Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, bitkisel üretim planlamasına ilişkin “Tarımda Yeni Dönem: Üretim Planlaması ve Yeni Destekleme Modeli” konulu basın toplantısı düzenledi. Yumaklı burada yaptığı konuşmasında son dönemde iklim değişikliği, nüfus artışları, doğal afetler, göç, gıda milliyetçiliği, jeopolitik riskler ve daha birçok konunun tarımsal üretimi riskli hale getirdiğini söyledi.
Bu etkilere toprak ve suyun azalması ile kirlenmesinin eklenmesiyle ne kadar büyük bir riskle karşı karşıya kalındığını gördüklerine işaret eden Yumaklı, “Bakanlık olarak bu risklere; sürdürülebilir, verimli, kaliteli, kayıtlı ve yatırım yapılan bir sektörle üretim gücümüzle cevap vermiş olacağız.” diye konuştu.
Bakan Yumaklı, gelecek nesiller, üretim gücü ve gıda arz güvenliği için önemli olan bitkisel üretim planlamasının eylül itibarıyla hayata geçirildiğini, hayvansal ve su ürünleri üretiminde de 1 Ocak itibarıyla yürürlüğe girdiğini anımsattı.
Dünyada 4,4 trilyon dolarlık tarımsal hasılanın bulunduğu bilgisini paylaşan Yumaklı, Türkiye’nin 68,5 milyar dolarla Avrupa’da birinci sırada, dünyada da ilk 10 içerisinde yer alan bir tarımsal üretim hasılasına sahip olduğunu bildirdi.
“BİTKİSEL ÜRETİM PLANLAMASINDA SUYU MERKEZE KOYDUK”
Yumaklı, ülkenin su stresi altında olan bir ülke olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti:
“Kişi başına düşen 1313 metreküplük bir potansiyelle su stresi altına olan bir ülkeyiz. Eğer hiçbir aksiyon almazsak, 2030 yılında 1000 metreküpün altına düşme riskimiz var ve bu bizim su fakiri bir ülke kategorisine girmemizi gerektirecek bir sonucu doğuracak. Dünyanın tarımsal üretimde önemli ülkeleri iklim değişikliği, gıda güvenliği, tarladan sofraya kadar stratejiler, sürdürülebilirlik, etkin toprak, etkin su yönetimi ve geliştirilmiş çiftlik uygulamaları dahil olmak üzere birçok konuda yeni normal dediğimiz etkenlere cevap vermeye çalışıyor.”
Bitkisel üretim planlamasına çalışırken suyu merkeze koyduklarına işaret eden Yumaklı, tarımsal üretim planlamasının bundaki sonraki dönemlerinin kendileri için en önemli girdisinin su olduğunun altını çizdi.
“TARIMSAL DESTEKLERİ SADELEŞTİRDİK”
Bakan Yumaklı, yeni uygulamalara önceki destekleme modeliyle cevap vermelerinin mümkün olmadığına değinerek, “Verilen tarımsal kredileri tamamen üretim planlamasına odakladık. Hibe programları, sözleşmeli üretim, kayıtlılık, tarım sayımı, işlenmeyen arazilerin tarımsal üretime kazandırılması gibi konuları araçlar olarak üretim planlamasının en önemli başlıkları olarak ortaya koyduk ve uyguladık.” diye konuştu.
Önceki destekleme modelinde alt başlıklarıyla birlikte 165 kalemde destekleme verdiklerini anımsatan Yumaklı, 2022’de 129 milyon ton, 2023’te de 137 milyon tonluk üretimde tarımsal desteklerin yönlendirici etkisinin olduğunu aktardı.
Yumaklı, tarımsal desteklerin sadeleştirilmesi konusunda herkesin mutabık kaldığını ifade ederek, “Bunu sadece bitkisel üretimi planlarken yapmadık. Hayvansal üretim başlığı ile su ürünleri başlığını da planlarken oradaki destekleri sadeleştirmiş olduk.” dedi.
