TBMM Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şentop, parlamento muhabirleriyle TBMM Tören Salonu’nda bir araya gelerek, 27. Dönem değerlendirme toplantısı düzenledi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 27’nci Yasama Dönemi’nin tamamında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2 bin 2 yasama dokunulmazlığı tezkeresi gönderildiğini bildirdi.
Şentop, 27’nci Yasama Dönemi’ne ilişkin değerlendirme toplantısı yaptı.
Yeni yasama dönemindeki temsilcilerin 14 Mayıs’ta belirleneceğini ifade eden Şentop, yaklaşık 4 yıldır büyük bir onurla yürüttüğü TBMM Başkanlığı görevinin de sona ereceğini anımsattı.
27’nci Yasama Dönemi’nin çeşitli açılardan önceki dönemlerden farklı olduğunu dile getiren Şentop, Meclisin daha önce benzerine rastlanmayan sınamalara maruz kaldığını, tarihin akışı içinde müstesna dönüm noktalarına tanıklık ettiğini söyledi.
Meclisin, çalışmalarının önemli bir kısmını tüm dünyayı etkisi altına alan Kovid-19 salgınının etkisi altında yürüttüğünü belirten Şentop, “Meclisimizin, alınan kapsamlı tedbirler sayesinde tüm dünyayı etkileyen bu büyük sınama karşısında faaliyetlerini aksatmadan yürütmeyi başarması, son derece memnuniyet vericidir.” dedi.
Şentop, Rusya ile Ukrayna arasında baş gösteren savaşın başta bölge ülkeleri olmak üzere tüm dünyayı etkilediğini hatırlatarak, “Türkiye bu süreçte bir barış gücü olarak çalışmış, başta tahıl koridoru ve esir takası olmak üzere farklı alanlardaki çalışmaları somut neticeler vermiştir. Türkiye’nin savaşın sonlanması noktasında ortaya koyduğu gayretler, sizlerin de takip ettiğiniz üzere devam etmektedir.” diye konuştu.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin Türkiye’yi tarifi olmayan derin bir acıyla sarstığını ifade eden Şentop, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılara şifa diledi.
Devletin ve milletin yaraları sarmak için elbirliğiyle çalıştığının altını çizen Şentop, TBMM’nin de bu süreçte önemli çalışmalar yürüttüğünü, deprem bölgelerindeki bütün vatandaşların sorunları çözülene kadar çalışmaların kararlılıkla devam edeceğini kaydetti.
TBMM Başkanı Şentop, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin ilk döneminin de 27. Yasama Dönemi’nde olduğunu anlatarak, “27’nci Yasama Dönemi’nin tamamında milletvekillerimiz tarafından verilen 82 bin 794 yazılı soru önergesi ile Meclis Başkanlığına sunulan 7 bin 399 Meclis araştırması önergesi 27’nci döneme, ‘TBMM Başkanlığına en fazla yazılı soru önergesi ile Meclis Araştırması önergesi sunulan yasama dönemi’ özelliğini kazandırmıştır.” ifadelerini kullandı.
27’nci Yasama Dönemi’nde TBMM Başkanlığına, 437’si 6’ncı yasama yılında olmak üzere toplam 5 bin 97 kanun teklifi sunulduğunu bildiren Şentop, bu sayının önceki dönemler içinde Başkanlığa sunulan kanun tasarı ve tekliflerinin toplam sayısından fazla olduğunu aktardı.
Meclisin 27’nci dönemde yasama ve denetim alanında yoğun ve kapsamlı çalışmalara imza attığını vurgulayan Mustafa Şentop, şöyle devam etti:
“Bu kapsamda 1 Ekim 2022 tarihinde başlayan 6’ncı yasama yılında TBMM Genel Kurulunda 87 birleşim ve 376 oturum gerçekleştirilmiş; 606 saat 36 dakika çalışma yapılmış ve 26 bin 239 sayfa tutanak tutulmuştur. Aynı yıl içinde ihtisas ve Meclis araştırması komisyonlarında ise 138 toplantı ve 279 oturum gerçekleştirilmiş, 777 saat 2 dakika çalışılmış ve 29 bin 93 sayfa tutanak tutulmuştur. 6’ncı yasama yılıyla birlikte 27’nci Yasama Dönemi’nin tamamına bakıldığında bu sayılar, TBMM Genel Kurulu çalışmaları açısından 537 birleşim, 2 bin 345 oturum, 3 bin 887 saat 53 dakika çalışma ve 169 bin 778 sayfa tutanak şeklinde, ihtisas ve Meclis araştırması komisyonlarının çalışmaları açısından ise 991 toplantı, 1744 oturum, 4 bin 565 saat 23 dakika çalışma ve 131 bin 19 sayfa tutanak şeklinde kendini göstermektedir.”
Yoğun çalışmalar sonucunda Meclisin çeşitli konularda vatandaşların ihtiyaç duyduğu yüzlerce yasal düzenlemeye ve TBMM kararına yürürlük kazandırdığını aktaran Şentop, “Meclisimiz 37’si 6’ncı yasama yılında olmak üzere 27’nci Yasama Dönemi içinde toplam 310 kanun kabul etmiş ve yine bu dönemde toplam 184 Meclis kararına yürürlük kazandırmıştır.” bilgisini verdi.
