Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, Ankara Genç İş İnsanları Derneği (ANGİAD) tarafından düzenlenen “Sanayide Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Semineri”nde yaptığı konuşmada, “Şu anda yaşadığımız kuraklık meteorolojik bir kuraklık, en son 2008 yılında böyle bir kuraklıkla karşı karşıya kaldık ve su kaynaklarında ciddi oranda azalma yaşandı… Ülkemiz yenilenebilir enerjide dünyada 12’nci, Avrupa’da 5’inci sırada yer alan güçlü bir ülke. Atıl durumda ve tarıma elverişsiz olan 300 milyon metrekare hazine arazisini yenilenebilir enerji yatırımları için üreticimize tahsis ediyoruz. Bu arazilere rüzgâr ve güneş enerjisi santralleri kurulacak, böylelikle yeni 20 bin megavat yenilenebilir enerji üretimi sağlamış olacağız… 1 Ocak 2023’ten itibaren 5 bin metrekare inşaat alanına sahip tüm projelerde tüketilen enerjinin yüzde 5’inin yenilenebilir enerjiden karşılanmasını zorunlu hale getirdik, bu oranı 2025’te yüzde 10 seviyesine çıkaracağız. Emisyon Ticaret Sistemi’ni, İklim Kanunu’muzla birlikte hazırlayacağız ve 2024 yılında da uygulamaya başlayacağız… Sadece 2022 yılında 2.8 milyon ton atığın alternatif hammadde olarak sanayimizde kullanımını sağladık. Enerji ve kaynak verimliliğini, hava, su ve toprak için sıfır kirlilik prensibini gösteren tesislere ‘Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi’ düzenleyeceğiz.” ifadelerini kullandı.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, kuraklığın meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık olarak üçe ayrıldığını belirterek, “Şu anda yaşadığımız kuraklık meteorolojik bir kuraklık. En son 2008 yılında böyle bir kuraklıkla karşı karşıya kaldık ve bu kuraklık neticesinde su kaynaklarında ciddi oranda azalma yaşandı.” dedi.
Ankara Bilkent Otel’de Ankara Genç İş İnsanları Derneği’nin (ANGİAD) düzenlediği “Sanayide Yeşil Dönüşüm ve Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesi Semineri”ne katılan Bakan Kurum, burada yaptığı konuşmada, insanlık olarak zor zamanlardan geçildiğini ve iklim değişikliğinden kaynaklanan afetlerin her geçen gün dünyayı daha yaşanmaz hale getirdiğini söyledi.
Çevresel, sosyal ve ekonomik soruna yol açan iklim değişikliğinin çok yönlü ve küresel bir sorun olduğunu belirten Bakan Kurum, “Kuraklık ve susuzluk tehlikesi adeta kapımıza dayandı. Doğal alanlarımızda, göllerimizde, akarsularımızda, şehirlerimizde kuraklığı net bir şekilde hissediyoruz.” şeklinde konuştu.
“Hoyratça yaşama anlayışı insanlığın da, ‘Ortak Evimiz Dünyamız’ın da sonunu hazırlamaktadır”
Kuraklığın meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık olarak üçe ayrıldığını belirten Bakan Kurum, “Şu anda yaşadığımız kuraklık meteorolojik bir kuraklık. En son 2008 yılında böyle bir kuraklıkla karşı karşıya kaldık ve bu kuraklık neticesinde su kaynaklarında ciddi oranda azalma yaşandı. Yine tarım faaliyetlerinde ve üretimde hem girdileri hem de maliyetleri artıran, belki önümüzdeki süreçte bu suları dahi bulamayacağımız bir endişeye de hepimizi sevk ediyor. Kuraklıkla birlikte doğal dengemiz bozuluyor. Bitki ve hayvan türleri de yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalmakta ve insanoğlu kendisine ve doğaya da yabancılaşmaktadır. Bu sürece baktığımızda sanayi devrimiyle başlayan ve insanların bu noktadaki isteklerini merkeze alan bir üretim, yaşam tarzı ve hoyratça yaşama anlayışı insanlığın da, ‘Ortak Evimiz Dünyamız’ın da sonunu hazırlamaktadır.” dedi.
Son 200 yıldır insanoğlunun doğaya karşı başlatmış olduğu savaşın aslında kendisine karşı bir savaş olduğunun yeni farkına varmaya başladığını ifade eden Bakan Kurum, “Sanayileşmeyle, üretimle birlikte daha iyi şartlarda yaşayalım ama eğer yaşayabilecek bir dünya bulabilirsek. Şimdi tüm dünya bunun farkına vardı. Kyoto Protokolü ile ortaya konan ancak istenen sonucun alınamadığı ve en son Paris Antlaşması çerçevesinde de daha somut, ciddi adımların yeni atılmaya başlandığı bir süreci tüm dünya olarak yaşıyoruz.” diye konuştu.