Ülkede yaklaşık 24 milyon hektar ekilebilir tarımsal arazi bulunduğuna dikkati çeken Yumaklı, bu arazilerin 3,8 milyon hektarının çok yıllıklı bitki denilen dikili meyvelerden ve diğer bitkilerden oluşan kısım için kullanıldığı bilgisini paylaştı. Bakan Yumaklı, 20,2 milyon hektarın da geriye kalan ürünlerin üretilmesi için kullanıldığına işaret ederek, şunları söyledi:
“Üretim planlamasına başlarken, Türkiye’de yaklaşık 206 başlıkta geniş bir yelpazede üretim yapıldığını göz önüne alarak stratejik ürünlerden başlamayı hedefledik. 13 stratejik ürün, hububat, baklagil, yağlı tohumlar ve diğer dediğimiz patates ve soğan. Neden bu stratejik ürünleri seçtik? Çünkü bu ürünler ülkemizdeki 20,2 milyon hektarın 15,6 milyon hektarında ekilen ürünler. Üretim planlamasının düğmesine bastığımızda, yaklaşık yüzde 77’si oranında ekilen ürünleri planlamaya almış olduk. Gıda arz güvenliğimiz için önemliydi, stratejik önemliydi, insan ve hayvan beslenmesi önemliydi ve sanayimizin ham madde temini önemliydi. Artı bir dediğimiz de yem bitkileri. 13 artı 1 ürünle 1 Eylül 2024 itibarıyla üretim planlamasına Türkiye’deki toprakların yüzde 77’sinde üretilen ürünleri planlama kapsamına almış olduk.”
Hububatta 2027 planlama dönemi sonuna kadar yüzde 13’lük bir artış öngördüklerini bildiren Yumaklı, 35 milyon tondan 39,5 milyon tona çıkılacağını belirtti. Baklagillerde de yüzde 17’lik bir artış planladıklarını anlatan Yumaklı, yağlı tohumlarda da yüzde 22’lik bir artışı sağlamış olacaklarına dikkati çekti.
DESTEKLERDEKİ “İLK”LER
Destekleri açıklarken bu planlama sürecinde birçok ilki de gerçekleştirdiklerine işaret eden Bakan Yumaklı, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Destekler ilk kez üretim döneminden önce açıklandı. 3 yıl boyunca geçerli olacak üretim destekleri yine bu süreçte açıklanmış oldu. Stratejik ürünlere ilave planlama desteği yine ilk kez bu modelde gerçekleştirilmiş olacak. Destek tutarlarının girdi maliyetleri baz alınarak belirlenmesi ve değişime göre güncellenmesi bu modelde söz konusu olacak. Su kısıtı olan bölgelerde kademeli üretime dahil olan ürünlere de ilave destek olacak. Kamu tarafından geliştirilen yerli ve milli tohumlara da ilave destek vermiş olacağız. Bitkisel üretim planlamasında yer alan üreticilerimiz, hangi havzada, hangi ürünü ekerse nasıl bir destek alacağını bugünden itibaren önümüzdeki 3 yıl boyunca biliyor oldu. İleriye doğru, üçer yıllık periyotlarda açıklamış olacağız.”
Yumaklı, bitkisel üretim destekleme modelinin temel destek, planlama desteği ve üretim geliştirme desteği olarak 3 ana başlığa indirildiğini söyledi.
Temel desteğin, planlama dışı ürünlerin dışındaki ürünlere ve planlamaya dahil olup belirlenen havzalarda üretilen ürünlere başka kıstas aramadan, kullanılan mazotun yarısını, gübrenin de yüzde 25’ini vermek üzere tasarlandığını bildiren Yumaklı, “Türkiye’de üretim yapan bütün üreticiler, temel desteği alacak, sadece planlama grubu ürünleri için bir farklılık var. Onların belirlenen havzalarda üretilmesini istiyoruz.” dedi.
Yumaklı, ikinci grupta ise 13 stratejik ürün ve yem bitkisinin, paydaşlarıyla birlikte yaklaşık 2 yıllık çalışmayla belirlenmiş olan havzalarda üretilmesi durumunda temel destek kadar bir desteğin de kendilerine verileceğini bildirerek, “Yani bu durumda mazotun yüzde 50’si daha ilave olmuş olacak, tamamını almış olacaklar. Gübrelerin de yüzde 50’sini almış olacaklar. Bizler stratejik ürünleri belirlenen havzalarda ürettiğimiz zaman hem suyumuzu hem toprağımızı korurken hem de bu ürünlerin ekonomik karşılığını daha iyi alınmasını sağlamış olacağız.” diye konuştu.
