel farklılıkları gözeten, öğrenme ihtiyaçlarına duyarlı ve odağında insani değerler olan bütüncül bir anlayışla yapılandırdıklarını anlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, attıkları bu adımlarla eğitim öğretim sistemini hem bilimsel temellere oturttuklarını hem de milletin öz değerleriyle harmanladıklarını kaydederek, “Yeni modelde iş birliğini, dayanışmayı ve sosyal sorumluluğu eğitim öğretimimizin ayrılmaz bir parçası hâline getirdik. Ayrıca süreç odaklı değerlendirme yöntemini benimseyerek, evlatlarımızın gelişimlerini, sürekliliğini önceledik. Güzel Türkçemizin korunması ve geliştirilmesi de maarif modelimizin yapı taşlarından biriydi. Öğretmenler başta olmak üzere eğitim öğretim camiamızın tüm paydaşlarıyla şekillendirdiğimiz modelimizin millet olarak eksikliğini hissettiğimiz birçok ihtiyacı karşılayacağına inanıyorum” değerlendirmesinde bulundu.
“EĞİTİM ÖĞRETİM MESELESİNİ SİYASET ÜSTÜ TUTMAYA ÖZEN GÖSTERİYORUZ”
Ön yargıları kırmak gibi çoğu zaman alışkanlıkları değiştirmenin de atomu parçalamak kadar zor ve meşakkatli olduğunu, sabır ve kararlılık gerektirdiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Eğitim öğretim alanında ülkemizde köşe başlarını tutmuş ideolojik çevrelerin her türlü değişime, yeniye ve yeniliğe ayak diremeleri meşhurdur. Aynı aktörlerin Türkiye Yüzyılı Maarif Modelimizi sabote etmek için yine devrede olduğunu görüyoruz. 2024 Türkiye’sine hâlen vesayet dönemlerinin merceğinden bakan, değişime kapalı, dünyadan ve hayatın dinamiklerinden kopuk bu arkaik zihniyetin evlatlarımızın ufkunu karartmalarına müsaade edemeyiz. Eğitim öğretim modelimizin çağın ihtiyaçlarına uygun şekilde revize edilmesi, tespit edilen sorunların çözüme kavuşturulması hem devletimizin hem eğitimcilerimizin hem de ebeveynlerin evlatlarımıza karşı sorumluluğudur.”
Türkiye’nin geleceği açısından böylesine hayati bir meselenin ideolojik kavgaların ve günlük siyasi polemiklerin mezesi hâline getirilmesinin yanlış olduğuna vurgu yapan Erdoğan, “Muhalefetin ve iş tuttuğu meslek örgütlerinin bu hatadan bir an önce dönmelerini samimiyetle temenni ediyoruz. Biz eğitim öğretim meselesini siyaset üstü tutmaya özen gösteriyoruz. Bundan sonra da bu çizgimizi muhafaza edeceğiz. Siz eğitimcilerimizin de katkılarıyla şekillenen yeni modelimizi kararlılıkla uygulamayı sürdüreceğiz. Ailelerinin bizlere emanet ettiği, aydınlık yarınlarımızın güvencesi olan gençlerimizin en iyi, en donanımlı, en başarılı şekilde yetişmeleri için hiçbir fedakârlıktan çekinmeyeceğiz. Öğretmenlerimiz bize güçlü destek verirse, Allah’ın izniyle her şey daha sağlıklı işleyecek, hedeflerimize çok daha kısa sürede ulaşacağız” dedi.
“HÜKÛMETLERİMİZ DÖNEMİNDE 800 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPTIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her zaman vurguladığı bir gerçeği bugün tekrar hatırlatmak istediğini ifade ederek, şöyle konuştu: “Bundan 22 sene önce Türkiye’yi yönetme sorumluluğunu devraldığımızda eğitimi, hükûmetimizin de partimizin de politikalarının ilk sırasına koyduk. Eğitime ayrılan bütçe 2002’de yalnızca 7,5 milyar lira seviyesindeydi. Bugün bu rakam yükseköğrenim dâhil 1 trilyon 620 milyar liraya ulaştı. Türk ekonomisi büyüdükçe, Türkiye’nin imkân ve kaynakları genişledikçe, milletimizin refahı arttıkça, bunu her zaman en önce öğretmenlerimize ve eğitime yansıtmak temel düsturumuz oldu.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Yeni derslik inşasından öğretmen atamalarına, fiziki altyapıdan müfredat reformlarına kadar her alanda büyük dönüşüm gerçekleştirdik. Görevi devraldığımızda buranın altını çiziyorum, 367 bin olan derslik sayısı bugün resmî ve özel olmak üzere toplam 735 bine çıktı. Nereden nereye? Son 20 yılda, 80 yılda yapılandan daha fazla derslik inşa ettik. Eğitimin altyapısını geliştirirken eğitimin taşıyıcı sütunu olan öğretmenlerimizi de elbette ihmal etmedik. Hükûmetlerimiz döneminde 800 bin öğretmen ataması yaptık. 2002’de ilköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 36, ortaöğretimde ise 30’du. Bu sayıyı ilköğretimde 23’e, ortaöğretimde ise 22’ye düşürmeyi başardık.”
Öğretmen başına düşen öğrenci sayısında da kayda değer bir ilerleme sağladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “2002’de ilköğretimde 28, ortaöğretimde 18 olan oranlar, bugün ilkokulda 18’e, ortaokulda 14’e ve ortaöğretimde ise 12’ye indi. Sadece bu veriler bile Türkiye’nin eğitim alanında 22 yılda yazdığı eşsiz başarı hikâyesinin en somut göstergesidir” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sadece altyapıda ve öğretmen atamalarında değil okullaşma oranlarında da tarihî nitelikte adımlar attıklarını belirtti.
Okullaşma oranının ilköğretimde yüzde 91’den yüzde 96’ya, ortaöğretimde ise yüzde 50’den yüzde 88’e yükseldiğini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bilhassa kız çocuklarımız ile okulları arasında konan engelleri başta başörtüsü yasağı olmak üzere birer birer ortadan kaldırdık. Şimdi bakıyorsunuz birileri çıkıyor, yakın tarihi yeniden yazmaya çalışıyor. Daha düne kadar bu ülkede kızlarımız, kılık kıyafetinden, başörtüsünden dolayı baskıya uğramamış, okuldan, üniversiteden atılmamış, kadınlar memuriyetten ihraç edilmemiş gibi yalan yanlış konuşuyorlar. Bu çevrelerin safsata dedikleri acıları, zulümleri, baskıları, yasakları, faşizmin her türlüsünü biz bizzat tecrübe ettik. İliklerimize kadar yaşadık” ifadelerini kullandı.