Şentop, bu dönemde Başkanlığın aldığı inisiyatifle, siyasi partiler arasında gerçekleşen uzlaşıdan dolayı uluslararası meselelerde daha önce bildiri şeklinde gösterilen iradelerin, “Meclis kararı” şeklinde ortaya konulmasına başlandığını belirterek, şöyle devam etti:
“Bu kapsamda 27’nci dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi, Amerika Birleşik Devletleri Temsilciler Meclisi ile Senatosunun 2019 yılında sözde Ermeni soykırımı hakkında aldığı kararların kınanması, reddedilmesi ve yok hükmünde sayılması, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un İslam karşıtı açıklamalarının telin ve teşhir edilmesi ve ABD Başkanı Joe Biden’ın 1915 olaylarına ilişkin 24 Nisan 2021 tarihli açıklamasının kınanması, reddedilmesi ve yok hükmünde sayılması konularındaki Başkanlık tezkerelerini kabul ederek Meclis kararları almıştır. Bu kararlar Resmi Gazete’de yayımlanmış ve böylece bahsi geçen konularda Gazi Meclisimizin sergilediği duruşa daha sağlam bir hukuki temel kazandırılmıştır. Şüphesiz bu gelişme Meclisimizin dış politika alanında, yeni dönemde, karar şeklindeki hukuki tasarruflar aracılığıyla daha etkin bir konum üstlendiğinin göstergesidir.”
27’nci dönemin tamamında 15 araştırma komisyonu kurulduğunu ifade eden Şentop, bu komisyonlardan 12’sinin hazırladığı raporların Genel Kurulda görüşüldüğünü söyledi.
TBMM Başkanı Şentop, 27’nci dönemde Meclisin, yasama ve denetim alanında sergilediği çalışmalara rağmen “yeni hükümet sistemi döneminde işlevsizleştiği, etkinliğinin azaldığı” yönünde haksız eleştiriye maruz kaldığını belirten Şentop, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Objektif bir veriye, bu kapsamda Meclisin en temel faaliyet alanları olan yasama ve denetim konularında parlamenter hükümet sistemi ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin sağlıklı bir mukayesesine dayanmayan bu eleştirinin, ‘Meclisin belirli siyasi partilerin arzuları doğrultusunda karar almaması’ şeklinde özetlenebilecek salt siyasi bir temele sahip bulunduğunu üzülerek görmekteyim. Zira uygulamada Meclisimiz, 27’nci Yasama Dönemi boyunca hem yasama hem de denetim alanında son derece verimli çalışmalar yürütmesine rağmen, bazı siyasetçilerin Meclisimizin etkinliğinin azaldığı yönündeki ısrarlı iddialarının tek bir izahı olabilir; o da bu dönem Mecliste alınan kararların, söz konusu siyasetçilerin istedikleri yönde alınmamış olmasıdır. Parlamentoda mlilletin verdiği temsil gücünden fazlasına sahip olmayı istemek, bu olmadığında yani sayınızın yetersizliği sebebiyle kararların isteğiniz doğrultusunda alınmasını temin edemediğinizde de Meclisimizi etkili olmamakla itham etmek, ancak ya dünyada parlamentoların genel işleyiş şeklini bilmemekle ya da kendi arzunuzla örtüşmeyen Meclis çalışmalarını görmezden gelmekle mümkün olabilecektir. Ne yazık ki her iki olasılığın da hakla, hakikatle, insaf ve hakkaniyetle bağdaşır bir yönü bulunmamaktadır.”
Meclisin etkinliğinin azaldığı eleştirisinin dayanaklarından birinin Cumhurbaşkanı yardımcısı ve bakanlara yöneltilmiş soru önergelerinin cevaplanma oranları olduğunu aktaran Şentop, 27’nci dönemin tamamında milletvekilleri tarafından verilen soru önergelerinin muhataplarınca cevaplandırılma oranının yüzde 65,4 olduğunu kaydetti.
Mustafa Şentop, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hemen öncesinde, parlamenter hükümet sisteminin geçerli olduğu 24 ve 26’ncı dönemlerde soru önergelerinin cevaplandırılma oranlarının ise sırasıyla yüzde 60,3 ve yüzde 45,4 olduğuna dikkati çekti. Şentop, “Bununla birlikte milletvekillerimizin denetim görevi kapsamında Cumhurbaşkanı yardımcısı ile bakanlara yönelttiği soru önergelerinin cevaplandırılması açısından, her ne kadar önceki dönemlerden yüksek olsa da yüzde 65,4 oranını kafi görmek elbette mümkün değildir. Şüphesiz bu konuda olması gereken, soru önergelerinin tamamının süresi içerisinde ve yeterli içerikle cevaplandırılmasıdır.” değerlendirmesini yaptı.
Şentop, bunu temin için TBMM Başkanlığı olarak bakanlıklara 6 ayda bir gönderilen yazılarla hatırlatmada bulunulduğunu açıkladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile ilgili yaptığı değerlendirmelerin yeni hükümet sisteminin kusursuz olduğu ve her yönüyle mükemmel işlediği şeklinde yorumlanmaması gerektiğini ifade eden Şentop, “Ancak şurası açıktır ki, birçok kişinin ısrarla iddia ettiğinin aksine, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde hem yürütme hem de yasama önceki dönemlere nazaran daha istikrarlı ve verimli şekilde çalışmalarını sürdürmüştür. Bu noktada Meclisin yetkilerinin ve etkinliğinin parlamenter hükümet sistemi döneminde çok daha fazla olduğu yönündeki argümanların nazari ve pratik veriler karşısında bir temeli bulunmamaktadır.” dedi.