“ÜRETİLMESİ DOĞRU BULUNMAYAN ÜRÜNLERE DESTEK VERMEYECEĞİZ”
Su kısıtı olan yerlerde de belirlenen şekilde üretim yapılırsa, gübrenin de geri kalan yüzde 50’sini vermek suretiyle o ürün için kullanılan gübre ve mazot desteğinin tamamını vermiş olacaklarını belirten Yumaklı, “Geçtiğimiz iki yılda bu iki girdinin ayni olarak verilmesi sistemini getirmiştik ama maalesef orada hiç istemediğimiz sonuçlar oluştu ve biz bunları çiftçilerimizden ve üreticilerimizden gelen talep sonucunda nakdi ödemeye çevirdik.” ifadesini kullandı.
Yumaklı, şunları kaydetti:
“Önceki dönem, 185 lira mazot ve gübre desteği verilen buğdaya, yeni dönemde 634 lira mazot ve gübre temel desteği verilecek. Mazot ve gübrenin bir daha çiftçilerimize ödenmeyeceği yolunda bir tezvirat yaptılar, bunun doğru olmadığını da belirtmek istiyorum. Eğer su kısıtı olan bir havzada üretiliyorsa, bizim mutabık kaldığımız şekliyle üretimini tespit ettiğimiz ürünler için de ilave 342 liralık bir destek vereceğiz. Ayçiçeğinde 206 liralık mazot ve gübre desteği veriyorduk, bu rakam 732 liraya çıkıyor. Su kısıtı olan bölgede üretildiği zaman 293 liralık ilave bir destek almış olacak. Planlama dışındaki ürünlerin de tamamı 138 lira ödeniyordu, bunlar da 244 liralık temel destek almış olacak.”
Konya’nın Kulu ilçesinde üretilen ürünler üzerinden örnek veren Bakan Yumaklı, buğday, arpa, nohut, mercimek, ayçiçeği ve aspir ürünlerinin burada ekildiği takdirde bu ürünlerin hem temel destek hem planlama desteği hem de su kısıtı desteği alacaklarını bildirdi.
Bakan Yumaklı, planlama dışındaki ürünlerin üretilmesi halinde sadece temel destek alacağını bildirerek, “Planlamaya dahil olan ürünlerin içerisinde olup da bu alanda üretilmesi doğru bulunmayan soya, patates, kanola, pamuk gibi ürünleri burada bir üreticimiz üretmek istedi, o zaman bu ürüne hiçbir destek vermeyeceğiz. Bunun Tarım Kanunu’nda yapılan değişikliklerle çok farklı yaptırımları da var. Bütün odak noktamız, ürünlerin planlamaya dahil olduğu şekliyle planlanan havzalarda, belirlenen şartlarda üretilmesini sağlamak.” diye konuştu.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, toplantıda gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bitkisel üretim planlaması ve yeni destekleme modeli çerçevesinde belirlenen 13 stratejik ürünün kapsamının genişletilip genişletilmeyeceğinin sorulması üzerine Yumaklı, “Üretim planlaması çerçevesinde belirlenen 13 ürün o dönem içerisinde değişmeyecek. Dönem sonunda sistemin daha işler halini, gelişmesine dair şartların oluştuğunu gördüğümüzde ürün halkasını genişleteceğiz. Bunların içerisine ülkemiz için önemli ürünleri dahil edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Üretim planlamasının ürün fiyatlarına etkisinin ne olacağının sorulması üzerine Yumaklı, üretim planlamasının Orta Vadeli Program’a destek olacağını söyledi.
“BİR ÜRÜNÜ 1 BİRİME ALIP 10 BİRİME SATAMAZSINIZ”
Gıda fiyatlarına ilişkin bir soru üzerine Yumaklı, üreticilerin, üretim noktasında üzerine düşeni yaptığına işaret ederek, “Fahiş fiyat var. Bir gün içerisinde etiketlerin birkaç kez değiştiği zamanlar oldu. Bununla ilgili fahiş fiyat yasal düzenlemesi oluşturuldu. Burada Ticaret Bakanlığı ile birlikte çalışıyoruz. Belli oranda kırılmaya başlandı. Bir ürünü 1 birime alıp 10 birime satamazsınız, buna kimsenin hakkı yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Yumaklı, şeker pancarı, fındık ve çay gibi ürünlerin üretim planlamasına alınmadığını, söz konusu ürünlerin üretiminin kendi kanunları çerçevesinde devam edeceğini söyledi.