“ÖĞRETMENLİK MESLEĞİ KANUNU’NU HAYATA GEÇİREREK ÖĞRETMENLİK MESLEĞİNİ YASAL ZEMİNDE ÖZEL BİR STATÜYE KAVUŞTURDUK”
Hakikate gözlerini kapatmayanlar için sadece bu rakamların bile yeterli olduğuna inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: “28 Şubat döneminde güya irtica ile mücadele kılıfı altında aralarında kamu görevlilerinin de olduğu 6 milyon insanımız fişlendi. Yalnızca Millî Eğitim’de 33 bin öğretmen disiplin soruşturmasına uğradı. 11 bin 890 öğretmen disiplin cezası aldı. 11 bin öğretmen ise istifa ettirildi. Kamu bürokrasisi yanında ekonomiden siyasete, sivil toplumdan günlük hayata kadar her alanda milletimiz çok ağır baskılara maruz bırakıldı. Bakınız, daha üniversite kapılarında kurulan ikna odalarını, kürsüden zorla indirilen başarılı mezunları, eğitimlerini gözyaşlarıyla yarıda bırakan binlerce evladımızı, katsayı adaletsizliği sebebiyle hakları gasbedilen milyonlarca gencimizi burada saymıyorum. Bunlar ceberut laiklik uygulamalarının ayyuka çıktığı 1940’larda değil dikkatinizi çekiyorum, sadece 27 yıl önce bu ülkede, bu şehirde yaşandı.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefet çevrelerinin tüm bu utanç verici gerçekleri inkâr etmek, milletin çektiği zulümlere bigâne kalmak yerine kendi geçmişleriyle yüzleşmesi ve tarihi tahrif etmekten vazgeçmesinin gerektiğini vurguladı.
Toplumun yükselişinin ancak öğretmenin emeğine, bilgisine ve özverisine verdiği değerle mümkün olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İşte bu bilinçle öğretmenlerimizin haklarını, itibarını ve mesleki gelişimini güvence altına almak için kararlı bir duruş sergiliyoruz. Öğretmenlik Mesleği Kanunu’nu hayata geçirerek öğretmenlik mesleğini yasal zeminde özel bir statüye kavuşturduk. 2025 yılı itibarıyla yaklaşık 300 bin öğretmenimiz, uzman ve başöğretmen unvanını elde edecek” dedi.
“ÖĞRETMENLERİMİZLE OMUZ OMUZA VEREREK EĞİTİMDE ÇITAYI HER GEÇEN GÜN YUKARI TAŞIMAYA KARARLIYIZ”
Görevleri sırasında veya görevleri nedeniyle eğitim çalışanlarına yönelik işlenen suçlara karşı caydırıcı yaptırımlar getirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hapis cezasının ertelenmesi uygulamasını kaldırarak öğretmenlerimize yönelik işlenen ‘kasten yaralama’ suçunu tutuklama sebebi saydık. Öğretmenlerimize yönelik her saldırıyı sadece bireysel bir eylem olarak değil milletimizin geleceğine yapılan bir saldırı olarak değerlendiriyoruz. Bu düzenlemelerin eğitim öğretim camiamızdaki güven ve huzur ortamını günden güne tahkim edeceğine inanıyoruz. Benzer şekilde artık öğretmenlerimiz, olağanüstü hâl, genel afet ve salgın hastalık durumları haricinde meslekleriyle ilgili olmayan işlerde rızaları dışında görevlendirilemeyecek” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başarılı bir öğretmen yetiştirme sürecinin temelinde öğretmenlerin görev öncesinde mesleğe tam anlamıyla hazır olmalarının bulunduğunu kaydederek, “Hayat boyu öğrenme ilkemiz doğrultusunda öğretmenlerimizin mesleki donanımını sürekli olarak arttırıyoruz. Attığımız bu adımlarla öğretmenlerimizle omuz omuza vererek eğitimde çıtayı her geçen gün daha da yukarı taşımaya kararlıyız” dedi.
Bir çocuğun öğrenme aşkını ve geleceğe dair umutlarını besleyen en güçlü elin, ailesinin desteği ve rehberliği olduğuna işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Aile, her çocuğun ilk öğretmenidir. Onun yüreğine dokunan, zihnini şekillendiren, karakterini yoğuran ilk mekteptir. Bir öğretmenin öğrencisini muhabbetle kucaklayan emeği ne kadar değerliyse velilerin desteği de aynı derecede kıymetlidir, vazgeçilmezdir. Ailelerimizden çocuklarının eğitimleriyle daima yakından ilgilenmelerini beklediğimizi, öğrenme süreçlerinde destekleyici, kolaylaştırıcı rol üstlenmelerinin gerektiğini burada tekrar vurgulamak istiyorum” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün aralarına katılacak öğretmenlere sorumluluklarının büyük, görevlerinin çok mühim olduğunu hatırlatarak, “Maarif davamızın öncü isimlerinden Nurettin Topçu’nun şu veciz sözlerini lütfen bir an olsun unutmayın: ‘Millet bünyesinde inkılaplar, mekteple başlar ve her milletin kendine özel olan mektepleri vardır. Âdemoğlunu beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insan muallimlerdir.’. İşte sizler bu mesuliyetin taşıyıcılarısınız. Ben sizlere güveniyorum. Her birinizin yüksek vazife şuuru ve tam bir adanmışlıkla görevini yapacağına yürekten inanıyorum” ifadelerini kullandı.
24 Kasım Öğretmenler Günü’nü kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu güzel buluşmaya vesile olan Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve ekibini tebrik etti.
Öğretmenlere emekleri, sabırları, fedakârlıkları için millet adına şükranlarını sunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğretmenlerden öğrencilerine selamını götürmelerini istedi.
Ankara Üniversitesi Rektörlüğü 100’üncü Yıl Salonu’nda düzenlenen Film Festivali’nde 7 kısa film yer aldı.
Film gösteriminden önce Sri Lanka’nın Türkiye Büyükelçisi Ekselansları Sarantya HASANTHI kısa film festivalinin açılış konuşmasını yaptı.
Büyükelçi HASANTHI’nin konuşmasından sonra davetlilere 7 kısa film gösterimi yapıldı.
Film gösteriminden sonra İstanbul’da Doktorasını yapan Sri Lanka lı öğrenci film yapımcısı Eranda MAHAGAMAGE şunları söyledi: “ Benim film 2023 yılında Türkiye’nin Hatay içinde olan deprem hakkında.
Bu deprem felaketi, O zaman Türkiye’ye büyük zarar verdi. Benim deprem hakkında tecrübem yok.
Sri Lanka‘da böyle bir şey yani hiç olmamış. O yüzden ben araştırma yaptım. Depremi daha önce yaşamış tecrübeli olan arkadaşlar vardı.
Biz filmi çekerken yaklaşık bir sene bu durumda yaşadık. Toplu olarak beraber yaşadık O zaman ben de düşündüm ki; böyle çok bir şeyler olmuş. İnsan depremle birlikte nasıl yaşayabilir ve bir kız çocuğu Kendini nasıl hissediyor?
Örneğin; doktorlar geliyor güvenlikler geliyor. Bunlar kurtarıyor. Ama depremi yaşayan içinde olan insanlar nasıl hissediyor. İçinde olan insan hangi dinden, hangi felsefeye inanıyor ve bunlar nasıl olabilir.
Hayat bir yere geliyor. Kimse yok. İnsanlar tamamen yalnız oluyor ve o zaman nasıl bir psikoloji içinde oluyor?, Deprem anında bir insanın psikolojisi nasıl oluyor?, neler hissediyor.
