Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer, Bakanlığa bağlı okullarda çocuk ve gençlerde akran zorbalığını önlemeye yönelik farkındalık kazandırmak amacıyla düzenlenen “Akran Zorbalığını Önlemede Bütüncül Okul Yaklaşımı” konulu çalıştaya katıldı.
Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda çocuk ve gençleri çeşitli risklerden korumak, iletişim becerilerini geliştirmek, duygularını tanıyıp sağlıklı yollarla ifade etmelerini sağlamak için gelişimsel önleyici ve iyileştirici rehberlik ve psikolojik danışma hizmetleri sunulmaya devam ediyor. Bu kapsamda, Bakan Özer’in katılımıyla Bakanlığa akran zorbalığını önlemeye yönelik farkındalık kazandırmak amacıyla “Akran Zorbalığını Önlemede Bütüncül Okul Yaklaşımı” konulu bir çalıştay düzenlendi. Ankara Mogan Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde düzenlenen çalıştayda akademisyenler başta olmak üzere İzmir’den Diyarbakır’a, Trabzon’dan Gaziantep’e uzanan çok sayıda farklı ili temsilen farklı tür ve kademelerden okul/kurum yöneticileri ile rehber öğretmen/psikolojik danışmanlar da hazır bulundu.
Çalıştayda konuşan Bakan Özer, eğitimde ortaya çıkan konuların okuldan öte okul dışı faktörlere de bağlı olduğunu belirterek “Eğitimde okul dışı faktörler, okuldaki performansın ana belirleyicilerinden biridir çünkü yaşam bir bütündür. İnsanın var olduğu her noktadaki temaslar insanı sürekli şekillendirmekte ve dönüştürmektedir. İşte hepimizin malumu, akademik başarıları belirleyen, özellikle eğitimin ilk kademelerinde belirleyen şey, bizatihi okulun kendisi değil, okul dışı faktörler ve ailelerin sosyoekonomik seviyesidir.” ifadesini kullandı.
Özer, bu sebepten dolayı çocukların ailelerinden okula taşıdığı kültürel ve sosyal sermayenin etkileri üzerine çalışıldığını kaydederek “Çocuğun okula, ailesinden taşıdığı kültürel ve sosyal sermayesinin etkisini minimize edebilmek için Bakanlık olarak okul öncesi seferberliğini uygulamaya soktuk. Çünkü biliyoruz ki okul öncesi eğitime erişenlerle erişmeyenler arasında çok ciddi bir fark var.” dedi.
Özer şöyle devam etti: “2000’li yıllarda beş yaştaki okullaşma oranları yüzde 11’di. Yani yüzde 89’u okul öncesi eğitime erişemiyordu. Kimler erişebiliyordu? Sosyoekonomik seviyesi güçlü olan ailelerin çocukları erişiyordu. Erişemeyenler birinci sınıfa geldiği zaman hazır bulunuşluklarında ciddi bir fark ortaya çıkıyor ve eğitim sistemi o farkları telafi edecek mekanizmalarını inşa edemediği müddetçe, öğretmenlerin o farkları minimize edecek farkındalığını artırmadığımız müddetçe o farklar giderek büyüyor. Nerede ortaya çıkıyor? PISA’da, 15 yaşta okuduğunu anlama, matematik ve fen okuryazarlığı araştırmasını yaptığınız zaman lisede, liseler arası başarı farkında ortaya çıkıyor. Hemen odaklanıyoruz. Demek ki lisede bir problem var. Hayır, lisede problem yok. Problem, okul öncesinde… İşte gelişmiş ülkeler artık okul öncesini bırakın üç beş yaş aralığını, ‘Sıfır üç yaşta neler yapılabilir?’… Buna bakıyorlar. Okul öncesi eğitimi, okulun dışındaki parametreleri de dikkate alan sosyal politikalarla desteklediğimiz zaman, hem akademik başarı hem akran zorbalığıyla ilgili, şiddetle ilgili, mesafeler alabilme imkânına sahibiz.”
