Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Konferansı’na katılarak, “81 ilimizin yüz yıllık geleceğini ortaya koyan ‘Türkiye Ulusal Mekânsal Strateji Planı’ ile birlikte şehirlerin siluetinin korunması, insanlarımızın hayat kalitesinin arttırılması ve yine istihdamın güçlendirilmesini sağlayacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle birlikte mart ayında, Türkiye Mekânsal Strateji Planımızın tanıtım toplantısını da gerçekleştireceğiz…” dedi. Bakan Kurum, pandemi ve savaşların yol açtığı ekonomik krizlerle birçok ülkenin sosyal devlet anlayışını rafa kaldırdığını ifade ederek, “Bütün bu süreçte tüm sıkıntılara rağmen ülke olarak inşaat sektöründe hala dünyada ikinci sıradayız. Gayrimenkul alanındaki her hamle, 250 tane alt sektörü de beraberinde tetikliyor… 45 ilimizde 80 Tarihi Kent Meydanımızı yeniden ihya ediyoruz. Hedefimiz 2033 yılında Tarihi Kent Meydanı sayımızı tüm Türkiye’de 250’ye çıkarmak…. Altyapısını hazırlayıp vatandaşlarımıza uygun şartlarda alan tahsisi edebilmek ve eve erişimini sağlamak adına 1 milyon altyapılı arsamızı vatandaşımıza sunduk, kurallarımızı çekmeye de bugün itibariyle başladık…” diye konuştu. Türkiye Yüzyılı’nın sıfır atığın yüzyılı, sürdürülebilirliğin yüzyılı olacağını vurgulayan Bakan Kurum, “2053 Net Sıfır Emisyon hedeflerimiz doğrultusunda, her alanda koymuş olduğumuz hedeflerle büyüyeceğiz ve bu hedefleri hep birlikte gerçekleştireceğiz.” dedi.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Ankara Üniversitesi tarafından düzenlenen 3. Uluslararası Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Konferansı’na katıldı.
Burada bir konuşma yapan Bakan Kurum, konferansın ana temasının “Gayrimenkulde Yeni Gerçeklik ve Yeni Norma” olarak belirlendiğini ifade ederek günün ihtiyaçlarına göre gayrimenkul alanının yeni normallere göre geliştirilmesinin çok değerli olduğunu vurguladı.
“İklim krizine karşı tek çare; hayatın her alanında köklü değişikliklere gitmek ve sürdürülebilir bir yeşil dönüşümdür”
Bakan Kurum, iklim değişikliğine bağlı olarak yaşanan afetlerin artık yeni bir normal haline dönüştüğünü ve bununla mücadelede herkese iş düştüğünü ifade ederek, “Ortak Evimiz Dünyamız ve cennet vatanımız Türkiye, iklim krizinin ağır sonuçlarıyla karşı karşıya. Sinop, Bartın, Kastamonu, Rize büyük seller yaşadığımız illerimiz. Antalya ve Muğla’daki orman yangınları, Marmara Denizi’nde daha önce hiç görmediğimiz ama iki yıl önce rastladığımız müsilaj iklim değişikliğinin en somut örnekleridir. Bunları yeni normal olarak gösteren şey ise bu afetlerin sayısının ve çeşidinin her geçen gün artması ve hayatın doğal akışı haline gelmesidir. Bu afetleri artık doğal karşılıyoruz. Bakanlık sürecimizde, hemen hemen hiç yerimizde oturmadık. Sel oldu gittik, deprem oldu gittik, yangın vardı yine vatandaşımızın yanındaydık. Belki tarihimizde görülmedik afetleri yaşıyoruz. Bunun sebebi yeni normal, yani iklim değişikliğinin şehirlere, havamıza, suyumuza, toprağımıza olan etkileri. Peki bu krize karşı çare nedir? Aslında bu çareyi de hep birlikte ortaya koymak zorundayız. İklim krizine karşı tek çaremiz, hayatın her alanında köklü değişikliklere gitmek ve sürdürülebilir bir yeşil dönüşümdür.” şeklinde konuştu.
“Maalesef, gelişmiş ülkeler dünyanın kaynaklarını hoyratça hiç bitmeyecekmiş gibi kullandılar”
Bakan Kurum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda 2053 Net Sıfır Emisyon ve Yeşil Kalkınma hedeflerini ilan ettiğini vurgulayarak, “Bu doğrultuda Türkiye olarak tüm gayretlerimizi ortaya koyuyoruz. Dünyanın bu hale gelmesinde ülkemizin tarihi bir sorumluluğu yok. Gelişmiş ülkeler maalesef dünyanın kaynaklarını hoyratça hiç bitmeyecekmiş gibi kullanmışlar. Bugün gelinen noktada dünyamız 1.2 santigrat derece ısınmış, 1.5 derecede tutabilmek için bütün dünya ülkeleri mücadele veriyor. Eğer o 1.5 derecede tutabilirsek yaşanabilir bir dünya olacak. Bugün tabloya baktığımızda 1.5 derece de tutmanın zor olduğu sonucunu görüyoruz. Dolayısıyla bu mücadeleyi hep birlikte yapmak durumundayız. Sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde suyumuza da sahip çıkmalıyız. Dünya nüfusu 2050’de 10 milyarlara ulaşacak ve su kaynakları aynı, hatta iklim değişikliğinin etkileriyle birlikte su kaynakları azalıyor. Dolayısıyla biz tüm alanlarda yaşam kültürümüzü yeni ihtiyaçlara yeni normale göre belirlemek durumundayız.” dedi.