Filmim bu durumla alakalı, bunu film yaptım.
Ben düşündüm ki böyle bir şeyler.
Dünya olarak birlikte çözüm lazım, arkadaş olarak dostluk olarak bir ülkeye yardım edin. Bu gibi bir durumu çözmek lazım. Bu hayatta her şey olabilir. Çok güzel ve masum bir kız, bir saniye içinde depremde bütün hayatı farklı oluyor.
Bu küçük felsefe hayat felsefesi. Anlamak lazım. Bu benim filmimde ana hikaye.
Filmde hikaye yok zaten, küçük fragmanlar var ve onu öyle oynuyorlar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir. Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.
Toplantıda ele alınan konulara ilişkin açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi: “Sözlerimin hemen başında bu sabah Isparta Keçiborlu’da eğitim uçuşu esnasında kaza kırıma uğrayan askeri helikopterimizde şehit olan altı kahramanımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyorum. Şehitlerimizin ailelerine, sevenlerine, silah arkadaşlarına ve Türk Silahlı Kuvvetlerimize başsağlığı diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.
“TÜRKİYE, ÖZ GÜVENLİ, KARARLI VE SABIRLI BİR ŞEKİLDE HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRMEKTEDİR”
Türkiye Yüzyılı’nı içeride ve dışarıda attığımız adımlarla günbegün gerçeğe dönüştürüyoruz. Üstat Necip Fazıl’ın kabinemizin misyonunu da belirleyen şu önemli sözlerini kendimize rehber kıldık: ‘Devler gibi eserler bırakmak için karıncalar gibi çalışmak lazım.’ Biz de hem bugün halkımızın hem de yarın ruz-i mahşerde Hakk’ın huzuruna görevini layıkıyla yerine getirmiş, geride hayır dualarla anılan eserler bırakmış olarak çıkmanın derdindeyiz, bunun peşindeyiz. İnsanımızın şöyle içinden gelerek söylediği bir, Allah ondan razı olsun, cümlesi bizim için en büyük payedir, şereftir, gurur ve mutluluk kaynağıdır.
Bugüne kadar halka hizmet Hakk’a hizmettir düsturuyla ülkemize ve milletimize aşkla hizmet ettik. Şimdi de diplomatik temaslarla, iyi hesaplanan stratejik hamlelerle açılışını yaptığımız proje, yatırım, hizmet ve eserlerle Türkiye’yi her alanda yüceltmenin gayretindeyiz.
Şunu büyük bir memnuniyetle ifade etmek isterim: Türkiye, ayağına ve iradesine vurulan zincirleri tek tek parçalamaktadır. Türkiye, öz güvenli, kararlı ve sabırlı bir şekilde hedeflerini gerçekleştirmektedir. Türkiye, güçlü demokrasisiyle, büyüyen ekonomisiyle, köklü kurumlarıyla dünya meselelerinin seyrini değiştiren barışçı ve aktif politikalarıyla tarihe yön vermekte, hem kendi tarihini ve hem de insanlık tarihini yeniden yazmaktadır. Allah’a binlerce kez hamdolsun ki bugün dünden daha güçlüyüz, bugün dünden daha özgürüz, bugün dünden daha itibarlıyız, bugün dünden daha öz güvenliyiz.
İnşallah, yarın her alanda çok daha iyi yerlerde olacağız. Milletimizi sığ sulara hapsetmek isteyen vizyonsuzluklara inat umuda tutunmaya, umudu büyütme devam edeceğiz. Siyasi hayatımızın hiçbir döneminde milletimize hayal kırıklığı yaşatmadık. Bundan sonra da aziz milletimize mahcup olmayacak, milletimizi sükûtu hayale biiznillah uğratmayacağız. Son 22 yıldır olduğu gibi Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturacak, Türkiye’ye yeni rekorları, yeni sevinçleri, yeni heyecanları yaşatacağız.
Türkiye Cumhurbaşkanı olarak bir gerçeği tekrar vurgulamak durumundayım: 85 milyon olarak biz muazzam ve muhteşem bir aileyiz. Hepimiz daha mutlu, daha müreffeh, daha kudretli bir Türkiye hayal ediyoruz. Gerçekleştirdiğimiz her hedefi daha büyük hedeflerin mihenk taşı, başlangıç noktası olarak görüyoruz. Tamamladığımız, hizmete verdiğimiz, şehirlerimize kazandırdığımız her eser yeni hizmetler, yeni projeler için azmimizi kamçılıyor, heyecanımız artırıyor. Kalbimizdeki vatan ve millet aşkı gökte bir şimal yıldızı gibi parlıyor, yeniden büyük ve güçlü Türkiye davamızda yolumuzu aydınlatıyor.
Allah’ın izniyle bu millet her engeli aşacak, her saldırıyı savuşturacak güce ziyadesiyle sahiptir. Kardeşliğimize sıkıca sarıldığımız, istikrar ve güven ortamını koruduğumuz, iç cephemizi tıpkı aşılmaz bir kale gibi sağlım tuttuğumuz müddetçe çok daha güzel günler göreceğimizden asla şüphe duymuyoruz. Ülkemizin istikrarlı yürüyüşünü rayından çıkarmak, ilerleyişini kesmek veya yavaşlatmak isteyenlere de millet olarak fırsat vermeyeceğimize inanıyorum.
Son kabine toplantımızdan bu yana iç siyasette ve dış politikada yoğun bir gündemle çalışmalarımızı sürdürdük. Diyanet İşleri Başkanlığımızın her beş yılda bir düzenlediği Din Şûralarının 7’ncisinde hocalarımızla ve kanaat önderlerimizle bir araya geldik. ‘Dijitalleşen Dünyada Diyanet Hizmetleri’ başlığıyla gerçekleştirilen şûranın küresel kültürün teşvik ettiği yapay din tehdidiyle mücadelede bir uyanışa vesile olmasını ümit ediyoruz.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Özel Ödülleri ile Yaşayan İnsan Hazineleri Ödülleri’ni takdim ettiğimiz üstat ve ustalarımızı bu vesileyle tekrar tebrik ediyorum.
28 Kasım’da Umman’dan ülkemize devlet başkanı seviyesinde ilk resmî ziyareti gerçekleştiren Umman Sultan Heysem bin Tarık’ı Türkiye’de misafir etmekten özellikle bahtiyar olduğumu söyleyebilirim. Bu tarihî ziyareti farklı alanlarda imzaladığımız 10 anlaşmayla taçlandırdık. Umman’ın krizlerin çözümünde üstlendiği yapıcı rolü takdir ediyor, inşallah bundan sonra Ummanlı kardeşlerimizle daha yakın çalışmayı umuyoruz.
Aynı zamanda Filistin halkıyla dayanışma günü olan 29 Kasım’da artık kendi alanında bir marka hâline gelen TRT World Forum’unun 8’incisine iştirak ettik.
