Cumhurbaşkanı Erdoğan, Millî Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılığının artması ülkemiz için tercihten öte bir zorunluluk teşkil ediyor. Bu anlayışla özellikle son 21 yılda ordumuzun gücüne güç katacak tarihî nitelikte pek çok adım attık” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Millî Savunma Üniversitesi Kara Harp Okulu Diploma Alma ve Sancak Devir Teslim Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Kahraman Türk ordusunun tüm mensuplarının, aziz Türk milletinin her bir ferdinin 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatanın bekası ve milletin istiklali uğrunda can veren şehitleri rahmetle yâd etti, gazilere şükranlarını sundu.
Kara Harp Okulundan bu yıl diplomalarını alarak ordu saflarına katılan 937 teğmen ile 76 misafir öğrenciyi kutlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, mezunları her açıdan en donanımlı şekilde yetiştiren hocaları ve komutanları da canıgönülden tebrik etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kara Kuvvetlerinde hâlihazırda görev yapan subay ve astsubayların yarısının üniversitenin mezunlarından oluştuğuna işaret ederek, “Bu evlatlarımız terörle mücadelede, vatan savunmasında ve ülkemizi temsil ettikleri uluslararası misyonlarda başarılarıyla göz dolduruyor. Siz genç teğmenlerimizin de katılımıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerimizin daha da güçleneceğine inanıyorum” diye konuştu.
Mezunlar arasında Azerbaycan’dan Bosna Hersek’e, Ürdün’den Senegal ve Somali’ye, Arnavutluk’tan Moğolistan’a 15 farklı ülkeden misafir öğrencilerin de bulunduğunu aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türkiye’nin tarihi, kültürel ve beşeri derinliğini göstermesinin yanı sıra üniversitemizin ufkunu da yansıtan bu çeşitliliği takdirle karşılıyoruz” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Asırlar boyu barış ve huzuru tesis eden ecdadımızın bizlere bıraktığı eşsiz mirası zenginleştirmekte kararlıyız. Bunun için her alanda 360 derecelik bakış açısıyla hareket ediyoruz. Türk dünyasıyla iş birliğimizi ilerletirken Afrika’daki kardeşlerimize sırtımızı dönmüyoruz. Balkanlarda istikrarın muhafazası için samimiyetle çalışırken Avrupa ve Asya ile ilişkilerimizi daha da geliştirmenin gayretindeyiz. Komşularımızla olan sorunlarımızı yapıcı bir anlayışla çözmeye özel önem veriyoruz. Yani dostlarımızın sayısını çoğaltmak, düşmanlarımızın sayısını azaltmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Elbette sadece bunlarla yetinmiyor, işte bugün burada olduğu gibi ülkemizin imkânlarını dost ve kardeşlerimizin istifadesine sunuyoruz. Bugün mezun olan her bir misafir öğrencimiz inşallah bundan sonra Türkiye’nin ve Türk milletinin fahri elçisi olacaktır. Türkiye de bu öğrencilerimizin ikinci evi olmaya devam edecektir. Misafir teğmenlerimizin ülkelerine döndüklerinde Türkiye ile ana vatanları arasındaki bağların güçlenmesi için gayret göstereceklerine inanıyorum. Tüm mezunlarımıza Rabbimden muvaffakiyetler niyaz ediyorum.”
“GÜÇLÜ BİR ORDUYA SAHİP OLMADAN GÜÇLÜ BİR TÜRKİYE’NİN OLAMAYACAĞINI BİLİYORUZ”
Mezunlara seslenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizler yakın coğrafyamızla birlikte dünyanın birçok yerinde istikrarsızlığın arttığı bir dönemde mezun oluyorsunuz” ifadesini kullandı.