“Dünya’da söz sahibi olmak için tüm alanlarda yeni teknolojiler geliştirmek zorundayız”
Bakan Kurum, iklim değişikliği ile mücadelede Türkiye’yi sürecin lideri ve rol modeli yapmak için hep birlikte gece gündüz çalıştıklarını ifade ederek, “Dünya yeni bir anlayışa lineer ekonomiden, döngüsel ekonomi anlayışına geçiyor. Bu anlayışla birlikte fırsatı değerlendiren, bu fırsatta liderlik yapan ülke olma arzusu ve isteğiyle bu süreci yönetmeye çalışıyoruz. Tüm sektörlerimizle birlikte sanayimizde, turizmimizde, yenilenebilir enerji kaynakları ile birlikte enerji üretimimizde, üniversitelerimizin AR-GE projelerinde, iklim değişikliği ile ilgili binalar geliştirelim ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltabilmek amacıyla yeni malzemeler geliştirelim. Bunu hep birlikte yapalım. Biz her türlü desteği vermeye hazırız. Çünkü bu yeni normalde, yeni ihtiyaçlar doğrultusunda ne kadar öne çıkarsanız ve bu teknolojileri ilk geliştiren olursanız, o ölçüde de ülkeniz sektörünüz o alan dünyada söz sahibi oluyor. Bugün nasıl ki Türkiye İHA ve SİHA’da söz sahibi ise tüm alanlarda yeni teknolojileri geliştirmek durumundayız.” diye konuştu.
“Ülke olarak inşaat sektöründe hala dünyada ikinci sıradayız”
Bakan Kurum, pandemi ve savaşların yol açtığı ekonomik krizlerle bir çok ülkenin sosyal devlet anlayışını rafa kaldırdığını ifade ederek, “Bütün bu süreçte tüm sıkıntılara rağmen ülke olarak inşaat sektöründe hala dünyada ikinci sıradayız. Gayrimenkul alanındaki her hamle, 250 tane alt sektörü de beraberinde tetikliyor. Bu hareketlenmenin hem gayri safi yurtiçi hasıladaki, hem istihdamdaki değeri çok önemli. Bugün 2 milyondan fazla kişiye istihdam sağlayarak ekonomimize büyük bir katkı sunuyoruz. Bugün sektörümüz hem başarılarını sürdürüyor, hem de köklü bir değişim yaşıyor.” dedi.
“Bugün artık gayrimenkul sektörü sadece dijitalleşme ile yetinmiyor, yeni bir ajanda üzerinde çalışıyor”
Bakan Kurum, konuşmasında GYODER’in hazırladığı analizleri paylaşarak, “2020 yılından başlayarak gayrimenkul sektörü etkisi altına alan pandemi 2022 yılının son çeyreğinde artık gündemden düşmeye başladı. Pandeminin etkileri artık azaldı ve etkilenen sektörler toparlanma sürecine girdi. Bu salgın durumu dijitalleşmenin ne kadar kritik bir öneme sahip olduğunu da tüm dünyaya net bir şekilde gösterdi. Bugün artık gayrimenkul sektörü sadece dijitalleşme ile yetinmiyor, yeni bir ajanda üzerinde çalışıyor. Nedir bu ajanda? diye soracak olursanız; ESG (İ, ES, Cİ) yani, Çevresel, Sosyal ve Yönetişim Verileri. Geçmiş yıllarda her ne kadar iklim değişikliği konusunda farkındalık yüksek olsa da bu konuda adım atan şirket sayısı yeterli düzeyde değildi. Bugün ise yatırımcılar geliştiriciler yine yöneticiler yalnızca şirketlerin ulaştığı finansal sonuçlara bakmıyor. Yatırım kararlarında çevresel sosyal ve yönetişim verilerine bakarak kararlarını buna göre veriyor. Çevresel boyutuyla bakacak olursak aslında gayrimenkul sektörü küresel ısınmayı da tetikliyor. En çok baktığınızda emisyonlarımızın yüzde yetmişinin enerji kaynaklı olduğunu düşünüyor, görüyoruz. Bina sektörü de emisyon üreten diğer başka sektörlerimiz arasında önemli bir sektör. Doğa o halde iklim değişikliği üzerine yarattığı etki ve karbon salınım miktarının azaltılması yine su tasarrufu becerisi yenilenebilir enerjinin üretilmesi enerji verimli olması ve sıfır atık uyumlu olması bundan sonraki yapacak projelerde şart.” ifadelerinde bulundu.