“Ülkemizin dünyanın kirletilmesi noktasında tarihi hiçbir sorumluluğu yok”
Türkiye’nin, dünyanın kirletilmesinde hiçbir sorumluluğunun olmadığına dikkati çeken Bakan Kurum, “Tarihe baktığınızda gelişmekte olan ülkelerin dünyanın kirletilmesi noktasında bir sorumluluğu yok. Gelişmiş ülkeler sanayi devrimi ile birlikte bu alanlarımızı, doğamızı hoyratça kullanmışlar. Ham maddelerimizi hiç bitmeyecekmiş gibi kullandılar ve bugün dünyamız 1.2 santigrat derece ısınmış. Tüm çaba 1,5 santigrat derecede bu gidişatı durdurabilmek adına. 1,5 santigrat derece ve civarındaki bir sıcaklık ortalaması yaşanabilir bir dünyayı tarif ediyor. Bunun üzerindeki bir artışta ise birçok ülke yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalacak. Buzullar eriyecek, ada ülkeleri sular altında kalacak. Bu süreçle birlikte insanlık bilimde, sanayide, teknolojide çok büyük devrimler gerçekleştirdi. Ama ne yazık ki doğa, çevre ile arasındaki dengenin korunması için gereken hassasiyeti ve özeni gösteremedi. Ve şu hakikati de unutmamak gerekir. Ülkemiz, insan ile doğa arasındaki dengenin kaybolmasında sorumlu değildir, olmamıştır.” ifadelerine yer verdi.
“Dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefimiz var”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı yeşil kalkınma hedefinin, 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefi ile yeşil kalkınmanın omurgası üzerine inşa edildiğini belirten Bakan Kurum, “Burada bir fırsat var. Eğer, bu fırsatı değerlendirirsek, bu fırsatı yöneten lider ülke olursak ki bu anlayışı tüm birimlerimizle, Bakanlıklarımızla birlikte ortaya koyuyoruz. Bizim dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girme hedefimiz var. Emin olun çok daha üst sıralara girebilecek bir potansiyele sahip bir ülkeyiz. Genç nüfusumuz var, nüfusumuz artıyor, üretiyoruz, çalışıyoruz. Kişi başı gelirimiz artıyor, sanayileşme ile birlikte ihracatımız artıyor, artmaya da devam edecek. Dolayısıyla bu anlayışla geleceğimize güzel bir Türkiye, güzel bir Ankara bırakmak istiyorsak bu fırsatı değerlendirmek adına önemli adımları hep birlikte atmak durumundayız.” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerinde uluslararası düzeyde kabul gören ve küresel bir modele dönüşen Sıfır Atık Hareketi’nin, Dünya Çevre Hareketi’ne Türkiye’nin bir armağanı olduğunu dile getiren Bakan Kurum şunları söyledi:
“Küresel düzeyde oyun kurucu olan ülkemiz Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı’na güçlü bir giriş yapmıştır”
“Sıfır Atık Hareketi vicdanı bir hareket olarak başlayıp, 5 yıl gibi kısa bir süre içerisinde çok büyük başarılar elde etti. Biz ekonomi anlayışını lineer ekonomiden, döngüsel ekonomiye geçmesini istiyoruz. Yani “al-kullan-at” prensibinin yerine “al- kullan-dönüştür” prensibini tüm hayatımızda işlemek zorundayız. Tüm hayatımızı bu çerçevede değiştirmek zorundayız, bu anlayışla yaşamak durumundayız. 30 Mart günü, tüm ülkelerin kabul ettiği ‘Sıfır Atık Günü’ olarak ilan edildi ve milletimiz için de bir gurur kaynağı oldu. Artık küresel düzeyde oyun kurucu olan ülkemiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı’na güçlü bir giriş yapmıştır. Kalkınmayla birlikte hem istihdamı, hem yatırımı arttıracak, hem de bu yatırımları Yeşil Kalkınmaya uygun bir anlayışla yapacak vizyonu ortaya koymuştur. Bu anlamda Bakanlık olarak gerçekleştirdiğimiz Yeşil Kalkınma yolunda Türkiye İstişare Toplantımız ile birlikte belirlediğimiz hedefler çerçevesinde mücadelemizi kararlılıkla sürdürüyoruz. Türkiye’nin ilk iklim şurasını düzenledik, bu çerçevede 217 karar aldık. İklim Kanunu ile birlikte 2053 Net Sıfır Emisyon Hedefimize ulaşmanın da yasal dayanağını sağlamış olacağız.”