Kovid-19 salgınıyla başlayan, ardından Rusya-Ukrayna savaşıyla derinleşen küresel krizin yeni boyutlar kazanarak devam ettiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Bu kriz ve kaos ortamının olumsuz etkilerine, ekonomiden dış politikaya, geniş bir alanda şahit oluyoruz. Ekonomide gelişmiş ülkeler dahil herkes son 60-70 yılın en yüksek enflasyon rakamlarıyla karşı karşıya. Dış politikada kartlar yeniden karılırken yeni iş birliği arayışları ön plana çıkıyor. NATO, BRICS ve Türk Devletleri Teşkilatı gibi çok taraflı iş birliklerinin uluslararası siyasetteki ağırlığı giderek artıyor. Kimi ekonomistler tarafından yıllarca israf ve gereksiz yaftası vurulan savunma harcamalarında adeta bir yarış söz konusu. Dünyanın her köşesinde güvenlik endişeleriyle birlikte savunmaya ayrılan bütçe rakamları da yıldan yıla yükseliyor.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Caydırıcılığı yüksek, güçlü, modern ve disiplinli bir orduya sahip olmanın ne kadar vazgeçilmez olduğu bugün doğu batı fark etmeksizin artık herkes tarafından kabul edilmektedir. Daha birkaç yıl öncesine kadar tarafsızlığı değer olarak pazarlayan devletler, bugün kendilerini bir savunma paktına atmanın derdine düşmüştür. Türkiye, ordu millet geleneğine sahip bir ülke olarak jeopolitiğin ve siyasi coğrafyanın öne çıktığı bu yeni döneme en hazırlıklı giren devletlerden biridir. Asırlardır yaşadığı topraklarda varlık yokluk mücadelesi veren milletimiz için güvenlik meselesi nevzuhur bir durum değildir. Her Türk asker doğar ve bundan da gurur duyar. Binlerce yıllık şanlı tarihiyle kahraman ordumuz peygamber ocağıdır. Güçlü bir orduya sahip olmadan güçlü bir Türkiye’nin olamayacağını yaşadığımız acı tecrübelerden çok iyi biliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetlerinin caydırıcılığının artması ülkemiz için tercihten öte bir zorunluluk teşkil ediyor.”
“SAVUNMA SANAYİ ALANINDA DESTAN YAZDIK”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu anlayışla özellikle son 21 yılda ordunun gücüne güç katacak tarihî nitelikte pek çok adım attıklarını dile getirerek, şunları kaydetti: “Savunma sanayi alanında kelimenin tam anlamıyla bir destan yazdık. Yüzde 80’lerden alıp yüzde 20’lere düşürdüğümüz dışa bağımlılığımızla, cirosu 12 milyar doları aşan savunma sanayi sektörümüzle, bu sene 6 milyar doları bulacağına inandığımız savunma ihracatımızla ATAK’tan KAAN’a, AKINCI’dan AKSUNGUR’a, FIRTINA’dan SİPER’e, TCG Anadolu’dan MİLGEM’e her alanda artan kabiliyetlerimizle hâsılı savunma sanayinde 21 yıla sığdırdığımız asırlık başarılarımızla ülkemizi askerî imkân ve yetenekler bakımından en üst lige çıkardık.”
Bugün başlayan TEKNOFEST Ankara’da aralarında İHA ve SİHA’ların da bulunduğu birçok ürünün sergilendiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüz binlerin bugün Ankara’da olduğunu söyledi.
Gençleri TEKNOFEST Ankara’yı ziyaret edip, millî teknoloji hamlesini bizzat görmeye davet eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Hemen her hafta savunma sanayi alanında gurur verici bir haber alıyoruz. Kısa süre önce Millî Muharip Uçağımız KAAN’la ilgili müjdemizi paylaşmıştık. İnşallah 2023 senesi bitmeden uçağımızın havalandığını göreceğiz” diye konuştu.
“KIZIL ELMA’NIN TESTLERİNİ TAMAMLAYARAK BİR AN ÖNCE ORDU ENVANTERİMİZE KATMAK İSTİYORUZ”
Birkaç gün önce uzun menzilli bölge, hava ve füze savunma sistemi SİPER’in ilk atış testinin başarıyla gerçekleştirildiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “İnşallah, yakında olmadık bahaneler öne sürerek bize hava savunma sistemi vermeyenlere, hava savunma sistemi satacak noktaya da geleceğiz. İnsansız savaş uçağımız Kızıl Elma’nın testlerini tamamlayarak bir an önce onu da ordu envanterimize katmak istiyoruz. Diğer hedeflerimiz gibi buna da ulaşacağımızdan şüphe duymuyoruz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yaklaşık 40 yıldır bölücü terörle mücadele eden bir ülke olduğuna dikkati çekerek, şöyle konuştu: “Vatanımızı böldürmemek, topraklarımız üzerinde ameliyat yaptırmamak için binlerce evladımızı şehit verdik. Ama ne teröre ne de terörü bir sopa olarak kullanan emperyalist güçlere boyun eğmedik. Unutmayın, ‘Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır. Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.’ Suriye’deki olaylardan cesaret alarak farklı hevesler peşinde koşan bölücü terör örgütü mensuplarını, açtıkları çukurlara gömdük. Gabar’da gömdük. Tendürek’te gömdük. Bestler Dereler’de gömdük, gömmeye devam edeceğiz. Sadece bununla yetinmedik. Kırk yıllık terörle mücadele deneyimimizden gerekli dersleri çıkartarak, kendimizi geliştirdik. Kurumlarımızı güçlendirdik.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, terörle mücadeleyi, iyi eğitim almış uzman ve profesyonel birimler vasıtasıyla yürütmeye başlamalarının bu alanda bir dönüm noktası olduğuna işaret ederek, çok sık saldırıya uğrayan üs bölgelerindeki karakollar yerine, her türlü silah ve koruma kalkanıyla donatılmış kalekollar inşa ettiklerini, sayı, sevk ve idare açısından muharip unsurların etkinliğini artırdıklarını hatırlattı.