Türkiye Yüzyılı’nın sıfır atığın yüzyılı, sürdürülebilirliğin yüzyılı olacağını vurgulayan Bakan Kurum, “2053 Net Sıfır Emisyon hedeflerimiz doğrultusunda, her alanda koymuş olduğumuz hedeflerle büyüyeceğiz ve bu hedefleri hep birlikte gerçekleştireceğiz. Sürdürülebilirlik kriterine uymayan gayrimenkuller değer kaybı yaşamaları da kaçınılmaz. Bundan sonra bir alıcı bu kritere çok dikkat edecek. Projede bu hassasiyet var mı yok mu? Aldığımız ürünlerde, evimizde kullandığımız ürünlerde geri dönüşümden elde edilmiş mi? Edilmemiş mi? Doğaya zararlı mı? Değil mi? İşte emisyon üretimi noktasında projede emisyonu yutan, doğal kaynakların sürdürülebilirlik anlayışı çerçevesinde yeniden kullanımını sağlayan projede detaylar var mı? 2 bin metrekareden büyük parsellerde artık yağmur suyu suyunu toplamak zorunlu hale getirdik. Bunu gerek rezervlerde gerekse bahçe sulamada kullanmak zorunlu. Bu çerçevede işte ısı yalıtım kalınlıklarını değiştirdik, B sınıfına geldik. İnşallah A’ya da götüreceğiz. Bugün tüm Türkiye’de ısı yalıtım kalınlıklarını arttırarak en fazla ithal ettiğimiz enerjinin daha az kullanılmasını sağlayacak adım atıyoruz.” dedi.
“Nüfus artıyor, kaynaklar sabit dolayısıyla bu kaynaklara göre yaşamayı öğrenmek zorundayız”
Bakan Kurum, 300 milyon metrekare atıl hazine arazisinin üreticilerin kullanımına sunduklarını hatırlatarak, “Buralarda gelsinler yenilenebilir enerji yatırımlarını yapsınlar. Bu çok önemli bir adım. Yenilenebilir enerji ile ilgili imar yönetmeliğimizde yaptığımız düzenleme ile birlikte planlı alanlar yönetmeliğinde yeni yapılacak inşaatlarda enerjisinin yüzde 5’ini şu an için yenilenebilir enerjiden üretmek zorunda. Ardından bunu kademe kademe arttıracağız. Kendi enerjisini üreten evler, AVM’ler, oteller olacak. Bu kaynaklar sınırsız değil. Nüfus artıyor, kaynaklar sabit dolayısıyla bu kaynaklara göre yaşamayı öğrenmek zorundayız.”
“Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle birlikte mart ayında, Türkiye Mekânsal Strateji Planımızın tanıtım toplantısını da gerçekleştireceğiz”
Bakan Kurum, Türkiye’nin her yerinde sanayiyle ilgili gelişimi sağlamak adında 81 ilde 84 milyon vatandaşın aynı hakları ve imkanları sunabilmek adına yeni bir hamle yaptıklarını ifade ederek, “81 ilimizin yüz yıllık geleceğini ortaya koyan “Türkiye Ulusal Mekânsal Strateji Planı” ile birlikte şehirlerin siluetinin korunması, insanlarımızın hayat kalitesinin arttırılması ve yine istihdamın güçlendirilmesini sağlayacağız. Tüm bakanlıklarımızla birlikte bu ortak çalışma yaptık ve bu çalışma çerçevesinde doğru yatırımların doğru alanlarda yapılmasına imkan sağlayacağız. Kent içi raylı sistemler, bisiklet yolları, yeşillendirilmiş ve yine güvenliği sağlanmış yürüme ağlarının kurulması gibi uygulamalarla birlikte bireylerin kent içi hareketliliğini de arttıracağız. Gelecek 10 yıl içerisinde şehirlerimizin tamamının yapısal dönüşümünü bu manada tamamlayacağız. Sayın Cumhurbaşkanımızın teşrifleriyle birlikte Mart ayında, Türkiye Mekânsal Strateji Planımızın tanıtım toplantısını da gerçekleştireceğiz.” şeklinde konuştu.
“Bugüne kadar ülkemizde 3,2 milyon konutun dönüşümünü tamamladık”
Vatandaşlara verdikleri sözleri tutarak yerine getirdiklerini anlatan Bakan Kurum, Türkiye’de kentsel dönüşüm seferberliğini büyük bir kararlılıkla sürdürdüklerini ifade ederek, “Bugüne kadar ülkemizde 3,2 milyon konutun dönüşümünü tamamladık. Yapı denetim sistemi, sosyal konut ve kentsel dönüşüm çalışmalarımızla 24 milyon vatandaşımızın can ve mal güvenliğini teminat altına aldık” cümlelerine yer verdi.
