Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık çalışanlarıyla bir araya geldiği iftar programında yaptığı konuşmada, “Milyonlarca insanın hayatına mal olan koronavirüs salgınından dünyayla birlikte biz de olumsuz etkilendik. Sağlık ordumuzun cansiperane gayretleri ve vakitlice aldığımız tedbirler sayesinde salgın döneminde hiçbir vatandaşımızı çaresiz bırakmadık” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşi Emine Erdoğan, Etlik Şehir Hastanesi’nde düzenlenen “Sağlık Çalışanlarıyla İftar Programı”na katıldı.
Programda yaptığı konuşmada, Ramazanın ülke, millet ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ramazanın ruh dünyasını saran manevi iklimini hep beraber yaşamaya çalışıyoruz. Hemen her hanede kurulan iftar sofraları, sahurlar bu mübarek ayın nişanesi olarak bizleri birbirimize çok daha farklı bir şekilde bağlıyor. Bu sofralar, 85 milyonun birlik ve beraberliğinin şahididir” diye konuştu.
“Muhabbetten Muhammed oldu hasıl Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl?” sözünü aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, acı, tatlı, varlık ve yokluğun paylaşıldığı bu mübarek sofralar kurulduğu müddetçe yarınların da aydınlık olacağını dile getirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Rabbim ülkemizde bu sofraların eksikliğini göstermesin diyorum. İftar sofranızı bizimle paylaştığınız için her birinize teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Bugün sağlık teşkilatının hemen her kademesinde görev yapanlarla bir arada olduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, yöneticiler ve hekimlerin yanı sıra hemşireler, sağlık memurları, teknisyenler ve emekçilerle aynı gönül sofrasında bulunmanın sevincini yaşadıklarını söyleyerek, yurt içinde ve yurt dışında görev yapan tüm sağlık personeline selam gönderdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, vazife sırasında şehit düşenler başta olmak üzere ebediyete irtihal eden tüm sağlık çalışanlarına Allah’tan rahmet dileyerek, “Sizlerin şahsında tüm sağlık çalışanlarımıza ülkemize ve aziz milletimize sundukları hizmetler dolayısıyla teşekkür ediyorum” dedi.
Son yıllarda milletin mücadele azmiyle Türkiye’nin direnme kapasitesini test eden pek çok sınamadan geçildiğini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, milyonlarca insanın hayatına mal olan koronavirüs salgınından dünyayla birlikte Türkiye’nin de olumsuz etkilendiğini ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sağlık ordumuzun cansiperane gayretleri ve vakitlice aldığımız tedbirler sayesinde salgın döneminde hiçbir vatandaşımızı çaresiz bırakmadık. Hastane kapısından geri çevrilen, ilaç bulamadığı için vefat eden, sağlık hizmetlerine ulaşamayan, istediği hâlde aşı imkânına erişemeyen insanımız olmadı. Ekonomik bakımdan bizden çok daha zengin ülkelerde özellikle rastlanan vahim görüntülerin hiçbiri hamdolsun ülkemizde yaşanmadı. İnsanlığın son asırda karşılaştığı en büyük sağlık krizi denilen bu salgını gerçekten takdire şayan bir organizasyon kabiliyetiyle yönetmeyi başardık. Ardından Rusya-Ukrayna arasında patlak veren ve yayılma riski taşıyan savaşın sonuçlarıyla mücadele etmek zorunda kaldık. Dengeli ve uzlaştırıcı bir politika izleyerek savaş kıvılcımının ülkemize sıçramasına müsaade etmedik. Ayrıca attığımız ilave adımlarla sayısız insanın hayatını kurtardık. Düşünebiliyor musunuz? Üç ay gibi bir sürede İstanbul Murat Dilmener Hastanesi’ni ve Feriha Öz Hastanesi’ni Avrupa ve Asya yakalarında olmak üzere gerçekleştirdik. Burada her türlü donanım, ameliyathaneler var ve bu şekilde halkımızın hizmetine sunduk.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle Türkiye’nin hemen yanı başında akan kanın durması için çalışmalarını sürdürdüklerini belirtti.