Terörle mücadele konseptinde köklü bir değişikliğe giderek, “terör tehdidini kaynağında yok etme” stratejisi uyguladıklarını anlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Suriye’de tesis ettiğimiz terörden arındırılmış güvenli bölgeler sayesinde, bir taraftan sığınmacıların gönüllü geri dönüşlerine ortam hazırlarken diğer taraftan da sınır hattındaki illerimizin güvenliğini sağlıyoruz. Irak’ın kuzeyinde devam eden Pençe operasyonlarıyla aynı güvenlik şeridini orada da tesis etmenin gayretindeyiz. Bölücü örgütün yuvalandığı ne kadar sığınak, dağ, tepe, kamp, in varsa inşallah hepsini teröristlerden tek tek temizleyeceğiz. Döktükleri masum kanlarının hesabını Kandil’deki terör baronlarından muhakkak soracağız. Bu kararlılığımızın gerisinde, sahip olduğumuz ileri teknoloji ürünü silahların elbette çok büyük payı var.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, güvenlik birimlerinin arasındaki koordinasyon ve iş birliğinin en üst düzeyde olmasının operasyonların başarısını artıran bir başka faktör olduğuna dikkati çekerek asker, polis, korucu ve istihbarat teşkilatıyla tüm güvenlik güçlerinin aynı hedefe kilitlenmesinin Türkiye’yi çok farklı bir noktaya taşıdığını söyledi.
“MİLLETİMİZİN HUZURUNA KASTETMENİN BİR BEDELİ VARDIR”
Elde edilen bu kazanımları gelecek dönemde daha da perçinleyeceklerini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Burada bir hususun altını özellikle çizmek istiyorum. Sınırlarımızın ötesindeki eşkıya ile mücadele ederken, şehirlerimizin içindekileri görmezden gelmemiz asla söz konusu değildir ve olamaz. Dağdaki eşkıyanın inlerine girdiğimiz gibi şehir eşkıyalarının da tepesine biniyoruz, bineceğiz. Çok açık ve net söylüyorum, milletimizin huzuruna kastetmenin bir bedeli vardır. Devletimiz her kim ve nerede olursa olsun bu bedeli misliyle ödettirmekten çekinmeyecektir” diye konuştu.
“85 MİLYONUN HER BİR FERDİNİN MALI, CANI, NAMUSU DEVLETİMİZE EMANETTİR”
Çetesinden zehir tacirlerine, “mafya bozuntuları”ndan suç örgütlerine kadar tüm şer şebekelerinin kökünü mutlaka kazıyacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Dağdaki harekât alanı daralan bölücü terör örgütü mensuplarının başta büyük şehirlerimiz olmak üzere farklı kisveler altında vilayetlerimize sızma girişimlerine fırsat vermeyeceğimizin bilinmesini istiyorum. Genci, yaşlısı, kadını erkeğiyle 85 milyonun her bir ferdinin malı, canı, namusu ve esenliği devletimize emanettir. Türkiye Cumhuriyeti devleti bu emanetleri koruma güç ve kudretine Allah’ın izniyle fazlasıyla sahiptir. Ne oy uğruna bölücü şehir eşkıyalarına alan açanların ne terör örgütünün siyasi uzantılarıyla iş tutanların ne de marjinal yapılarla iş birliği yapanların evet bunların hiçbiri bizi vatandaşlarımızın huzur ve esenliğini temin etmekten alıkoyamayacaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugün yabancı dil hazırlığı dahil beş yıllık zorlu bir eğitim sürecini başarıyla tamamlamanın heyecanını yaşayan mezunlara seslenerek, “Bundan sonra milletimizin üzerine titrediği kahraman ordumuzun şerefli birer subayı olarak devletimize sadakatle hizmet edeceksiniz. Muazzez ve mukaddes görevinizi hakkıyla ifa yolunda gerektiğinde şehadet şerbetini içmekten çekinmeyeceksiniz” diye konuştu.