Bakan Yumaklı, çiğ süte ilişkin soruyu yanıtlarken de üretilen fazla çiğ sütün Et ve Süt Kurumu tarafından alındığını belirtti. Yumaklı, çiftçiden süt alımı yapan bazı sanayicilerin soğutma bedelini ödemek istemediğini ve bu işletmelerle ilgili inceleme başlatıldığını bildirdi.
23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi’ nin açıldığı ve Türk Milletinin egemenliğini ilan ettiği tarihtir.
Ey yükselen yeni nesil, gelecek sizindir. Cumhuriyeti biz kurduk; onu yükseltecek ve sürdürecek sizsiniz’ Mustafa Kemal Atatürk.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, 23 Nisan 1924’te 23 Nisan gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929 tarihinde Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiş ve bu tarihten itibaren 23 Nisan yurt sathında Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Çocuklara armağan edilen tek evrensel bayram olma özelliği taşıyan 23 Nisan, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin onlara güveninin göstergesidir. Atatürk, dünya tarihinde çocuklara bayram armağan eden tek liderdir.
UNESCO’nun 1979 yılını “Dünya Çocuk Yılı” olarak ilan etmesiyle, bu bayram dünya çocuklarıyla bir arada, büyük bir coşku ve heyecanla kutlanmaktadır. Dünya barışı adına, geleceğin büyükleri ve yöneticileri olan çocukların bu gün vesilesiyle bir araya gelmeleri, çocukça bir masumiyetle birbirleriyle kucaklaşmaları bizim için gurur kaynağı olmuştur.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk, gelecek nesillere verdiği önemi şu sözleriyle ifade etmektedir; “Küçük hanımlar, Küçük beyler! Sizler hepiniz geleceğin bir gülü, yıldızı ve ikbal ışığısınız. Memleketi asıl ışığa boğacak olan sizsiniz. Kendinizin ne kadar önemli, değerli olduğunuzu düşünerek ona göre çalışınız. Sizlerden çok şey bekliyoruz.” Sözleriyle çocuklarımızın geleceğin umudu ve mimarı olduklarını belirtmiştir.
“Çocuklar bu ülkenin temeli, yarının umududur. Onlara göstereceğimiz sevgi, geleceğe yapılmış en değerli yatırımdır.” 23 Nisan bayramınız kutlu olsun!
Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nden Bağımsızlık Günü ve Bangalore yılı resepsiyonu.
Bangladeş Halk Cumhuriyeti’nin Bağımsızlık ve Milli Gününün 54’inci, Bangladeş ve Türkiye arasındaki diplomatik ilişkilerin 51’inci yıldönümü ile 1432 Bengal Yeni Yılı Ankara’da kutlandı.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçiliği’nce, Milli Gün dolayısıyla Ankara Divan otelde bir resepsiyon düzenlendi.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Amanul Haq ile Eşi Hanımefenfi Runa Mahzabeen AHMED, Divan oteldeki resepsiyona ev sahipliği yaptı.
Bangladeş Milli Günü resepsiyonunda Türkiye’yi Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU temsil etti.
Bangladeş Milli Gün resepsiyonunda, Büyükelçiler, Askeri Ataşeler, Büyükelçilik görevlileri ve seçkin bir davetli topluluğu da hazır bulundu.
Eski Başbakan yardımcısı ve TBMM Başkanı Bülent ARINÇ da resepsiyona katıldı.
Bangladeş Milli Gün resepsiyonu iki ülkenin Milli marşlarının seslendirilmesiyle başladı.
Milli marşların seslendirilmesinin hemen ardından kürsüye ilk olarak Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Ekselansları Amanul Haq geldi.
Bangladeş’in Ankara Büyükelçisi Ekselansları Amanul Haq konuşmasında, şunları kaydetti:
Bayanlar ve Baylar, iyi akşamlar ve hepinize çok sıcak bir hoşgeldiniz.