“2033 yılında Tarihi Kent Meydanı sayımızı tüm Türkiye’de 250’ye çıkaracağız”
Bakan Kurum, şehirleri güvenli hale getirirken bir taraftan da saklı hazinelerin olduğunu ifade ederek, “Bu konuyu da çok önemsiyoruz. 45 ilimizde 80 Tarihi Kent Meydanımızı yeniden ihya ediyoruz. Çalışıyoruz demek sadece lafla, söylemle olmuyor veya iş yapacağız demek söylemle olmuyor. 81 ilde icraatımız var. 45 tarihi meydanımızla ilgili 2023 yılına kadar inşallah bu çalışmalarımızı gün yüzüne çıkaracağız. Hedefimiz 2033 yılında Tarihi Kent Meydanı sayımızı tüm Türkiye’de 250’ye çıkarmak.” dedi.
“Saraçoğlu’nu, Ankara’nın cazibe merkezi haline getirecek çalışmayı tamamladık”
Bakan Kurum, Ankara’da Saraçoğlu Mahallesi’ni Mart ayında açmayı planladıklarını belirterek, “Burası ilk Türk mimarisi örneği. İlk 125 dönüm alan ve burada tescilli yapılar, tescilli ağaçlar var. O ağaçların hepsini koruduk aslına uygun bir şekilde, restorasyonlarını yaptık. Tabii buna da karşı çıkıyorlardı. Bu restorasyonları bitirdik, Şimdi orayı Ankara’mızın, ülkemizin hizmetini açıyoruz. Yemyeşil alanlarıyla, korunan ağaçlarıyla, binalarıyla orayı İnşallah canlandıracak, Ankara’nın cazibe merkezi haline getirecek çalışmayı tamamladık, Mart ayında Ankara’mıza, ülkemize armağan edeceğiz. Ebmi Ankara diye tabir edilen Altındağ Belediyesi’ni yıkarak başka bir alan olan İller Bankası Genel Müdürlüğü’nün yerine taşıdık, orayı da meydan haline getiriyoruz. Eski Ankara ihya ediyoruz. Hergelen Meydanı’ndaki binaları TOKİ Başkanlığımızla yaptığımız alana taşıyoruz. Oradaki esnafımızı ve orayı da yine kaleye kadar uzanan bir tarihi aks içerisinde yenileme çalışmalarını yürütüyoruz” dedi.
“10 bin sanayi sitesini bitirdik, yeni 10 bini açıkladık”
Sanayileşme konusuna da önem verdiklerini belirten Bakan Murat Kurum, “Yani istihdam üreteceksiniz, ekonomimize katkı sağlayacaksınız ve şehrin içindeki çöküntü alanlarını şehrin çeperine taşıyacaksınız. Daha modern alanlara taşımak suretiyle bugün TOKİ Başkanlığımız eliyle vatandaşlarımıza, esnafımıza bu imkânları sunuyoruz. Kentsel Dönüşüm Genel Müdürlüğümüz, TOKİ Başkanlığımız bu çalışmaları yürütüyorlar. Yine bu çerçevede 10 bin sanayi sitesini bitirdik, yeni 10 bini açıkladık. Bu çalışmalarla birlikte de şehrin ekonomisine katkı sağlayacağız” şeklinde konuştu.
“1 milyon altyapılı arsamızı vatandaşımıza sunduk; gayrimenkul sektörümüzün gücüne güç katacağız”
Vatandaşlara yönelik 1 milyon altyapılı arsa sunduklarını kaydeden Bakan Kurum, sözlerini şöyle sürdürdü:
“İşte şöyle büyük ölçekten baktığınızda, konut piyasasındaki o arzı arttırabilmek, altyapıyı hazırlayıp vatandaşlarımıza uygun şartlarda alan tahsisi edebilmek ve uygun şartlarda eve erişimini sağlamak adına 1 milyon altyapılı arsamızı yine vatandaşımıza sunduk, kurallarımızı çekmeye de bugün itibariyle başladık. 1 milyon arsa ve ilk etapta 250 bin, 2 etapta da 250 bin olmak üzere 900 milyar liralık bir yatırımla birlikte gayrimenkul sektörümüzün gücüne güç katacağız, Yine ürettiğimiz 1 milyon altyapılı arsa ile birlikte de özel sektörümüzün konut arzını yükselteceğiz ve işi hacmini arttıracağız. Bu önemli. Niçin önemli. Yeni yapacağımız konutların hepsi, işte sosyal konutlarımızı TOKİ Başkanlığımızı eliyle yapıyoruz, sıfır atık uyumlu yapıyoruz, ısı yalıtım malzemelerini kullanıyoruz. İşte yağmur sularını toplayıp bahçe sulamada kullanıyoruz. Ona da zorunlu. Yönetmelik değiştirdik, mecburen yapacak.”
“Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Yeni Evim Projesi’ni başlattık”
Bakan Murat Kurum, Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birlikte orta gelirli vatandaşların da ev sahibi olmasını istediklerini belirterek, “Bir kampanyaya daha imza atarak yeni finansman modeliyle ‘Yeni Evim’ projesini başlattık. 81 ilimizde ilk evini alacak vatandaşlarımıza ilk 3 yıl devlet katkısıyla, hane halkı gelirine uyumlu, ödeme imkânlarıyla huzurlu ve güvenli yuvalarına kavuşturuyoruz 0,69 vade oranıyla. Yani 2 milyona kadar 0,69, 2-4 arası 0,79, 4-5 arası da 0,99’dan 15 yıl vade. Bu da bir mortgage sistemi olacak. Bu projelerde inşallah bizim hem deprem noktasındaki dayanımımızı, bu manada güçlü şehirlerini inşasına ortaya koyacak, hem de vatandaşımıza bu imkânları sunmuş olacağız. Her alanda vatandaşımızın ihtiyacına cevap vermeye, medeniyetimizin bize tarif ettiği çevre ve insan odaklı şehircilik kültürünü tüm şehirlerimize yansıtmaya devam edeceğiz. Türkiye’nin birikimiyle ve tecrübesiyle, sizlerin katkılarıyla, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı’nda gerçekleştireceğiz” dedi.
Konferans Cuma günü yapılacak oturumlarla sona erecek.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında, Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, baş başa ve heyetler arası görüşmeleri ile anlaşmaların imza töreninin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’nda hayatını kaybedenler için Ukrayna halkına taziyelerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zelenskiy’nin ziyaretinin, Ukrayna’daki savaşın temel dinamiklerinde önemli değişimlere aday olunan bir dönemde gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye’nin, “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmayacağı” anlayışıyla savaşın ilk gününden bu yana taraftar arasında müzakere edilmiş bir barışın tesisi için yoğun çaba sarf ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu doğrultuda Mart 2022’de İstanbul’da iki ülke arasında doğrudan müzakerelere ev sahipliği yaptık. Taraflarla yürüttüğümüz temaslar neticesinde Karadeniz Tahıl Girişimi’ni hayata geçirdik. Son üç yılda Rusya ve Ukrayna ile her seviyede doğrudan girişimlerde bulunduk. Tüm bu çabalarımızda her iki taraf içinde güvenilir bir arabulucu olmaya, samimi olarak gayret gösterdik, somut neticeleri aldık” ifadelerini kullandı.
“MÜZAKERE SÜRECİNİN KALICI BİR BARIŞLA SONUÇLANDIRILMASI İÇİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ”
Gelinen aşamada ABD Başkanı Donald Trump’ın, savaşın müzakereler yoluyla ve süratle sonlandırılması için başlattığı diplomatik girişimin, Türkiye’nin son üç yıldır izlediği politikayla da örtüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Haddizatında, İstanbul Müzakereleri taraftar arasında mutabakata en fazla yaklaşılan platform olması ile önemli bir referans noktası teşkil ediyor. Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır. Sayın Zelenskiy ile görüşmemde Türkiye’nin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığını olan kuvvetli desteğini ifade ettim. Aynı zamanda müzakere sürecinin kalıcı bir barışla sonuçlandırılması için her türlü desteği vereceğimizin altını çizdim. Çok sayıda masumun ölümüne ve muazzam bir yıkama neden olan bu savaş, artık sona ermelidir.
Karadeniz’de ticari seyrüsefer emniyetini hedefleyen bir düzenlemenin hayata geçirilmesi için ülkemizin çalışmayı sürdüreceğini de belirttim. Karadeniz’de hayata geçirilebilecek böyle bir düzenlemenin müzakerelere giden süreçte önemli bir güven artırıcı tedbir işlevi göreceğine inanıyoruz. Sayın Zelenskiy ile gündemimizde, Ukrayna ile stratejik ortaklık ilişkilerimiz kapsamındaki konu başlıkları önemli yer tuttu. Ticari ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde atabileceğimiz adımları masaya yatırdık. Savaşın getirdiği tüm zorluklara rağmen ikili ticaretimizde tespit ettiğimiz 10 milyar dolar hedefine emin adımlarla yürümek istiyoruz.”