“Toplum olarak iyiliğe değer vermemiz gerekiyor” Akran zorbalığıyla ilgili medyada görünürlüklerin arttığına değinen Özer, bu artışın okullarda yaygın bir akran zorbalığı olduğu anlamına gelmediğini, önemli olanın iyiliğe değer vermekten geçtiğine işaret etti. Bir eğitim politikasının okula sirayet etmediği takdirde retorikten öteye geçemeyeceğini bildiren Bakan Özer, “Onun için biz her projemizde 2022’de yaptığımız, 2023’te yapacağımız tüm projelerde okulu etkileyen, direkt okulda hissedilecek politikalara ağırlık veriyoruz. Okullar arası başarı farkını azaltmaktan öğretmenlerimizin çalışma, mesleki ve kişisel gelişimini destekleme mekanizmalarına, okula bütçe verilmesinden öğretmen eğitiminin okul temelli bir şekilde bütçelendirilerek yönetimine amacımız, sağlıklı ve güvenli bir okul iklimini inşa edebilmek. Eğer sağlıklı ve güvenli bir okul iklimini inşa edebilirsek o ortamda öğrenme maksimum verimlilikle gerçekleşebilir. Onun için sürekli okulu güçlendirecek, destekleyecek ayakları üzerinde duracak mekanizmaları inşa etmeye çalışıyoruz. Akran zorbalığı bunun bir parçası. Eğer biz bu iklimi güçlendirirsek çok daha sağlıklı eğitim sistemimiz olacak, çok daha sağlıklı okul iklimi inşa etmiş olacağız.” diye konuştu.
Özer, öğretmen, okul idarecisi ve orada yaşayan yetişkinlerin değerlere saygılı bir ortamda var olmaları sağlanabildiğinde müfredatın bir anlam ifade edebileceğini belirterek “Onun için her şeyi yaşama dönüştürecek, yaşam pratiklerini güçlendirecek akışkanlığa kazandırmamız lazım. Her olaya bütüncül bir şekilde, ana resmi görecek şekilde bakmamız lazım.” vurgusunu yaptı.
“Eğer okulda şiddet var diyorsak evde şiddet var demektir” “Eğer okulda şiddet var diyorsak evde şiddet var demektir, toplumda şiddet var demektir. Asıl olan şey koruyucu önlemdir, ortaya çıkmasını engelleyecek mekanizmaları sisteme enjekte edebilmektir.” diyen Özer, “Okullarımızı çok daha sağlıklı bir ortama kavuşturabilmek için öncelikle ortaöğretim yönetmeliğinde bir değişiklik yaptık. Akan zorbalığını ilk kez disiplin cezalarının içine koyduk. Burada dikey zorbalıklara da bakmamız lazım. Yani sadece öğrencinin öğrenciye, öğretmenin öğretmenine değil; öğretmenin öğrenciye ve öğrencinin öğretmene dikey zorbalıkların da olmadığı sağlıklı bir okul iklimi inşa etmek durumundayız.” bilgisini paylaştı.
Dijital dönüşümün çocukların davranışlarını da dönüştürmeye başladığını dile getiren Özer, bilgisayar başında çevrimiçi geçirilen sürenin arttığına değinerek “Aslında asıl olan ailedir. Ailedeki iletişim kanalları kopmaya başladı. Çocuk, odasında ailesiyle temas etmeden, o etkileşime girmeden, kültürel değerlerin yeniden inşasıyla ilgili vasatı ortadan kaldıracak bir mekanizma, bir yaşam biçimi ortaya çıkmaya başladı. Buna karşı çok hassas olmamız lazım.” açıklamasını yaptı.
Özer şu değerlendirmede bulundu: “Biz hep madde bağımlılıkları, somut madde bağımlılıkları üzerine yıllarca mücadele etmeyle ilgili uğraştık ama son zamanlarda artık davranış bağımlılıkları ön plana çıkmaya başladı. Artık tüm dünya madde bağımlılığının yanında davranış bağımlılığıyla da mücadele etmeye başladı. İşte akran zorbalığı bunlarla da doğrudan bağlantılı… Bakanlık olarak sadece okul değil, okul dışı ortamları da dikkate almak için 2022 yılında çok önemli bir proje başlattık: Aile Okulu projesi. Aile okulundaki amacımız şuydu: Aileyi daha muhkem kılacak, yaşam becerilerini ve aile iÇindeki iletişimi destekleyecek mekanizmalarla tanıştırabilmek, hatırlatmak… Aile bir toplumun temel yapı taşı. Eğer aile güçlü olmazsa ve dış saldırılara karşı farkındalık düzeyini artırmazsak aileyi kaybederiz. Aileyi kaybedersek toplumu kaybederiz.”