Türkiye tam önünü görmeye, kendini toparlamaya başlamışken bu sefer 6 Şubat sabahı tarihin en kara günlerinden birisini yaşadığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler 14 milyon insanımızın yaşadığı 11 ilimizde ciddi yıkıma ve can kaybına yol açtı. Şu anda aramızda işte o can kayıplarını yaşayan kardeşlerimiz var, doktor arkadaşlarımız var, hemşirelerimiz var. Bütün bunlara rağmen onlar durmadan, usanmadan yine bu mücadeleyi devam ettirdiler, devam ettiriyorlar. Eşi ve çocukları ölmüş, bu hâlde olmalarına rağmen onlar tebabet yemininin gereğini yapmak suretiyle yola yine devam ediyorlar. Hayatını kaybeden 50 binin üzerindeki kardeşimiz içinde 505 de sağlık personelimiz bulunuyor. Rabbimden hepsine rahmet ve mağfiret niyaz ediyorum. Milletimizin ve sağlık camiamızın bir kez daha başı sağ olsun diyorum. İftar soframızda asrın felaketine bizzat şahitlik etmiş bu kardeşlerime Rabbimden sabırlar niyaz ediyorum. Bir niyazım daha var. Onlar şehadet şerbetini içtiler ve inanıyorum ki sizler de o şehadet makamında olan yakınlarınızla beraber haşrolunacaksınız.”
“SAĞLIK ORDUMUZ BU SÜREÇTE YİNE EN ÖN SAFTA YER ALDI”
Yaşanılan afetin yol açtığı yıkımın büyüklüğünü sağlık çalışanlarının da çok iyi bildiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremzedelerle birlikte orada görevli kamu personelinin de devletin ilk günden itibaren gösterdiği olağanüstü çabanın tanığı olduğunu belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, tıpkı yüzyılın sağlık krizinde olduğu gibi asrın felaketiyle mücadelede de son derece başarılı bir imtihan vermektedir. Bunu sadece biz söylemiyoruz ülkemize destek ziyareti yapan yabancı misafirlerimiz de bu gerçeği ikrar ediyor” diye konuştu.
Arama kurtarmadan yaralıların tedavisine, barınmadan gıda ve yiyecek teminine kadar tüm ihtiyaçlarında mağdurların yanında olduklarını vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sağlık ordumuz bu süreçte yine en ön safta yer aldı. Deprem anından itibaren 212 UMKE ve 112 acil sağlık aracımız; 14 hava ambulansımız, 1426 ambulansımızın yanında 16 bine yakın UMKE ve 112 acil sağlık personelimizle insanlarımızın yanındaydık. Yıkıntıların altından çıkartılan yaralılarımızdan 2 bin 580’ini hava yoluyla, 49 bine yakınını kara yoluyla, 327’sini deniz yoluyla diğer şehirlere sevk ettik. Hâlen 7 bin 731 depremzedemiz yatarak, 1008 kardeşimiz de yoğun bakımda tedaviyi görüyor. Kendilerine Allah’tan acil şifalar diliyorum” ifadelerini kullandı.
Kovid-19 salgınında büyük ihtiyacı karşılayan şehir hastanelerinin faydasının deprem sürecinde de görüldüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremde yaralananların tedavisinde bu hastanelerin kritik rol oynadığını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 30 bin 197 yataklı 21 şehir hastanesinin en üst standartta sağlık hizmeti verdiğine işaret ederek “Kimi çevrelerin mesnetsiz saldırılarına rağmen bu devasa sağlık yatırımlarını ülkemize kazandırmaktan gurur duyuyoruz” diye konuştu.
