13’üncü Turizm Forumu “Bir Barış Gücü olarak Turizm” temasıyla BİLKENT Üniversitesi’nde gerçekleştirildi.
Forum, Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kürşat AYDOĞAN ve Bilkent Üniversitesi Uygulamalı Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. H. ALTAY GÜVENİR’in açılış konuşmalarıyla başladı.
Mithat Çoruh Amfisinde düzenlenen Foruma, Sektör ve Sivil Toplum Kuruluşları liderleri panelist olarak katıldı.
Bilkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kürşat AYDOĞAN 13’üncü Turizm Forumu’ndaki konuşmasında şunları söyledi: “Üniversitemizin misyonunu okursanız onun ilk cümlesi şöyle; Bilkent Üniversitesi tüm bilimleri teknoloji ve sanatı kapsayan bir öğrenme ve düşünsel ilerleme ortamı oluşturarak, insanlığa hizmet etmek ve dünya barışını geliştirmek amacıyla kurulmuştur. Barışa bir vurgu var bizim misyonumuzda. Küreselleşmeyle birlikte turizmin toplumlar arası diyalogu teşvik eden rolü daha da önem kazandı. Bu rol hem misyonumuzla hem de bir barış gücü olarak turizm temasıyla birebir örtüşüyor.
Turizm farklı kültürler arasında iletişim köprüleri kurar. Bireyler seyahat ederek yerel kültürleri ve gelenekleri bizzat tecrübe eder, gittikleri yerlerde kendi kültürlerini yayarlar. Bu paylaşımlar topluluklar arasında empatiyi zenginleştiren, daha barışçıl bir dünya yolunda atılan adımlardır.
Yeni gelir ve istihdam olanakları yaratma etkisiyle turizm hem kalkınmaya hem de ekonomik ve sosyal adalete zemin hazırlamaktadır. Turistlerin yerel ekonomilere sağladığı katkı politik gerginlikler yaşayan ülkeler arasında dahi hoşgörü kapısını aralar. Bunu en son Yunan adalarındaki turizmle gördük. Türkiye ile Yunanistan arasındaki buzları en çok eriten etmenlerden biridir turizm.
Ayrıca turizm geleceği ilgilendiren meselelerde toplumların bir arada hareket etmesine ön ayak olmaktadır. Örneğin, sürdürülebilir turizm, doğal yaşam ve kültürel mirasın korunması konusunda bütün dünyayı buluşturmaktadır. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak, ulusların ve toplumun her kesiminin işbirliğiyle ulaşılabilecek bir hedeftir. Ben turizmin kültürel ve ekonomik etkileşim yoluyla dünya genelinde bir uzlaşı alanı yarattığına inanıyorum. Bu forumun da çatışmaları azaltan, barışı sağlamlaştıran bir güç olarak turizmi öne çıkarmasından ötürü de mutluluk duymaktayım. Bilkent Üniversitesi bu sene 40’ıncı yılını kutluyor. Bu sene kuruluşumuzdan beri 40 yıl geçti. Turizm ve otel işletmeciliği bölümü de Bilkent’te ilk kurulan bölümlerden bir tanesidir. Türkiye’nin turizm hamlesinin başladığı 1980’li yılların içinde, sonuna doğru kurulduk ve turizm bölümümüzde bunlardan bir tanesiydi. Sektörün ihtiyaç duyduğu kaliteli insan gücünü sağlaması bakımından çok önemli bir boşluğu doldurduğumuza inanıyorum. Nitekim bugün aramızda sektörün önde gelen isimleri mezunlarımız var. Erkan Yağcı var, Yakup bey var, Yakup Dinler, belki başkaları da var? şu anda sayamadığım. Onları burada görmek bana kıvanç veriyor.
Turizm ve otel işletmeciliği bölümümüz vurguladığım iletişim köprülerine tüm dünyada katkı sunabilecek turizm profesyonellerini yetiştirmeye devam ediyor. Mezunlarımızın bu yöndeki kariyerleri hepimize gurur veriyor. Üniversitemizin liderlik ettiği Ufuk Avrupa Projesi CULTURATI ise turizmin kültürler arası işlevine teknolojik, çok disiplinli ve katılımcı bir perspektif kazandırıyor. Bu önemli etkinliği gerçekleştiren bölümlerimiz ile birlikte kıymetli konuşmacılara, panelistlere ve dinleyicilere, siz katılımcılara çok teşekkür ediyor, başarılı bir forum diliyorum.