İstiklal Marşı’nın “Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda” mısralarını okuyan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Millî Savunma Üniversitemizin çatısı altında aldığınız eğitimlerin sizlerin en büyük yardımcısı olacağına inanıyorum. Sizlerden her zaman milli değerlerimize sahip çıkmanızı, Türk milletinin ve millî iradenin emrinde olmanızı bekliyorum. Bu toprakları vatan yapan, şehadet kültürünü ve Millî Mücadele’yi kazanan ruhu koruyup, sizden sonra gelecek nesillere en güzel şekilde teslim edeceğinizden şüphe duymuyorum. Rabbim yolunuzu, bahtınızı açık etsin diyorum” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, öğrencilerin tribünlerdeki anne ve babalarına da “Sizler, ebeveynler olarak bu yavrularınızı devletimize teslim ettiniz. Bu bir güvendi. Ve devletimiz de bu güveninize layık olmak için evlatlarınızı gerek size gerekse ülkemizin geleceğine en güzel şekilde hazırladı. Sizlere en kalbi duygularla şahsım ve milletim adına teşekkür ediyorum” diye seslendi.
Üniversitenin rektörü, hocaları ve komutanlarına kadar öğrencilerin yetişmesinde emeği ve katkısı olan herkesi tebrik eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bakanımızdan, Genelkurmay Başkanımıza ve kuvvet komutanlarımıza Türkiye Yüzyılı’nın inşasına omuz veren herkesi kutluyorum” dedi.
Tüm mezunlara yeni görev yerlerinde başarılar dileyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dereceye girenleri de tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sevginizi, bundan sonra da eğittiklerinize göstereceğinizden şüphe duymuyorum” ifadelerini kullandı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli olarak addettiklerini söyleyerek, “Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.” dedi.
TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Bakan Kacır “Ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.” diye konuştu.
Bakan Kacır, Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi tarafından düzenlenen ve bu yıl “Yeteneğe Dayalı Kalkınma” temasıyla gerçekleşen 3. İstanbul İnsan Kaynakları Forumu’na katıldı. Kacır, burada yaptığı konuşmada tarih boyunca ekonomik ve toplumsal kalkınmanın temelleri, her dönemin hâkim dinamiklerine göre şekillendiğini söyledi. Tarım çağında, bir milletin zenginliğini belirleyen en önemli unsurun; sahip olduğu verimli topraklar ve su kaynaklarına erişim olduğunu belirten Kacır, Sanayi Devrimi ile birlikte bu paradigmanın kökten değiştiğini söyledi. Bilgi çağıyla birlikte fiziksel varlıklardan ziyade bilgi, teknoloji ve inovasyonun ekonomik gücün merkezine yerleştiğini kaydeden Kacır konuşmasında şunları söyledi:
YENİ ÇAĞIN GERÇEĞİ: Bir zamanlar tarımsal üretime, sanayi gücüne ve yeraltı zenginliklerine dayalı olan büyüme modelleri, yerini bilgi ekonomisine, inovasyona ve yetenek gelişimine bıraktı. Yeni çağın gerçeği şudur: Yetenek, en kıymetli sermaye; inovasyon ise sürdürülebilir büyümenin lokomotifidir.
İTİCİ GÜÇ: Türkiye olarak nüfusumuzun ortanca yaşı bugün 34 düzeyinde. Yani pek çok gelişmiş ülkeye kıyasla 10-15 yaş daha genç ve dinamik bir nüfusa sahibiz. Biz, bu demografik avantajı yalnızca bir istatistik olarak değil, ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefimizin en güçlü itici gücü olarak addediyoruz.
ADIMLARIN ODAĞI: Milli Teknoloji Hamlemiz doğrultusunda, daha güçlü ve müreffeh bir Türkiye için attığımız adımların odağına her daim insan kaynağımızı koyuyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde, son 22 yılda üniversitelerden teknoparklara, Ar-Ge merkezlerinden girişimcilik destek programlarına kadar geniş bir yelpazede insan kaynağımızın niteliğini artırmaya yönelik pek çok adım attık.