Depremzedelere verdikleri hizmetten dolayı sağlık çalışanlarına teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, şifa bularak hastaneden çıkanların “Allah razı olsun” duasının en büyük mutluluk kaynakları olduğunu dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, deprem bölgelerindeki 7,5 milyon afetzedeye kesintisiz sağlık hizmeti sunulduğunu, bölgeye 32 bin 851 ilave personel görevlendirildiğini, 122 bin 316 personelin depremzedelere hizmet verdiğini bildirdi.
Deprem bölgelerindeki kamu hastanelerinden 13’ünün ağır hasarlı olduğunu, bu hastanelerden birinin yıkıldığını anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremden etkilenmeyen hastanelerin hizmete devam ettiğini, 22’si aktif 34 sahra hastanesinin kurulduğunu aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kocaeli’nde de yeni bir şehir hastanesinin açılacağını kaydetti.
Deprem bölgelerinde yeni hastane binalarının yapımına süratle başlandığını, bu hastanelerin kısa sürede tamamlanacağını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Çarpıtılmış bir fotoğraf karesi üzerinden inşa çalışmalarımıza iftira atanları ise milletimizin vicdanına havale ediyoruz. Elbette hizmet etmek, eser kazandırmak, ülkeniz ve milletiniz için taş üstüne taş koymak öncelikle nasip meselesidir. Kimi insan iş yapar, kimisi de sadece laf, dedikodu yapar. Bizim yalanlarla, bühtanlarla, aslı astarı olmayan iftiralarla boşa geçirecek vaktimiz yok. İstismar peşinde koşanlar, bugüne kadar hep kaybetmiştir, inşallah yine kaybedecektir. Biz nasıl salgında rekor sürelerde hastanelerimizi devreye aldıysak şimdi de söz verdiğimiz tüm projeleri tam zamanında bitirip hizmete açacağız.”
Salgında, depremde, afette, hastalıkta milletin imdadına koşan sağlık çalışanlarını asla ihmal etmeyeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiçbir fedakârlıktan kaçınmadıklarını belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastanelerin modern cihazlarla yenilenmesinden sağlık çalışanlarının mali ve özlük haklarının iyileştirilmesine kadar çok sayıda adım attıklarını anlattı.
Sabit ek ödemelerin merkezi yönetim bütçesinden karşılanmasına yönelik düzenleme yapıldığını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık personeline sabit ödemeyle birlikte taban ödemenin de tanımlandığını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşvik ek ödemesinin de mahsuplaşma olmadan ayrıca ödenmeye başlandığını kaydetti.
“DEPREMZEDELERİMİZİN BİZDEN ÇOK BÜYÜK BEKLENTİLERİ OLDUĞUNU BİLİYORUZ”
Sağlıkta şiddetin önlenmesine ilişkin yasal düzenlemeleri hayata geçirdiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, sağlık personeline yönelik kasten yaralama suçlarının tutuklanmaya ilişkin katalog suçlar arasına alındığını hatırlattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, malpraktis davalardan doğan tazminatın rücu edilmesi uygulamasını ortadan kaldırdıklarını, kamudan emekli olan doktorların emekli aylıklarındaki ek ödemenin artırıldığını ifade etti.