Uygulamalı Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Altay GÜVENİR de Forum’daki konuşmasında şunları söyledi: “ 13’üncü Bilkent Turizm Forumuna hepiniz hoş geldiniz.
Bilindiği üzere bu yılki temamız BİR BARIŞ GÜCÜ OLARAK TURİZM.
Birleşmiş Milletler’in 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nde verdiği önemli bir barış mesajı bize bu temayı seçmemizde ilham kaynağı olmuştur. Ne yazık ki dünyada şu an her dört insandan biri barışın olmadığı bir ortamda yaşamaktadır. Bize yakın coğrafyalarda iki savaş yaşanmakta, hemen sınırımızdaki ülkelerde de ciddi sosyopolitik değişimler vuku bulmaktadır. Bu anlamda sınırlar arası insan hareketinin merkezinde olan turizm, yegane bir öneme sahiptir. Zira turizmin barış ile iki yönlü bir ilişkisi vardır. İnsanların bulundukları mahalden geçici süreyle ayrılmasını ve başka yerleri deneyim etmesini gerektiren turizm, yalnızca barıştan beslenmez, ayrıca barışı besler. Yalnızca keyif amaçlı yapılan seyahatleri değil, sağlık, eğitim, bilim, sanat ve daha birçok sebeple yapılan seyahatleri kapsar. Yalnızca okyanuslar aşmayı değil, bir saat ötedeki bir semte yapılan yolcuğu da kapsar. Örneğin, bizi bugün Ankara dışından ziyaret edenleriniz turist. Çünkü tüm bu insan hareketinin temelinde yatan unsur aynıdır: bulunduğunuz yerden çıkmak, gündelik yaşantınızdan bir süre için ayrılmak ve en önemlisi de sizden başka insanların yaşantılarının içine girip onların varlıklarını, kültürlerini, sevinç ve sorunlarını deneyimlemek ve en nihayetinde onlardan öğrenmek. Bu yüzden, turizm barışı gerçekleştirmeye yönelik itici bir güç, bir erkedir. Toplumlararası iyileştirici ve onarıcı bir etkisi vardır. Kısa tabirle, turizm, sivil diplomasidir. İşte bugünkü forumumuzda, savaşlar ve sosyopolitik huzursuzluklarla çalkalanan günümüz dünyasında turizmin bu gücünü vurgulamak ve bu yönde atılabilecek stratejik adımları, işbirliklerini, bölgesel açılımları ve sorumlu, bilinçli turizm türlerini tartışmayı hedefliyoruz. Konuyla ilgili katkılarını yapmak üzere aramızda olan ve turizmin farklı sektörlerinden gelen uzman panelistlerimizi kısaca hatırlatmam gerekirse: Moderatörümüz Hotel Linkage CEO’su ve dijital pazarlama uzmanı Erhan Kaya, Ankara İl Konseyi Başkanı Sayın Halil İbrahim Yılmaz, Çukurova Uluslararası Havalimanı İnsan Kaynakları Müdürü Sayın Ahmet Hakan Arslan, Türkiye Turizm Tanıtma ve Geliştirme Ajansı Danışma Kurulu Üyesi, Concorde Otelleri Yönetim Kurulu Üyesi ve mezunumuz Sayın Dr. Erkan Yağcı, JW Marriott Ankara Genel Müdürü ve akademisyen meslektaşımız Sayın Dr. Hakan Arslan, ve kültür turizmi ve müzecilik üzerine çalışan bölümümüz fakülte üyesi Sayın Dr. Eda Gürel. Tekrar panelistlerimize panelimizi onurlandırdıkları için teşekkür ediyor, kendilerini dinlemeyi sabırsızlıkla bekliyorum. Diğer forumlarımız gibi bu yılki forumumuzun da hepiniz için bilgilendirici, keyifli ve ilham verici geçmesini diliyorum.
Açılış konuşmalarından sonra panele geçildi.