Yeni sistemin tam anlamıyla yerleşmesi ve sağlıklı bir şekilde işlemesinin temini için atılacak adımlar bulunduğunu, bu kapsamda yeni bir Meclis İçtüzüğü hazırlanması gerektiğini söyleyen Şentop, 28’inci Yasama Dönemi’nde yeni bir içtüzüğün uzlaşıyla yürürlüğe koyulabilmesini temenni ettiğini belirtti.
Türkiye’nin yeni bir anayasaya duyduğu ihtiyacın altını tekrar çizmek istediğini vurgulayan Şentop, “Zira demokrasi tarihimiz, askeri darbe kavramı ile hiçbir şekilde ilgisi bulunmayan, tamamını milletimizin meşru temsilcilerinin hazırladığı yeni ve sivil bir anayasayı her şeyden çok hak etmektedir.” ifadelerini kullandı.
Mustafa Şentop, 27’nci yasama dönemi içinde makul sınırlar dahilinde olduğu kabul edilemeyecek derecede fazla sayıda dokunulmazlık tezkeresinin TBMM Başkanlığına ulaştığını aktararak, şöyle konuştu:
“6’ncı yasama yılındaki 247 yeni tezkereyle birlikte 27’nci dönemin tamamında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına gönderilen yasama dokunulmazlığı tezkerelerinin sayısı, maalesef 2 bin 2’ye ulaşmıştır. Bir yasama dönemi içerisinde milletvekillerimiz hakkında 2 bin gibi yüksek bir sayıda dokunulmazlık tezkeresinin hazırlanmış olmasını, özellikle bu tezkereler kapsamında azımsanamayacak ölçüde terör örgütü üyeliği, terör örgütü yöneticiliği, terör örgütüne yardım, terör örgütü propagandası yapmak gibi suçlara ilişkin dosyalar bulunmasını, Gazi Meclisimizin mehabeti ve saygınlığıyla bağdaştırabilmenin mümkün olmadığı açıktır.”
Yasama dokunulmazlığı kurumunun, suç isnatlarının soruşturulmasını engellemek için değil, milletvekillerinin yasama çalışmalarından alıkonulmalarını temin ederek Meclisin işleyişini korumak amacıyla ihdas edildiğini anlatan Şentop, “Yeni anayasa için yapılacak çalışmalarda, yasama dokunulmazlığı konusunun yeniden ele alınmasının, bu kapsamda milletvekillerinin özgürlüklerinden ve dolayısıyla Meclis çalışmalarından alıkonulmamalarının güvence altına alınarak, haklarındaki suç iddialarıyla ilgili maddi gerçeğin araştırılmasını mümkün kılacak bir formülün değerlendirilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim.” değerlendirmesinde bulundu.
Meclisin, 27’nci Yasama Dönemi’ni yoğun ve verimli çalışmalarla tamamladığını görmenin mutluluk verici olduğunu ifade eden Şentop, Gazi Meclisin 14 Mayıs’taki seçimlerden sonra aynı azim ve kararlılıkla çalışmalarını sürdüreceğine, tam bağımsız, demokratik, yeniden büyük ve güçlü Türkiye idealinin gerçekleştirilmesine katkı sağlayacak adımları atmaya devam edeceğine inancının tam olduğunu kaydetti.
Şentop, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Aşık Veysel’in ifadesiyle, hepimiz menzile varmak için ‘İki kapılı bir handa yürüyoruz gündüz gece’. Asıl olan o yürüyüşte Hakk’ın takdirini kazanmak, milletin emanetlerini eksiltmeden, artırarak taşıyabilmiş olmaktır. Bu onurlu görevim süresince gerek bu mukaddes çatı altında gerek memleketin her köşesinde ve gerekse başka ülkelerin parlamentolarıyla ilişkilerde ülkemin ve milletimin çıkarları en büyük motivasyon kaynağım olmuştur. Bütün bu çalışmalar süresince gördüğüm gerçek şudur: Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kuruluş felsefesi doğrultusunda dünyanın en güçlü devletleri arasında yerini almıştır ve dünyanın en hakkaniyetli ve itibarlı devletidir.”
Şentop, Meclis’te düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin partileri ittifaklarla seçime girmeyi zorunlu kıldığı dile getirilerek, bunun arzu edilen bir tablo olup olmadığına yönelik soru üzerine Şentop, hükümet sistemi değişikliklerinin birçok ülkede farklı şartlarda yapıldığını ve bir geçiş döneminin öngörüldüğünü ancak Türkiye’de bir gün parlamenter hükümet sisteminin tamamlanıp ertesi gün Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne başlandığını hatırlattı.
Sistemin bütün kurum ve kurallarıyla yerine oturabilmesi için biraz süreye ihtiyaç olduğunu belirten Şentop, aradan geçen 5 yıllık sürenin böyle bir dönem olduğunu söyledi.
Gelecek dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin daha da yerli yerine oturacağını kaydeden Şentop, “Sistem üzerindeki değişiklik konuları, anayasal düzeyde tartışılabilir, konuşulabilir. Bence ona ihtiyaç olmadan da birçok konu çözülebilecek noktada.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni yarı başkanlık mı yoksa tam başkanlık mı olarak tanımladığının sorulması üzerine Şentop, “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başkanlık sistemidir, bunda bir tereddüt yok.” yanıtını verdi.