“Ulusal Katkı Beyanımızla 2030’da yaklaşık 500 milyon ton emisyonun oluşumunu engellemeye hedefliyoruz”
2053 net Sıfır Emisyon ve yeşil kalkınma hedeflerini gerçekleştirmek için Ulusal Katkı Beyanı’nın kritik bir öneme sahip olduğunu vurgulayan Bakan Kurum, “Biz yeni bir hedef belirledik, dedik ki; 2030 yılında ülkemizin gerçekleşecek emisyonları ile ilgili daha önce artıştan yüzde 21 azalış olarak açıkladığımız hedefimizi tam iki kat arttırdık ve yüzde 41’e yükselttik. 2030 yılına geldiğimizde Türkiye olarak yaklaşık 500 milyon ton emisyonun oluşumunu engellemeye hedefliyoruz. 500 milyon ton emisyon nedir? Ürettiğimiz emisyon kadar emisyonu azaltmayı taahhüt ediyoruz, bu önemli bir taahhüt. Bu hedef doğrultusunda yine pik emisyonlarımızı da 2038 yılına kadar yakalayacağımızı dünyaya ilan ettik. Akabinde de inşallah tüm sektörlerimizle, toplumu tüm kesimiyle birlikte ki bu konu terörle mücadele kadar önemlidir. Milli güvenlik meseledir. İstikbalimizdir, istiklalimizdir, geleceğimizdir. İnşallah toplumun tüm kesimleri ile birlikte 85 milyon vatandaşımızla 2053 Net Sıfır Emisyon hedefimize güçlü politikalarımızla birlikte ilerlemeye devam edeceğiz.” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji yatırımında iyi bir noktada olduğunu vurgulayan Bakan Kurum sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ülkemiz yenilenebilir enerjide dünyada 12, Avrupa’da 5’inci sırada yer alan güçlü bir ülke”
“Enerji Bakanlığımız yapmış olduğu yatırımlarla Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koymuş olduğu irade ile birlikte bugün dünyada 12. Avrupa’da 5. ülke konumundadır. Biz de yenilenebilir enerjinin yatırımlarının arttırılması adına Bakanlık olarak atıl durumda duran arazilerimizi tarıma elverişli olmayan 300 milyon metrekare araziyi yenilenebilir enerji yatırımlarını gerçekleştirmek için sanayicilerimize, üreticilerimize tahsis ediyoruz. Burada üreticilerimiz, sanayicilerimiz gidecekler, rüzgâr ve güneş enerjisi santralleri kuracaklar. Bu çerçevede de 20 bin megavat gücünde yeni yenilenebilir enerji kaynağına ülke olarak sahip olacağız. Ankara’daki emisyonun yüzde 11’i yapı sektöründen kaynaklı. Aslında tüm Türkiye’de baktığınızda emisyonların yüzde 70’i enerji yatırımlarından, enerji ihtiyacından kaynaklı. Biz tüm bu alanlarda bir vizyon ortaya koyduk ve bu vizyon çerçevesinde çalışmalarımızı yürütüyor, adımlarımızı atıyoruz. Yapı sektörü ile ilgili hem sanayicilerimize hem de konut inşaatlarını ilgilendiren bir düzenleme yaptık.”
“5 bin metrekare inşaat alanına sahip tüm projelerde tüketilen enerjinin yüzde 5’inin yenilenebilir enerjiden karşılanmasını zorunlu hale getirdik, bu oranı 2025’te yüzde 10 seviyesine çıkaracağız”
Bakan Kurum, 1 Ocak 2023 tarihinden itibaren 5 bin metrekare inşaat alanına sahip tüm projelerde tüketilen enerjinin yüzde 5’ini yenilenebilir enerjiden karşılanmasını zorunlu hale getirdiklerini belirterek şunları söyledi: “2025’e geldiğimizde bu oran yüzde 10 seviyesine çıkacak; ardından artarak gidecek, sanayi kuruluşu elektriğini yenilebilir enerjiden elde edecek. İşin sonuna geldiğimizde emisyon üretmeyecek kendi enerjisini kendi üretecek. Oteli de, AVM’si de sanayisi de enerjisini kendi üretecek ki; işte doğamızın kaynaklarını dünyamızın kaynaklarını hoyratça harcamayacağız. Bunların hiç bitmeyeceğini düşünerek hareket etmeyeceğiz. Hep birlikte enerjiden sanayiye, ulaştırmadan binalara, atık sektöründen yutak alanlara kadar ki bu emisyonları ürettiğimiz emisyonları nerede yutacağız, yutak alanlarda. Millet bahçeleri niye yapılıyor diyorlar, millet bahçeleri bunun için yapılıyor.”
“Emisyon Ticaret Sistemi’ni, İklim Kanunu’muzla birlikte hazırlayacağız ve 2024 yılında da uygulamaya başlayacağız”
Emisyon Ticaret Sistemi’ni hayata geçireceklerini ve bu sistemle ihracatın yüzde 50’ye yakınını Avrupa Birliği ülkelerine yaptıklarını söyleyen Bakan Kurum, “Bu ülkelerle uyum içerisinde hareket edecek sistemlerden biri Avrupa Yeşil Mutabakatı, diğeri de Emisyon Ticaret Sistemi. Emisyon Ticaret Sistemi’ni, İklim Kanunu’muzla birlikte hazırlayacağız ve 2024 yılında da uygulamaya başlayacağız. Burada karbon fiyatlandırma mekanizmasından elde edeceğimiz gelirle de fazla emisyon üretenlerin bedel ödediği az emisyon üretenlerin ödüllendirildiği bir sistem. Adaletli bir büyüme stratejisi. Ülkemiz sanayisinin temiz yatırım ve yine üretim süreçlerinde destek olacağız. Yatırımcılara bu manada destek finansal destekler sağlamış olacağız. Döngüsel ekonomi ve yeşil sanayi faaliyetlerimizi de hızlandırarak ekonomimize başarılı bir şekilde dönüştürmek hepimizin üzerine düşen önemli bir vazifedir.” diye konuştu.