“1 milyon 147 bin 555 aileye ulaştık, bu sayının yüzde 73’ü kadınlar” Aile kavramını güçlendirme adına aile okulu projesinin başlatıldığını anımsatan Özer, şunları söyledi: “Aile okulunun içinde 56 saatlik bir eğitim gerçekleştiriyoruz. Değerler eğitimi, ahlak, aile içi iletişim, bağımlılıklarla mücadele, çevre ve iklim değişikliği farkındalığını artırma, ilk yardım eğitimi, trafik bilgisi, yaşam becerileri gibi çok boyutlu, aileyi destekleyecek bir şekilde bir eğitim paketi ortaya koyduk. Ağustosta başlattığımız projede hedefimiz 2022’nin sonuna kadar 1 milyon aileye ulaşmaktı. 1 milyon ailenin çok üzerine çıktık. 1 milyon 147 bin 555 aileye ulaşmışız ve bunların yüzde 73’ü kadınlar, 841 bin 267 kadın ulaşmışız. Bu o kadar kıymetli bir şey ki… Kadınlarımız o kadar güzel şeyler söylüyorlar ki ‘Aslında iletişim içinde değilmişiz çocuklarımızla. Bağımlılıkların farkında değilmişiz’. Bu aslında sorunun kaynağının ve çözümün odak noktasının aile olduğunu gösteriyor. Oraya sürekli destek vermemiz lazım çünkü orada olan şey, okulda karşımıza çıkıyor. Eğer bir yerde bir problem varsa o bir yerde ortaya çıkar mutlaka. Ortaya çıktığı yerde değil, nereden kaynaklandığına, o kaynağın olduğu noktaya odaklanmamız lazım. Sadece eğitim politikalarını değil, sosyal politikalarda da bu geçerli.”
Aynı çerçevede köy yaşam merkezlerinin açıldığını anlatan Bakan Özer, 2 bin 325 köy okulunun tekrar dönüştürüldüğünü kaydetti. Özer, buradaki amacın sadece çocukların anaokulu veya ilkokula erişmesini sağlamak olmadığını, aynı zamanda halk eğitimi merkezleriyle yetişkin vatandaşların ve özellikle kadınların yaşam becerilerini geliştirmek ve desteklemek olduğunu, 4-5 ay gibi kısa bir sürede bu merkezlerde 170 bin vatandaşa ulaşıldığını dile getirdi.
“Halk eğitimi merkezlerinde 13 milyonun üzerinde vatandaşa ulaştık” 2022 yılında halk eğitim merkezlerinde her ay 1 milyon vatandaşa ulaşma hedefiyle yola çıkıldığını, 13 milyonun üzerinde vatandaşa ulaşıldığını kaydeden Özer, bunların hepsinin amacının sorunlara bütüncül bir şekilde bakabilmek olduğunu söyledi. “Bizim geleneğimizde müthiş bir söz var: İnsanın en hayırlısı insanlara faydalı olandır.” diyen Özer, sözlerine şöyle devam etti: “İnsanı değerli kılan bu topraklarda diğer insanların hayatına hangi güzellikleri katıyor? İşte bu, zorbalığın yok olduğu noktadır. Bu kültürü, bu kadim değerlerimizi tekrar inşa etmemiz lazım. Başkasının derdiyle dertlenen, derdinden mutluluk devşirmeyen ama mutluluğundan da hasetlik duymayan, onu da paylaşan davranışları yaygınlaştırmamız lazım. Burada çocuklarımızın hiçbir günahı yok. Sorumluluk bize düşüyor. Birbirine hoyrat davranan insanlar değil, yetişkinler değil; birbirine sevgiyle yaklaşan, derdiyle hemhâl olan ki hemhâl sözcüğü de başka bir medeniyette yoktur. Onun hâliyle halleşmek, derdiyle dertleşmek ve ona çözüm üretmek… O kadar çok sözümüz var ki ‘Komşusu açken tok yatan bizden değildir.’, toplum olarak diyor. Onun derdiyle dertlenebilmek, işte bunu tekrar tekrar dikkate almamız lazım. Bu çalıştaya destek veren ve organize eden çalışma arkadaşlarıma çok teşekkür ederim.”