Başkanlık sisteminin daha çok bilinen modelinin ABD’deki model olduğunu belirten Şentop, “Farklı ülkelerde farklı başkanlık sistemi modelleri var. Onun için tek bir başkanlık sisteminden değil başkanlık sistemlerinden söz edilir.” diye konuştu.
Yasamanın ayrı, yürütmenin ayrı bir oyla belirlenmesi durumunda başkanlık sisteminden bahsedilebileceğini anlatan Şentop, “Vatandaşın yürütmeyi doğrudan seçmesi bağlamında başkanlık sistemi daha demokratik bir sistemdir.” dedi.
TBMM Başkanı Şentop, kamuoyundaki tartışmalara bakıldığında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde anayasal düzeyde değişikliği gerektirecek bir husus olmadığını ifade etti.
Gelecek dönemde yasama çoğunluğu ile yürütmenin aynı ittifaktan olmaması durumunda sistemin nasıl işleyeceğine ilişkin soruya Şentop, “Bu tür hükümet sistemleri hazırlanırken farklı senaryolar dikkate alınarak düzenlemeler yapılır. Böyle bir şey olursa ki ben ihtimal vermiyorum sistemin iyi işleyeceği kanaatindeyim.” karşılığını verdi.
Seçim öncesi ittifakların, koalisyondan farklı bir şey olduğunu vurgulayan Şentop, “Bu sistem, nasıl birtakım uzlaşmalar, ittifaklar meydana getirmişse daha sonraki süreçlerde de parlamento ve yürütme kompozisyonlarına göre işleyebilecek bir mekanizmayı ortaya koyar. Bunda bir tereddüdüm yok.” görüşünü paylaştı.
Bir gazetecinin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un 14 Mayıs seçimlerine ilişkin değerlendirmelerini hatırlatarak “Seçimle iktidar değişikliği olasılığı için ‘darbe girişimi’ ifadesini nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki sorusuna Şentop, “Bahsettiğiniz arkadaşlarımız tecrübeli arkadaşlarımız. Bunların söylediği sözleri benim yorumlamam doğru değil. Seçim seçimdir, darbe ve müdahaleler müdahaledir.” yanıtını verdi.
Seçim kampanyaları kapsamındaki siyasi söylemlerin bütün taraflar bakımından değerlendirilmesi gerektiğini ancak öyle olmadığını söyleyen Şentop, herkesin yanında yer aldığı siyasinin sözlerini yumuşatarak, karşısındaki siyasilerin açıklamalarını abartarak değerlendirdiğini dile getirdi.
Türkiye dışında da birçok ülkenin siyasetçileri ve kurumlarının görüş belirttiğine işaret eden Şentop, “Bunun sebebi 20 yıldan uzun bir zamandır Türkiye’nin bilhassa uluslararası alanda kazanmış olduğu güç ve itibardır. Tam bağımsız karar alabilme yeteneğidir.” değerlendirmesinde bulundu.
Bundan memnun olmayan bazı çevrelerin olduğunu dile getiren Şentop, “Böyle bir ortamda seçime giderken, seçim tartışmalarını sadece Türkiye’nin kendi iç politikasıyla ilgili değil, Türkiye’nin tam bağımsız, etkili, itibarlı duruşunu teyit ve takviye edici bir yönde mi gidilecek yoksa bazı uluslararası odakların yaptığı açıklamalar çerçevesinde Türkiye daha kolay ikna edilebilir, belli yola sevk edilebilir, yönetilebilir, yönlendirilebilir, kontrol edilebilir ülke haline mi gelecek tartışması bağlamına taşınması normaldir.” diye konuştu.
TBMM Başkanı Şentop, “Seçim sonuçlarına yönelik birtakım ithamlar veya tavsifler olarak değil de seçim kampanyası döneminde tarafların yapmış oldukları açıklamalar bağlamında değerlendirmek lazım. Ben hiçbir siyasetçinin, hiçbir hukukçunun seçimlere yönelik böyle bir kasıtla açıklama yapacağı kanaatinde değilim.” görüşünü paylaştı.
Son TBMM Yeni Yasama Yılı Resepsiyonu’nda yüksek yargı, Türk Silahlı Kuvvetleri komuta kademesi ile yürütme temsilinin olmadığı dile getirilerek, o gün ne düşündüğü sorulan Şentop, “Uzun bir süre salgın dolayısıyla Meclis’te resepsiyonların ertelendiği, yapılmadığı bir dönemdi. Arkasından da resepsiyon gibi törenleri yapıp yapmama konusunda tereddüt yaşamıştık. Burada herhangi bir sorun görmüyorum. Son yasama yılı olması itibarıyla daha çok Meclis personeli arkadaşlarımızın katılacağı bir beklenti içindeydik. Burada bir sorun yok. TBMM’nin saygınlığına, kurumsal itibarına gölge düşürecek hiç kimse olamaz Türkiye’de. Böyle bir niyet içerisinde olan kimse de olamaz. Böyle bir niyet içerisinde olan da kendi itibarına zarar verir.” karşılığını verdi.
“HDP’nin de içinde olduğu Emek ve Özgürlük İttifakı, CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini açıkladı. Bu desteği nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine Şentop, “Seçimle ilgili her şey konuşulur, tartışılır ama hiçbir seçim galibiyeti tam bağımsız Türkiye idealinden önemli değil.” dedi.