Burada bulunmaktan büyük bir gurur ve derin bir sevinç duyuyorum. Bağımsızlığın 54. yıldönümü ve ulusal gün. Aslında 26 Mart’tayız ama o Ramazan ayına rast geliyordu. Bu yüzden bugün kutluyoruz, 1971’de bu günde büyük ulusumuz özgürlüğe doğru ilk adımını attı.
Uzun ve sert bir bağımsızlık mücadelesinin başlangıcını işaret eden bir andı. Halkımızın gücü, cesareti ve kendi kaderlerini tayin etmeleri için durmaksızın mücadelenin sembolüdür, Bu ay, ulus Bengali Yeni Yıl’ının başlangıcını kutladı. Bugün, sizinle birlikte Bengal’de Yeni Yıl’ı da kutluyoruz.
Ulusal bir tarihimiz yok, bu fırsatı değerlendirerek içten dileklerimi iletmek istiyorum. Selamlar ve barış, refah ve mutluluk için en iyi dileklerimle, Yeni Yılın başlangıcında, Bengal Yeni Yılı’nın Bangladeş’teki en renkli yıl olduğunu belirtmeliyim.
Bu fırsatta, sarsılmaz destekleri için Türkiye hükümetine ve halkına içten teşekkürlerimi iletmek istiyorum.
Dostluk ve misafirperverlik, Türk halkının Bangladeş ile dayanışması, özellikle zor zamanlarda. Gerçekten paha biçilemezdi. Ayrıca bugün burada bulunan tüm konuklarımıza varlığınızla bizi onurlandırdığınız için derin takdirlerimi sunmak istiyorum, bu kutlamaya katılımınız uluslarımız arasındaki boyutu güçlendiriyor.
Sonuç olarak, hepinizi bana katılmaya davet ediyorum. Bangladeş’in refahı ve ilerlemesi, çiffçiler arasındaki sevgi dolu dostluğa ve barış, adalet ve işbirliğinin paylaşılan değerlerine. Teşekkür ediyorum. Supernova’nın uzun sıcak aile günleri ve ebedi bir dostluğumla birlikte olması gerekir.
Çok teşekkür ederim.
Bangladeş Büyükelçisi Amanul Haq’ın konuşmasının hemen akabinde kürsüye Sağlık Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU geldi.
Bangladeş’in Ankara Divan Oteldeki resepsiyonununda Türkiye’yi temsil eden Sağlık Bakanı Bakanı Kemal MEMİŞOĞLU da konuşmasında şunları söyledi: “Değerli dostlar, ülkelerimiz arasındaki sağlık alanında var olan ilişkilerin geliştirilmesi ve derinleşmesinin önem arz ettiğine inanıyorum. Sağlık alanındaki ilişkilerimiz daha geniş ve işbirliği potansiyeline sahiptir. Bu anlamda 2010 yılında imzalanan iş birliği anlaşması önem arz etmektedir.
Bakanlığımız, insani yardım çalışmalarına aktif katkı sunmaktadır. Türk sahra hastanesi hastalara sağlık hizmeti sunmaktadır. Bu büyük insani kültür paylaşımında, ülkelerimiz arasındaki dayanışmanın somut örneğini teşkil etmektedir.
Sözlerimi sonlandırırken, BANGAL yılı ve bağımsızlık günü vesilesiyle en içten dileklerimi sunuyor, Bangladeş’in, barış, refah ve huzuruna verdiğimiz katkı her zaman önceliğimiz olmaya devam edecektir. Bangladeş milli gününü kutluyor, hepinize teşekkür ediyorum.”
Konuşmalardan sonra resepsiyon için özel olarak hazırlanmış pastanın kesimi yapıldı.
Pasta kesiminin ardından davetlilere Bangladeş ve Türk mutfağından özenle hazırlanmış yemekler ikram edildi.
Resepsiyon, davetlilerin Büyükelçi Amanul HAQ ve Askeri Ataşe Iftequr RAHMAN ile hatıra fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Konuşmalar ve pasta kesiminden sonra Bangladeş Milli Günü resepsiyonu folklor ve müzik ekibinin gösterisiyle devam etti.