“Sadece 2022 yılında 2.8 milyon ton atığın alternatif hammadde olarak sanayide kullanımını sağladık”
Sanayide yeşil dönüşümün en önemli adımlarından birini atarak sadece 2022 yılında 2.8 milyon ton atığın alternatif hammadde olarak sanayide kullanımını sağladıklarının altını çizen Bakan Kurum, “Atıkların geri dönüşümüyle birlikte hem doğamızı koruduk, hem de milletimizin ekonomisine katkı sağladık. Sanayi sitelerimizin iklim ve çevre dostu üretim yapmalarını teşvik ederek iklim elçilerimizle, iş dünyamızla, kurumlarımızla tüm organize sanayi bölgelerini yeşil OSB’ye dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bu çok önemli bir hedef. Bu kapsamda biz her ağacı emin olun çocuğumuz, yavrumuz gibi koruyacak anlayışla çalışmalarımız yürütüyoruz. Attığımız her adımda insanı, doğayı merkeze alacak anlayışla bu çalışmaları yürütüyoruz. Anlattığım hedefler bu ülkemizin hedefleri. Eğer çevreyse, çevrenin korunması ise mesele, burada alınması gereken tüm kararların hepsi alınmıştır, alınmaya devam edecektir. Bu konuda da yatırımlar yapılmaya devam edecektir.” dedi.
“Enerji ve kaynak verimliliğini; hava, su ve toprak için sıfır kirlilik prensibini gösteren tesislere ‘Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi’ düzenleyeceğiz”
Bakan Kurum, enerji ve kaynak verimliliğini; hava, su ve toprak için sıfır atık prensibi gösteren tesislere ilk defa ‘Sanayide Yeşil Dönüşüm Belgesi’ vereceklerini aktararak, “Bu belgeyi almaya hak kazanan sanayi tesislerimiz, üreticilerimiz bizim uluslararası mutabakatlar çerçevesinde elde ettiğimiz 3 milyar 158 milyon dolarlık finansmandan ve İklim Kanunu ile birlikte çıkaracağımız teşviklerden faydalanacaklar. Bu sayede çevresel iyileştirmenin yanı sıra ülkemiz sanayisinin üretimini dünya standartlarına çıkaracak, ihracat pazarında da eşit şartlarda rekabet gücüne erişmesini ve piyasalarda yüksek payla yer almasını sağlayacağız.” ifadelerine yer verdi.
ANGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul ONAT da konuşmasına başkanlık görevini üstlendiği bu dönemde kendi çevre platformları ile Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıyla ortaklaşa düzenledikleri önemli bir zirveye ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladı.
İklim değişikliği ve çevre sorunlarının ülkenin ve dünyanın ortak meselesi olduğunun altını çizen Ertuğrul ONAT, Dünyanın olağanüstü bir hızla gelişerek değiştiğini ve sanayi üretimin arttığını kaydetti.
ONAT, Doğanın ise sürekli kan kaybettiğini, sanayiciler olarak bunun önüne geçmek için üzerlerine düşeni yapmak, ve “yeşil dönüşüm” ve “döngüsel ekonomi” anlayışını ülkenin her alanına yaymak için çaba sarf etmek gerekliliğini ifade etti.
ONAT, bu gelişmenin kendileri için son derece gurur verici olduğu kadar yol gösterici olduğunu da belirtti.
Emine Erdoğan Hanımefendinin himayesinde yürütülen “Sıfır Atık Projesi” karar tasarısının Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliğiyle kabul edildiğine vurgu yapan ONAT, Bu karar ile 30 Mart tarihinin dünyanın her yerinde “Uluslararası Sıfır Atık Günü” olarak kutlanacağını söyledi.
Angiad Başkanı Ertuğrul ONAT, Sanayi kuruluşları ve STK’lar olarak sıfır atık projesini desteklemek ve milli bir harekete dönüştürmek için ellerinden gelen her şeyi ortaya koyacaklarını dile getirdi.
Ertuğrul ONAT, Zirvenin yarınların inşasında önemli bir dönüm noktası olacağı inancıyla bir milad olarak kabul edilip gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmak adına harekete geçilmesini ifade ederek şunları söyledi; “Sayın Bakanım, özellikle Yeşil Kalkınma ve 2053 Net Sıfır Emisyon hedeflerimiz doğrultusunda; esnafımıza, sanayicilerimize, iş insanlarımıza yaptığınız çalışmalarla destek oluyorsunuz, yol açıyorsunuz. Ortaya koyduğunuz “Sıfır Atık Sanayi Modelini” ve eski sanayi alanlarının daha konforlu, daha modern, daha güzel yerlere taşınmasını son derece kıymetli buluyoruz. Yine atıl arazilerin yenilebilir enerji üretimi için tahsis edilmesini, “İlk İş Yerim Projesi” kapsamında yeni 50 bin yeni iş yerinin yapılacak olmasını da ekonomimiz için çok önemli görüyoruz. Ben yaptığınız tüm bu çalışmalar için gösterdiğiniz gayretlerden dolayı ANGİAD adına, bütün genç iş insanlarımız adına çok teşekkür ediyorum.”
Onat, sözlerini şu şekilde sonlandırdı; “iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini her gün yaşadığımız bir denklemde hiç kimsenin bu sorunlara kayıtsız kalamayacağı aşikar. Temiz enerjiye dönüşüm ve iklim değişikliğiyle mücadelede sanayide dönüşümün şart olduğu gerçeğinden yola çıkarak tüm ortaklarla iş birliği ve dayanışmaya hazır olduğumuzun altını bir kez daha çizmek istiyorum. Başta her daim desteğini arkamızda hissettiğimiz Ankara sevdalısı Sayın Bakanımız ve tüm katılımcılarımıza teşekkür ediyorum.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy ile düzenlediği ortak basın toplantısında, “Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında, Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, baş başa ve heyetler arası görüşmeleri ile anlaşmaların imza töreninin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek açıklamalarda bulundu.