Bölgede Rusya-Ukrayna savaşı gibi önemli gelişmelerin yaşandığını, Avrupa’nın içinde bulunduğu durumun ve Çin ile ilgili gelişmelerin hem dünya ekonomisi hem de uluslararası siyaset açısından önemli olduğunu beliren Şentop, bu durumun Türkiye’yi merkezi bir yere koyduğunu ifade etti.
“Dünyanın coğrafyası dikkate alındığında en önemli uluslararası akupunktur noktalarının Türkiye’de olduğunun ifade edildiğini” aktaran Şentop, “Hakikaten böyle. Bütün dünyanın sağlığı veya hastalığıyla ilgili kritik noktalar Türkiye üzerinde. Bu bakımdan Türkiye’nin pozisyonu ve tutumu çok önemli.” değerlendirmesinde bulundu.
Bunu anlamakta zorlanan birçok yerli ve yabancı siyasetçinin bulunduğunu dile getiren Şentop, dünyada ve bölgede olan biteni birbirinden kopuk olaylar olarak algılayan bir zihniyetin yer aldığını anlattı.
Türkiye’nin, yalnızca milli menfaatlerini esas alan ve tam bağımsız politikalar belirleyen yaklaşımının, dünyanın ve bölgenin geleceği bakımından önemli olduğuna dikkati çeken Şentop, “Etrafımızdaki gelişmeleri; Rusya-Ukrayna savaşı, Adalar denizi, Doğu Akdeniz, Suriye, Irak ve İran bağlamında Kafkasya’da yaşanan gelişmeleri topluca bilmek, değerlendirmek lazım.” şeklinde konuştu.
Terör örgütüyle mücadelenin önemli bir safhasına gelindiğini vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:
“Türkiye artık terör örgütü mensuplarının bulunduğu her yerde onlara gerekli müdahaleyi yapabilir hale geldi. Bu anlamda savunma sanayi alanındaki gelişmelerin de kıymetini bilmemiz lazım. Türkiye’nin bu tam bağımsız politikalar izleyebilmesinin arkasında savunma sanayisi ve teknoloji alanındaki yerli ve milli hamlelerinin büyük payı var. Bugün Türkiye, terör örgütü mensuplarını kendilerine kucak açan ülkelerin görevlilerinin kucağındayken bile vurabilir, imha edebilir hale geldi. Bu, büyük bir başarı. Bütün milletimiz bunu gururla, iftiharla takip ediyor. Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’yi kuşatmaya çalışan bir yapı var. Türkiye buradaki planı sınır ötesi harekatlarıyla bozdu. Beklenen şey şu: ‘Türkiye sınır ötesi harekatlar gerektiğinde teröre karşı ve teröriste karşı mücadele yapmamalı, mümkünse o bölgeyle ilgisini, ilişkisini kesmeli.’ ‘Ne işimiz var bizim sınır ötesinde?’ diyenler bilerek veya bilmeyerek bu plana yeşil ışık yakıyorlar. Bütün ittifakları, süreçleri bu bağlamda değerlendirmek lazım. Türkiye kuşatılmaya müsaade etmeyecek. Türkiye bilhassa güneyinde ve Suriye’de oluşturulmaya çalışılan senaryonun gerçekleşmesine müsaade etmemeli ve etmeyecek. 20 yıldır devam eden süreç, bir film şeridi gibi değerlendirilmeli. Türkiye’nin istikametinin, kararlılığın ne olduğu görülmeli. Bunu bozabilecek, değiştirebilecek bir sonuca milletimiz müsaade etmez. Bundan eminim.”
Seçim sonuçlarına ilişkin soru üzerine Şentop, Anayasa ve İçtüzüğe göre Meclis Başkanı ve başkanvekilleri için sınırlama getirildiğini söyledi.
Anket şirketlerinin verileriyle dolaşanların olduğuna değinen Şentop, bu verilere itibar etmediğini, bu şirketlerin bir kısmının siyasi propaganda aracı olarak kullanıldığını kaydetti.
Türkiye’de iki tür seçim başarısının olduğunu, bunun anketlerde seçim kazananlar ve sandıkta kazananlar olarak ikiye ayrıldığını ifade eden Şentop, “Memleketi ankette kazananlar değil sandıkta kazananlar yönetiyor. Seçime kalan süre kısaldıkça anketlerde kendi itibarını önemseyenler yavaş yavaş makul noktaya doğru gelmeye başlıyorlar. Türkiye’nin bir yürüyüşü var. Bu yürüyüşü bir film şeridi gibi düşündüğümüzde Türkiye bir istikamete doğru gidiyor. Milletimiz bu istikameti görmüş, desteklemiş, bugüne kadar getirmiş.” dedi.
Türkiye’de de sorunların olduğunu ancak bu sorunlara takılıp kalındığında büyük resmin kaybedileceğini belirten Şentop, Türkiye’nin bu yürüyüşünün devam edeceğini dile getirdi.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Türkiye idealinin ne olduğunun sorulması halinde buna “Teknofest, Mavi Vatan, Kızılelma, Kaan” olacağı cevabının verilebileceğini vurgulayan Şentop, şunları kaydetti:
“Bu anlamda, uluslararası ilişkiler anlamında tam bağımsız, güçlü, yeniden büyük Türkiye ideali. Hayatı süresince de bunun için mücadele etti. Benim kanaatim, bu seçim demokratik olgunlukla gerçekleşecek. Seçim öncesi herkes konuşuyor. Nihayetinde bu olgunlukla milletimiz Türkiye’nin bu büyük yürüyüşüne destek olarak karar verecek. Sayın Cumhurbaşkanımızın tereddütsüz ve net şekilde ilk turda kazanacağı kanaatindeyim. Bugünkü tablonun değişmeyeceğini düşünüyorum. Meclis, yasama ve yürütme bakımından değişmeyeceği kanaatindeyim.”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, iki dönem görev yaptığını, elinden gelenin en iyisini yapmanın önemli olduğunu, kendisinin de bunu gerçekleştirdiğini düşündüğünü belirterek, “Geriye dönüp baktığımda bir eksiklik bırakmadığımı düşünüyorum.” dedi.