Bangladeş Milli Günü dolayısıyla Ankara’da verilen resepsiyondaki konuşmaların ve dans ve müzik gösterisİnin akabinde davetlilere Türk ve Bangladeş mutfağından lezzetli yemeklerin ikramı yapıldı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A Hizmete Alma Töreni’nde yaptığı konuşmada, “Yüzde 80’in üzerinde yerlilik oranıyla 84 yerli ekipman kullanarak geliştirdiğimiz TÜRKSAT 6A ile birlikte Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TÜRKSAT Gölbaşı Yerleşkesi’nde düzenlenen TÜRKSAT 6A Hizmete Alma Töreni’ne katılarak bir konuşma yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A’nın, 9 Temmuz 2024’te uzaya fırlatıldığını, ilk test yayınının ise 17 Şubat’ta yapıldığını belirtti.
Tüm süreçlerin sorunsuz ve sıkıntısız bir şekilde tamamlandığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, TÜRKSAT 6A’nın ülke ve millet için hayırlı olmasını diledi.
Tasarımından üretimine, nakliyesinden uzaya fırlatılmasına, yörüngeye oturtulmasından test aşamasına kadar projenin başarıyla ilerletilmesinde emeği geçenlere teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, projeye destek olan ve uzay sanayisine gönül vermiş tüm personeli tebrik etti.
En az 15 yıl hizmet verecek TÜRKSAT 6A ile birlikte TÜRKSAT’ın işlettiği haberleşme uydularının sayısının altıya, uzaydaki uyduların toplam mevcudunun da 10’a yükseldiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, yer sabit özelliği taşıyan yeni haberleşme uydusunun televizyon yayıncılığı başta olmak üzere acil durum haberleşmesi hizmetlerini de geniş bir kapsama alanında sunacağını söyledi.
Kesintisiz televizyon yayıncılığı açısından kritik önem taşıyan TÜRKSAT 6A ile televizyon yayını yapılan uyduların artık yedeklenebileceğine işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, uzay iletişim ve haberleşme sektörleri için atılmış çok büyük bir adım olan TÜRKSAT 6A uydusunun ülke ve millet için hayır getirmesini temenni etti.
Özellikle haberleşme uyduları gibi teknolojilerin dışa bağımlı olmadan üretilmesinin millî güvenlik açısından son derece önemli olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yüzde 80’in üzerinde yerlilik oranıyla 84 yerli ekipman kullanarak geliştirdiğimiz TÜRKSAT 6A ile birlikte Türkiye kendi haberleşme uydusunu üretebilen 11 ülkeden biri konumuna yükseldi. Yeni haberleşme uydumuz, yerli ve millî teknoloji üretme hedefimiz doğrultusunda 20 yıla yayılan titiz, yoğun ve meşakkatli bir çalışmanın ürünüdür.” ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu noktaya gelmenin kolay olmadığını belirterek, hayata geçirilen teknoloji transfer programıyla 3A, 4A ve 4B uydularının üretiminde TÜRKSAT mühendislerinin de yer almasını sağladıklarını anımsattı.
Devamında 5A ve 5B uydularının yapımında 12 mühendisi tasarım, üretim ve test başlıkları süreçlerine doğrudan dâhil ettiklerini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllara sâri bu çalışmalar ve tecrübelerle uzay teknolojileri alanında pek çok kritik eşiğin aşıldığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, böylece en yüksek yerlilik oranına sahip TÜRKSAT 6A uydusunu üretme imkân, yetenek ve tecrübesine sahip olunduğunun altını çizdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yapamayız’ diyenlere inat, ‘Biz yaparız, hatta daha iyisini yaparız’ dedik. Karamsarlık aşılayanlara, kendi ülkesinden, kendi milletinden umudunu kesenlere asla kulak asmadık. Yani yılmadan, yorulmadan, inanç, sabır ve azimle çalışarak bugünlere kadar hamdolsun alnımızın akıyla geldik. Bugünkü başarı, lafa her başladıklarında ‘Bizden bir şey olmaz’ diyerek gençlere umutsuzluk aşılayan eşik zihniyete indirilmiş ağır bir darbedir” diye konuştu.