“İLİŞKİLERİMİZİN DAHA DA ÜST SEVİYELERE ÇIKACAĞINA İNANIYORUM”
Zelenskiy’e, Türk şirketlerinin savaşın yol açtığı tahribatın giderilmesi ve yeniden imar konusunda Ukrayna’ya destek vermeye istekli olduklarını aktardığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’da barışın tesisi ile birlikte önümüzdeki dönemde ilişkilerimizin stratejik ortaklığımıza yaraşır düzeyde daha da üst seviyelere çıkacağına tüm samimiyetimle inanıyorum. Sözlerime son verirken Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için özellikle mücadele veren Kırım Tatarı soydaşlarımızın hakları konusunda değerli dostum Zelenskiy’nin attığı cesur adımları takdirle karşıladığım belirtmek istiyor, ilave adımların geleceğini de temenni ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”
Ukraynalı bir gazetecinin barış görüşmelerine vurgu yaparak, Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği bizler için çok çok önemli ve toprak bütünlüğüne, egemenliğine Türkiye’nin saygısını her yerde anlattık. Bütün uluslararası toplantılarda bu konuyu daima işledik, işlemeye devam ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de özellikle Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bizim olmazsa olmazımızdır. Egemenliği aynı şekilde bizim olmazsa olmazımızdır. Temennimiz odur ki barışın kaybedeni olmaz. Dolayısıyla barışın bir an önce sağlanmasını temin etmektir. Bu konuda değerli dostum, o da zaten barıştan yana olduğunu açık net olarak bizlere ifade ediyor. Temennim odur ki gerek Dışişleri Bakanımın muhatabıyla yaptığı görüşmelerde gerek şahsımın Sayın Putin ile yaptığı görüşmelerde bu barışla ilgili yolculuğu, yolu kat ederiz, temin ederiz ve bunun için adımları da atarız.”
Türkiye’nin gelecek süreçte Rusya-Ukrayna barışına katkı için adım atıp atmayacağına ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Adil bir barışın mümkün olması için şüphesiz ki güçlü olduğunu bildiğimiz ülkelerin barıştan yana tavrını ortaya koyması lazım. Az önce de ifade ettiğim gibi barışın kaybedeni olmaz. Şu anda tüm dünya Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaşta artık barışı bekliyor. Bir an önce barış temin edilsin. Çünkü bunca esir var, bunun yanında bunca insan, yüz binlerce insan burada öldü, öldürüldü. ‘Artık bu ölüme de son verilsin’ deniyor. Şimdi bizler en yakın komşuları olarak Türkiye biz, bir an önce barışın teminiyle alakalı gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanım bizler muhataplarımızla bir an önce barışın temini için adım atalım istiyoruz.
Tahıl Koridoru’nun kurulmasını isteyişimizin sebebi bu olmuştur ve tahıl koridorunda da iyi bir netice aldık ama maalesef devamını sağlayamadık. 30 bin ton tahıl malum gönderildi biz aracı olduk. Bundan sonraki süreçte de bunun devamını istiyoruz. Bu arada tabii ben huzurlarınızda Sayın Zelenskiy’e bir teşekkürü ifade etmek istiyorum. O da Suriye’ye tahıl gönderme noktasında, bize gönderdikleri tahıl, biz de bu tahılı malum değirmenlerimizde una çevirmek suretiyle Suriye’ye ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Bu da tabii Suriye’deki yönetimi ciddi manada mutlu etti, memnun etti. Ben de huzurlarınızda Suriye halkı adına kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü böyle zor bir zamanda Suriye’nin böyle bir imkânı aracılığımızla özellikle de Ukrayna’dan elde etmiş olması bu da insani ve vicdani bir görevdir.”
UKRAYNA DEVLET BAŞKANI ZELENSKİY: “TÜRKİYE, UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE EGEMENLİĞİ KONULARINDA ÇOK İLKELİ BİR TUTUM SERGİLEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya-Ukrayna savaşının zor zamanlarında Türkiye’den destek gördükleri için teşekkür ederek “Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği konularında çok ilkeli bir tutum sergiledi. Bu, bize göre küresel önem taşıyor” diye konuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, görüşmelerde Ukraynalı esirlerin durumunun da görüşüldüğüne işaret ederek “Türkiye gerek askerlerimizin gerek sivillerimizin serbest bırakılması için kolaylıklar sağladı” dedi.
İKİ ÜLKE ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy huzurunda, Türkiye ile Ukrayna arasında iki anlaşma imzalandı.
Bu kapsamda iki ülke arasındaki “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması”na Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Ukrayna Kültür ve Stratejik İletişim Bakanlığı Arasında Medya ve İletişim Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imzaladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde törenle karşıladı.
Türkiye ve Ukrayna bayrakları önünde basın mensuplarına poz veren ve heyetlerini takdim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, daha sonra baş başa ve heyetler arası görüşmelerini gerçekleştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesine geçti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi’ndeki Halkbank Genel Müdürlüğünde düzenlenen, “Halkbank Üreten Kadınlar Yarışması Ödül Töreni”ne katıldı.
Emine Erdoğan, törende yaptığı konuşmasında, parlak fikirleri ve kadın aklının incelikleriyle salonu dolduran kadınlarla birlikte olmaktan onur duyduğunu belirtti.