TBMM Başkanı Şentop, basın toplantısının ardından parlamento muhabirlerini, kendi kullandığı yerli otomobil Togg ile Meclis kampüsünde gezdirdi.
GA İstanbul Havalimanı’nda Üçlü Bağımsız Pist Operasyonları Başladı Türk Hava Yolları, İGA İstanbul Havalimanı’nın 17 Nisan itibarıyla Avrupa’da ilk kez Üçlü Bağımsız Pist Operasyonlarını uygulamaya başlamasıyla birlikte Türkiye havacılık tarihinde bir dönüm noktasına daha tanıklık etmenin gururunu yaşıyor. Bu önemli gelişme, İGA İstanbul Havalimanı’nın küresel aktarma merkezi olma rolünü pekiştirirken, Türkiye’nin uluslararası hava taşımacılığındaki stratejik konumunu daha da güçlendiriyor.
Türkiye Cumhuriyeti Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun öncülüğünde, Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürü Enes Çakmak, Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Ahmet Bolat, İGA İstanbul Havalimanı CEO’su Selahattin Bilgen ve diğer değerli isimlerin katılımıyla gerçekleştirilen bu öncü sistemin tanıtımında, üç Türk Hava Yolları uçağının canlı operasyonda eşzamanlı kalkışı gerçekleştirildi. Bu kalkışlar yalnızca İGA İstanbul Havalimanı’nın kabiliyetlerini değil, aynı zamanda Türkiye’nin havacılık ekosisteminin gücünü ve gelişmişliğini de ortaya koydu.
Üçlü Bağımsız Pist Operasyonları’nın Türkiye ve Avrupa havacılığı için bir ilk, küresel havacılık içinse tarihi bir adım olduğunu belirten Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu açılışta şu ifadelerde bulundu: “Gururluyuz… Çünkü bu uygulamayı ABD’nin ardından hayata geçiren tek ülke Türkiye! Artık İstanbul Havalimanı trafik hacmiyle olduğu kadar operasyonel kapasite ve teknik yeterlilik açısından da küresel havacılığın en üst ligine yükseldi. Bu sistemle hava trafik akışı hızlanacak, havalimanımızın dinamik kapasitesi önemli ölçüde artacak ve yolcularımıza daha hızlı, daha güvenli bir hizmet sunulacak. İstanbul’un kıtaları birleştiren stratejik konumu, bu yeni yetenekle birleştiğinde, havalimanımız küresel havacılık lojistiğinde daha kritik bir rol üstlenecek.”
Türk havacılığı açısından bu önemli anda yer almaktan duyduğu memnuniyeti dile getiren Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat şu açıklamayı yaptı: “Türk Hava Yolları olarak, Türkiye havacılık tarihi adına bir tarihi anın daha parçası olmaktan gurur duyuyoruz. Aynı anda üç uçağımızın kalkışı ile ana üssümüz İGA İstanbul Havalimanı Avrupa’da bir ilki gerçekleştirirken, bu operasyonel kapasite bayrak taşıyıcımızın uçuş verimliliğini artırıp büyüme hedeflerimize giden yolda önemli bir mihenk taşı görevi görecektir.”dedi.
İGA Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Kalyoncu ise yeni yetkinliklerle ilgili şunları söyledi: “Büyük bir mutlulukla ifade etmek isterim ki; 17 Nisan 2025 itibarıyla İGA İstanbul Havalimanı’nda üçlü bağımsız pist operasyonlarına resmen başlıyoruz, Avrupa’da bir ilke imza atıyor ve Türkiye’nin uluslararası seyahat ve havacılık ekosistemine olan katkısını artırıyoruz. Bu bizim için sadece bir teknik başarı değil, aynı zamanda stratejik bir eşiktir. Bugün devreye aldığımız Üçlü Bağımsız Pist Operasyonu ise, bu ekosistemin en önemli yapı taşlarından biridir. Böylece, saatlik hava trafik kapasitemizi 120'den 148 uçak hareketine çıkarıyoruz. Bu, sadece İstanbul’un değil, Avrupa hava sahasının daha da verimli hâle gelmesi demektir. İstanbul artık yalnızca bir varış noktası değil, dünyanın hava ulaşım merkezidir.”
Üçlü Bağımsız Pist Operasyonlarının entegrasyonuyla birlikte İGA İstanbul Havalimanı’nın saatlik uçak hareket kapasitesi yükseldi. Bu gelişme operasyonel verimliliği önemli ölçüde artırırken, Türk Hava Yolları için daha kısa taksi süreleri, daha az gecikme ve daha yüksek dakiklik anlamına geliyor. Böylece, bayrak taşıyıcının misafirlerine daha akıcı, daha hızlı ve daha sürdürülebilir bir seyahat deneyimi sunulmuş olacak. Sistem aynı zamanda karbon emisyonlarının azaltılmasına da katkı sağlayarak, küresel çevresel taahhütlerle uyum içinde ilerliyor.