Ek gösterge düzenlemesiyle farklı hizmet sınıflarında yer alan sağlık personeline 600 puanlık artış sağlandığını bildiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, hastanelerde görev yapan son sınıf öğrencilerine asgari ücret seviyesinde ödeme yaptıklarını anımsattı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzmanlık öğrencilerinin nöbet sayıları ve nöbet ertesi izinleriyle ilgili çalışma şartlarını iyileştirdiklerini bildirdi. Aile hekimleri ve aile sağlığı çalışanlarının da diğer sağlık personeli gibi destek ve teşvik ek ödemesi almasını sağladıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözleşmeli personele kadro verdiklerini belirtti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Gerektiğinde şartları zorlama pahasına sağlık camiamızın beklentilerini karşıladık, sıkıntılarına çözüm ürettik. Bundan sonra da sizlerin yanında olmayı sürdüreceğiz. Önceki hafta bir müjdemizi milletimizle paylaştık. Yeni katılımlarla sağlık ordumuzu daha da güçlendiriyoruz. Türkiye genelinde 42 bin 500 sağlık personeli alıyoruz. Bunlardan 2 bin 832 sürekli işçi ile 9 bin 59 sözleşmeli sağlık personelinin atamasının deprem bölgesindeki illere yapacağız. Felaketin yaralarının en kısa sürede sarılması için gereken her türlü çabayı sergileyeceğiz. Seçim sürecinin çalışmalarımızı sekteye uğratmasına kesinlikle müsaade etmeyeceğiz. Depremzedelerimizin bizden çok büyük beklentileri olduğunu biliyoruz. Yapımına süratle başladığımız on binlerce deprem konutunun umutları yeniden canlandırdığını görüyoruz. Özellikle yıkıntıların hemen yanında yeşeren bu umutları boşa çıkarmayacağız. Aziz milletimizin hem kendi hem de evlatlarının aydınlık geleceği için sandıkta yine en doğru kararı vereceğine inanıyorum.”
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli olarak addettiklerini söyleyerek, “Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.” dedi.
TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Bakan Kacır “Ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.” diye konuştu.
Bakan Kacır, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından düzenlenen ve bu yıl “Yeteneğe Dayalı Kalkınma” temasıyla gerçekleşen 3. İstanbul İnsan Kaynakları Forumu’na katıldı. Kacır, burada yaptığı konuşmada tarih boyunca ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temelleri, her dönemin hâkim dinamiklerine göre şekillendiğini söyledi. Tarım çağında, bir milletin zenginliğini belirleyen en önemli unsurun; sahip olduğu verimli topraklar ve su kaynaklarına erişim olduğunu belirten Kacır, Sanayi Devrimi ile birlikte bu paradigmanın kökten değiştiğini söyledi. Bilgi çağıyla birlikte fiziksel varlıklardan ziyade bilgi, teknoloji ve inovasyonun ekonomik gücün merkezine yerleştiğini kaydeden Kacır konuşmasında şunları söyledi:
YENİ ÇAĞIN GERÇEĞİ: Bir zamanlar tarımsal üretime, sanayi gücüne ve yeraltı zenginliklerine dayalı olan büyüme modelleri, yerini bilgi ekonomisine, inovasyona ve yetenek gelişimine bıraktı. Yeni çağın gerçeği şudur: Yetenek, en kıymetli sermaye; inovasyon ise sürdürülebilir büyümenin lokomotifidir.
İTİCİ GÜÇ: Türkiye olarak nüfusumuzun ortanca yaşı bugün 34 düzeyinde. Yani pek çok gelişmiş ülkeye kıyasla 10-15 yaş daha genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Biz, bu demografik avantajı yalnızca bir istatistik olarak değil, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefimizin en güçlü itici gücü olarak addediyoruz.
ADIMLARIN ODAĞI: Milli Teknoloji Hamlemiz doğrultusunda, daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için attığımız adımların odağına her daim insan kaynağımızı koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, son 22 yılda üniversitelerden teknoparklara, Ar-Ge merkezlerinden girişimcilik destek programlarına kadar geniş bir yelpazede insan kaynağımızın niteliğini artırmaya yönelik pek çok adım attık.
BÜYÜK ATILIMLAR: Nitelikli insan kaynağımızı destekleyerek; kendi eğitim uçaklarını, helikopterlerini, deniz platformlarını, kara araçlarını, uydularını geliştirebilen, üretebilen, büyük atılımlara imzasını atan bir ülke konumuna yükseldik. Girişimcilerimizin, mühendislerimizin ve genç zihinlerin hak ettiği değeri bulması ile bugün insansız hava aracı üretiminde dünya birincisiyiz. Yerli ve millî otomobilimiz Togg; elektrikli, bağlantılı ve akıllı araç olarak yollarda.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMÜN ÖNCÜSÜ: Artık imkânsız zannedileni Türkiye’nin girişimcileri başarıyor, Türkiye’nin mühendisleri hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. Elde ettiğimiz bu tarihi kazanımları devam ettirmek ve gençlerimizin potansiyelini ortaya çıkarmak için hep birlikte gayretlerimizi sürdürüyoruz. Biliyoruz ki; günümüz dünyasında teknolojik dönüşümün öncüsü ve lideri esasen gençlerdir.