Yarışmanın kadın girişimciliğini desteklemede bir marka hâline geldiğini kaydeden Emine Erdoğan, “Halkbank, başarı yolunu kadınlarla yan yana yürüyor. Eğitimden finansmana, onlara her alanda omuz veriyor. Ortaya koydukları vizyonun, ödüllerle taçlanarak, uluslararası bir takdir kazanmasından da ayrıca iftihar ediyoruz” ifadesini kullandı.
“TÜRKİYE, KADINLARIN HER DÖNEMDE, SOSYAL VE KAMUSAL ALANDA VARLIK GÖSTERDİĞİ ÇOK ÖZEL BİR TARİHE SAHİPTİR”
Emine Erdoğan, dünyanın kabuk değiştirdiği dönemlerinin bulunduğunu, içinde yaşanılan çağın da böyle bir değişim ve dönüşüm çağı olduğunu anımsatarak, “Yeni bir gelecek yazılıyor ve ülkeler, insanlığın ortak geleceğini tasarlamak için yarışıyorlar. Bu yarışta, kadınların, ekonomik kalkınmada önemli aktörler olduğu ülkeler, ipi göğüslüyorlar. Türkiye, kadınların her dönemde, sosyal ve kamusal alanda varlık gösterdiği çok özel bir tarihe sahiptir. Türk kadınının girişimci ruhunun kökleri, 13. yüzyıla kadar uzanır. Anadolu’da kadınlar, teşkilatlanmış, sosyal ve ekonomik hayata katılmış, ‘dünya kadın tarihinin’ parlayan yıldızları olmuşlardır” diye konuştu.
Kadınların hak arayışlarında, vatan savunmasında, toplumsal yaraları sarmada hep ön saflarda yer aldığını dile getiren Emine Erdoğan, “Biz, kadınlarımızın nasıl emsalsiz bir güç olduğunun farkında olan ve bu gerçeğe hürmet eden bir ülkeyiz. Ekonomiden sanayiye, spordan sanata, siyasetten akademiye, geldiğimiz her noktada kadınlarımızın alın teri var. Hükûmetimiz, ilk günden bu yana, kadınların her alanda yücelmesi için örnek politikalar geliştirmiştir. Kadın istihdamının artmasını teşvik etmiştir. TÜİK verilerine göre, 2014 yılında yüzde 26’larda olan kadın istihdam oranı, 2024 Aralık ayı itibarıyla, yüzde 31,6’ya yükselmiştir. 2028 yılında, bu oranı yüzde 36,2’ye yükseltmeyi hedefliyoruz. İnşallah bu hedefi hep birlikte başaracağız” sözlerini sarf etti.
Emine Erdoğan, kadın istihdamını artık kadın liderliğiyle birlikte düşünmek zorunda olduklarını, bugün dünyanın kadın liderliğinin önemini tartıştığını, bu konu üzerine araştırmalar yaptığını söyledi.
“KADIN GİRİŞİMCİLERİMİZİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ NE KADAR KALDIRIRSAK BÖLGESEL KALKINMADA O KADAR YOL ALIRIZ”
Liderliğin dönüştürücü bir güç olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir liderin vizyonu, kılcal damarlar gibi, etki alanındaki her şeye nüfuz eder. Kadın liderliğinin, tüm dünyanın acil ihtiyacı olan, belli başlı karakteristik özellikleri vardır. Araştırmalar gösteriyor ki kadın liderlerin soyut becerileri çok yüksek. İletişimde çok başarılılar, iş birliğine büyük önem veriyorlar. Barışçıl bir yönetim anlayışına sahipler ve çevre konularına karşı daha hassaslar. Yani, hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar, bulundukları sektöre iyileştirici bir etki yapıyorlar. İşte bu, kadın etkinliğidir. Bildiğiniz gibi, kadın liderliğinin özünde girişimcilik vardır. Girişimci dediğimizde aklımıza, zekâsı ve sezgileriyle öne çıkan insanlar geliyor. Onlar, mevcut bir eksiği görüyor, gereksinimleri belirliyor ve hayata yenilik katıyorlar. Ülkemiz, tüm bölgeleriyle, girişimcilik için son derece zengin bir potansiyel barındırıyor. Bilhassa, yerel kapasite ve birikimin, küresel rekabette kullanılması için, kadın girişimcilerin önemli yerel aktörler olduğunu unutmayalım. Kadın girişimcilerimizin önündeki engelleri ne kadar kaldırırsak bölgesel kalkınmada o kadar yol alırız. Bize düşen, hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nın tarihini yazarken, kalemimizi, bu bilgi ve birikimin mürekkebiyle doldurmaktır.”