Uygulamalı Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Eda GÜREL, paneldeki konuşmasında, birlikte turizmin gücünü kullanarak herkes için barış ve refahın sağlanabileceğini belirterek turizmin. dünyanın en büyük BARIŞ ENDÜSTRİSİ olduğunu söyledi.
Barışın şiddeti azaltma ve toplumlar arasında adalet, hoşgörü ve güvene dayalı bir denge kurma süreci olduğunu vurgulayan Dr. GÜREL. turizm yoluyla da barışın sağlanabileceğini ifade etti.
Dr. GÜREL, CULTURATI Projesini de hatırlatarak Kültürel Mirasın Gücüyle Barışın tesis edilebileceğini kaydetti.
CULTURATI projesinin bu yönde atılmış önemli bir adım olduğunu dile getiren Dr. GÜREL, bunun temel amacının ziyaretçi ve kapasite yönetimini de içeren, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir kültürel-eğitim ekosistemi (küresel bir platform) oluşturmak olduğunu sözlerine ekledi.
Panelde yer alan öteki konuşmacılar da uzmanlık alanlarıyla ilgili tecrübe ve bilgi birikimlerini katılımcılarla paylaşarak Türkiye’de ve dünyada turizmin geldiği noktayı, sosyolojisini ve ülke ekonomilerine olan katkılarını anlattılar.
Moderatörlüğünü Hotel Linkage CEO’su ve dijital pazarlama uzmanı Erhan KAYA’nın yaptığı panele, Ankara İl Konseyi Başkanı Halil İbrahim YILMAZ, Çukurova Uluslararası Havalimanı İnsan Kaynakları Müdürü Ahmet Hakan ARSLAN, Türkiye Turizm Tanıtma ve Geliştirma Ajansı Danışma Kurulu üyesi ve Bilkent Üniversitesi mezunu Dr. Erkan YAĞCI, JW MARRIOTT Ankara Genel Müdürü ve akademisyen Dr. Hakan ARSLAN ve Uygulamalı Bilimler Fakültesi öğretim üyesi, kültür turizmi ve müzecilik üzerine çalışmaları ve bilimsel makaleleri bulunan Dr. Eda GÜREL katıldı.
Forum, Panelden sonra düzenlenen ve JW MARRIOTT Otelin sponsorluğunu yaptığı resepsiyonla sona erdi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli olarak addettiklerini söyleyerek, “Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.” dedi.
TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Bakan Kacır “Ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.” diye konuştu.
Bakan Kacır, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından düzenlenen ve bu yıl “Yeteneğe Dayalı Kalkınma” temasıyla gerçekleşen 3. İstanbul İnsan Kaynakları Forumu’na katıldı. Kacır, burada yaptığı konuşmada tarih boyunca ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temelleri, her dönemin hâkim dinamiklerine göre şekillendiğini söyledi. Tarım çağında, bir milletin zenginliğini belirleyen en önemli unsurun; sahip olduğu verimli topraklar ve su kaynaklarına erişim olduğunu belirten Kacır, Sanayi Devrimi ile birlikte bu paradigmanın kökten değiştiğini söyledi. Bilgi çağıyla birlikte fiziksel varlıklardan ziyade bilgi, teknoloji ve inovasyonun ekonomik gücün merkezine yerleştiğini kaydeden Kacır konuşmasında şunları söyledi:
YENİ ÇAĞIN GERÇEĞİ: Bir zamanlar tarımsal üretime, sanayi gücüne ve yeraltı zenginliklerine dayalı olan büyüme modelleri, yerini bilgi ekonomisine, inovasyona ve yetenek gelişimine bıraktı. Yeni çağın gerçeği şudur: Yetenek, en kıymetli sermaye; inovasyon ise sürdürülebilir büyümenin lokomotifidir.
İTİCİ GÜÇ: Türkiye olarak nüfusumuzun ortanca yaşı bugün 34 düzeyinde. Yani pek çok gelişmiş ülkeye kıyasla 10-15 yaş daha genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Biz, bu demografik avantajı yalnızca bir istatistik olarak değil, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefimizin en güçlü itici gücü olarak addediyoruz.