‘Küresel Ticaret Burada’ temasıyla tertiplenen 20. MÜSİAD EXPO Fuarı ise 88 ülkeden iş adamlarını, tüccarları, girişimcileri ülkemizde bir araya getirdi. 1990 yılından bu yana Türkiye’nin ekonomide, ticarette ve demokraside şaha kalkması için emek veren MÜSİAD camiasını bir kez daha kutluyorum.
“DEPREM BÖLGEMİZİ ESKİSİNDEN DAHA DAYANAKLI BİR ŞEKİLDE AYAĞA KALDIRACAĞIZ”
30 Kasım Cumartesi günü Kahramanmaraş’taydık. Maraş’ta hem partimizin il kongresini yaptık hem de deprem konutlarının kura ve anahtar teslim törenini icra ettik. Tören alanından canlı bağlantıyla Hatay’ımızda 5 bin 900, Malatya’mızda 2 bin 313, Adıyaman’ımızda 6 bin 912, Gaziantep’imizde 257, Diyarbakır’ımızda 674, Adana’mızda 668, Şanlıurfa’mızda 2 bin 929, Elazığ’ımızda bin 407, Kahramanmaraş’ımızda 3 bin 499 olmak üzere toplamda 24 bin 559 yuvamızı daha hak sahibi kardeşlerimize teslim ettik. 2024 sonuna kadar 11 ilimizde toplam 201 bin 688 bağımsız bölümü afetzede kardeşlerimize teslim edeceğiz.
Bir depremzedenin elinden tutmak yerine, kimi zaman hakaret ederek, kimi zaman afaki sözler vererek bu sürece köstek olanları tarih affetmeyecektir. ‘Erdoğan bu enkazın altında kalır’ diyerek tüm umudunu milletin sıkıntılarının çoğalmasına bağlayan kifayetsizleri hayal kırıklığına uğratmaya devam ediyoruz. Son depremzede hak sahibi kardeşimiz de güvenli yuvasına kavuşana kadar bize durmak, dinlenmek, soluklanmak yok. İnşallah devlet millet birlikteliğiyle yaralarımızı saracak, deprem bölgemizi eskisinden daha dayanaklı bir şekilde ayağa kaldıracağız.
2 Aralık Pazartesi günü Karadağ Cumhurbaşkanı değerli dostum Jakov Milatoviç’i ülkemizde ağırladık. Partimiz tarafından düzenlenen Engelsiz Türkiye Programı’nda engel tanımayan kardeşlerimizle bir araya geldik. Hükûmetlerimizin engeli vatandaşlarımızın hayata katılımı noktasında gösterdiği samimi çabalar herkesin malumudur. Engelli Kamu Personeli Seçme Sınavı dâhil, kamudan özel sektöre, spordan çeşitli sosyal haklara kadar geniş bir yelpazede engellerimizin yanında olduk. İnşallah bundan sonra da aynı anlayışla yolumuza devam edeceğiz.
3 Aralık tarihinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzce yapımı tamamlanan 564 tesis, proje ve hizmeti resmen devreye aldık. Toplam yatırım bedeli 98 milyar lira olan bu tesislerin ülkemize ve milletimize tekrar hayırlı olmasını diliyorum.
Bu sene Japonya ile diplomatik ilişkilerimizin tesisinin 100’üncü Yıl dönümünü kutluyoruz. Bu anlamlı yıl dönümü münasebetiyle Japonya Veliaht Prensi Akishino Fumihito ve refikasını ülkemizde misafir ettik. 6 Şubat deprem felaketinin ardından Japon hükûmeti ve halkının milletimizle sergilediği dayanışmayı her zaman şükranla yâd ediyoruz.
7 Aralık Cumartesi günü Gaziantepli kardeşlerimizin misafiriydik. Millî Mücadele’mizin meşale şehirlerinden olan Antep, bugün de üretim ve ticaret başta olmak üzere pek çok alanda âdeta destan yazıyor. Gaziantep halkının Suriyeli mazlumlara sahip çıkması zaten her türlü takdirin üzerindedir. Gaziantep’te ilk önce 5 bin 113 konutun anahtar ve tapu teslim törenini yaptık. Ardından partimizin 8’inci Olağan İl Kongresi’ni her zamanki gibi yine büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Türkiye’nin ikinci büyük kütüphanesi olan Şahinbey Millet Kütüphanesini açarak gençlerimizle hasbihal ettik. Bu vesileyle 2024-2025 akademik yılında üniversite öğrencilerine verilen burs ve kredi tutarında yüzde 50 oranında artışa gittiğimizin müjdesini paylaştık. Buna göre ön lisans ve lisans için 2 bin lira olan rakamı 3 bin liraya, yüksek lisansta 4 bin lira olan miktarı 6 bin liraya, doktora öğrencilerimiz 6 bin lira olan tutarı 9 bin liraya çıkardık. Yeni burs miktarlarının üniversite öğrencilerimize ve ailelerine hayırlı olmasını temenni ediyorum.
“SURİYE’NİN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜNÜN KORUNMASINI SAVUNDUK”
Bölgemiz ancak demokrasi ve bir dönüm noktası ifadesiyle tarif ve tahlil edilecek evsafta kritik gelişmelere sahne oluyor. Komşumuz Suriye’de 13 yıldır devam eden iç savaş dün itibarıyla artık yeni bir boyut kazandı. Halep, Hama, Humus ve son olarak Şam, asıl sahiplerinin kontrolüne geçerken; 61 yıldır kanla, zulümle, baskıyla ve zorbalıkla ayakta kalan Baas diktatörlüğü de tamamen çöktü. Verilen sözlere rağmen yıllardır bölücü örgütün işgali altında bulunan Tel Rıfat ve Münbiç’in teröristlerden arındırılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Tabii eski rejimin, çekilirken dahi kimi şehirleri bölücü terör örgütünün Suriye uzantısına bırakması, aralarındaki kirli ittifakı bir kez daha teyit etmiştir.
Ülkemizdeki ana muhalefetin son ana kadar umudunu kesmediği Esed rejimi, bu süreç boyunca ‘Türkiye karşıtı’ tutumunu bir an olsun terk etmemiştir. Suriye ihtilafını diyalog yoluyla çözme çağrılarımız eski rejim tarafından küstahça reddedilmiş, ülkemizin uzattığı elin değeri bilinmemiş, manası anlaşılmamıştır. Esed, arkasında 1 milyona yakın insanın katledildiği, 12 milyon insanın göç etmek zorunda kaldığı, birçok şehri enkaza dönmüş bir Suriye bırakarak kaçmıştır. ‘Zulüm ile abad olunamayacağı’ hakikati, Suriye’de bir kez daha tecelli etmiştir.
Şunu milletimizin ve uluslararası kamuoyunun bilmesini isterim: Türkiye, Suriye ihtilafının başından beri komşuluk hukukunun ve büyük devlet olmanın icaplarını harfiyen yerine getirmiştir. Barıştan, özgürlükten, diyalogdan, adaletten, Suriye’nin bir an önce huzura kavuşmasından yana olduk. Devrik rejimin hasmane tutumuna rağmen her şart altında Suriye’nin toprak bütünlüğünün ve üniter yapısının korunmasını savunduk. Elbette haksızlığa, hukuksuzluğa, baskıya, zulme karşı sesimizi yükseltmekten, tepkimizi ortaya koymaktan hiçbir zaman çekinmedik, ama bunu açık bir düşmanlığa, kör bir husumete de dönüştürmedik. Suriye’deki hadiselerin 13 yıllık serencamını bilen herkes, Türkiye’nin adil bir barış için verdiği hasbi mücadelenin en yakın şahididir.