Konuşmasına dördüncü yılına girecek Rusya-Ukrayna Savaşı’nda hayatını kaybedenler için Ukrayna halkına taziyelerini ileten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Zelenskiy’nin ziyaretinin, Ukrayna’daki savaşın temel dinamiklerinde önemli değişimlere aday olunan bir dönemde gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye’nin, “Savaşın kazananı, barışın kaybedeni olmayacağı” anlayışıyla savaşın ilk gününden bu yana taraftar arasında müzakere edilmiş bir barışın tesisi için yoğun çaba sarf ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu doğrultuda Mart 2022’de İstanbul’da iki ülke arasında doğrudan müzakerelere ev sahipliği yaptık. Taraflarla yürüttüğümüz temaslar neticesinde Karadeniz Tahıl Girişimi’ni hayata geçirdik. Son üç yılda Rusya ve Ukrayna ile her seviyede doğrudan girişimlerde bulunduk. Tüm bu çabalarımızda her iki taraf içinde güvenilir bir arabulucu olmaya, samimi olarak gayret gösterdik, somut neticeleri aldık” ifadelerini kullandı.
“MÜZAKERE SÜRECİNİN KALICI BİR BARIŞLA SONUÇLANDIRILMASI İÇİN HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERECEĞİZ”
Gelinen aşamada ABD Başkanı Donald Trump’ın, savaşın müzakereler yoluyla ve süratle sonlandırılması için başlattığı diplomatik girişimin, Türkiye’nin son üç yıldır izlediği politikayla da örtüştüğünü vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti: “Haddizatında, İstanbul Müzakereleri taraftar arasında mutabakata en fazla yaklaşılan platform olması ile önemli bir referans noktası teşkil ediyor. Son 3 yılda izlediğimiz aktif diplomasi dikkate alındığında Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır. Sayın Zelenskiy ile görüşmemde Türkiye’nin, Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne, egemenliğine ve bağımsızlığını olan kuvvetli desteğini ifade ettim. Aynı zamanda müzakere sürecinin kalıcı bir barışla sonuçlandırılması için her türlü desteği vereceğimizin altını çizdim. Çok sayıda masumun ölümüne ve muazzam bir yıkama neden olan bu savaş, artık sona ermelidir.
Karadeniz’de ticari seyrüsefer emniyetini hedefleyen bir düzenlemenin hayata geçirilmesi için ülkemizin çalışmayı sürdüreceğini de belirttim. Karadeniz’de hayata geçirilebilecek böyle bir düzenlemenin müzakerelere giden süreçte önemli bir güven artırıcı tedbir işlevi göreceğine inanıyoruz. Sayın Zelenskiy ile gündemimizde, Ukrayna ile stratejik ortaklık ilişkilerimiz kapsamındaki konu başlıkları önemli yer tuttu. Ticari ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesi için önümüzdeki dönemde atabileceğimiz adımları masaya yatırdık. Savaşın getirdiği tüm zorluklara rağmen ikili ticaretimizde tespit ettiğimiz 10 milyar dolar hedefine emin adımlarla yürümek istiyoruz.”
“İLİŞKİLERİMİZİN DAHA DA ÜST SEVİYELERE ÇIKACAĞINA İNANIYORUM”
Zelenskiy’e, Türk şirketlerinin savaşın yol açtığı tahribatın giderilmesi ve yeniden imar konusunda Ukrayna’ya destek vermeye istekli olduklarını aktardığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ukrayna’da barışın tesisi ile birlikte önümüzdeki dönemde ilişkilerimizin stratejik ortaklığımıza yaraşır düzeyde daha da üst seviyelere çıkacağına tüm samimiyetimle inanıyorum. Sözlerime son verirken Ukrayna’nın toprak bütünlüğü için özellikle mücadele veren Kırım Tatarı soydaşlarımızın hakları konusunda değerli dostum Zelenskiy’nin attığı cesur adımları takdirle karşıladığım belirtmek istiyor, ilave adımların geleceğini de temenni ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ BİZİM OLMAZSA OLMAZIMIZDIR”
Ukraynalı bir gazetecinin barış görüşmelerine vurgu yaparak, Ukrayna’nın egemenliği ve toprak bütünlüğüne ilişkin sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şu cevabı verdi: “Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, egemenliği bizler için çok çok önemli ve toprak bütünlüğüne, egemenliğine Türkiye’nin saygısını her yerde anlattık. Bütün uluslararası toplantılarda bu konuyu daima işledik, işlemeye devam ediyoruz. Bundan sonraki süreçte de özellikle Ukrayna’nın toprak bütünlüğü bizim olmazsa olmazımızdır. Egemenliği aynı şekilde bizim olmazsa olmazımızdır. Temennimiz odur ki barışın kaybedeni olmaz. Dolayısıyla barışın bir an önce sağlanmasını temin etmektir. Bu konuda değerli dostum, o da zaten barıştan yana olduğunu açık net olarak bizlere ifade ediyor. Temennim odur ki gerek Dışişleri Bakanımın muhatabıyla yaptığı görüşmelerde gerek şahsımın Sayın Putin ile yaptığı görüşmelerde bu barışla ilgili yolculuğu, yolu kat ederiz, temin ederiz ve bunun için adımları da atarız.”