ADIMLARIN ODAĞI: Milli Teknoloji Hamlemiz doğrultusunda, daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için attığımız adımların odağına her daim insan kaynağımızı koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, son 22 yılda üniversitelerden teknoparklara, Ar-Ge merkezlerinden girişimcilik destek programlarına kadar geniş bir yelpazede insan kaynağımızın niteliğini artırmaya yönelik pek çok adım attık.
BÜYÜK ATILIMLAR: Nitelikli insan kaynağımızı destekleyerek; kendi eğitim uçaklarını, helikopterlerini, deniz platformlarını, kara araçlarını, uydularını geliştirebilen, üretebilen, büyük atılımlara imzasını atan bir ülke konumuna yükseldik. Girişimcilerimizin, mühendislerimizin ve genç zihinlerin hak ettiği değeri bulması ile bugün insansız hava aracı üretiminde dünya birincisiyiz. Yerli ve millî otomobilimiz Togg; elektrikli, bağlantılı ve akıllı araç olarak yollarda.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMÜN ÖNCÜSÜ: Artık imkânsız zannedileni Türkiye’nin girişimcileri başarıyor, Türkiye’nin mühendisleri hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. Elde ettiğimiz bu tarihi kazanımları devam ettirmek ve gençlerimizin potansiyelini ortaya çıkarmak için hep birlikte gayretlerimizi sürdürüyoruz. Biliyoruz ki; günümüz dünyasında teknolojik dönüşümün öncüsü ve lideri esasen gençlerdir.
TEKNOFEST KUŞAĞI: Her TEKNOFEST’te Gençlerimizin Nuri Demirağların, Vecihi Hürkuşların, Şakir Zümrelerin, Nuri Killigillerin akamete uğramış serüvenlerini tamamlama kararlılığına tekrar tekrar şahit oluyoruz. Ne mutlu ki Millî Teknoloji Hamlesi’ni omuzlayan, bu ülkeyi daha ileriye taşıma derdinde olan azimli, birikimli, çalışkan TEKNOFEST kuşağı var.
DENEYAP ATÖLYELERİ: 81 şehrimizde kurduğumuz Deneyap Teknoloji Atölyelerimizde 35 binden fazla gençlerimizi bilim ve teknoloji dünyasıyla 11 yaşından itibaren buluşturuyoruz. “Sektör Kampüste” programımız ile üniversite öğrencilerine, sektör profesyonelleri tarafından güncel ve sahadan içeriklerle hazırlanarak zenginleştirilmiş dersler alma imkanı sağlıyoruz. Milli Teknoloji Uzmanlık Programlarımızla da teknoloji geliştirme ve katma değerli üretim altyapımızın ihtiyaç duyduğu alanlarda gençlerimizi geleceğin yetkinlikleriyle buluşturuyoruz.
MİLLİ TEKNOLOJİ STAJ PROGRAMI: Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi ile yakın iş birliği içinde yürüttüğümüz Milli Teknoloji Staj Programımızla da gençlerimize sanayi ve teknoloji ekosistemimizin öncü firmalarında staj yapma imkanı tanıyoruz. Ar-Ge teşviklerimizden teknopark uygulamalarımıza, TÜBİTAK desteklerinden KOSGEB programlarına ve girişim sermayesi fonlarına pek çok uygulama ve düzenleme ile gençlerimizin girişimci ruhunu besleyerek, girişimciliği kariyer yolculuğunda bir alternatif haline getiriyoruz.
GELECEĞİN DÜNYASI: Gençlerimizin doğru yetkinliklerle buluşması kadar önem verdiğimiz bir diğer başlık ise kuşkusuz mevcut iş gücümüzü geleceğin dünyasına güçlü şekilde hazırlamak. Özellikle başta yapay zekâ olmak üzere yıkıcı teknolojilerin çok boyutlu etkileri; yetkinlik dönüşümünün bizler için tercihten öte zorunluluk olduğunu gösteriyor.