“KALBİMİZİN BİR YARISI GAZİANTEP, HATAY İSE DİĞER YARISI HALEP’TİR, ŞAM’DIR”
Şunu da en başından beri tekrar tekrar ifade ediyoruz: Suriye ile ilgili hassasiyetimiz hiçbir zaman menfaat eksenli olmamıştır. Biz bu konuya hep vicdan penceresinden baktık, hep merhamet nazarından yaklaştık, insani mülahazalarla hareket ettik. Bugün de aynı yerde sapasağlam duruyoruz. Tekrar söylüyorum; Suriye halkı, bizim kardeşimizdir. Tüm kesimleriyle, tüm inanç gruplarıyla can dostumuzdur. Bir uçtan diğer uca Suriye’yi karış karış süsleyen türbeler, köprüler, çeşmeler, hanlar, camiler bizim ezelden ebede uzanan kardeşliğimizin nişaneleridir.
Evet, sınırlar ülkeleri fiziken birbirinden ayırabilir, ama kalplere hangi güç sınır çizebilir? Asırlardır birlikte yaşadığımız aramızdaki sınır uzunluğu 910 kilometre, 910 kilometrelik sınırı paylaştığımız komşularımıza sırtımızı dönmemizi bizden kim bekleyebilir? Kalbimizin bir yarısı Antep’se, Hatay’sa, Şanlıurfa’ysa; diğer yarısı Afrin’dir, Halep’tir, Hama’dır, Humus’tur, Şam’dır.
“TÜRKİYE, ZOR BİR DÖNEMDE ZOR BİR İMTİHANI ALNININ AKIYLA VERMEYİ BAŞARMIŞTIR”
Tarihin ve coğrafyanın bize hatırlattığı bu gerçekleri son 13 yıldır ülke ve millet olarak bizzat yaşadık, bilfiil tecrübe ettik. Komşumuzun evinde yangın çıktığında ilk koştuğu yer biz olduk. Devrik rejimin ve terör örgütlerinin saldırılarından kaçan Suriyeli kardeşlerimiz canlarını kurtarmak için ilk önce bizim kapımızı çaldı. Az değil, 4,5 milyon Suriyeli bizim evimizde misafir oldu. Bir dönem nüfusu 3 milyon 700 bine ulaşan, ancak şimdi sayıları 2,9 milyona düşen Suriyeli muhacirlere 13 yıl boyunca biz ensarlık yaptık. Bunu da açık söylüyorum: yüksünerek, şikâyet ederek değil, inancımızın ve komşuluk hukukumuzun gereği olarak memnuniyetle yerine getirdik.
Biz muhalefetle bu konuda ne kavgalar verdik. Onlar ‘İktidar olur olmaz sizi kovacağız.’ derken biz tam aksine biz ensarız, onlar muhacirdir demek suretiyle onları evimizde misafir etmenin erdemine ulaştık. Yüzyıllardır mazlumların eman bulduğu bu ülke Allah’a hamdolsun, Suriyeli mazlumlara da güvenli, korunaklı, müşfik bir liman oldu. Bu emsalsiz misafirperverlik insanlık tarihine altın harflerle yazılacaktır. Türkiye, zor bir dönemde zor bir imtihanı alnının akıyla vermeyi başarmıştır. Türk milleti kara günlerinde Suriyeli mazlumlara kucak açmasının izzetini bir şeref payesi olarak ebediyen taşıyacaktır.
“SURİYE İSTİKRARA KAVUŞTUKÇA GÖNÜLLÜ, GÜVENLİ, ONURLU VE DÜZENLİ GERİ DÖNÜŞLER DE ARTACAKTIR”
Bugün bir kez daha muhalefetin kışkırtmalarına aldırmadan, mazluma kol kanat geren necip milletimin her bir ferdine şahsım, milletim adına teşekkür ediyorum. Cumhur İttifakı’nda birlikte yol yürüdüğümüz ortaklarımıza bu süreçte sergiledikleri merhametli duruş için aynı şekilde şükranlarımı sunuyorum. Fakat oy hesabıyla nefret söylemlerine başvuran ırkçı lümpenleri, vatanını kaybetmiş yetim ve öksüzlere kin kusan vicdan fukaralarını, sırf Meclis’te üç, beş koltuk kapabilmek uğuruna faşizmin en pespaye biçimine haftalarca sessiz kalanları ise önce Allah’a, sonra haklarına girdikleri Suriyeli mazlumlara ve elbette mahşeri vicdana havale ediyorum.
Suriye’de zalim Esed rejimiyle beraber ülkemizde mülteci düşmanlığını körükleyen necis zihniyette kaybetmiştir. Burada şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Suriye’yi etkisi altına alan kuvvetli değişim rüzgârının başta muhacirler olmak üzere tüm Suriye halkı için hayırlı sonuçlara vesile olacağına inanıyorum. Suriye istikrara kavuştukça inşallah gönüllü, güvenli, onurlu ve düzenli geri dönüşler de artacaktır.
Suriyeli kardeşlerimizin 13 yıldır süren vatan hasreti, inancım ve duam odur ki, artık yavaş yavaş son bulacaktır. Bunun şimdiden emarelerini görmeye başladık. Yığılmalarını önlemek ve trafiği kolaylaştırmak amacıyla Yayladağı Hudut Kapısı’nı da geçişlere açıyoruz. Muhacirlerin gönüllü geri dönüş sürecini de yine tarihimize, kültürümüze ve 13 yıllık müstesna ev sahipliğimize yaraşır şekilde yöneteceğiz. Hiç kimsenin bu insani sürece leke bulaştırmasına müsaade etmeyeceğiz. Suriye kriziyle ilgili politikası dün itibarıyla iflas eden ana muhalefet kendilerini hesaba çekmek, hatalarıyla yüzleşmek yerine çok çirkin, ırkçı bir dille Suriyeli mazlumlar üzerinden yeni istismar alanları oluşturmaya çalışıyor. Ana muhalefetin eski ve yeni yönetimine devrik Şam rejiminin yasını tutmaktan süratle vazgeçip, Suriye halkının sevincine ortak olmalarını tavsiye ediyorum. Kendilerini hapsettikleri cam fanustan çıksınlar, dünyada ve bölgede olanlara kulak kabartsınlar. Bir kez olsun hadiseleri Ankara merkezli okumayı denesinler, yoksa partilerini trajik komik duruma düşürmeye devam ederler.