Mühendislere ve Türkiye’nin uzaydaki varlığına güç katanlara teşekkür eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 23 yıldır olduğu gibi önce hayalleri hedeflere sonra da hedefleri gerçeklere dönüştürmeye devam edeceklerini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yerli ve millî haberleşme uydusu ile TÜRKSAT’ın hizmet verdiği alanın, Hindistan, Tayland, Malezya ve Endonezya’yı da kapsayacak şekilde daha da genişleyeceğini belirterek, “Uydularımızın dünya genelinde ulaştığı nüfus 3,5 milyardan 5 milyara yükselecek” ifadelerini kullandı.
Teknoloji transferi ve tecrübe kazanımı sayesinde Türkiye’nin artık uydu ve bileşenlerinin tasarım ve üretiminde önemli bir pazar payına sahip olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, devrim niteliğindeki bu projeyle, yerli ve millî bir haberleşme uydusu platformuna sahip olunduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana paydaşların yanı sıra alt yüklenicilerle birlikte uydu üretim ekosistemi kurarak, birçok kurum ve kuruluşun uzay sanayisine katkı vermesini sağladıklarını kaydederek, şöyle konuştu: “Tüm aşamalarda aktif roller üstlenen onlarca mühendis ve personelimizle birlikte uydu ve uzay teknolojileri için insan kaynağı yetiştirmiş olduk. Proje paydaşlarının geliştirdiği ekipmanlarla uluslararası ölçekte rekabet edebilme düzeyine eriştik. İhracat kapasitemizi daha da güçlendirdik. SpaceX ile ortak çalışmalar yürütme yanında fırlatma süreci de TÜRKSAT tarafından yönetildi. Dünya nüfusunun yüzde 60’ından fazlasını yani 5 milyarlık bir nüfusu ihtiva eden kapsama alanıyla uzay çalışmaları ve uydu yayıncılığında parmakla gösterilen ülkeler arasına girdik.”
Elde edilen bu kazanım ve etkinliklerle millî uydu markası oluşturma ve millî uzay şirketi kurulması noktasında önemli bir fırsatın yakalandığına işaret eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelecekteki ay ve derin uzay görevleri, haberleşme uyduları ve takım uydu projelerinin hayata geçirilmesinde de yine bu birikimden istifade edeceğiz” dedi.
Çıtayı sürekli yukarıya çıkartarak hedeflere ulaşacaklarının altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünyadaki gelişmelere baktığımızda şu gerçeği hepimiz görmekteyiz, Türkiye’nin önünde tarihi bir fırsat penceresi açılmaktadır. Küresel sistemde hak ettiğimiz yere gelmeye çok yakınız” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hiç kimsenin bu fırsatı heba etmesine izin veremeyeceklerini vurgulayarak, daha önce dünyada benzer değişimler olurken, Türkiye’nin kendi iç çekişmeleriyle meşgul olduğunu anımsattı. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bilimsel ve teknolojik ilerlemeler yaşanırken biz millet olarak enerjimizi gereksiz, faydasız, boş tartışmalarla harcadık. Türkiye’nin dışarıyla ilgilenmemesi için her şey yapıldı, her şey denendi. Mezhep, köken, görüş farklılıkları üzerinden bizi iç meselelerimizle meşgul ederek, Türkiye’yi küresel rekabette minder dışına itmeyi başardılar. Bizimle aynı ligde olan ülkeler, teknolojide birbirleriyle kıran kırana bir yarış içindeyken, hatırlayın bu ülkenin gündemi, başörtüsüydü, sakaldı, sarıktı, çarşaftı, irtica idi, yeşil sermayeydi. Kendilerine bir iç düşman ürettiler ve Türkiye’yi o iç düşmanla oyaladılar. Peki, sonuçta ne oldu? Türkiye kaybetti, millet kaybetti. Eller koşar adım ilerlerken, biz yıllarca yerimizde saydık. Rakiplerimizle aramızdaki mesafenin açılmasına engel olamadık. Ekonomide, demokraside, dış politikada, toplumsal barış ve huzurda çok ağır faturalar ödemek zorunda kaldık.”