YENİ İSTİHDAM ALANLARI: Araştırmalar ülkemizde halihazırda 7 milyon kişinin yürüttüğü işlerin 2030 yılına kadar yeni nesil teknolojilerin etkisiyle ya tamamen ortadan kalkabileceği ya da farklı niteliklere sahip rollere dönüşeceğini gösteriyor. Ancak gelişen teknolojilere doğru bir bakış açısıyla yaklaşırsak, bünyesinde 9 milyon kişiyi barındıracak yeni iş modelleri oluşturma imkanına sahibiz. Özellikle teknolojiyle ilgili alanlarda ortaya çıkacak fırsatları da doğru değerlendirdiğimiz takdirde mevcuttan en az 2 milyon ilave istihdam oluşturmamız mümkün.
BÜTÜNCÜL KALKINMA: Sanayimizin dijital dönüşümüne rehberlik eden model fabrikalarımızın sayısını 10’a ulaştırdık. Kocaeli, Denizli, Malatya, Tekirdağ, Sakarya ve Trabzon’da açılışını gerçekleştireceğimiz yeni merkezlerle bu sayıyı 16’e çıkaracağız. Ülke sathına yayılan, bütüncül bir kalkınmayı tüm sektörlerde topyekûn şekilde hayata geçirmeyi sürdüreceğiz.
TECH VİSA PROGRAMI: Tarihimizden aldığımız ilhamla, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli addediyoruz. Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.
LİDER ARAŞTIRMACILAR PROGRAMI: Uluslararası Lider Araştırmacılar Programımız ile; alanlarında dünyanın en iyi merkezlerinde deneyim kazanmış yetkin araştırmacıların ülkemize gelmelerini teşvik ediyor, bilimsel ve teknolojik çalışmaların bu topraklardan yükselmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar program kapsamında, 57’si diğer ülke olmak üzere toplam 253 araştırmacıya, çalışmalarını ülkemizde sürdürmeleri için destek sağladık. Bizler, potansiyelini harekete geçirmeyi bekleyen tüm girişimcilerimize fırsat ve imkan kapılarını sonuna kadar açmaya devam edeceğiz.
GENÇLERE TÜBİTAK DAVETİ: TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçiriyoruz. Bugün itibariyle uzay teknolojilerinden savunma sanayine, yapay zekadan raylı sistem teknolojilerine, ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.
Ankara Kent Konseyi Konferans Salonu’ndaki resepsiyona, Büyükelçiler, Elçilik görevlileri ve seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Ankara Kent Konseyi Yönetim Kurulu üyeleri de resepsiyonda yer aldı.
Resepsiyonda İki kardeş şehir olan Ankara ve Karakas’ı tanıtan kısa film gösterildi.
Film gösteriminden sonra Venezuela Müsteşarı Antonio Morillo PERDOMO bir konuşma yaptı.
Antonio Morillo PERDOMO konuşmasında şunları söyledi: “Öncelikle, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti halkı ve hükümeti adına en içten selamlarımızı sunarız.
Burada, kültürlerimizin zenginliğini kutlamak ve halklarımızı onlarca yıldır birleştiren kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek için bir araya geldik.
Bu etkinlik, Venezuela ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 75’inci yıl dönümünü anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler serisinin bir parçasıdır. Bu önemli tarih, her iki ülkenin iş birliğine, karşılıklı saygıya ve samimi dostluk temelinde ortak bir gelecek inşa etme kararlılığına işaret etmektedir.
Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, yıllar içinde siyasi diyalog, artan ekonomik iş birliği ve halklarımızı birbirine daha da yakınlaştıran derin bir kültürel etkileşimle gelişmiştir.
Bu 75 yıl boyunca Venezuela ve Türkiye, coğrafi mesafelerin ortak değerler ve dayanışma ruhu söz konusu olduğunda bir engel olmadığını göstermiştir. En zorlu zamanlarda, ülkelerimiz birbirlerine destek olmayı bilmiş, diplomatik ilişkilerin ötesine geçen ve gerçek kardeşlik temelinde şekillenen bir bağı yansıtmıştır.
Bu bağ, devlet başkanlarımız Nicolás Maduro ve Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiyle daha da güçlenmiştir. Kendileri, güven, saygı ve karşılıklı fayda temelinde kapsamlı bir iş birliği gündemini teşvik etmişlerdir. Venezuela ve Türkiye arasındaki ilişki, farklı tarihlere ve geleneklere sahip iki ülkenin ortak noktalar bularak birlikte gelişen bir geleceğe doğru ilerleyebileceğinin açık bir örneğidir.