“TÜRKİYE’NİN BAŞKA BİR ÜLKENİN TOPRAĞINDA VE EGEMENLİĞİNDE GÖZÜ YOKTUR”
Dün itibarıyla artık Suriye’de karanlık bir dönem kapanmış, aydınlık bir dönem başlamıştır. Türkiye binlerce yıllık tecrübe sonucunda billurlaşan devlet aklıyla hadiseleri okumakta, Suriye’deki duruma çok geniş bir perspektiften bakmaktadır. Bugün bazı parametreleri bir kez daha ifade etmek durumundayım: Türkiye’nin başka bir ülkenin toprağında ve egemenliğinde gözü yoktur. Sınır ötesi harekâtlarımızın yegâne amacı vatanımızı ve vatandaşlarımızı terör saldırılarından korumaktır.
Ne PKK ve Suriye’deki uzantıları ne DEAŞ ülkemizin muhatabı değildir, bilakis muarızıdır. Suriye’nin toprak bütünlüğünün mutlaka ama mutlaka korunması gerekiyor. Suriye tüm etnik, dinî, mezhebi kimlikleriyle Suriyelilerindir. Suriye’nin bugününe de, geleceğine de karar verecek olan Suriye halkıdır. Komşuları ve kardeşleri olarak bize düşen Suriye halkının ülkelerini yeniden toparlama, yeniden ayağa kaldırma, yeniden mamur etme çabalarına güçlü bir şekilde destek olmaktır. Tekrar söylüyorum: Arap, Türkmen, Kürt, Sünni, Alevi, Nusayri, Hıristiyan fark etmeksizin Suriyelilerin tamamının sulh içinde yaşadığı bir Suriye, Türkiye’nin en büyük özlemi, hayali ve hedefidir. Şurası da kesinlikle unutulmamalıdır: İstikrara kavuşmuş bir Suriye hem kendi vatandaşları hem de bölgedeki diğer ülkeler için güven kaynağı olacaktır.
“TÜRKİYE SINIRLARININ ÖTESİNDE YENİ TERÖR ÇIBANBAŞLARININ ORTAYA ÇIKMASINA GÖZ YUMMAYACAKTIR”
Komşu ülkelerin güvenliği yine Suriye’nin güven içinde, istikrar içinde olmasından geçiyor. Öte yandan bölücü örgütün Suriye uzantısının kargaşayı fırsata çevirmeye dönük aşırı heveskâr tutumunu da dikkatle takip ediyoruz. Kendi akıllarınca farklı hesap yapanlara şunu hatırlatmak istiyorum: Çok önemli, atalarımız güzel söylemiş, çakal ne kadar hile bilirse, kurtta o kadar yol bilir. Türkiye sınırlarının ötesinde yeni terör çıbanbaşlarının ortaya çıkmasına göz yummayacaktır. 13 yıldır her türlü zulme maruz kalan Suriyeli kardeşlerimize yeni acılar, yeni sıkıntılar, yeni dramlar yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur.
Buradan kardeş Suriye halkına da seslenmek istiyorum: Aziz Suriyeli kardeşlerim; Türkiye ve Türk milleti dün olduğu gibi bugün de, yarın da yanınızdadır. Siz tüm imkânsızlıklara rağmen kanınızla, canınızla, dişiniz, tırnağınızla destan yazdınız. Zulme ve zalime asla boyun eğmediniz. En zor zamanlarda dahi yeise kapılmadınız. İlk günden itibaren hep ‘Allah büyüktür’ dediniz; ‘O Rahman ve Rahim olandır’ dediniz; ‘O âlemlerin Rabbi’dir’ dediniz; yalnız O’na güvendiniz, yalnız O’ndan yardım dilediniz. Düştüğünüz yerden çok daha güçlü bir şekilde tekrar ayağa kalktınız. Böylece nesilden nesile gururla aktarılacak muhteşem bir kahramanlık hikâyesine imza attınız.
Kardeşlerim; unutmayın men sabera zafera, ‘yenilgi yenilgi büyüyen’ bu şanlı zaferin asıl sahibi sizlersiniz. Sizleri ülkem ve milletim adına saygıyla selamlıyorum, zaferiniz hayırlı mübarek olsun diyorum. Hürriyet ve adalet mücadelenizde sizi nasıl yalnız bırakmadıysak inşallah, kalkınma mücadelenizde de tüm imkânlarımızla sizi destekleyeceğiz. Gönül gönüle verecek, zorlukların, sıkıntıların üstesinden birlikte geleceğiz. Suriye’nin kalıcı barışa, istikrara ve güvenliğe kavuşması için elimizden gelen her şeyi yapmaya hazır olduğumuzu bilmenizi isterim. Hama katliamından beri Suriye’nin özgürlüğü yolunda can veren şehitleri bugün bir kez daha rahmetle yâd ediyorum.
Suriye’nin esaretten kurtulan şehirlerinde sevinç gözyaşları döken, dua eden, şükür secdesine kapanan, yıllar sonra evlerine, yuvalarına, ailelerine, sevdiklerine kavuşmanın mutluluğunu yaşayan tüm kardeşlerime selam ediyorum.
“EĞİTİMİN ALTYAPISINA YAPTIĞIMIZ YATIRIMLARIN EĞİTİMİN KALİTESİNE OLUMLU YANSIDIĞINI GÖRÜYORUZ”
Bugünkü kabine toplantımızda Suriye’deki güncel gelişmelerin yanı sıra, enerjiden eğitime ve sağlığa çeşitli konuları da ele aldık. Eğitimin altyapısına 22 yıldır yaptığımız devasa yatırımların eğitimin kalitesine de olumlu yansıdığını görüyoruz. Uluslararası İzleme Araştırmalarında matematik ve fen bilimlerinde dördüncü ve sekizinci sınıf öğrencilerinde ülkemizin grafiği sürekli yükseliyor. 2023 yılının oranları bunu bir kez daha ortaya koymuştur. Yani eğitim modelimiz özellikle süratle gelişiyor ve bu iyileşme inşallah hızlanacaktır.
“SAĞLIKLI TÜRKİYE YÜZYILI PROGRAMI’NI HAYATA GEÇİRİYORUZ”
Koronavirüs döneminde güçlü sağlık altyapımızın önemini tecrübe etmiştik, şimdi bu alanda yeni bir adım daha atıyoruz. Koruyan, geliştiren ve üreten sağlık modeliyle Sağlıklı Türkiye Yüzyılı Programı’nı hayata geçiriyoruz. Üçlü sarmak modelimiz ile Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığımız TÜSEB öncülüğünde üniversitelerimizi ve özel sektörümüzü buluşturuyoruz. Kritik ilaç, aşı, kit ve tıbbi cihaz ürünlerimizi belirledik. Üreten sağlık modelimiz ülkemizin ekonomik büyümesine ve kalkınmasına katkı sunacak marka ve katma değer oluşturacak bir süreci geliştirecektir. Yeni modelimizin şimdiden hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum.
Yarından itibaren asgari ücret tespit komisyonu görüşmelere başlıyor. Hem çalışmalarımızın beklentilerini gözetecek hem de ülkemiz ekonomisine taşınması ağır bir yük getirmeyecek bir anlayışla sürecin yürütüleceğine özellikle inanıyorum. Açık artırma usulüyle asgari ücret açıklayan muhalefeti de ülke ve millet hayrına bir iş yapacaklarsa SGK’ya olan birikmiş borçlarını ödemeye onları davet ediyorum.