TEKNOFEST KUŞAĞI: Her TEKNOFEST’te Gençlerimizin Nuri Demirağların, Vecihi Hürkuşların, Şakir Zümrelerin, Nuri Killigillerin akamete uğramış serüvenlerini tamamlama kararlılığına tekrar tekrar şahit oluyoruz. Ne mutlu ki Millî Teknoloji Hamlesi’ni omuzlayan, bu ülkeyi daha ileriye taşıma derdinde olan azimli, birikimli, çalışkan TEKNOFEST kuşağı var.
DENEYAP ATÖLYELERİ: 81 şehrimizde kurduğumuz Deneyap Teknoloji Atölyelerimizde 35 binden fazla gençlerimizi bilim ve teknoloji dünyasıyla 11 yaşından itibaren buluşturuyoruz. “Sektör Kampüste” programımız ile üniversite öğrencilerine, sektör profesyonelleri tarafından güncel ve sahadan içeriklerle hazırlanarak zenginleştirilmiş dersler alma imkanı sağlıyoruz. Milli Teknoloji Uzmanlık Programlarımızla da teknoloji geliştirme ve katma değerli üretim altyapımızın ihtiyaç duyduğu alanlarda gençlerimizi geleceğin yetkinlikleriyle buluşturuyoruz.
MİLLİ TEKNOLOJİ STAJ PROGRAMI: Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi ile yakın iş birliği içinde yürüttüğümüz Milli Teknoloji Staj Programımızla da gençlerimize sanayi ve teknoloji ekosistemimizin öncü firmalarında staj yapma imkanı tanıyoruz. Ar-Ge teşviklerimizden teknopark uygulamalarımıza, TÜBİTAK desteklerinden KOSGEB programlarına ve girişim sermayesi fonlarına pek çok uygulama ve düzenleme ile gençlerimizin girişimci ruhunu besleyerek, girişimciliği kariyer yolculuğunda bir alternatif haline getiriyoruz.
GELECEĞİN DÜNYASI: Gençlerimizin doğru yetkinliklerle buluşması kadar önem verdiğimiz bir diğer başlık ise kuşkusuz mevcut iş gücümüzü geleceğin dünyasına güçlü şekilde hazırlamak. Özellikle başta yapay zekâ olmak üzere yıkıcı teknolojilerin çok boyutlu etkileri; yetkinlik dönüşümünün bizler için tercihten öte zorunluluk olduğunu gösteriyor.
YENİ İSTİHDAM ALANLARI: Araştırmalar ülkemizde halihazırda 7 milyon kişinin yürüttüğü işlerin 2030 yılına kadar yeni nesil teknolojilerin etkisiyle ya tamamen ortadan kalkabileceği ya da farklı niteliklere sahip rollere dönüşeceğini gösteriyor. Ancak gelişen teknolojilere doğru bir bakış açısıyla yaklaşırsak, bünyesinde 9 milyon kişiyi barındıracak yeni iş modelleri oluşturma imkanına sahibiz. Özellikle teknolojiyle ilgili alanlarda ortaya çıkacak fırsatları da doğru değerlendirdiğimiz takdirde mevcuttan en az 2 milyon ilave istihdam oluşturmamız mümkün.