Konuşmasında ayrıca bir müjde de vereceğini ifade eden Özer, “Öğretmen atamasında, biliyorsunuz, her atamada öncelik verdiğimiz alanlarımız var. Mesela 2022’de okul öncesi eğitime çok büyük ağırlık verdik. Son 20 bin atamanın 7 bin 503’ünü okul öncesi öğretmenlerle yaptık çünkü öyle bir politikamız var, sahada sayıyı artırıyoruz, o zaman öğretmen de istihdam etmemiz lazım. Yakın zamanda İçişleri Bakanlığımızla bir çalışmaya başladık, özellikle bağımlılıklarla mücadeleyle ilgili çok ciddi bir seferberliğe başladık. Hedefimiz şubat ayının sonuna kadar 19 milyon öğrencimizin tamamını, öğretmenlerimizin tamamını ve ilave 5 milyon veliye ulaşarak 25 milyon vatandaşımıza bağımlılıkla ilgili bir farkındalık-önleyici davranış parametresi üretecek destekleyici mekanizmalarla ilgili eğitimleri uygulamaya başladık. Başarılı bir şekilde de gidiyor. Şimdi bu ihtiyaçlar, hep rehber öğretmen ihtiyacını da beraberinde getiriyor. Onun için 2023 öğretmen atamasında her okulda en az bir rehber öğretmen olacak şekilde öncelik vermeyi planlıyoruz.” açıklamasını yaptı.
Tüm kademeler için farkındalık programları ve etkinlikler hazırlandı Diğer taraftan, akran zorbalığı konusunda tüm öğrencilere yönelik farkındalık kazandırmayı amaçlayan okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise kademeleri için farkındalık programları ve etkinlikler hazırlandı. Bu konuda kuramsal bilgilerin yer aldığı rehber öğretmen/psikolojik danışmanlara yönelik bilgilendirici kitapçık ile rehber öğretmen/psikolojik danışmanların okullarda tüm öğretmen ve velilere uygulayabileceği her kademeye özgü sunu içerikleri oluşturuldu.
Ayrıca akran zorbalığına uğrayan ve akran zorbalığına maruz kalan öğrencilerin baş etme becerilerini geliştirmeye yönelik olarak ayrı ayrı ve her kademeye özgü psikoeğitim programları geliştirildi. Programların dışında öğretmen ve velilere yönelik afiş, bülten ve broşürler düzenlendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında, Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, baş başa ve heyetler arası görüşmeleri ile anlaşmaların imza töreninin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’nda hayatını kaybedenler için Ukrayna halkına taziyelerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zelenskiy’nin ziyaretinin, Ukrayna’daki savaşın temel dinamiklerinde önemli değişimlere aday olunan bir dönemde gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye’nin, “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmayacağı” anlayışıyla savaşın ilk gününden bu yana taraftar arasında müzakere edilmiş bir barışın tesisi için yoğun çaba sarf ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu doğrultuda Mart 2022’de İstanbul’da iki ülke arasında doğrudan müzakerelere ev sahipliği yaptık. Taraflarla yürüttüğümüz temaslar neticesinde Karadeniz Tahıl Girişimi’ni hayata geçirdik. Son üç yılda Rusya ve Ukrayna ile her seviyede doğrudan girişimlerde bulunduk. Tüm bu çabalarımızda her iki taraf içinde güvenilir bir arabulucu olmaya, samimi olarak gayret gösterdik, somut neticeleri aldık” ifadelerini kullandı.