BÜYÜK ATILIMLAR: Nitelikli insan kaynağımızı destekleyerek; kendi eğitim uçaklarını, helikopterlerini, deniz platformlarını, kara araçlarını, uydularını geliştirebilen, üretebilen, büyük atılımlara imzasını atan bir ülke konumuna yükseldik. Girişimcilerimizin, mühendislerimizin ve genç zihinlerin hak ettiği değeri bulması ile bugün insansız hava aracı üretiminde dünya birincisiyiz. Yerli ve millî otomobilimiz Togg; elektrikli, bağlantılı ve akıllı araç olarak yollarda.
TEKNOLOJİK DÖNÜŞÜMÜN ÖNCÜSÜ: Artık imkânsız zannedileni Türkiye’nin girişimcileri başarıyor, Türkiye’nin mühendisleri hayalleri gerçeğe dönüştürüyor. Elde ettiğimiz bu tarihi kazanımları devam ettirmek ve gençlerimizin potansiyelini ortaya çıkarmak için hep birlikte gayretlerimizi sürdürüyoruz. Biliyoruz ki; günümüz dünyasında teknolojik dönüşümün öncüsü ve lideri esasen gençlerdir.
TEKNOFEST KUŞAĞI: Her TEKNOFEST’te Gençlerimizin Nuri Demirağların, Vecihi Hürkuşların, Şakir Zümrelerin, Nuri Killigillerin akamete uğramış serüvenlerini tamamlama kararlılığına tekrar tekrar şahit oluyoruz. Ne mutlu ki Millî Teknoloji Hamlesi’ni omuzlayan, bu ülkeyi daha ileriye taşıma derdinde olan azimli, birikimli, çalışkan TEKNOFEST kuşağı var.
DENEYAP ATÖLYELERİ: 81 şehrimizde kurduğumuz Deneyap Teknoloji Atölyelerimizde 35 binden fazla gençlerimizi bilim ve teknoloji dünyasıyla 11 yaşından itibaren buluşturuyoruz. “Sektör Kampüste” programımız ile üniversite öğrencilerine, sektör profesyonelleri tarafından güncel ve sahadan içeriklerle hazırlanarak zenginleştirilmiş dersler alma imkanı sağlıyoruz. Milli Teknoloji Uzmanlık Programlarımızla da teknoloji geliştirme ve katma değerli üretim altyapımızın ihtiyaç duyduğu alanlarda gençlerimizi geleceğin yetkinlikleriyle buluşturuyoruz.
MİLLİ TEKNOLOJİ STAJ PROGRAMI: Cumhurbaşkanlığı İnsan Kaynakları Ofisi ile yakın iş birliği içinde yürüttüğümüz Milli Teknoloji Staj Programımızla da gençlerimize sanayi ve teknoloji ekosistemimizin öncü firmalarında staj yapma imkanı tanıyoruz. Ar-Ge teşviklerimizden teknopark uygulamalarımıza, TÜBİTAK desteklerinden KOSGEB programlarına ve girişim sermayesi fonlarına pek çok uygulama ve düzenleme ile gençlerimizin girişimci ruhunu besleyerek, girişimciliği kariyer yolculuğunda bir alternatif haline getiriyoruz.
GELECEĞİN DÜNYASI: Gençlerimizin doğru yetkinliklerle buluşması kadar önem verdiğimiz bir diğer başlık ise kuşkusuz mevcut iş gücümüzü geleceğin dünyasına güçlü şekilde hazırlamak. Özellikle başta yapay zekâ olmak üzere yıkıcı teknolojilerin çok boyutlu etkileri; yetkinlik dönüşümünün bizler için tercihten öte zorunluluk olduğunu gösteriyor.
YENİ İSTİHDAM ALANLARI: Araştırmalar ülkemizde halihazırda 7 milyon kişinin yürüttüğü işlerin 2030 yılına kadar yeni nesil teknolojilerin etkisiyle ya tamamen ortadan kalkabileceği ya da farklı niteliklere sahip rollere dönüşeceğini gösteriyor. Ancak gelişen teknolojilere doğru bir bakış açısıyla yaklaşırsak, bünyesinde 9 milyon kişiyi barındıracak yeni iş modelleri oluşturma imkanına sahibiz. Özellikle teknolojiyle ilgili alanlarda ortaya çıkacak fırsatları da doğru değerlendirdiğimiz takdirde mevcuttan en az 2 milyon ilave istihdam oluşturmamız mümkün.