BÜTÜNCÜL KALKINMA: Sanayimizin dijital dönüşümüne rehberlik eden model fabrikalarımızın sayısını 10’a ulaştırdık. Kocaeli, Denizli, Malatya, Tekirdağ, Sakarya ve Trabzon’da açılışını gerçekleştireceğimiz yeni merkezlerle bu sayıyı 16’e çıkaracağız. Ülke sathına yayılan, bütüncül bir kalkınmayı tüm sektörlerde topyekûn şekilde hayata geçirmeyi sürdüreceğiz.
TECH VİSA PROGRAMI: Tarihimizden aldığımız ilhamla, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli addediyoruz. Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.
LİDER ARAŞTIRMACILAR PROGRAMI: Uluslararası Lider Araştırmacılar Programımız ile; alanlarında dünyanın en iyi merkezlerinde deneyim kazanmış yetkin araştırmacıların ülkemize gelmelerini teşvik ediyor, bilimsel ve teknolojik çalışmaların bu topraklardan yükselmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar program kapsamında, 57’si diğer ülke olmak üzere toplam 253 araştırmacıya, çalışmalarını ülkemizde sürdürmeleri için destek sağladık. Bizler, potansiyelini harekete geçirmeyi bekleyen tüm girişimcilerimize fırsat ve imkan kapılarını sonuna kadar açmaya devam edeceğiz.
GENÇLERE TÜBİTAK DAVETİ: TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçiriyoruz. Bugün itibariyle uzay teknolojilerinden savunma sanayine, yapay zekadan raylı sistem teknolojilerine, ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.
Ankara Kent Konseyi Konferans Salonu’ndaki resepsiyona, Büyükelçiler, Elçilik görevlileri ve seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Ankara Kent Konseyi Yönetim Kurulu üyeleri de resepsiyonda yer aldı.
Resepsiyonda İki kardeş şehir olan Ankara ve Karakas’ı tanıtan kısa film gösterildi.
Film gösteriminden sonra Venezuela Müsteşarı Antonio Morillo PERDOMO bir konuşma yaptı.
Antonio Morillo PERDOMO konuşmasında şunları söyledi: “Öncelikle, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti halkı ve hükümeti adına en içten selamlarımızı sunarız.
Burada, kültürlerimizin zenginliğini kutlamak ve halklarımızı onlarca yıldır birleştiren kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek için bir araya geldik.
Bu etkinlik, Venezuela ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 75’inci yıl dönümünü anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler serisinin bir parçasıdır. Bu önemli tarih, her iki ülkenin iş birliğine, karşılıklı saygıya ve samimi dostluk temelinde ortak bir gelecek inşa etme kararlılığına işaret etmektedir.
Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, yıllar içinde siyasi diyalog, artan ekonomik iş birliği ve halklarımızı birbirine daha da yakınlaştıran derin bir kültürel etkileşimle gelişmiştir.
Bu 75 yıl boyunca Venezuela ve Türkiye, coğrafi mesafelerin ortak değerler ve dayanışma ruhu söz konusu olduğunda bir engel olmadığını göstermiştir. En zorlu zamanlarda, ülkelerimiz birbirlerine destek olmayı bilmiş, diplomatik ilişkilerin ötesine geçen ve gerçek kardeşlik temelinde şekillenen bir bağı yansıtmıştır.
Bu bağ, devlet başkanlarımız Nicolás Maduro ve Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiyle daha da güçlenmiştir. Kendileri, güven, saygı ve karşılıklı fayda temelinde kapsamlı bir iş birliği gündemini teşvik etmişlerdir. Venezuela ve Türkiye arasındaki ilişki, farklı tarihlere ve geleneklere sahip iki ülkenin ortak noktalar bularak birlikte gelişen bir geleceğe doğru ilerleyebileceğinin açık bir örneğidir.
Bugün, halklarımızı birbirine yakınlaştıran bir aracı olarak kültürel değişimin önemini vurguluyoruz. Müzik, gastronomi ve tarih aracılığıyla sadece her ülkenin kendine özgü yönlerini değil, aynı zamanda bizi birleştiren unsurları da keşfedebiliriz.