Bugün, halklarımızı birbirine yakınlaştıran bir aracı olarak kültürel değişimin önemini vurguluyoruz. Müzik, gastronomi ve tarih aracılığıyla sadece her ülkenin kendine özgü yönlerini değil, aynı zamanda bizi birleştiren unsurları da keşfedebiliriz.
Kültür, engelleri yıkma ve insanlar arasında derin bir anlayış oluşturma gücüne sahiptir. Bir Venezuelalı geleneksel Türk müziğini dinlediğinde veya bir Türkiye vatandaşı geleneksel bir Venezuela yemeğini tattığında, karşılıklı merak ve birbirini daha yakından tanıma arzusu doğar. Bu nedenle, bugün gerçekleştirdiğimiz etkinlikler büyük bir değere sahiptir.
Geleneklerimizi paylaşmamıza, birbirimizden öğrenmemize ve ülkelerimiz arasındaki kardeşlik bağlarını pekiştirmemize olanak tanımaktadır.
Venezuela ve Türkiye arasındaki yakınlığın en somut örneklerinden biri de başkentlerimiz Ankara ve Karakas’ın kardeş şehir ilan edilmesidir. Bu ilişki, halklarımız arasındaki iş birliği ruhunu ve bağlarımızı daha da güçlendirme arzusunu simgelemektedir.
Son olarak, bu etkinliğin düzenlenmesine verdiği destek ve halklarımız arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik kıymetli katkılarından dolayı Ankara Kent Konseyi’ne en içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Büyükelçiliği olarak, ülkelerimiz arasındaki ilişkileri kültür aracılığıyla daha da yakınlaştırma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz. Bu etkinliğin, Venezuela ve Türkiye arasındaki kalıcı dostluğun bir kanıtı olmasını temenni ediyoruz. Bugün burada bizlerle olduğunuz için hepinize teşekkür ederiz.
Öte yandan, TÜRKİYE ve VENEZUELA arasındaki 75’inci yıldönümü resepsiyonunda davetlilere Latin Müziği eşliğinde Venezuela ve Türk mutfağından yiyecekler de ikram edildi.
Bu arada, Türkiye-Venezuela ilişkilerinin 75’inci yıldönümü anısına bir DOSTLUK AĞACI dikildi.
Resepsiyon, Ankara Kent Konseyi Diplomasi Meclisi ve Venezuela Büyükelçiliği’nce düzenlendi.
Bulgaristan Haber Ajansı, Balkan Göçmenleri İktisadi Araştırma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı ile kısa adı BİSAV olan Balkan Sanat Akademisi’nin birlikte düzenledikleri Goblen sergisi açıldı.
Ankara Bulgaristan Haber Ajansı’ndaki sergi açılışına, Bulgaristan Haber Ajansı Müdüresi Nora Ckolakova, BİSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Özkale ile seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Küratörlüğünü Bilge Özcan’ın yaptığı sergide, Goblen sanatçısı Şengüzel Aydın’ın 23 eseri yer aldı.
Sergi açılışından önce açılışkonuşmaları yapıldı.
BİSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel ÖZKALE, konuşmasında şunları söyledi: “Sanatın gücü ayrı bir önem arz ediyor. Karşılıklı kültür bağlarında en güçlü, en güzel bağı oluşturacak köprülerden biri oluyor.
Öncelikle sergimize geldiğiniz için siz değerli misafirlerimize hoşgeldiniz diyorum. Burası, Bulgaristan Telegraf Ajansı; Anadolu Ajansı’nın muadili bir yapı. Nora hanım geldiği günden beri birlikte çalışıyoruz. Kendiisiyle çok güzel etkinlikler yapıldı, karşılıklı güzel köprüler, güzel diyaloglar ve güzel ilişkiler kuruldu. Bu arada, biz de kendimizi, geldiğimiz topraklara Bulgaristan‘a geldiğimiz memlekete Balkanlar‘a ait olduğumuzu biraz daha hissetmeye çalışıyoruz. Böyle mekanlarda, ortamlarda bizlere evsahipliği yaptığı için kendisine teşekkür ederiz.