BÜTÜNCÜL KALKINMA: Sanayimizin dijital dönüşümüne rehberlik eden model fabrikalarımızın sayısını 10’a ulaştırdık. Kocaeli, Denizli, Malatya, Tekirdağ, Sakarya ve Trabzon’da açılışını gerçekleştireceğimiz yeni merkezlerle bu sayıyı 16’e çıkaracağız. Ülke sathına yayılan, bütüncül bir kalkınmayı tüm sektörlerde topyekûn şekilde hayata geçirmeyi sürdüreceğiz.
TECH VİSA PROGRAMI: Tarihimizden aldığımız ilhamla, Türkiye’yi küresel bir çekim merkezi haline getirmeyi sürdürülebilir kalkınmanın temeli addediyoruz. Dünyanın her yerinden parlak zihinlerin, yenilikçi fikirlerini bu topraklarda geliştirerek önemli ve kritik girişimlere dönüştürmesine imkân sağlayacak Türkiye Tech Visa Programı’nı ilan ettik. Programın ilk 5 ayında Dünyanın dört bir yanından 214 teknoloji girişimi Türkiye’ye taşınmak için başvuru yaptı.
LİDER ARAŞTIRMACILAR PROGRAMI: Uluslararası Lider Araştırmacılar Programımız ile; alanlarında dünyanın en iyi merkezlerinde deneyim kazanmış yetkin araştırmacıların ülkemize gelmelerini teşvik ediyor, bilimsel ve teknolojik çalışmaların bu topraklardan yükselmesini sağlıyoruz. Bugüne kadar program kapsamında, 57’si diğer ülke olmak üzere toplam 253 araştırmacıya, çalışmalarını ülkemizde sürdürmeleri için destek sağladık. Bizler, potansiyelini harekete geçirmeyi bekleyen tüm girişimcilerimize fırsat ve imkan kapılarını sonuna kadar açmaya devam edeceğiz.
GENÇLERE TÜBİTAK DAVETİ: TÜBİTAK’ta Türkiye için kritik pek çok projeyi hayata geçiriyoruz. Bugün itibariyle uzay teknolojilerinden savunma sanayine, yapay zekadan raylı sistem teknolojilerine, ülkemizin kritik projelerinde görev almak üzere TÜBİTAK çatısı altında 737 yeni çalışma arkadaşımıza yönelik ilana çıkmış durumdayız. TEKNOFEST kuşağını, Türk Gençliğini TÜBİTAK’ta bizlerle birlikte alın teri, akıl teri dökmeye bu vesileyle davet ediyorum.
Ankara Kent Konseyi Konferans Salonu’ndaki resepsiyona, Büyükelçiler, Elçilik görevlileri ve seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Ankara Kent Konseyi Yönetim Kurulu üyeleri de resepsiyonda yer aldı.
Resepsiyonda İki kardeş şehir olan Ankara ve Karakas’ı tanıtan kısa film gösterildi.
Film gösteriminden sonra Venezuela Müsteşarı Antonio Morillo PERDOMO bir konuşma yaptı.
Antonio Morillo PERDOMO konuşmasında şunları söyledi: “Öncelikle, Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti halkı ve hükümeti adına en içten selamlarımızı sunarız.
Burada, kültürlerimizin zenginliğini kutlamak ve halklarımızı onlarca yıldır birleştiren kardeşlik bağlarını daha da güçlendirmek için bir araya geldik.
Bu etkinlik, Venezuela ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulmasının 75’inci yıl dönümünü anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler serisinin bir parçasıdır. Bu önemli tarih, her iki ülkenin iş birliğine, karşılıklı saygıya ve samimi dostluk temelinde ortak bir gelecek inşa etme kararlılığına işaret etmektedir.
Ülkelerimiz arasındaki ilişkiler, yıllar içinde siyasi diyalog, artan ekonomik iş birliği ve halklarımızı birbirine daha da yakınlaştıran derin bir kültürel etkileşimle gelişmiştir.
Bu 75 yıl boyunca Venezuela ve Türkiye, coğrafi mesafelerin ortak değerler ve dayanışma ruhu söz konusu olduğunda bir engel olmadığını göstermiştir. En zorlu zamanlarda, ülkelerimiz birbirlerine destek olmayı bilmiş, diplomatik ilişkilerin ötesine geçen ve gerçek kardeşlik temelinde şekillenen bir bağı yansıtmıştır.