Türkiye’nin gelecek süreçte Rusya-Ukrayna barışına katkı için adım atıp atmayacağına ilişkin bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle konuştu: “Adil bir barışın mümkün olması için şüphesiz ki güçlü olduğunu bildiğimiz ülkelerin barıştan yana tavrını ortaya koyması lazım. Az önce de ifade ettiğim gibi barışın kaybedeni olmaz. Şu anda tüm dünya Rusya-Ukrayna arasındaki bu savaşta artık barışı bekliyor. Bir an önce barış temin edilsin. Çünkü bunca esir var, bunun yanında bunca insan, yüz binlerce insan burada öldü, öldürüldü. ‘Artık bu ölüme de son verilsin’ deniyor. Şimdi bizler en yakın komşuları olarak Türkiye biz, bir an önce barışın teminiyle alakalı gerek şahsım gerek Dışişleri Bakanım bizler muhataplarımızla bir an önce barışın temini için adım atalım istiyoruz.
Tahıl Koridoru’nun kurulmasını isteyişimizin sebebi bu olmuştur ve tahıl koridorunda da iyi bir netice aldık ama maalesef devamını sağlayamadık. 30 bin ton tahıl malum gönderildi biz aracı olduk. Bundan sonraki süreçte de bunun devamını istiyoruz. Bu arada tabii ben huzurlarınızda Sayın Zelenskiy’e bir teşekkürü ifade etmek istiyorum. O da Suriye’ye tahıl gönderme noktasında, bize gönderdikleri tahıl, biz de bu tahılı malum değirmenlerimizde una çevirmek suretiyle Suriye’ye ulaştırdık, ulaştırıyoruz. Bu da tabii Suriye’deki yönetimi ciddi manada mutlu etti, memnun etti. Ben de huzurlarınızda Suriye halkı adına kendilerine teşekkür ediyorum. Çünkü böyle zor bir zamanda Suriye’nin böyle bir imkânı aracılığımızla özellikle de Ukrayna’dan elde etmiş olması bu da insani ve vicdani bir görevdir.”
UKRAYNA DEVLET BAŞKANI ZELENSKİY: “TÜRKİYE, UKRAYNA’NIN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ VE EGEMENLİĞİ KONULARINDA ÇOK İLKELİ BİR TUTUM SERGİLEDİ”
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yaptıkları görüşmenin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuşan Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, Rusya-Ukrayna savaşının zor zamanlarında Türkiye’den destek gördükleri için teşekkür ederek “Türkiye, Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ve egemenliği konularında çok ilkeli bir tutum sergiledi. Bu, bize göre küresel önem taşıyor” diye konuştu.
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, görüşmelerde Ukraynalı esirlerin durumunun da görüşüldüğüne işaret ederek “Türkiye gerek askerlerimizin gerek sivillerimizin serbest bırakılması için kolaylıklar sağladı” dedi.
İKİ ÜLKE ARASINDA İMZALANAN ANLAŞMALAR
Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy huzurunda, Türkiye ile Ukrayna arasında iki anlaşma imzalandı.
Bu kapsamda iki ülke arasındaki “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Bakanlar Kurulu Arasında Eğitim Alanında İşbirliği Anlaşması”na Millî Eğitim Bakanı Yusuf Tekin ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imza attı.
“Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ile Ukrayna Kültür ve Stratejik İletişim Bakanlığı Arasında Medya ve İletişim Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı”nı da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Andrii Sybiha imzaladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’ye resmî ziyarette bulunan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’i Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde törenle karşıladı.
Türkiye ve Ukrayna bayrakları önünde basın mensuplarına poz veren ve heyetlerini takdim eden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy, daha sonra baş başa ve heyetler arası görüşmelerini gerçekleştirmek üzere Cumhurbaşkanlığı Külliyesine geçti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, İstanbul Finans Merkezi’ndeki Halkbank Genel Müdürlüğünde düzenlenen, “Halkbank Üreten Kadınlar Yarışması Ödül Töreni”ne katıldı.
Emine Erdoğan, törende yaptığı konuşmasında, parlak fikirleri ve kadın aklının incelikleriyle salonu dolduran kadınlarla birlikte olmaktan onur duyduğunu belirtti.
Yarışmanın kadın girişimciliğini desteklemede bir marka hâline geldiğini kaydeden Emine Erdoğan, “Halkbank, başarı yolunu kadınlarla yan yana yürüyor. Eğitimden finansmana, onlara her alanda omuz veriyor. Ortaya koydukları vizyonun, ödüllerle taçlanarak, uluslararası bir takdir kazanmasından da ayrıca iftihar ediyoruz” ifadesini kullandı.