“TÜRKİYE’NİN İSMİ, BÖLGESİNİN BİR KUTUP BAŞI OLARAK HER PLATFORMDA DAHA FAZLA ZİKREDİLİYOR”
Bugün de dünyanın büyük bir dönüşümün arifesinde olduğunu, gümrük tarifeleri restleşmeleri ile küresel ticaretin kurallarının kökten değiştiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, mevcut krizlerin çözülemediği gibi her gün yeni bir gerilime uyanıldığını ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası sistemin, Gazze’deki soykırımla birlikte itibarını iyice kaybettiğine işaret ederek, şunları kaydetti: “Batı dünyası ve kurumları eski etkinliğini tamamen yitirmiş durumda. Yapay zekâ teknolojilerinin nereye varacağını kimse kestiremiyor. Yani eski sistem hızla yıkılırken, yerine ne konacağını tam olarak kimse kestiremiyor. Türkiye’nin ismi, bölgesinin bir kutup başı olarak her platformda daha fazla zikrediliyor. Ama böylesi kritik bir dönemde bakıyorsunuz, ana muhalefet partisi eliyle Türkiye tekrar tartışmaların, eski kavgaların içine çekilmek isteniyor. Ülkemize geçmişte bedel ödetmiş bayat senaryolar yine bu çevrelerin figüranlığında tekrar tedavüle konulmaya çalışılıyor. Sokaklarımızın terörize edilmesinden, Türkiye’nin Batıya ve batılı medya kuruluşlarına pervasızca şikâyet edilmesine, üniversite ve lise gençliğinin kışkırtılmasından, boykot çağrılarıyla ülke ekonomisine zarar verilmesine kadar tüm tuşlara aynı anda basılıyor.
Son olarak gerilim ve istismar siyasetlerine Gazze soykırımını alet ettiler. 50 bin masum katledilirken, ‘bize ne Filistin’den’ diyerek tam 18 aydır sustukları, topraklarını savunan Filistinli direnişçilere ‘terörist’ iftirası attıkları bir insani trajediden siyasi rant sağlamaya çalıştılar. Şunu açık ve net söylemek isterim, oyuncular değişmiş olsa da oynanan oyunun aynı olduğunu biz biliyoruz. Milletimiz de ne yapılmaya çalışıldığının gayet farkında. Dolayısıyla ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, arzu ettikleri kaos ve kargaşa ortamını bir türlü oluşturamıyorlar. Hükûmet olarak biz de hizmet ve eser siyasetimizden kopmayarak onların tuzağına düşmüyoruz.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçen hafta Türkiye’nin en stratejik projelerinden biri olan Silvan Sulama Tüneli’nin kazılarına başlayarak neticeyi aldıklarını anımsattı.
“TARİHÎ BİR BAŞARI HİKÂYESİNE ŞAHİTLİK EDİYORUZ”
Yine geçen hafta İstanbul Havalimanı’nda eş zamanlı üçlü bağımsız pist dönemini başlattıklarını hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin, Amerika’dan sonra bu uygulamayı hayata geçiren ikinci ülke olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin “oraya uçak inmez” dediği havalimanına artık aynı anda üç uçağın inip kalktığına dikkati çekerek, “Bugün de hamdolsun TÜRKSAT 6A’yı devreye alıyoruz. Bundan 31 yıl önce TÜRKSAT 1B uydusu ile başlayan uzay maceramızı çok daha yüksek bir düzeye eriştirmenin bahtiyarlığını yaşıyoruz. İnançla, azimle, emekle her cümlesi bilgi, tecrübe ve alın teriyle yazılmış tarihî bir başarı hikâyesine hep birlikte şahitlik ediyoruz.”
Projede yer alan kurumlarla, mühendislerle, çalışanlarla ne kadar iftihar edilse az olacağını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti: “Bütün bunlar, inşa edilmekte olan Türkiye Yüzyılı’nın müjdeleridir. Allah’ın izniyle çok daha iyi yerlerde olacağız. Gençlerimize güçlü, müreffeh ve itibarlı bir Türkiye teslim edeceğiz. Milletimizin desteğiyle çıktığımız bu yolda Rabbim hepimize yardımcı olsun. Bizi daha nice başarılara ulaştırsın diyorum. Bu vesileyle 15 Temmuz hain darbe girişiminde FETÖ’cü teröristler tarafından burada şehit edilen Ahmet Özsoy ve Ali Karslı kardeşlerime Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. İlk yerli ve millî haberleşme uydumuz TÜRKSAT 6A’nın bir kez daha ülkemiz ve milletimiz için hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. Projede emeği, katkısı, alın teri ve fikir teri olan tüm kardeşlerimi kutluyorum.”
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.