“MÜZAKERE SÜRECİNİN KALICI BİR BARIŞLA SONUÇLANDIRILMASI İÇİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ”
Gelinen aşamada ABD Başkanı Donald Trump’ın, savaşın müzakereler yoluyla ve süratle sonlandırılması için başlattığı diplomatik girişimin, Türkiye’nin son üç yıldır izlediği politikayla da örtüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Haddizatında, İstanbul Müzakereleri taraftar arasında mutabakata en fazla yaklaşılan platform olması ile önemli bir referans noktası teşkil ediyor. Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır. Sayın Zelenskiy ile görüşmemde Türkiye’nin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığını olan kuvvetli desteğini ifade ettim. Aynı zamanda müzakere sürecinin kalıcı bir barışla sonuçlandırılması için her türlü desteği vereceğimizin altını çizdim. Çok sayıda masumun ölümüne ve muazzam bir yıkama neden olan bu savaş, artık sona ermelidir.
Karadeniz’de ticari seyrüsefer emniyetini hedefleyen bir düzenlemenin hayata geçirilmesi için ülkemizin çalışmayı sürdüreceğini de belirttim. Karadeniz’de hayata geçirilebilecek böyle bir düzenlemenin müzakerelere giden süreçte önemli bir güven artırıcı tedbir işlevi göreceğine inanıyoruz. Sayın Zelenskiy ile gündemimizde, Ukrayna ile stratejik ortaklık ilişkilerimiz kapsamındaki konu başlıkları önemli yer tuttu. Ticari ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde atabileceğimiz adımları masaya yatırdık. Savaşın getirdiği tüm zorluklara rağmen ikili ticaretimizde tespit ettiğimiz 10 milyar dolar hedefine emin adımlarla yürümek istiyoruz.”
“İLİŞKİLERİMİZİN DAHA DA ÜST SEVİYELERE ÇIKACAĞINA İNANIYORUM”
Zelenskiy’e, Türk şirketlerinin savaşın yol açtığı tahribatın giderilmesi ve yeniden imar konusunda Ukrayna’ya destek vermeye istekli olduklarını aktardığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’da barışın tesisi ile birlikte önümüzdeki dönemde ilişkilerimizin stratejik ortaklığımıza yaraşır düzeyde daha da üst seviyelere çıkacağına tüm samimiyetimle inanıyorum. Sözlerime son verirken Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için özellikle mücadele veren Kırım Tatarı soydaşlarımızın hakları konusunda değerli dostum Zelenskiy’nin attığı cesur adımları takdirle karşıladığım belirtmek istiyor, ilave adımların geleceğini de temenni ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”
Ukraynalı bir gazetecinin barış görüşmelerine vurgu yaparak, Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği bizler için çok çok önemli ve toprak bütünlüğüne, egemenliğine Türkiye’nin saygısını her yerde anlattık. Bütün uluslararası toplantılarda bu konuyu daima işledik, işlemeye devam ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de özellikle Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bizim olmazsa olmazımızdır. Egemenliği aynı şekilde bizim olmazsa olmazımızdır. Temennimiz odur ki barışın kaybedeni olmaz. Dolayısıyla barışın bir an önce sağlanmasını temin etmektir. Bu konuda değerli dostum, o da zaten barıştan yana olduğunu açık net olarak bizlere ifade ediyor. Temennim odur ki gerek Dışişleri Bakanımın muhatabıyla yaptığı görüşmelerde gerek şahsımın Sayın Putin ile yaptığı görüşmelerde bu barışla ilgili yolculuğu, yolu kat ederiz, temin ederiz ve bunun için adımları da atarız.”
Türkiye’nin gelecek süreçte Rusya-Ukrayna barışına katkı için adım atıp atmayacağına ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Adil bir barışın mümkün olması için şüphesiz ki güçlü olduğunu bildiğimiz ülkelerin barıştan yana tavrını ortaya koyması lazım. Az önce de ifade ettiğim gibi barışın kaybedeni olmaz. Şu anda tüm dünya Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaşta artık barışı bekliyor. Bir an önce barış temin edilsin. Çünkü bunca esir var, bunun yanında bunca insan, yüz binlerce insan burada öldü, öldürüldü. ‘Artık bu ölüme de son verilsin’ deniyor. Şimdi bizler en yakın komşuları olarak Türkiye biz, bir an önce barışın teminiyle alakalı gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanım bizler muhataplarımızla bir an önce barışın temini için adım atalım istiyoruz.