“TÜRKİYE, KADINLARIN HER DÖNEMDE, SOSYAL VE KAMUSAL ALANDA VARLIK GÖSTERDİĞİ ÇOK ÖZEL BİR TARİHE SAHİPTİR”
Emine Erdoğan, dünyanın kabuk değiştirdiği dönemlerinin bulunduğunu, içinde yaşanılan çağın da böyle bir değişim ve dönüşüm çağı olduğunu anımsatarak, “Yeni bir gelecek yazılıyor ve ülkeler, insanlığın ortak geleceğini tasarlamak için yarışıyorlar. Bu yarışta, kadınların, ekonomik kalkınmada önemli aktörler olduğu ülkeler, ipi göğüslüyorlar. Türkiye, kadınların her dönemde, sosyal ve kamusal alanda varlık gösterdiği çok özel bir tarihe sahiptir. Türk kadınının girişimci ruhunun kökleri, 13. yüzyıla kadar uzanır. Anadolu’da kadınlar, teşkilatlanmış, sosyal ve ekonomik hayata katılmış, ‘dünya kadın tarihinin’ parlayan yıldızları olmuşlardır” diye konuştu.
Kadınların hak arayışlarında, vatan savunmasında, toplumsal yaraları sarmada hep ön saflarda yer aldığını dile getiren Emine Erdoğan, “Biz, kadınlarımızın nasıl emsalsiz bir güç olduğunun farkında olan ve bu gerçeğe hürmet eden bir ülkeyiz. Ekonomiden sanayiye, spordan sanata, siyasetten akademiye, geldiğimiz her noktada kadınlarımızın alın teri var. Hükûmetimiz, ilk günden bu yana, kadınların her alanda yücelmesi için örnek politikalar geliştirmiştir. Kadın istihdamının artmasını teşvik etmiştir. TÜİK verilerine göre, 2014 yılında yüzde 26’larda olan kadın istihdam oranı, 2024 Aralık ayı itibarıyla, yüzde 31,6’ya yükselmiştir. 2028 yılında, bu oranı yüzde 36,2’ye yükseltmeyi hedefliyoruz. İnşallah bu hedefi hep birlikte başaracağız” sözlerini sarf etti.
Emine Erdoğan, kadın istihdamını artık kadın liderliğiyle birlikte düşünmek zorunda olduklarını, bugün dünyanın kadın liderliğinin önemini tartıştığını, bu konu üzerine araştırmalar yaptığını söyledi.
“KADIN GİRİŞİMCİLERİMİZİN ÖNÜNDEKİ ENGELLERİ NE KADAR KALDIRIRSAK BÖLGESEL KALKINMADA O KADAR YOL ALIRIZ”
Liderliğin dönüştürücü bir güç olduğunu vurgulayan Emine Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Bir liderin vizyonu, kılcal damarlar gibi, etki alanındaki her şeye nüfuz eder. Kadın liderliğinin, tüm dünyanın acil ihtiyacı olan, belli başlı karakteristik özellikleri vardır. Araştırmalar gösteriyor ki kadın liderlerin soyut becerileri çok yüksek. İletişimde çok başarılılar, iş birliğine büyük önem veriyorlar. Barışçıl bir yönetim anlayışına sahipler ve çevre konularına karşı daha hassaslar. Yani, hangi alanda çalışırlarsa çalışsınlar, bulundukları sektöre iyileştirici bir etki yapıyorlar. İşte bu, kadın etkinliğidir. Bildiğiniz gibi, kadın liderliğinin özünde girişimcilik vardır. Girişimci dediğimizde aklımıza, zekâsı ve sezgileriyle öne çıkan insanlar geliyor. Onlar, mevcut bir eksiği görüyor, gereksinimleri belirliyor ve hayata yenilik katıyorlar. Ülkemiz, tüm bölgeleriyle, girişimcilik için son derece zengin bir potansiyel barındırıyor. Bilhassa, yerel kapasite ve birikimin, küresel rekabette kullanılması için, kadın girişimcilerin önemli yerel aktörler olduğunu unutmayalım. Kadın girişimcilerimizin önündeki engelleri ne kadar kaldırırsak bölgesel kalkınmada o kadar yol alırız. Bize düşen, hep birlikte Türkiye Yüzyılı’nın tarihini yazarken, kalemimizi, bu bilgi ve birikimin mürekkebiyle doldurmaktır.”
“İŞ VE AİLE, KADINLARIN ARASINDA SEÇİM YAPMASI GEREKEN BİR YOL AYRIMI OLMAMALI”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, 2025 yılını “Aile Yılı” olarak ilan ettiğini hatırlatan Emine Erdoğan, “Aile, toplumumuzun ruhu ve lokomotifidir. Dirayetli, ferasetli ve kuvvetli bir toplum oluşumuzun temelinde, sağlam kökleri olan aile müessesemiz vardır. ‘Aile Yılı’nın, iş dünyası için de önemli bir hatırlatıcı olmasını temenni ediyorum. Ne yazık ki kadınların bazen, iş ve aile sorumluluklarına yetişmek için çırpındıklarını görüyoruz. Bu durum, kadınlarda strese, kendine güvensizliğe, hiçbir şeye yetememe duygusuna, mutsuzluğa ve depresyona neden olabiliyor. Hayat kaliteleri düştüğü gibi, zihinsel ve manevi yorgunluk yaşıyorlar. Daha büyük ölçekte, aile ve toplum hayatı olumsuz etkileniyor. İş ve aile, kadınların arasında seçim yapması gereken bir yol ayrımı olmamalı. Bu çatışmayı ortadan kaldıracak, aile hayatını muhafaza edecek uygulamaların sayısını, mutlaka artırmalıyız” görüşünü paylaştı.