Kültür, engelleri yıkma ve insanlar arasında derin bir anlayış oluşturma gücüne sahiptir. Bir Venezuelalı geleneksel Türk müziğini dinlediğinde veya bir Türkiye vatandaşı geleneksel bir Venezuela yemeğini tattığında, karşılıklı merak ve birbirini daha yakından tanıma arzusu doğar. Bu nedenle, bugün gerçekleştirdiğimiz etkinlikler büyük bir değere sahiptir.
Geleneklerimizi paylaşmamıza, birbirimizden öğrenmemize ve ülkelerimiz arasındaki kardeşlik bağlarını pekiştirmemize olanak tanımaktadır.
Venezuela ve Türkiye arasındaki yakınlığın en somut örneklerinden biri de başkentlerimiz Ankara ve Karakas’ın kardeş şehir ilan edilmesidir. Bu ilişki, halklarımız arasındaki iş birliği ruhunu ve bağlarımızı daha da güçlendirme arzusunu simgelemektedir.
Son olarak, bu etkinliğin düzenlenmesine verdiği destek ve halklarımız arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik kıymetli katkılarından dolayı Ankara Kent Konseyi’ne en içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Büyükelçiliği olarak, ülkelerimiz arasındaki ilişkileri kültür aracılığıyla daha da yakınlaştırma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz. Bu etkinliğin, Venezuela ve Türkiye arasındaki kalıcı dostluğun bir kanıtı olmasını temenni ediyoruz. Bugün burada bizlerle olduğunuz için hepinize teşekkür ederiz.
Öte yandan, TÜRKİYE ve VENEZUELA arasındaki 75’inci yıldönümü resepsiyonunda davetlilere Latin Müziği eşliğinde Venezuela ve Türk mutfağından yiyecekler de ikram edildi.
Bu arada, Türkiye-Venezuela ilişkilerinin 75’inci yıldönümü anısına bir DOSTLUK AĞACI dikildi.
Resepsiyon, Ankara Kent Konseyi Diplomasi Meclisi ve Venezuela Büyükelçiliği’nce düzenlendi.
Bulgaristan Haber Ajansı, Balkan Göçmenleri İktisadi Araştırma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı ile kısa adı BİSAV olan Balkan Sanat Akademisi’nin birlikte düzenledikleri Goblen sergisi açıldı.
Ankara Bulgaristan Haber Ajansı’ndaki sergi açılışına, Bulgaristan Haber Ajansı Müdüresi Nora Ckolakova, BİSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Özkale ile seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Küratörlüğünü Bilge Özcan’ın yaptığı sergide, Goblen sanatçısı Şengüzel Aydın’ın 23 eseri yer aldı.
Sergi açılışından önce açılışkonuşmaları yapıldı.
BİSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel ÖZKALE, konuşmasında şunları söyledi: “Sanatın gücü ayrı bir önem arz ediyor. Karşılıklı kültür bağlarında en güçlü, en güzel bağı oluşturacak köprülerden biri oluyor.
Öncelikle sergimize geldiğiniz için siz değerli misafirlerimize hoşgeldiniz diyorum. Burası, Bulgaristan Telegraf Ajansı; Anadolu Ajansı’nın muadili bir yapı. Nora hanım geldiği günden beri birlikte çalışıyoruz. Kendiisiyle çok güzel etkinlikler yapıldı, karşılıklı güzel köprüler, güzel diyaloglar ve güzel ilişkiler kuruldu. Bu arada, biz de kendimizi, geldiğimiz topraklara Bulgaristan‘a geldiğimiz memlekete Balkanlar‘a ait olduğumuzu biraz daha hissetmeye çalışıyoruz. Böyle mekanlarda, ortamlarda bizlere evsahipliği yaptığı için kendisine teşekkür ederiz.