Tahıl Koridoru’nun kurulmasını isteyişimizin sebebi bu olmuştur ve tahıl koridorunda da iyi bir netice aldık ama maalesef devamını sağlayamadık. 30 bin ton tahıl malum gönderildi biz aracı olduk. Bundan sonraki süreçte de bunun devamını istiyoruz. Bu arada tabii ben huzurlarınızda Sayın Zelenskiy’e bir teşekkürü ifade etmek istiyorum. O da Suriye’ye tahıl gönderme noktasında, bize gönderdikleri tahıl, biz de bu tahılı malum değirmenlerimizde una çevirmek suretiyle Suriye’ye ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Bu da tabii Suriye’deki yönetimi ciddi manada mutlu etti, memnun etti. Ben de huzurlarınızda Suriye halkı adına kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü böyle zor bir zamanda Suriye’nin böyle bir imkânı aracılığımızla özellikle de Ukrayna’dan elde etmiş olması bu da insani ve vicdani bir görevdir.”
UKRAYNA DEVLET BAŞKANI ZELENSKİY: “TÜRKİYE, UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE EGEMENLİĞİ KONULARINDA ÇOK İLKELİ BİR TUTUM SERGİLEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya-Ukrayna savaşının zor zamanlarında Türkiye’den destek gördükleri için teşekkür ederek “Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği konularında çok ilkeli bir tutum sergiledi. Bu, bize göre küresel önem taşıyor” diye konuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, görüşmelerde Ukraynalı esirlerin durumunun da görüşüldüğüne işaret ederek “Türkiye gerek askerlerimizin gerek sivillerimizin serbest bırakılması için kolaylıklar sağladı” dedi.
İKİ ÜLKE ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy huzurunda, Türkiye ile Ukrayna arasında iki anlaşma imzalandı.
Bu kapsamda iki ülke arasındaki “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması”na Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Ukrayna Kültür ve Stratejik İletişim Bakanlığı Arasında Medya ve İletişim Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imzaladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde törenle karşıladı.
Türkiye ve Ukrayna bayrakları önünde basın mensuplarına poz veren ve heyetlerini takdim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, daha sonra baş başa ve heyetler arası görüşmelerini gerçekleştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesine geçti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi’ndeki Halkbank Genel Müdürlüğünde düzenlenen, “Halkbank Üreten Kadınlar Yarışması Ödül Töreni”ne katıldı.
Emine Erdoğan, törende yaptığı konuşmasında, parlak fikirleri ve kadın aklının incelikleriyle salonu dolduran kadınlarla birlikte olmaktan onur duyduğunu belirtti.
Yarışmanın kadın girişimciliğini desteklemede bir marka hâline geldiğini kaydeden Emine Erdoğan, “Halkbank, başarı yolunu kadınlarla yan yana yürüyor. Eğitimden finansmana, onlara her alanda omuz veriyor. Ortaya koydukları vizyonun, ödüllerle taçlanarak, uluslararası bir takdir kazanmasından da ayrıca iftihar ediyoruz” ifadesini kullandı.
“TÜRKİYE, KADINLARIN HER DÖNEMDE, SOSYAL VE KAMUSAL ALANDA VARLIK GÖSTERDİĞİ ÇOK ÖZEL BİR TARİHE SAHİPTİR”
Emine Erdoğan, dünyanın kabuk değiştirdiği dönemlerinin bulunduğunu, içinde yaşanılan çağın da böyle bir değişim ve dönüşüm çağı olduğunu anımsatarak, “Yeni bir gelecek yazılıyor ve ülkeler, insanlığın ortak geleceğini tasarlamak için yarışıyorlar. Bu yarışta, kadınların, ekonomik kalkınmada önemli aktörler olduğu ülkeler, ipi göğüslüyorlar. Türkiye, kadınların her dönemde, sosyal ve kamusal alanda varlık gösterdiği çok özel bir tarihe sahiptir. Türk kadınının girişimci ruhunun kökleri, 13. yüzyıla kadar uzanır. Anadolu’da kadınlar, teşkilatlanmış, sosyal ve ekonomik hayata katılmış, ‘dünya kadın tarihinin’ parlayan yıldızları olmuşlardır” diye konuştu.