Bir diğer güzel haberimiz; Tip 1 Diyabet hastalığıyla mücadelede eden evlatlarımız ve ailelerine yöneliktir. Daha önce bilindiği gibi diyabet hastalarımızın glikoz takibi için gerekli cihazlar geri ödeme kapsamındaydı. Buna ilave olarak artık 18 yaş altındaki Tip 1 Diyabet hastası evlatlarımız için sensörlü cilt altı glikoz izlem cihazlarını, Sosyal Güvenlik Kurumumuz tarafından geri ödeme kapsamına alıyoruz. Acil şifa dileklerimle, evlatlarımıza ve ailelerine hayırlı olsun diyorum.”
Ankara Hacı Bayram Üniversitesi’nde ASEAN GÜNÜ “ASEAN-Türkiye Ortaklığı: Gelecek İçin Fırsatlar ve Zorluklar” temasıyla yapıldı.
Kısa adı ASEAN olan Güneydoğu Asya Uluslar Birliği Günü Ankara’da “ASEAN-Türkiye Ortaklığı: Gelecek İçin Fırsatlar ve Zorluklar” temasıyla Hacı Bayram Üniversitesi’nde masaya yatırıldı.
ASEAN Günü’ne Güneydoğu Asya’nın ASEAN’a üye devletlerin Türkiye büyükelçileri, bazı ülkelerin Büyükelçileri elçilik görevlileri, öğretim üyeleri ve öğrenciler katıldı.
ASEAN Günü, Hacı Bayram Üniversitesi evsahipliğinde ITRİ KONGRE ve KÜLTÜR MERKEZİ’nde düzenlendi.
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Metin Orbay, ASEAN Günü’nde ilk konuşmacı olarak kürsüye geldi.
Rektör yardımcısı Prof. Dr. Metin ORBAY, Itri Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen günde ASEAN ülkeleri ile Türkiye arasındaki bugünü ve gelecekteki fırsatları ele alacaklarını söyledi.
Prof. Dr. Metin Orbay, üniversitelerindeki ASEAN’a üye devletlerden gelen uluslararası öğrenci sayısının artırılması için gayret içinde olduklarına dikkat çekti ve ASEAN GÜNÜ’nün bu yönde bir fırsata dönüşebileceğini dile getirdi.
Rektör yardımcısı Prof. Dr. ORBAY, ASEAN gününde Ünüversitelerinin 2018’de kurulan yeni bir üniversite olmasına rağmen GAZI Üniversitesinden ayrılarak kurulduğundan dolayı ZENGİN bir geçmişe sahip olduğunu da anlattı,
Prof. Dr. Metin ORBAY’dan sonra kürsüye Endonezya Büyükelçisi ACHMAD RIZAL PURNAMA geldi,
Endonezya Büyükelçisi PURNAMA konuşmasında şunları söyledi:”Öncelikle Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’ne teşekkürlerimi sunmak istiyorum…
Bugünkü Stratejik Forum’a nezaketle ev sahipliği yaptıkları için… Ardından ASEAN Kültür Günü geldi.
Bu etkinliği gerçeğe dönüştüren mükemmel iş birlikleri için Türkiye Dışişleri Bakanlığı’na ve Ankara’daki tüm ASEAN Büyükelçilerine de teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu kolektif çaba, ASEAN’ı Türkiye’nin Radar Ekranına yerleştirmek için büyük stratejimizin bir tezahürüdür.
Ayrıca tüm ASEAN Dostlarını bu Stratejik Forum’a davet ediyorum.
Ortak geleceğimiz benzeri görülmemiş zorluklarla karşı karşıya.
Forumumuzun teması olan “ASEAN-Türkiye: Gelecek İçin Bir Ortaklık” sadece güncel değil, aynı zamanda alakalı.
Günümüzde jeopolitik rekabetlerle körüklenen savaşlar dünya çapında şiddetleniyor.
Kritik kaynaklar için yarış yoğunlaşarak gelecekteki çatışmalara zemin hazırlıyor.
İklim değişikliği milyonlarca hayatı etkilemeye devam ediyor ve küçük ada ülkelerinin hayatta kalmasını tehdit ediyor.
Aynı zamanda, mevcut küresel yönetim, mevcut zorluklarla başa çıkmaya uygun olmayan kötü bir durumdadır.
Dünya genelindeki sıradan vatandaşlar artık liderlerin kabul etmekte tereddüt ettiği şeyi tekrarlıyor: Mevcut küresel yönetim sistemi başarısız oluyor!
Ekim 2023’ten bu yana Gazze’de yaklaşık 44.000 Filistinlinin hayatını kaybetmesi karşısında BM Güvenlik Konseyi’nin eylemsizliğini başka nasıl açıklayabiliriz?
Geçmiş bir dönemin sembolleri olan Bretton Woods kurumları, herkese refah sağlamayı başaramadı.
Eğer boş durursak, küresel yönetim çökebilir ve gücün hakkı gölgelediği ve düzensizliğin hüküm sürdüğü bir kaos çağına girilebilir.
Bu sert gerçeklerle yüzleşmek için ASEAN-Türkiye ortaklığı, çözümler için bir ortaklık haline gelmeli
sadece halkımıza değil, aynı zamanda küresel barış ve refaha da hizmet eden bir iş birliği feneri.
ASEAN-Türkiye ortaklığı, her iki bölgenin halklarına somut faydalar sağlamalı
karşılıklı saygıya dayalı ve ortak refahı sağlamak üzere tasarlanmalıdır.
Ortaklığımız ayrıca enerji güvenliği gibi acil küresel zorluklarla da mücadele etmelidir.
Ekonomik hırs ve iklim zorunlulukları arasında sıkışmış bir dünyada ASEAN ve Türkiye, bu rekabet eden talepleri uyumlu hale getirmek için eşsiz bir potansiyele sahiptir.
Birlikte… enerji dönüşümü için bir motor… olabiliriz… Türkiye’nin Ulusal Enerji Planı… ve ASEAN’ın Enerji Görünümü tarafından yönlendirilen.
Bu ortak vizyon sayesinde:
ekonomileri besleyen ve gezegeni koruyan yeşil teknolojiler geliştirebilir ve paylaşabiliriz.
Bir diğer acil küresel sorun… gıda güvenliğidir.
Küresel nüfusun… 2050 yılına kadar… 10 milyara ulaşmasının tahmin edildiği düşünüldüğünde… gıda kıtlığı… bir çatışma kaynağı olabilir.
ASEAN-Türkiye… bu zorluğun üstesinden şu şekilde gelmelidir:
verimi artırmak ve atığı en aza indirmek için… akıllı çiftçilik teknolojilerini benimseyerek…
bölgesel gıda rezervlerini güçlendirerek… herkesi… gelecekteki krizlerden korumak için.
Ortaklığımız… yaygın ekonomik eşitsizlikle de… mücadele etmelidir…
Eşitsizlik… istikrarsızlık yaratır… ve huzursuzluğu körükler.
ASEAN-Türkiye iş birliği… cesur çözümler bulmalıdır:
Dijitalleşmeyi teşvik etmek… dijital altyapıya ve okuryazarlığa erişimi artırmak… milyonlarca kişi için fırsatların kapısını açacaktır!