Bizleri, sizleri burada bu sergiyle bir araya toplarken bunu şöyle anlatmak isterim. Bu bir ekip çalışması oldu. Gerek Bulgaristan’da gerekse buradan arkadaşlarımız, kendilerine ait evlerindeki Goblenleri toplayıp getirdiler. Eserlerin her biri aslında milyon değerinde eserler; biraz sonra arkadaşlarımız kısaca bilgi verecekler. Goblen nedir?, nasıl yapılır?, nasılsı?, sanatsal değeri, önemi ve yapılanması. Bu sergide, özellikle Münevver Hanım burada, onun katkısı çok büyük, çok teşekkür ederiz kendilerine. Bulgaristan elçiliğiinden Margarıta hanım burada. Margarıta merhaba ondan da kendisinden de destek aldık. Azize hanım, şu anda burada yok. Tabii ki Şengüzel hanım, Şengüzel hanım, kendisi sağ olsun bize çok yardımcı oldu, destek oldu. Kısaca bir ekip çalışmasıyla bir doğaçlama ile uluslararası aidiyeti olan bir yapıyla bir sergi hazırladık. Sizin beğeninize sunmak istedik.
İnşallah beğenirsiniz ve bundan sonraki zaman dilimlerinde de diğer etkinliklerimizde bir araya geliriz.
Teşekkür ederiz.
GOBLEN Sanatçısı Şengüzel AYDIN da şöyle konuştu: “Biraz daha açalım gösterelim. Bu sanat, çok bilinen bir sanat değil, bu sanat iğneyle resim yapma sanatı diyorum. İğneyle kuyu kazma, sabır ve çalışkanlık gerektiren bir sanat.
İnsan bir defa GOBLEN yapmaya başladığında tabi bırakamıyor.
Tarihçesine gitmeme gerek yok, sadece ismin nereden geldiğini söylemek istiyorum. Çok eskiden Tezgahlarda dokunan, bir teknikle dokunan bir sanatmış. Fransa’da 17’inci yüzyılda, dönemin Fransa maliye Bakanı, Bob Len ailesine bu küçük atölyeleri birleştirin deyip bir fikir öne sürüyor. Bütün atölyelerin birleşmesiyle ailenin adını taşıyan goblenler ortaya çıkmaya başlıyor. O dönem goblenler tabii dokunarak yapılıyormuş ve daha çok varlıklı ailelerin şatolarında veya kiliselerin yaptıkları siparişler üzerine dokunuyormuş. Daha sonra üretim devam ederken ünlü Fransız ressamlar da Goblenlerle ilgili şemaları hazırlamaya başlamışlar. Benim yaptığım Goblenler şema üzerinden gidiyor, bir şema var orada değişik şekiller var ve o şekilleri bire dört veya birebir etamin üzerine aktarılan bir sanat. Tabii zaman alıyor. Çok zevkli, nereden zevkli olduğunu biliyorum. Babam 60 yaşından sonra Goblen yapmaya başladı ve burada bu Goblenlerin yarısı benim. Koleksiyonum ve bu koleksiyonun bir çoğu da babam tarafından yapıldı. Goblen yapmayı çok seviyordu ve yapıyordu. Onun için çok zevkliydi, boş zamanlarını Goblen yaparak geçiriyordu.
Şu anda çocuklara biz bunu kodlama olarak söylüyoruz. okullarda kotalar yapıyoruz farklı şekilde. Tabii mesleğim gereği, ben emekli bir sınıf öğretmeniyim. Oraya da dokunuyorum. Yani bir çeşit kodlama, şemada gördüğünüzü bire dört olarak veya birebir olarak etamin üzerine aktarıp daha sonra çerçeveli güzelliği aktarıyoruz. Ben şimdi oradaki problemler; üç boyutları ben hiç yapmadım.
Konuşmalardan sonra GOBLEN sergisinin açılışı gerçekleştirildi.
Küratörlüğünü Bilge Özcan’ın yaptığı sergide Goblen sanatçısı Şengüzel Aydın’ın 23 eseri yer aldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.