Kadınların hak arayışlarında, vatan savunmasında, toplumsal yaraları sarmada hep ön saflarda yer aldığını dile getiren Emine Erdoğan, “Biz, kadınlarımızın nasıl emsalsiz bir güç olduğunun farkında olan ve bu gerçeğe hürmet eden bir ülkeyiz. Ekonomiden sanayiye, spordan sanata, siyasetten akademiye, geldiğimiz her noktada kadınlarımızın alın teri var. Hükûmetimiz, ilk günden bu yana, kadınların her alanda yücelmesi için örnek politikalar geliştirmiştir. Kadın istihdamının artmasını teşvik etmiştir. TÜİK verilerine göre, 2014 yılında yüzde 26’larda olan kadın istihdam oranı, 2024 Aralık ayı itibarıyla, yüzde 31,6’ya yükselmiştir. 2028 yılında, bu oranı yüzde 36,2’ye yükseltmeyi hedefliyoruz. İnşallah bu hedefi hep birlikte başaracağız” sözlerini sarf etti.
Emine Erdoğan, kadın istihdamını artık kadın liderliğiyle birlikte düşünmek zorunda olduklarını, bugün dünyanın kadın liderliğinin önemini tartıştığını, bu konu üzerine araştırmalar yaptığını söyledi.
“KADIN GİRİŞİMCİLERİMİZİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ NE KADAR KALDIRIRSAK BÖLGESEL KALKINMADA O KADAR YOL ALIRIZ”
Liderliğin dönüştürücü bir güç olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir liderin vizyonu, kılcal damarlar gibi, etki alanındaki her şeye nüfuz eder. Kadın liderliğinin, tüm dünyanın acil ihtiyacı olan, belli başlı karakteristik özellikleri vardır. Araştırmalar gösteriyor ki kadın liderlerin soyut becerileri çok yüksek. İletişimde çok başarılılar, iş birliğine büyük önem veriyorlar. Barışçıl bir yönetim anlayışına sahipler ve çevre konularına karşı daha hassaslar. Yani, hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar, bulundukları sektöre iyileştirici bir etki yapıyorlar. İşte bu, kadın etkinliğidir. Bildiğiniz gibi, kadın liderliğinin özünde girişimcilik vardır. Girişimci dediğimizde aklımıza, zekâsı ve sezgileriyle öne çıkan insanlar geliyor. Onlar, mevcut bir eksiği görüyor, gereksinimleri belirliyor ve hayata yenilik katıyorlar. Ülkemiz, tüm bölgeleriyle, girişimcilik için son derece zengin bir potansiyel barındırıyor. Bilhassa, yerel kapasite ve birikimin, küresel rekabette kullanılması için, kadın girişimcilerin önemli yerel aktörler olduğunu unutmayalım. Kadın girişimcilerimizin önündeki engelleri ne kadar kaldırırsak bölgesel kalkınmada o kadar yol alırız. Bize düşen, hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nın tarihini yazarken, kalemimizi, bu bilgi ve birikimin mürekkebiyle doldurmaktır.”
“İŞ VE AİLE, KADINLARIN ARASINDA SEÇİM YAPMASI GEREKEN BİR YOL AYRIMI OLMAMALI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiğini hatırlatan Emine Erdoğan, “Aile, toplumumuzun ruhu ve lokomotifidir. Dirayetli, ferasetli ve kuvvetli bir toplum oluşumuzun temelinde, sağlam kökleri olan aile müessesemiz vardır. ‘Aile Yılı’nın, iş dünyası için de önemli bir hatırlatıcı olmasını temenni ediyorum. Ne yazık ki kadınların bazen, iş ve aile sorumluluklarına yetişmek için çırpındıklarını görüyoruz. Bu durum, kadınlarda strese, kendine güvensizliğe, hiçbir şeye yetememe duygusuna, mutsuzluğa ve depresyona neden olabiliyor. Hayat kaliteleri düştüğü gibi, zihinsel ve manevi yorgunluk yaşıyorlar. Daha büyük ölçekte, aile ve toplum hayatı olumsuz etkileniyor. İş ve aile, kadınların arasında seçim yapması gereken bir yol ayrımı olmamalı. Bu çatışmayı ortadan kaldıracak, aile hayatını muhafaza edecek uygulamaların sayısını, mutlaka artırmalıyız” görüşünü paylaştı.