Bizleri, sizleri burada bu sergiyle bir araya toplarken bunu şöyle anlatmak isterim. Bu bir ekip çalışması oldu. Gerek Bulgaristan’da gerekse buradan arkadaşlarımız, kendilerine ait evlerindeki Goblenleri toplayıp getirdiler. Eserlerin her biri aslında milyon değerinde eserler; biraz sonra arkadaşlarımız kısaca bilgi verecekler. Goblen nedir?, nasıl yapılır?, nasılsı?, sanatsal değeri, önemi ve yapılanması. Bu sergide, özellikle Münevver Hanım burada, onun katkısı çok büyük, çok teşekkür ederiz kendilerine. Bulgaristan elçiliğiinden Margarıta hanım burada. Margarıta merhaba ondan da kendisinden de destek aldık. Azize hanım, şu anda burada yok. Tabii ki Şengüzel hanım, Şengüzel hanım, kendisi sağ olsun bize çok yardımcı oldu, destek oldu. Kısaca bir ekip çalışmasıyla bir doğaçlama ile uluslararası aidiyeti olan bir yapıyla bir sergi hazırladık. Sizin beğeninize sunmak istedik.
İnşallah beğenirsiniz ve bundan sonraki zaman dilimlerinde de diğer etkinliklerimizde bir araya geliriz.
Teşekkür ederiz.
GOBLEN Sanatçısı Şengüzel AYDIN da şöyle konuştu: “Biraz daha açalım gösterelim. Bu sanat, çok bilinen bir sanat değil, bu sanat iğneyle resim yapma sanatı diyorum. İğneyle kuyu kazma, sabır ve çalışkanlık gerektiren bir sanat.
İnsan bir defa GOBLEN yapmaya başladığında tabi bırakamıyor.
Tarihçesine gitmeme gerek yok, sadece ismin nereden geldiğini söylemek istiyorum. Çok eskiden Tezgahlarda dokunan, bir teknikle dokunan bir sanatmış. Fransa’da 17’inci yüzyılda, dönemin Fransa maliye Bakanı, Bob Len ailesine bu küçük atölyeleri birleştirin deyip bir fikir öne sürüyor. Bütün atölyelerin birleşmesiyle ailenin adını taşıyan goblenler ortaya çıkmaya başlıyor. O dönem goblenler tabii dokunarak yapılıyormuş ve daha çok varlıklı ailelerin şatolarında veya kiliselerin yaptıkları siparişler üzerine dokunuyormuş. Daha sonra üretim devam ederken ünlü Fransız ressamlar da Goblenlerle ilgili şemaları hazırlamaya başlamışlar. Benim yaptığım Goblenler şema üzerinden gidiyor, bir şema var orada değişik şekiller var ve o şekilleri bire dört veya birebir etamin üzerine aktarılan bir sanat. Tabii zaman alıyor. Çok zevkli, nereden zevkli olduğunu biliyorum. Babam 60 yaşından sonra Goblen yapmaya başladı ve burada bu Goblenlerin yarısı benim. Koleksiyonum ve bu koleksiyonun bir çoğu da babam tarafından yapıldı. Goblen yapmayı çok seviyordu ve yapıyordu. Onun için çok zevkliydi, boş zamanlarını Goblen yaparak geçiriyordu.
Şu anda çocuklara biz bunu kodlama olarak söylüyoruz. okullarda kotalar yapıyoruz farklı şekilde. Tabii mesleğim gereği, ben emekli bir sınıf öğretmeniyim. Oraya da dokunuyorum. Yani bir çeşit kodlama, şemada gördüğünüzü bire dört olarak veya birebir olarak etamin üzerine aktarıp daha sonra çerçeveli güzelliği aktarıyoruz. Ben şimdi oradaki problemler; üç boyutları ben hiç yapmadım.
Konuşmalardan sonra GOBLEN sergisinin açılışı gerçekleştirildi.
Küratörlüğünü Bilge Özcan’ın yaptığı sergide Goblen sanatçısı Şengüzel Aydın’ın 23 eseri yer aldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.