Dünyanın her yerinde kadınların erkekler için tasarlanmış, rekabetçi bir iş ortamında tutunabilmek için zorlu mücadeleler verdiğini dile getiren Emine Erdoğan, oysa hükûmetin bu konuda önemli ve iyileştirici adımlar attığını, kadınların, kadın kimliklerini koruyabildikleri çalışma hayatının, ne kadar önemli olduğunun altını çizdiğini belirtti.
“TEKNOLOJİK İMKÂNLARI, KADINLARIN İŞ HAYATINA KATILIMINI KOLAYLAŞTIRMADA MUTLAKA KULLANMALIYIZ”
Emine Erdoğan, cinsiyet adaletine vurgu yapılıp kadınların lehine birçok uygulamanın hayata geçtiğini belirterek, şunları kaydetti: “Burada hepsini tek tek saymak, elbette mümkün değil. Ancak, süt izinleri, kreş desteği, yarı zamanlı çalışma gibi düzenlemelerin ortak amacı, iş ve aile hayatı arasında bir ahenk yaratmaktır. Umarım bu örnekler, tüm sektörlerde yaygınlaşır. İş yerlerinin, kültürel kodlarımızı temel alan çalışma modelleri oluşturması, kadınların önündeki engelleri kaldırmada kuşkusuz çok önemli. Bununla beraber, dünyanın, bilgi ve iletişim teknolojilerinde geldiği ileri seviyeyi de, bir fırsat olarak görmeliyiz. Fiziksel mekân şartını ortadan kaldıran teknolojik imkânları, kadınların iş hayatına katılımını kolaylaştırmada mutlaka kullanmalıyız. Unutmayalım ki Türkiye, kendi reçetelerini yazabilen, kendi formüllerini ve çözümlerini geliştirebilen, güçlü bir ülkedir.”
Değerli projeleriyle yarışmaya katılan katılımcılara özel olarak teşekkür eden Emine Erdoğan, “Sizler, bilgi ve becerilerinizle hepimizi heyecanlandırdınız. İyilik dolu fikirlerinizle, kadın potansiyelinin zirvelerini gösterdiniz. Kadınların insani ilerlemeye olan büyük katkısını bir kez daha ispat ettiniz. Benim için hepiniz birer kazanansınız. Lütfen, tecrübelerinizi sizinle aynı yolda yürümek isteyen tüm kadınlara ve gençlere aktarın. Çünkü dünyanın problem alanları, kadınların getireceği yeni çözümleri bekliyor. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile birlikte, kadınları merkezine alan ortak projelerin sayısının da artmasını dilediğimi belirtmek istiyorum” diyerek konuşmasını sonlandırdı.
Törene, KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın eşi Sibel Tatar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan, Cumhuriyet tarihinin ilk kadın generali Tuğgeneral Özlem Yılmaz, Alev Alatlı’nın kızı Funda Aktan, jüri üyeleri, yarışmacılar ve davetliler de katıldı.
Törende, “Yılın Üreten Kadın Girişimcisi Kategorisi”nde Zahide Arı, “Yükselen Yıldız Kategorisi”nde Nurdeniz Erdoğan, “Teknoloji Tabanlı Kadın Girişim Kategorisi”nde Işıl Melisa Işık, “Sıfır Atık Kategorisi”nde Zeynep Balca Yılmaz ile “Kadın Kooperatifi Kategorisi”nde Ümmühan Keskin ödülünü Emine Erdoğan’ın elinden aldı.
Emine Erdoğan, “Alev Alatlı Özel Ödülü” kazananı Gönül Paksoy’a da ödülünü, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Halkbank Genel Müdürü Osman Arslan ile birlikte verdi.
Arslan tarafından Emine Erdoğan’a zeytin ağacı hediye edilmesinin ardından tören, aile fotoğrafının çektirilmesiyle sona erdi.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Size daha iyi hizmet sunabilmek amacıyla çerezleri kullanıyoruz. Çerezler Hakkında Aydınlatma Metni için tıklayınız. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, Gizlilik ve Çerez Politikamızı kabul etmiş olursunuz.
Gerekli cookie, sayfa gezinmesi ve web sitesinin güvenli alanlarına erişim gibi temel işlevleri etkinleştirerek bir web sitesi kullanıma yardımcı olur. Web sitesi bu cookie olmadan düzgün çalışamaz.
Tercih cookies, bir web sitesinin, tercih ettiğiniz diliniz veya bulunduğunuz bölgeniz gibi, web sitesinin davrandığını veya görünüşünü değiştiren bilgileri hatırlamasını sağlar.
İstatistik
İstatistik cookies, web sitesi sahiplerinin anonim olarak bilgi toplayıp bildirerek ziyaretçilerin web siteleriyle nasıl etkileşimde bulunduğunu anlamalarına yardımcı olabilir.
Pazarlama
Pazarlama cookies, ziyaretçileri web sitelerinde izlemek için kullanılır. Amaç, bireysel kullanıcıya ilgi çekici ve böylece yayıncılar ve üçüncü taraf reklamverenler için daha değerli olan reklamları görüntülemektir.
Sınıflandırılmamış
Sınıflandırılmamış cookies, bireysel kurabiye sağlayıcıları ile birlikte sınıflandırma sürecinde olduğumuz cookies.