Dünyanın her yerinde kadınların erkekler için tasarlanmış, rekabetçi bir iş ortamında tutunabilmek için zorlu mücadeleler verdiğini dile getiren Emine Erdoğan, oysa hükûmetin bu konuda önemli ve iyileştirici adımlar attığını, kadınların, kadın kimliklerini koruyabildikleri çalışma hayatının, ne kadar önemli olduğunun altını çizdiğini belirtti.
“TEKNOLOJİK İMKÂNLARI, KADINLARIN İŞ HAYATINA KATILIMINI KOLAYLAŞTIRMADA MUTLAKA KULLANMALIYIZ”
Emine Erdoğan, cinsiyet adaletine vurgu yapılıp kadınların lehine birçok uygulamanın hayata geçtiğini belirterek, şunları kaydetti: “Burada hepsini tek tek saymak, elbette mümkün değil. Ancak, süt izinleri, kreş desteği, yarı zamanlı çalışma gibi düzenlemelerin ortak amacı, iş ve aile hayatı arasında bir ahenk yaratmaktır. Umarım bu örnekler, tüm sektörlerde yaygınlaşır. İş yerlerinin, kültürel kodlarımızı temel alan çalışma modelleri oluşturması, kadınların önündeki engelleri kaldırmada kuşkusuz çok önemli. Bununla beraber, dünyanın, bilgi ve iletişim teknolojilerinde geldiği ileri seviyeyi de, bir fırsat olarak görmeliyiz. Fiziksel mekân şartını ortadan kaldıran teknolojik imkânları, kadınların iş hayatına katılımını kolaylaştırmada mutlaka kullanmalıyız. Unutmayalım ki Türkiye, kendi reçetelerini yazabilen, kendi formüllerini ve çözümlerini geliştirebilen, güçlü bir ülkedir.”
Değerli projeleriyle yarışmaya katılan katılımcılara özel olarak teşekkür eden Emine Erdoğan, “Sizler, bilgi ve becerilerinizle hepimizi heyecanlandırdınız. İyilik dolu fikirlerinizle, kadın potansiyelinin zirvelerini gösterdiniz. Kadınların insani ilerlemeye olan büyük katkısını bir kez daha ispat ettiniz. Benim için hepiniz birer kazanansınız. Lütfen, tecrübelerinizi sizinle aynı yolda yürümek isteyen tüm kadınlara ve gençlere aktarın. Çünkü dünyanın problem alanları, kadınların getireceği yeni çözümleri bekliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile birlikte, kadınları merkezine alan ortak projelerin sayısının da artmasını dilediğimi belirtmek istiyorum” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Törene, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Cumhuriyet tarihinin ilk kadın generali Tuğgeneral Özlem Yılmaz, Alev Alatlı’nın kızı Funda Aktan, jüri üyeleri, yarışmacılar ve davetliler de katıldı.
Törende, “Yılın Üreten Kadın Girişimcisi Kategorisi”nde Zahide Arı, “Yükselen Yıldız Kategorisi”nde Nurdeniz Erdoğan, “Teknoloji Tabanlı Kadın Girişim Kategorisi”nde Işıl Melisa Işık, “Sıfır Atık Kategorisi”nde Zeynep Balca Yılmaz ile “Kadın Kooperatifi Kategorisi”nde Ümmühan Keskin ödülünü Emine Erdoğan’ın elinden aldı.
Emine Erdoğan, “Alev Alatlı Özel Ödülü” kazananı Gönül Paksoy’a da ödülünü, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ile birlikte verdi.
Arslan tarafından Emine Erdoğan’a zeytin ağacı hediye edilmesinin ardından tören, aile fotoğrafının çektirilmesiyle sona erdi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.