Bu bağ, devlet başkanlarımız Nicolás Maduro ve Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğiyle daha da güçlenmiştir. Kendileri, güven, saygı ve karşılıklı fayda temelinde kapsamlı bir iş birliği gündemini teşvik etmişlerdir. Venezuela ve Türkiye arasındaki ilişki, farklı tarihlere ve geleneklere sahip iki ülkenin ortak noktalar bularak birlikte gelişen bir geleceğe doğru ilerleyebileceğinin açık bir örneğidir.
Bugün, halklarımızı birbirine yakınlaştıran bir aracı olarak kültürel değişimin önemini vurguluyoruz. Müzik, gastronomi ve tarih aracılığıyla sadece her ülkenin kendine özgü yönlerini değil, aynı zamanda bizi birleştiren unsurları da keşfedebiliriz.
Kültür, engelleri yıkma ve insanlar arasında derin bir anlayış oluşturma gücüne sahiptir. Bir Venezuelalı geleneksel Türk müziğini dinlediğinde veya bir Türkiye vatandaşı geleneksel bir Venezuela yemeğini tattığında, karşılıklı merak ve birbirini daha yakından tanıma arzusu doğar. Bu nedenle, bugün gerçekleştirdiğimiz etkinlikler büyük bir değere sahiptir.
Geleneklerimizi paylaşmamıza, birbirimizden öğrenmemize ve ülkelerimiz arasındaki kardeşlik bağlarını pekiştirmemize olanak tanımaktadır.
Venezuela ve Türkiye arasındaki yakınlığın en somut örneklerinden biri de başkentlerimiz Ankara ve Karakas’ın kardeş şehir ilan edilmesidir. Bu ilişki, halklarımız arasındaki iş birliği ruhunu ve bağlarımızı daha da güçlendirme arzusunu simgelemektedir.
Son olarak, bu etkinliğin düzenlenmesine verdiği destek ve halklarımız arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesine yönelik kıymetli katkılarından dolayı Ankara Kent Konseyi’ne en içten teşekkürlerimi sunmak isterim. Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti Büyükelçiliği olarak, ülkelerimiz arasındaki ilişkileri kültür aracılığıyla daha da yakınlaştırma konusundaki kararlılığımızı bir kez daha vurguluyoruz. Bu etkinliğin, Venezuela ve Türkiye arasındaki kalıcı dostluğun bir kanıtı olmasını temenni ediyoruz. Bugün burada bizlerle olduğunuz için hepinize teşekkür ederiz.
Öte yandan, TÜRKİYE ve VENEZUELA arasındaki 75’inci yıldönümü resepsiyonunda davetlilere Latin Müziği eşliğinde Venezuela ve Türk mutfağından yiyecekler de ikram edildi.
Bu arada, Türkiye-Venezuela ilişkilerinin 75’inci yıldönümü anısına bir DOSTLUK AĞACI dikildi.
Resepsiyon, Ankara Kent Konseyi Diplomasi Meclisi ve Venezuela Büyükelçiliği’nce düzenlendi.
Bulgaristan Haber Ajansı, Balkan Göçmenleri İktisadi Araştırma ve Sosyal Yardımlaşma Vakfı ile kısa adı BİSAV olan Balkan Sanat Akademisi’nin birlikte düzenledikleri Goblen sergisi açıldı.
Ankara Bulgaristan Haber Ajansı’ndaki sergi açılışına, Bulgaristan Haber Ajansı Müdüresi Nora Ckolakova, BİSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel Özkale ile seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Küratörlüğünü Bilge Özcan’ın yaptığı sergide, Goblen sanatçısı Şengüzel Aydın’ın 23 eseri yer aldı.
Sergi açılışından önce açılışkonuşmaları yapıldı.
BİSAV Yönetim Kurulu Başkanı Yüksel ÖZKALE, konuşmasında şunları söyledi: “Sanatın gücü ayrı bir önem arz ediyor. Karşılıklı kültür bağlarında en güçlü, en güzel bağı oluşturacak köprülerden biri oluyor.
Öncelikle sergimize geldiğiniz için siz değerli misafirlerimize hoşgeldiniz diyorum. Burası, Bulgaristan Telegraf Ajansı; Anadolu Ajansı’nın muadili bir yapı. Nora hanım geldiği günden beri birlikte çalışıyoruz. Kendiisiyle çok güzel etkinlikler yapıldı, karşılıklı güzel köprüler, güzel diyaloglar ve güzel ilişkiler kuruldu. Bu arada, biz de kendimizi, geldiğimiz topraklara Bulgaristan‘a geldiğimiz memlekete Balkanlar‘a ait olduğumuzu biraz daha hissetmeye çalışıyoruz. Böyle mekanlarda, ortamlarda bizlere evsahipliği yaptığı için kendisine teşekkür ederiz.