200 milyon yolcuya hizmet verme vizyonuyla küresel bir aktarma merkezi olma yolunda ilerleyen İGA İstanbul Havalimanı’nın bu yeni operasyonal kabiliyeti, Türk Hava Yolları’nın kesintisiz bağlantı, üst düzey hizmet ve ileri görüşlü altyapı hedeflerini destekliyor. Zamanında kalkış ve varışlar, stratejimizin temel taşlarından biri olup, finansal verimliliği artırma açısından kritik rol oynamaktadır. Yeni operasyonal kapasite sayesinde, günlük 1000’den fazla uçuş gerçekleştiren filomuzun dakik performansında hem yolcu memnuniyeti hem de maliyet optimizasyonu açısından önemli kazanımlar sağlanacaktır.
Ülkemizin bayrak taşıyıcısı olarak, bu başarıyı Türkiye’nin havacılık liderliğinin ve İGA İstanbul Havalimanı’nın küresel ölçekte yeni standartlar belirleme kabiliyetinin bir göstergesi olarak kutluyoruz. Türkiye’nin dünyayı birbirine bağlama rolünü daha da güçlendirme kararlılığımızı sürdürüyoruz.
Çin Halk Cumhuriyeti’nin Ankara Büyükelçisi Jiang Xuebin Büyükelçilik görevine başlaması dolayısıyla bir resepsiyon verdi.
Ankara Sheraton oteldeki resepsiyona Büyükelçiler, Askeri ataşeler, Elçilik görevlileri ile seçkin bir davetli topluluğu katıldı.
Çin’in Ankara Büyükelçisi Jiang Xuebin ve Çin’in Ankara Büyükelçiliği Savunma Ataşesi Yang Jianjun’un Büyükelçililerinde görevlerine başlamaları dolayısıyla bir resepsiyon verildi.
Resepsiyonda, Çin Halk Cumhuriyeti Büyükelçisi Jiang XUEBIN ve Savunma Ataşesi Yang JIANJUN ev sahipliği ve birer konuşma yaptılar.
Çin Halk Cumhuriyeti resepsiyonunda kürsüye önce Büyükelçi Jiang XUEBIN geldi.
Büyükelçi XUEBIN konuşmasına, Türkiye’de göreve başlamasından dolayı duyduğu memnuniyeti ifade ederek başladı.
Büyükelçi XUEBIN, konuşmasının başında iki kadim medeniyet olan Çin ve Türk medeniyetlerinin binlerce yıl öncesine dayanan ilişkilerini dile getirdi.
Çin Halk Cumhuriyeti Devlet Başkanı Xi Jinping ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde iki ülke ilişkilerinin olumlu bir seyir takip ettiğini hatırlatan Büyükelçi XUEBIN, iki ülke arasındaki ekonomik, ticari ve kültürel bağların daha da güçlendiğinin altını çizdi.
Büyükelçi XUEBIN, “Görevime başlayalı üç ayı aşkın bir süre geçti. Bu süreçte, her gittiğim yerde Türk halkı tarafından sıcak bir dostlukla ve ligiyle karşılandım. Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkiye kardeşliği ve dostluluğunun halkın gönlünde kök saldığını, iki ülke arasındaki işbirliğinin büyük potansiyele sahip olduğunu kendi gözlerimle görmüş oldum.” dedi.
Çin Halk Cumhuriyeti Savunma Ataşesi Yang da iki ülke arasındaki askeri ilişkilerin Çin Halk Cumhuriyeti ve Türkiye ilişkilerinin önemli bir halkası olduğunu ifade etti ve son yıllarda iki ordu arasındaki işbirliğinin istikrarlı şekilde ilerlediğini söyledi.
Konuşmalardan sonra Çin Halk Cumhuriyeti Folklor ekipleri geleneksel Çin danslarından oluşan bir gösteri sundu.
Büyükelçi XUEBIN ve Savunma Ataşesi JIUNJUN göreve başlamaları dolayısıyla verilen resepsiyonda, folklor gösterilerinden ardından davetlilere Türk ve Çin mutfağından yemekler ikram edildi.
Resepsiyon, konukların, Büyükelçi XUEBIN ve Savunma Ataşesi JIANJUN ile hatıra fotoğraf çektirmesiyle sona erdi.
Pakistan’ın Milli Günü Ankara’da bir resepsiyonla kutlandı.
Pakistan’ın Milli Günü dolayısıyla Ankara Büyükelçiliği ikametgahındacdüzenlenen resepsiyona Büyükelçi Yousaf Junaid ev sahipliği yaptı.
Pakistan Milli Günü dolayısıyla düzenlenen resepsiyona Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Numan Kurtulmuş, Ticaret Bakanı Ömer Bolat, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, kuvvet komutanları, Dışişleri Bakan Yardımcısı Berris Ekinci, eski Başbakan, TBMM Başkanı Bülent ARINÇ ve Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Heyeti Başkanı Binali Yıldırım katıldı.
Resepsiyonda, Büyükelçiler, Askeri Ataşeler, elçilik görevlileri ile seçkin bir davetli topluluğu da yer aldı.
Pakistan Milli Günü Respsiyonu iki ülkenin milli marşlarının seslendirilmesiyle başladı.
Milli marşların seslendirilmesinden sonra ilk olarak kürsüye Pakistan Büyükelçisi YOUSAF JUNAID geldi.