Endüstriyel aşağı akışı benimsemek… Ulusların… kendi kaynaklarından sürdürülebilir şekilde faydalanmalarını… ekonomilerine katma değer katmalarını sağlamak.
Ortaklığımızın hedefleri… sınırlarımızın ötesine de uzanmalı… daha geniş küresel topluluğa fayda sağlamak için.
Mevcut küresel düzenin işlevsizliği… alternatif çözümler gerektiriyor.
ASEAN-Türkiye gibi bölgesel iş birlikleri… ulusların birleşmesi için… potansiyel yollar olarak ortaya çıkmalı… barış ve istikrara… net katkıda bulunan bir unsur haline gelmeli.
ASEAN’ın son elli yıldır… ortaklarıyla yaptığı şey budur…
sağlam bir bölgesel güvenlik mimarisi oluşturmak…
kapsayıcılık ilkelerine… ve somut iş birliğine dayalı.
ASEAN’ın vizyonunda… büyük güçler, egemen olmak için değil, iş birliği yapmak için rekabet etmelidir.
Büyük güçler barış için savaşmalı… savaş için değil.
Bu model, Orta Doğu da dahil olmak üzere diğer bölgelere benzer yollar çizme konusunda ilham verebilir.
Türkiye, kapasitesi ve liderliğiyle bu yolda öncülük edebilir.
Kendi bölgemizin ötesinde ASEAN-Türkiye iş birliği küresel yönetişimin geleceğini şekillendirmede dönüştürücü bir rol oynamalıdır.
Her ikisi de çok taraflılığın ve tüm ülkelerin ortak çıkarlarını yansıtan sadece ayrıcalıklı bir azınlığın değil!
Bu ortaklık yarının zorluklarını öngörmeli ve bugünün çözümleri içintemel oluşturmalıdır.
Bugünkü tartışmaların ASEAN-Türkiye ortaklığının sınırsız potansiyelini açığa çıkaracağından eminim.
adil ve eşit bir dünya için bir ortaklık,
gelecek için bir ortaklık,
Teşekkür ederim.
Purnama’dan sonra kürsüye Dışişleri Bakanlığı Asya-Pasifik Genel Müdürü Esra CANKORUR geldi,
Dışişleri Bakanlığı Asya Pasifik Genel Müdürü Esra Cankorur, ASEAN’ın BARIŞ, İSTİKRAR ve REFAHA desteğiyle bilindiğine işaret ederek Türkiye’nin ASEAN’ın Güneydoğu Asya’da oynadığı merkezi role değerini bildiğini belirtti.
Bu çerçevede ASEAN ve üye ülkelerin Türkiye’nin Yeniden Asya Girişimi’nin merkezinde yer aldığını dile getiren CANKORUR, ASEAN ve ona üye ülkelerle karşılıklı saygı, güven ve anlayış temelinde sağlam ilişkiler içinde olduklarını ifade etti.
Türkiye ile ASEAN’ın bölgelerinde önemli bölgesel aktörler ve ekonomik güç merkezleri olarak artan öneminin stratejik ve geleceğe dönük bir işbirliği yaklaşımını zorunlu kıldığını belirten Cankorur, ASEAN ile ilişkileri geliştirmeye hazır olduklarını ve bu yıl diyalog ortaklığı için başvuruda bulunduklarını söyledi.
Esra CANKORUR, daha derin diyaloğun iki tarafa da fayda sağlayacağını, benzeri alanlarda ilişkilerin karşılıklı işbirliğiyle geliştirilmesi için gayret içinde olduklarını dile getirdi.
ASEAN Parlamentolar Arası Asamblesi Türk Grubu Başkanı Osman Sağlam da konuşmasında şunları söyledi: “ ASEAN Genel Kurulu’nda başlayan bu yoilculuk 45’inci genel kurulda somut kazanımlarla devam etti. Türkiye ilki kez gözlemci üye olarak katıldığı bu genel kurulda Asya ile gelecekteki işbirliğini şekillendirecek güçlü zeminler oluşturdu. Ticaret, enerji, teknoloji ve altyapı projeleri gibi stratejik alanlarda iişbirliğini artırmayı hedefleyen somut adımlar atıldı. Kadınların siyasete girmesi ve kadınların siyasette daha aktif rol alması için geliştirilen öneriler Türkiye’nin bu alandaki öncülüğünü pekiştirmiş ve Asya ülkeleri ile bu konudaki ortak vizyonunu güçlendirmiştir. Ayrıca kültürel ve sosyal bağların kuvvetlerini vermesi adına önemli kararlar alınmıştır. Türkiye’nin ASEAN ile ilişkilerini derinleştirmesi kararlılığı gerek ikili gerekse çok taraflı düzeyde tüm muhataplarımızda paylaşıldı. Bu yalnızca bölgesel iş birliğini değil, küresel barış ve kalkınma hedeflerini destekleyen önemli bir adımdır. Asya’nın Asya-Pasifik ve Hint okyanusu bölgesindeki merkezi rolünün farkında olan Türkiye, geleneksel işbirliği alanlarının ötesine geçerek enerji, dijitalleşme ve sürdürülebilir kalkınma gibi yeni alanlarda daha aktif bir rol almayı hedeflemektedir. AIPA genel kurulları yalnızca iş birliği zeminini geliştirmekte kalmıyor, aynı zamanda kültürel ve ekonomik ortaklıkların derinleşmesine de vesile oluyor. Önümüzdeki dönemde Asya ile ilişkilerimizin stratejik ortaklık düzeyine taşınması ve bölgedeki etkimizin artması için çalışmalarımıza kararlılıkla devam edeceğiz. Bu süreçte, yakın çevrelerin katkısı büyük önem taşıyor siz değerli katılımcıların Asya Türkiye ilişkileri üzerine yapacağı araştırmalar, bu ortaklığı teorik ve pratik düzeyde daha da güçlenmesine yardımcı olacaktır. Bu vesileyle Asya ile kurduğumuz bu güçlü bağları bölgenin de dünya için vaat parlaklık geleceği ve barışın kapılarını aralayacağına inanıyorum. Bu arada, Peace in the Gazze PEACE in Asya PEACE in the WORLD.
Konuşmalardan sonra, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fırat Purtaş’ın moderatürlüğünde ( ASEAN-Türkiye Ortaklığı: Gelecek İçin Fırsatlar ve Zorluklar) temalı bir panel düzenlendi.
Endonezya Stratejik ve Uluslararası Çalışmalar Merkezi’nden Dr. Philips Vermonte, ASEAN Sürdürülebilir Kalkınma Çalışmaları ve Diyalog Merkezi Direktörü Büyükelçi Chirachai Punkrasin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi ASEAN Parlamentolar Arası Meclisi Türkiye Delegasyonu Sekreteri Dr. Ali Yıldız panele katılan konuşmacılardı.
Panelden sonra ASEAN Günü dolayısıyla ASEAN üye devletlerinin müzik, dans ve yemeklerinin yer aldığı bir etkinlik yapıldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.