Bizleri, sizleri burada bu sergiyle bir araya toplarken bunu şöyle anlatmak isterim. Bu bir ekip çalışması oldu. Gerek Bulgaristan’da gerekse buradan arkadaşlarımız, kendilerine ait evlerindeki Goblenleri toplayıp getirdiler. Eserlerin her biri aslında milyon değerinde eserler; biraz sonra arkadaşlarımız kısaca bilgi verecekler. Goblen nedir?, nasıl yapılır?, nasılsı?, sanatsal değeri, önemi ve yapılanması. Bu sergide, özellikle Münevver Hanım burada, onun katkısı çok büyük, çok teşekkür ederiz kendilerine. Bulgaristan elçiliğiinden Margarıta hanım burada. Margarıta merhaba ondan da kendisinden de destek aldık. Azize hanım, şu anda burada yok. Tabii ki Şengüzel hanım, Şengüzel hanım, kendisi sağ olsun bize çok yardımcı oldu, destek oldu. Kısaca bir ekip çalışmasıyla bir doğaçlama ile uluslararası aidiyeti olan bir yapıyla bir sergi hazırladık. Sizin beğeninize sunmak istedik.
İnşallah beğenirsiniz ve bundan sonraki zaman dilimlerinde de diğer etkinliklerimizde bir araya geliriz.
Teşekkür ederiz.
GOBLEN Sanatçısı Şengüzel AYDIN da şöyle konuştu: “Biraz daha açalım gösterelim. Bu sanat, çok bilinen bir sanat değil, bu sanat iğneyle resim yapma sanatı diyorum. İğneyle kuyu kazma, sabır ve çalışkanlık gerektiren bir sanat.
İnsan bir defa GOBLEN yapmaya başladığında tabi bırakamıyor.
Tarihçesine gitmeme gerek yok, sadece ismin nereden geldiğini söylemek istiyorum. Çok eskiden Tezgahlarda dokunan, bir teknikle dokunan bir sanatmış. Fransa’da 17’inci yüzyılda, dönemin Fransa maliye Bakanı, Bob Len ailesine bu küçük atölyeleri birleştirin deyip bir fikir öne sürüyor. Bütün atölyelerin birleşmesiyle ailenin adını taşıyan goblenler ortaya çıkmaya başlıyor. O dönem goblenler tabii dokunarak yapılıyormuş ve daha çok varlıklı ailelerin şatolarında veya kiliselerin yaptıkları siparişler üzerine dokunuyormuş. Daha sonra üretim devam ederken ünlü Fransız ressamlar da Goblenlerle ilgili şemaları hazırlamaya başlamışlar. Benim yaptığım Goblenler şema üzerinden gidiyor, bir şema var orada değişik şekiller var ve o şekilleri bire dört veya birebir etamin üzerine aktarılan bir sanat. Tabii zaman alıyor. Çok zevkli, nereden zevkli olduğunu biliyorum. Babam 60 yaşından sonra Goblen yapmaya başladı ve burada bu Goblenlerin yarısı benim. Koleksiyonum ve bu koleksiyonun bir çoğu da babam tarafından yapıldı. Goblen yapmayı çok seviyordu ve yapıyordu. Onun için çok zevkliydi, boş zamanlarını Goblen yaparak geçiriyordu.
Şu anda çocuklara biz bunu kodlama olarak söylüyoruz. okullarda kotalar yapıyoruz farklı şekilde. Tabii mesleğim gereği, ben emekli bir sınıf öğretmeniyim. Oraya da dokunuyorum. Yani bir çeşit kodlama, şemada gördüğünüzü bire dört olarak veya birebir olarak etamin üzerine aktarıp daha sonra çerçeveli güzelliği aktarıyoruz. Ben şimdi oradaki problemler; üç boyutları ben hiç yapmadım.
Konuşmalardan sonra GOBLEN sergisinin açılışı gerçekleştirildi.
Küratörlüğünü Bilge Özcan’ın yaptığı sergide Goblen sanatçısı Şengüzel Aydın’ın 23 eseri yer aldı.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.