Büyükelçi JUNAID, Türkiye ile Pakistan arasındaki ilişkilerin çok uzun bir süreçli olduğunu hatırlatarak, iki ülke arasındaki bu uzun süreli dostluğun sıradan olmadığına atıfta bulunarak “Bizim dostluğumuz ortak din, ortak dil ve ortak kültürel mirasa dayanıyor.” şeklinde konuştu.
YOUSAF JUNAİD, iki ülke arasındaki tarihi bağlara dile getirerek Pakistan’ın dirençli yapısına ve ekonomik ilerlemesinin büyüme oranlarının arttığını, enflasyonun azaldığını, ihracatın yükseldiğini ifade etti.
Pakistan ile Türkiye arasındaki ilişkilerin giderek güçlendiğini, bu bağların ortak inanç, tarih ve karşılıklı destek üzerine kurulduğunu belirten Büyükelçi JUNAID, Pakistan’ın barışa, kalkınmaya ve Türkiye ile bağlarını güçlendirmeye olan İsteğinin altını çizdi.
Pakistan Büyükelçisi Yusuf Junaid’in hitabından sonra TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, kürsüye geldi ve bir konuşma yaptı.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Pakistan’ın Ankara Büyükelçisi Yousaf Junaid’in Türkiye’nin bir dostu olduğunu ve uzun yıllardır Türkiye’de hizmet etmiş hem iki ülke arasındaki ilişkilerin gelişmesine katkıda bulunmuş hem de Türkiye’yi fevkalade yakından tanıyan değerli bir insan olduğunu dile getirdi.
Türkiye ve Pakistan arasındaki dostluğa değinen TBMM Başkanı Kurtulmuş, “Yüksek düzeyde stratejik iş birliğine dönüşen ikili ilişki aslında sadece iki devlet arasındaki ilişkiden ibaret değil, iki halkın tarihin derinliklerinden gelen kalpten kalbe büyük köprülerle kurulmuş olan sarsılmaz bir kardeşlik ilişkisidir” şeklinde konuştu.
Kurtulmuş, Çanakkale Savaşı sırasında Muhammed İkbal’in ağlayarak yaptığı konuşmanın hafızalarda tazeliğini koruduğunu da kaydetti.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kurtuluş Savaşı sırasında Pakistan’ın Türkiye’ye yapmış olduğu yardımları da atıfta bulunarak “Türkiye’nin kurtuluş mücadelesinde Pakistan halkının vermiş olduğu fevkalade yüksek desteği unutmamız asla mümkün değildir. Pakistan’ın kadınlarının o zor günlerimizde yüzüklerini, bileziklerini, küpelerini vererek Türkiye’nin milli kurtuluş mücadelesine verdiği destek hepimizin hafızalarında, hepimizin zihnindedir” dedi.
TBMM Başkanı Kurtulmuş, Pakistan ile Türkiye arasındaki dostluk ilişkisine de değinerek, “Ne zaman dara düşsek, dost kötü günde belli olur hükmü gereğince Pakistanlı kardeşlerimizin hemen yanı başımızda olduğunu hissettik. Bunun son göstergesi de 2023 yılının 6 Şubat’ında yaşadığımız fevkalade yıkıcı depremden hemen sonra yarı başımızda saatler içerisinde Pakistanlı dostlarımızı görmemiz olmuştur. Türkiye olarak, Türk milleti olarak Pakistan’ın bağımsızlığını kazandığı ilk günden itibaren 1947’den itibaren her zaman Pakistan halkıyla beraber olduk. Her zaman Pakistan’ın zor zamanlarında yanında olduk” hatırlatmasında bulundu.
“Pakistan ve Türkiye arasındaki dostluk kardeşlik ilişkisinin fevkalade güçlü bir şekilde her alanda gelişerek devam ettiğine işaret eden Kurtulmuş: “ Her türlü doğal afette, her türlü düşmanlıkta Türkiye halkının Pakistan halkının yanında olduğunu, Pakistan’ın tezlerini de her türlü uluslararası platformda savunduklarını ve savunmaya devam edeceklerini belirttti.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, konuşmasını şu şekilde sonlandırdı: “ Özellikle son yıllarda Pakistan ve Türkiye arasındaki bu dostluk kardeşlik ilişkisi fevkalade güçlü bir şekilde her alanda gelişerek devam ediyor. Savunma sanayinde, ticarette, sanayide, eğitimde fevkalade güçlü ilişkilerimizi sürdürmeye devam ediyoruz. Şunu da açıkça söylemek gerekir ki, uluslararası ilişkiler bakımından Türkiye ile Pakistan arasındaki bu istisnai ilişki örnek gösterilecek, fevkalade zor görülecek ve giderek güçlenmekte olan bir ilişkidir. Türkiye ile Pakistan arasındaki bu sağlam dostluk ilişkisinin, özellikle dünyanın fevkalade zor bir süreçten geçtiği, şu günlerde çok daha büyük bir ihtiyaç olduğu, bu dostluğumuzu çok daha kuvvetlendirerek yolumuza devam etmemiz gerektiği de açık bir gerçektir.”
Konuşmalardan sonra Pakistan Milli Günü için hazırlanmış pastanın kesimi yapıldı.
Pasta kesiminin ardından davetlilere Pakistan mutfağından hazırlanmış yiyeceklerin ikramı yapıldı.
Pakistan Milli Günü resepsiyonu hatıra fotoğraf çekimiyle sona erdi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.