“İŞ VE AİLE, KADINLARIN ARASINDA SEÇİM YAPMASI GEREKEN BİR YOL AYRIMI OLMAMALI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiğini hatırlatan Emine Erdoğan, “Aile, toplumumuzun ruhu ve lokomotifidir. Dirayetli, ferasetli ve kuvvetli bir toplum oluşumuzun temelinde, sağlam kökleri olan aile müessesemiz vardır. ‘Aile Yılı’nın, iş dünyası için de önemli bir hatırlatıcı olmasını temenni ediyorum. Ne yazık ki kadınların bazen, iş ve aile sorumluluklarına yetişmek için çırpındıklarını görüyoruz. Bu durum, kadınlarda strese, kendine güvensizliğe, hiçbir şeye yetememe duygusuna, mutsuzluğa ve depresyona neden olabiliyor. Hayat kaliteleri düştüğü gibi, zihinsel ve manevi yorgunluk yaşıyorlar. Daha büyük ölçekte, aile ve toplum hayatı olumsuz etkileniyor. İş ve aile, kadınların arasında seçim yapması gereken bir yol ayrımı olmamalı. Bu çatışmayı ortadan kaldıracak, aile hayatını muhafaza edecek uygulamaların sayısını, mutlaka artırmalıyız” görüşünü paylaştı.
Dünyanın her yerinde kadınların erkekler için tasarlanmış, rekabetçi bir iş ortamında tutunabilmek için zorlu mücadeleler verdiğini dile getiren Emine Erdoğan, oysa hükûmetin bu konuda önemli ve iyileştirici adımlar attığını, kadınların, kadın kimliklerini koruyabildikleri çalışma hayatının, ne kadar önemli olduğunun altını çizdiğini belirtti.
“TEKNOLOJİK İMKÂNLARI, KADINLARIN İŞ HAYATINA KATILIMINI KOLAYLAŞTIRMADA MUTLAKA KULLANMALIYIZ”
Emine Erdoğan, cinsiyet adaletine vurgu yapılıp kadınların lehine birçok uygulamanın hayata geçtiğini belirterek, şunları kaydetti: “Burada hepsini tek tek saymak, elbette mümkün değil. Ancak, süt izinleri, kreş desteği, yarı zamanlı çalışma gibi düzenlemelerin ortak amacı, iş ve aile hayatı arasında bir ahenk yaratmaktır. Umarım bu örnekler, tüm sektörlerde yaygınlaşır. İş yerlerinin, kültürel kodlarımızı temel alan çalışma modelleri oluşturması, kadınların önündeki engelleri kaldırmada kuşkusuz çok önemli. Bununla beraber, dünyanın, bilgi ve iletişim teknolojilerinde geldiği ileri seviyeyi de, bir fırsat olarak görmeliyiz. Fiziksel mekân şartını ortadan kaldıran teknolojik imkânları, kadınların iş hayatına katılımını kolaylaştırmada mutlaka kullanmalıyız. Unutmayalım ki Türkiye, kendi reçetelerini yazabilen, kendi formüllerini ve çözümlerini geliştirebilen, güçlü bir ülkedir.”
Değerli projeleriyle yarışmaya katılan katılımcılara özel olarak teşekkür eden Emine Erdoğan, “Sizler, bilgi ve becerilerinizle hepimizi heyecanlandırdınız. İyilik dolu fikirlerinizle, kadın potansiyelinin zirvelerini gösterdiniz. Kadınların insani ilerlemeye olan büyük katkısını bir kez daha ispat ettiniz. Benim için hepiniz birer kazanansınız. Lütfen, tecrübelerinizi sizinle aynı yolda yürümek isteyen tüm kadınlara ve gençlere aktarın. Çünkü dünyanın problem alanları, kadınların getireceği yeni çözümleri bekliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile birlikte, kadınları merkezine alan ortak projelerin sayısının da artmasını dilediğimi belirtmek istiyorum” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Törene, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Cumhuriyet tarihinin ilk kadın generali Tuğgeneral Özlem Yılmaz, Alev Alatlı’nın kızı Funda Aktan, jüri üyeleri, yarışmacılar ve davetliler de katıldı.
Törende, “Yılın Üreten Kadın Girişimcisi Kategorisi”nde Zahide Arı, “Yükselen Yıldız Kategorisi”nde Nurdeniz Erdoğan, “Teknoloji Tabanlı Kadın Girişim Kategorisi”nde Işıl Melisa Işık, “Sıfır Atık Kategorisi”nde Zeynep Balca Yılmaz ile “Kadın Kooperatifi Kategorisi”nde Ümmühan Keskin ödülünü Emine Erdoğan’ın elinden aldı.
Emine Erdoğan, “Alev Alatlı Özel Ödülü” kazananı Gönül Paksoy’a da ödülünü, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ile birlikte verdi.
Arslan tarafından Emine Erdoğan’a zeytin ağacı hediye edilmesinin ardından tören, aile fotoğrafının çektirilmesiyle sona erdi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.